TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

G. T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/36106)

 

Karar Tarihi: 3/5/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

G. T.

Vekili

:

Av. Niyazi Berkay GÜÇLÜ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, itiraz kanun yolu incelemesine tabi bir kararın kesin olarak verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların meydana geldiği tarihte Denizli'nin Merkezefendi ilçesine bağlı Yenişafak Mahallesi'nde içki satışının olduğu bir büfe işletmektedir.

3. Kolluk görevlileri 18/2/2018 tarihinde, saat 22.00'den sonra işyerinde içki satışı yapıldığına ilişkin tutanak düzenlemiştir.

4. Bu tutanak, Tarım ve Orman Bakanlığı Tütün ve Alkol Daire Başkanlığına (Daire Başkanlığı) gönderilmiş; Daire Başkanlığı başvurucu hakkında gece vakti içki satışı yaptığı gerekçesiyle 42.076 TL idari para cezası uygulanmasına 4/12/2018 tarihinde karar vermiştir.

5. İdari Yaptırım Karar Tutanağı'nda yasal dayanak olarak 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin "Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz." şeklindeki (5) numaralı fıkrası gösterilmiştir.

6. Başvurucu, bu kararın iptali için Denizli 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) başvuruda bulunmuştur. Hâkimliğin 20/6/2019 tarihli kararı ile başvurucunun iptal talebi görev yönünden reddedilmiştir. Gerekçeli kararda; talebin esasına ilişkin bir değerlendirme yapılmadan uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğu belirtilerek başvurunun reddine karar verildiği ifade edilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Muterizin eyleminin gece alkol satışından ibaret olduğu, iş bu eylemin 4250 sayılı 6. Maddesinin e bendinde düzenlendiği iş bu maddeye göre; 'Alkollü içkiler, otomatik satış makineleri ile satılamaz, her nevi oyun makineleri veya farklı yöntemlerle oyun ve bahse konu edilemez. Bu ürünler basın ve yayın yoluyla tüketicilere satılamaz ve posta ile satış yöntemi kullanılarak gönderilemez. Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz.' kabahatini oluşturduğu, iş bu kabahate yönelik düzenlenen cezanın ise 4733 sayılı yasanın 8/5-k yaptırımı gerektirdiği, iş bu kanuna göre verilen idari cezalara karşı yargı yolunun yine aynı kanun olan 4733 sayılı [Kanun'un] 8. [maddesinin] [(10) numaralı] [f]ıkrasında düzenlendiği iş bu düzenlemeye göre 'Bu Kanun hükümlerine göre verilen idarî yaptırım kararlarına karşı 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurulabilir. Ancak, idare mahkemesinde dava, işlemin tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde açılır. İdare mahkemesinde iptal davası açılmış olması, kararın yerine getirilmesini durdurmaz.' şeklinde olduğu, haliyle iş bu uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı değil idari yargı olduğu su götürmez bir gerçektir.'

Anılan kanun hükümleri gözönüne alındığında, başvuru konusu idari yaptırım kararının sulh ceza hakimliğince incelenebilecek kararlardan olmadığı; çözüm yerinin idare mahkemeleri olduğu, bu nedenle 5326 sayılı kabahatler kanununun 28/1-b maddesi uyarınca başvurunun reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır."

7. Başvurucu; idari yaptırım kararında başvuru mercii olarak sulh ceza hâkimliğinin gösterildiğini, idarenin cevap dilekçesinde de görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğuna ilişkin bir iddia ileri sürmediğini, benzer uyuşmazlıkların sulh ceza hâkimliklerince çözüldüğüne ilişkin çok sayıda yargı kararı bulunduğunu belirterek görevsizlik kararına itiraz etmiştir.

