TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MESUT BUDAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/36792)

 

Karar Tarihi: 3/11/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mustafa Eyyub DEMİRBAŞ

Başvurucu

:

Mesut BUDAK

Vekilleri

:

Av. Hüseyin AYGÜN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Yargıtay üyeliği görevinden çekilmeye davet disiplin cezasına yapılan itirazın reddi sonrasında Yargıtay Başkanlar Kurulu kararı nedeniyle adil yargılanma hakkının ve diğer anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 17/7/2016 tarihli kararıyla başvurucunun da aralarında bulunduğu 133 Yargıtay üyesinin mevcut yetkilerinin kaldırılmasına, haklarında ceza soruşturması başlatılan -emekli olanlar da dâhil- 140 Yargıtay üyesinin fiillerinin soruşturulması için Yüksek Disiplin Kurulu oluşturulmasına karar verilmiştir. Başvurucu, hakkındaki 24/5/2019 tarihli nihai hükmün 12/10/2019 tarihinde tebliği üzerine 15/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru, süresi içinde yapılmıştır.

3. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur. Adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

5. Başvurucu adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

6. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Mustafa Kılıç ([GK] B. No: 2019/35236, 18/5/2022) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Kararda; Yargıtay Başkanlar Kurulunun disiplin cezasına itirazen verdiği kararların yargı kararı olması nedeniyle başvurucuya uygulanan disiplin cezasının medeni haklarıyla ilgili olduğu kabul edilmiş ve başvurucu hakkında uygulanan görevden çekilmeye davet cezasına ilişkin uyuşmazlığın -medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili bir uyuşmazlık olarak- Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir (Mustafa Kılıç, § 78). Bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde, başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahale mevcut olmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. İlkesel nitelikteki Mustafa Kılıç kararı başvurucu açısından da söz konusu olup süreç ve sonuçları itibarıyla aynıdır.

7. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamakta olup başvurucunun bu iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe katılmamıştır.

B. Diğer İhlal İddiaları

8. Başvurucu ayrıca silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin, kanuni hâkim ilkesinin, masumiyet karinesi ile hakkaniyete uygun yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Anayasa Mahkemesi Mustafa Kılıç kararında benzer iddiaları incelemiş ve adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürülen bu iddialar, açık bir ihlal bulunmadığından açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

10. Bunun yanında başvurucu makul sürede yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de Anayasa Mahkemesinin konu hakkındaki içtihadı çerçevesinde iki dereceli olarak 2 yıl 10 ay 7 gün süren yargılamanın; olayın koşulları, başvurucu ile tarafların özen ve kusur durumları ile uyuşmazlığın karmaşıklığı dikkate alındığında makul olduğu sonucuna varılmıştır (ilkeler için bkz. Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013; Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013).

11. Bu doğrultuda diğer ihlal iddialarına ilişkin başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Hasan Tahsin GÖKCAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 3/11/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Mahkememiz çoğunluğunca kaleme alınan gerekçede Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu tarafından verilen meslekten çekilmeye davete karşı Yargıtay Başkanlar Kurulu’na itiraz yolunun açık olduğu, Kurulun itirazı incelerken yargısal bir fonksiyon icra ettiği ve kararın yargısal nitelikte olduğu belirtilmiş, adil yargılanma hakkının yargısal kararlara karşı kanun yoluna veya başka bir mahkemeye başvurulmasını garanti altına almadığı da ifade edilerek, yargısal bir merci tarafından kararın denetlenmesi karşısında mahkemeye erişim hakkına müdahale mevcut olmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

2. Öncelikle Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu’nun verdiği disiplin kararının Yargıtay üyeleri için en ağır disiplin cezası niteliğinde olduğu ve mesleğe son vermeyi gerektirdiği belirtilmelidir. Yargıtay Kanununun 43/son maddesine göre, “İlgili kesinleşmiş olan görevden çekilmeye davet kararının tebliğinden itibaren bir ay içinde görevden çekilmediği veya emekliliğini istemediği takdirde çekilmiş kabul edilir.” İkinci olarak Yüksek Disiplin Kurulu Yargıtay üyelerinin disiplin kurallarına aykırılıklarını inceleyen idari bir kurul niteliğindedir. Hakimlerden oluşması, idari nitelikli bu Kurulu ‘mahkeme’ye dönüştürmemektedir. Anayasa Mahkemesi’nin kimi kararlarında da belirtildiği üzere mahkemelerce verilse dahi maddi yönden idari nitelikli kararlar idari işlem mahiyetinde olduğundan yargısal denetime tabi olması anayasal bir zorunluluktur. Bu durumda idari bir kurul tarafından verilen bir karara karşı bir mahkemeye başvurma hakkının var olup olmadığı incelenmelidir.

3. Anayasanın 36. maddesi uyarınca herkesin yargı mercileri, yani mahkemeler önünde iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı bulunmaktadır. Adil yargılanma hakkı kapsamında bulunan mahkeme hakkı veya mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı etkili bir biçimde karara bağlayabilecek bir mahkemeye taşıma, dava açma hakkını içermektedir. Anayasanın 125. maddesi uyarınca da idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır. Öte yandan dava açma hakkı yalnızca ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil, iç hukukta itiraz, istinaf, temyiz gibi kanun yollarına başvurma hakkı tanınmışsa bu yollara başvurulması hakkını da içerir (bkz. AİHM Bayar ve Gürbüz/Türkiye, 37569/06, 27.11.2012, par. 42).Mahkemeye erişim hakkı sınırlanabilir ise de bu hak uyuşmazlığı etkili bir şekilde karara bağlamayı gerektirdiğinden, mahkemeye başvurmayı anlamsız hale getiren veya önemli derecede etkisizleştiren sınırlamalar erişim hakkını ihlal edebilir(bkz. AYM B. No: 2012/791, 7.11.2013, par. 52; AYM, E. 2018/62, K. 2018/117, 27/12/2018, par. 9).