8. Denizli 1. Sulh Ceza Hâkimliği (itiraz mercii) 29/7/2019 tarihli kararı ile başvurucunun itirazının kabulüne, Hâkimlik kararının kaldırılmasına ve uyuşmazlığın esas yönünden değerlendirilmesi için dosyanın Hâkimliğe iadesine karar vermiştir. İtiraz mercii gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir:

"4250 sayılı yasanın 6. Maddesinin 5. Fıkrasında 'Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz.', yine 7. Maddesinin (e) bendinde de 'Beşinci fıkrasındaki yasaklara aykırı hareket edenlere, 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının (k) bendinde öngörülen idari para cezası verilir.' hükümleri bulunmaktadır. 4733 Sayılı Kanunun 8. Maddesinin 5-k bendinde ise '... Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin tüketicilere satışını (…)(2); internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik ticaret araçları ya da posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapmak üzere satış sistemi kuran veya faaliyette bulunanlara yirmibin Yeni Türk Lirasından yüzbin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.' hükmü mevcuttur. Söz konusu bu yasal düzenlemeler incelendiğinde; 4250 sayılı yasanın 7. maddesinin (e) bendindeki atfın 4733 Sayılı Kanunun 8. Maddesinin 5-k bendine göre ceza miktarının belirlenmesine yönelik olduğu, ihlale ilişkin eylemin ise 4250 sayılı yasanın 6. maddesinin 5. fıkrasındaki 'Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz.' hükmüne aykırılık teşkil ettiği Denizli 2. Sulh Ceza Hakimliğince verilen kararın usulen red olduğu göz önüne alınarak itirazın esası konusunda inceleme yapmak üzere gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir."

9. İtiraz mercii kararının gönderilmesi sonrasında Hâkimlik tarafından uyuşmazlığın esasına ilişkin olarak ret kararı verilmiştir. Kesin olarak verilen 24/9/2019 tarihli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Başvuru konusu idari yaptırım kararının sulh ceza hakimliğince incelenebilecek kararlardan olmadığı; çözüm yerinin idare mahkemeleri olduğu, hakimliğimizce araştırılacak bir husus kalmadığı ve yapılan uygulamada usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi başvurunun kabulüyle, verilen cezanın iptalini gerektirir bir neden bulunamamıştır. Bu nedenlerle 'itiraz reddine' dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

...

Dair; evrak üzerinde yapılan inceleme sonucu 5271 Sayılı CMK'nın 271/4 maddesi gereğince kesin olmak üzere karar verildi."

10. Başvurucu, nihai hükmü 29/9/2019 tarihinde öğrendikten sonra 23/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu, uyuşmazlığın esasına ilişkin olarak Hâkimlik tarafından verilen başvurunun reddine dair kararın kesin nitelikte olması ve kendisine itiraz kanun yoluna başvurma imkânı tanınmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.

13. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

16. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

17. Öte yandan mahkemeye erişim hakkı ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49). Bu hak, suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklarda da uygulanabilir bir haktır. Bu bağlamda mahkemeye erişim hakkı, hakkında suç isnadı bulunan bir kimseye, bu isnatla ilgili olarak bir mahkeme tarafından bu isnadın yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar verilmesini isteme, itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018 § 36).

18. Somut olayda idari yaptırım kararına yapılan itirazın reddine ilişkin 24/9/2019 tarihli kararın kesin olarak verilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede bulunulduğu görülmüştür.

19. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yiğit Beton Hafriyat Otomotiv İnşaat Nakliye Turizm Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti., B. No: 2019/9215, 14/9/2021, § 36).

20. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).

21. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

22. Somut olayda Hâkimlik, başvurunun reddine dair kararını 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 271. maddesinin "Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir." şeklinde düzenlenen (4) numaralı fıkrasına istinaden kesin olarak vermiştir.

23. 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Genel kanun niteliği" kenar başlıklı 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca "İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, ... uygulanır." Anılan hüküm uyarınca ayrıksı bir düzenleme bulunmadığı sürece idari yaptırım kararlarına karşı 5326 sayılı Kanun'da düzenlenen başvuru ve kanun yollarına ilişkin hükümler uygulanacaktır. Söz konusu Kanun'un "Başvurunun incelenmesi" kenar başlıklı 28. maddesinin (10) numaralı fıkrası gereğince "Üçbin Türk Lirası dahil idarî para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararlar kesindir." Aynı Kanun'un "İtiraz yolu" kenar başlıklı 29. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre ise "Mahkemenin verdiği son karara karşı, Ceza Muhakemesi Kanununa göre itiraz edilebilir." Dolayısıyla 5326 sayılı Kanun'da 3.000 Türk lirasını aşan idari para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararlara karşı itiraz kanun yolunun öngörüldüğü anlaşılmıştır.

24. Somut olayda Hâkimliğin uyuşmazlığın esasına ilişkin olarak vermiş olduğu ilk karar 24/9/2019 tarihli başvurunun reddine dair karardır. Anılan karara konu idari para cezası miktarının kesinlik sınırının üzerinde (42.076 TL) olduğu dikkate alındığında 5326 sayılı Kanun'un 29. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca itiraz kanun yolu açık olarak verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Ancak Hâkimlik yukarıda ifade edilen açık hükümlere aykırı şekilde başvurunun reddine dair kararını kesin olarak vererek başvurucunun kanunda öngörülen itiraz kanun yolunu kullanmasına imkân tanımamıştır. Bu durumda Hâkimliğin idari yaptırımın iptal edilmesi talebiyle yapılan başvuruyu itiraz kanun yolu kapalı olacak şekilde kesin olarak reddetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

25. Öte yandan başvurucunun Hâkimliğin kesin nitelikteki kararı üzerine doğrudan bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, istinaf yolu açık olduğu hâlde kararın kesin olarak verilmesinden dolayı kanun yoluna başvuru imkânının ortadan kaldırılması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin benzer bir iddiayı Umut Öztürk ([GK], B. No: 2017/37079, 29/9/2021) başvurusunda değerlendirmiştir. Anılan karara göre ilk derece veya istinaf mahkemesince kesin olduğu belirtilmek suretiyle verilen kararlara karşı kanun yolunun açık olduğu iddia edilerek yapılan şikâyetlerin öncelikli olarak kanun yolu nezdinde (istinaf/temyiz) dile getirilmesi gerekmektedir. Kesin olarak verilen kararlara karşı kanun yoluna başvuru hakkının engellendiği iddiasıyla doğrudan Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Başvurucunun kararın kesin olmadığı iddiası öncelikle istinaf/temyiz merciinde tartışılmalıdır. İlk derece/istinaf mahkemesinin kesin kararlarına karşı -kararın kesin olduğu belirtilsin veya belirtilmesin- kanun yoluna başvurulması kural olarak bireysel başvuru süresini etkilemez. Bununla birlikte karara karşı üst kanun yollarına başvurmada tartışmalı durumların söz konusu olduğu hâllerde yani başvurucunun üst kanun yoluna başvurmasının kabul edilebilir nedenlerinin bulunması durumunda başvuru süresi kanun yolu merciinin kararının öğrenilmesinden itibaren başlayacaktır (Umut Öztürk, § 36).

26. Somut olayda başvurucu, kararın kesin olmadığı iddiasını öncelikle itiraz mercii önünde dile getirmemiştir. 5271 sayılı Kanun'un 276. ve 296. maddelerinde istinaf ve temyiz kanun yolu taleplerinin hükmü veren mahkemelerce reddi hâlinde ilgililerin ret kararına ilişkin bir karar verilmesini istinaf ve temyiz mercilerinden talep edebilmelerine imkân sağlayan hükümlere yer verilmiştir. Ancak itiraz kanun yolu yönünden gerek 5271 sayılı Kanun'da gerekse 5326 sayılı Kanun'da benzer bir usule yer verilmemiştir. Dolayısıyla Umut Öztürk kararında ortaya konulan ilkelerin somut olayda uygulanması mümkün değildir.

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

28. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından adil yargılanma hakkının diğer güvencelerinin ihlal edildiğine ilişkin şikâyetler yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

III. GİDERİM

29. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

30. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Denizli 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (2019/4453 D.İş) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.