4. Yargıtay Kanununda Yüksek Disiplin Kurulu (bkz Y.Kn. m. 11, 19, 34, 43) kararına karşı Başkanlar Kurulu’na itiraz yolu tanınmıştır (Y.Kn. m. 17/1-d). YDK’nun görevi; “Yargıtay üyeliği vakar ve onuruna dokunan, kişisel haysiyet ve itibarını kıran veya görev icaplarına uymayan davranışlarından dolayı Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkanvekilleri, daire başkanları ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili hakkında disiplin kovuşturmasını gerektiren eylemin ağırlığına göre “Uyarma” veya “Görevden çekilmeye davet” işlemlerinden birini uygulamak”tır. Başkanlar Kurulu da yüksek mahkeme üyelerinden oluşmaktadır ve görevleri arasında üyelerin görev yerlerinin veya dairelerin görevleri ile işbölümü konularındaki ilgili Kurul kararlarına itirazen bakmak da vardır. Bu nedenle bir kısım görevlerinin yargısal işleviyle bağlantılı olduğu söylenebilir. Fakat diğer bir kısım görevlerinin ise idari nitelikte olduğu açıktır. Esasen Başkanlar Kurulu Yargıtay yönetiminin idari karar organlarından biridir. Yargısal yönü bulunan görevleri bakımından dahi anılan Kurul’un “mahkeme” niteliği tartışılır durumdadır. Burada söz konusu olan ise disiplin kurulu kararına itirazın incelenmesidir.

5. Öte yandan Yargıtay yönetiminin bir parçası olan ve üyelerinin disiplin durumlarını görüşmekle görevli ilgili Kurul tarafından üyeler hakkında verilen disiplin kararının idari karar niteliği taşıdığı açıktır. Tüm kamu kurumlarında disiplin amirinin veya kurulların verdikleri karar idari işlem niteliğindedir. Kanunda Yüksek Disiplin Kurulu’nun işlemine karşı Başkanlar Kurulu’na itiraz imkanı getirilmiştir. Fakat buradaki itiraz yolu usul kanunlarındaki itiraz yasa yolunu karşılamamaktadır. Başkanlar Kurulu da Yargıtay yönetiminin idari nitelikli karar organıdır. Kanunda yer alan itiraz, idari işlemin bir üst idari Kurul’ca incelenmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Başkanlar Kurulu burada Anayasanın 125. maddesinde belirtilen yargı yerlerinden birini ya da 36. maddesi anlamında “mahkeme”yi temsil etmemektedir. Yüksek Disiplin Kurulu kararına itirazı düzenleyen kurallar ve bu doğrultuda yapılan incelemeler de idari nitelikteki üst inceleme yönteminin bir parçası mahiyetindedir. Nitekim AYM daha önce Başkanlık Kurulu kararlarının yargı denetimi dışında tutulmasıyla ilgili kuralı incelerken, bu düzenlemenin “hukuk devleti ilkesi, hak arama hürriyeti ve idari eylem ve işlemlere karşı yargı yolunun açık olması gereğiyle bağdaşmadığı” görüşünü ifade etmiştir (AYM, E. 2015/18, K.2016/12, 10/2/2016, par. 57). Mahkememizin bu konudaki farklı değerlendirmesini içeren 10.12.2020 tarihli, E. 2016/144, K. 2020/75 sayılı Kararına karşı açıkladığım karşıoyda da bu husus dile getirilmişti.

6. Nitekim Anayasa Mahkemesi bir kararında Yargıtay idari kurullarının niteliğini tartışmış ve mahkeme vasfında olmadıklarını açıkça ifade etmiştir; “Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu ile Yargıtay Başkanlar Kurulu, adil yargılanma hakkı temelinde "mahkeme" değildir ve başvurucunun adil yargılanma hakkı bağlamında ileri sürdüğü hususlarda mahkemeye erişim hakkı kanunla engellenmiştir.” (AYM B. No: 2015/19099, 23/3/2016, par. 31).

7. Görüldüğü üzere Yargıtay Kanununda düzenlenen idari kurul kararına itiraz yolu yine idari bir kurula karşı yapılmakta olup, anılan yol Anayasa’da öngörülen etkili yargısal başvuru hakkını karşılar nitelikte değildir. Etkili yargısal yol, idari işlem ve kararlara karşı organik olarak ve usul güvenceleri içeren bir mahkemenin denetimini zorunlu kılmaktadır. İncelenen olayda başvurana böyle bir denetim imkanı tanınmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak söz konusu kuralın mahkemeye erişim hakkına engel teşkil etmesi karşısında çoğunluk gerekçesinde ulaşılan sonuca ve anılan sonraki karara yapılan atfa ilişkin değerlendirmelere katılmamaktayım.

Başkan

 Hasan Tahsin GÖKCAN