TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ÇAĞRI ÖZALTIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/37417)

 

Karar Tarihi: 5/10/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Mehmet Çağrı ÖZALTIN

Vekili

:

Av. Aliye ERTUĞRUL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, özel bir şirkette çalışan başvurucunun işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Borsa İstanbul A.Ş. (işveren) bünyesinde baş uzman olarak çalışmaktadır. İşveren tarafından, hizmetlerine ihtiyaç duyulmaması gerekçe gösterilerek 18/7/2016 tarihinde başvurucunun iş sözleşmesi feshedilmiştir.

3. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talebiyle 10/8/2016 tarihinde İstanbul 12. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 26/10/2016 tarihinde davanın kabulü ile feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; fesih bildiriminde hizmete ihtiyaç duyulmadığının belirtildiği, bu gerekçenin somut bir bilgi içermediği, fesih sebebinin açıklanmadığı, feshin şekil yönünden geçersiz olduğu belirtilmiştir.

4. İşveren vekili söz konusu karara karşı sunduğu istinaf dilekçesinde, başvurucunun da aralarında bulunduğu 51 personelin iş sözleşmesinin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile iltisaklı oldukları gerekçesiyle feshedildiğini, hizmetlerine ihtiyaç duyulmaması gerekçesinin bu durumu kapsadığını, fesih nedeninin değiştirilmesinin söz konusu olmadığını, Mahkemece olağanüstü durumların dikkate alınmadığını ifade etmiştir. Başvurucu istinaf dilekçesine karşı cevabında; FETÖ/PDY ile irtibatı nedeniyle iş sözleşmesinin feshedildiğine dair dosya kapsamında hiçbir delilin bulunmadığını, fesih nedeninin sonradan değiştirilmesine rızasının olmadığını, yazılı savunma alınmadan feshin gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür.

5. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 10/1/2017 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; işveren tarafından zorunlu şekil şartı olan başvurucunun savunmasının alınması yükümlülüğünün yerine getirilmediği, başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu belirtilse de fesih bildiriminde belirtilen nedenlerin değiştirilemeyeceği ifade edilmiştir.

6. İşveren vekili temyiz dilekçesinde, başvurucunun iş sözleşmesinin olağanüstü şartlarda şüphe feshi kapsamında feshedildiğini, başvurucunun hizmetine ihtiyaç duyulmamasının FETÖ/PDY ile iltisaklı olması hususuna dayandığını, Mahkemece bu durumların dikkate alınmadığını ifade etmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından 21/12/2017 tarihinde Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucu hakkında soruşturmanın devam ettiği, bu soruşturmanın sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

7. Mahkeme 2/4/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda, FETÖ/PDY üyeliği suçundan yürütülen soruşturma sonucunda başvurucu hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda (KYOK) yer alan başvurucunun dijital materyalleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda ortaya konan tespitlerin ancak iltisak ve sempati göstergesi olarak değerlendirilebileceği ifadelerine yer verildiği vurgulanmıştır. Kararda sonuç olarak terör örgütü ile irtibatı ya da iltisakı bulunduğuna dair hakkında kanaat edinilen bir işçiyi çalıştırmaya devam etmesinin işverenden beklenilemeyeceği, feshin geçerli nedene dayandığı ifade edilmiştir.

8. Mahkeme kararının başvurucu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından 18/9/2019 tarihinde mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

9. Başvurucu hakkındaki işe iade davasında verilen ret kararlarının gerekçesinde yer alan ve başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan gerçekleştirilen soruşturma sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 26/9/2018 tarihinde KYOK verilmiştir. Anılan kararda başvurucunun örgütle irtibatını ortaya koymaya yönelik somut bir delil elde edilemediği, başvurucunun dosyanın diğer şüphelileri ile HTS kayıtları bulunmasının aynı işyerinde çalışıyor olmaları karşısında makul kabul edilmesi gerektiği, başvurucudan elde edilen dijital materyaller üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda ortaya konan tespitlerin ancak iltisak ve sempati göstergesi olarak değerlendirilebileceği fakat üyelik değerlendirmesi için yeterli bir veri bulunmadığı belirtilmiştir.

10. Başvurucu, nihai hükmü 13/10/2019 tarihinde öğrendikten sonra 8/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu; iş sözleşmesinin İş Kanunu hükümlerine dayanarak feshedilmesine rağmen olağanüstü hâl gerekçe gösterilerek işe iadesinin imkânsız olduğundan bahsedilmesi ve mahkeme kararında terör örgütü ile iltisaklı olduğunun belirtilmesi nedenleriyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. İş sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle çalışma hakkının, kamu hizmetlerine girme hakkının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

13. Bakanlık görüşünde; başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarını konu bakımından bağdaşmaz nitelikte ve kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının ve başvuruya konu olan kararın OHAL döneminde alınması nedeniyle inceleme esnasında Anayasa'nın 15. maddesinin dikkate alınmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir. Görüşte son olarak özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede görüşte yer verilen mevzuat ve içtihatların yanı sıra somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı cevabında; bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

14. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Başvurucunun iş sözleşmesini fesheden Borsa İstanbul 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 138. maddesi çerçevesinde kurulmuş, genel hükümlere tabi bir anonim şirket olup başvurucu da özel hukuk hükümlerine tabi bir personeldir. Dolayısıyla somut olayda kamu gücünü kullanan idarenin doğrudan müdahalesinin söz konusu olmadığı dikkate alındığında başvurunun devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Nuran Müzeyyen Korkut, B. No: 2019/19160, 1/3/2023, § 12).

17. Pozitif yükümlülükler özel hukuk kişilerinin birbirleri ile olan uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulmasını, söz konusu uyuşmazlıkların adil yargılanma hakkının gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelenmesini ve bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğinin denetlenmesini gerektirir (Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 47, 48).

18. Bu doğrultuda, özel hukuk iş ilişkisi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına yönelik müdahale iddiası içeren uyuşmazlıklarının karara bağlandığı davalarda derece mahkemelerince söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, müdahalenin işverenin meşru amacıyla ölçülü olup olmadığı değerlendirilmeli ve ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 50).

19. İşveren tarafından başvurucunun iş sözleşmesi, başvurucu hakkında fesih tarihinden sonra yürütülen bir soruşturma gerekçe gösterilerek feshedilmiştir. Mahkemece, başvurucu hakkında soruşturma sonucunda KYOK verilmiş bulunmasına rağmen, anılan kararda yer alan başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı olabileceğine dair ifadeler iş akdinin feshinde şüphenin ortaya konulması bakımından yeterli olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla Mahkemece işveren açısından makul şüphenin oluştuğu ve feshin geçerli olduğu belirtilmiştir. Aktarılan bu bilgilere karşın yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce, başvurucu hakkındaki soruşturmanın fesih tarihinden sonra başlatılmasına ve soruşturma sonucunda KYOK verilmesine rağmen, feshe ne şekilde dayanak teşkil ettiğine dair somut bilgi veya belgelere yer verilmemiştir. Öte yandan mahkemelerce, KYOK'da başvurucunun terör örgütüyle iltisaklı olabileceğine dair gösterilen delillerin, başvurucudan elde edilen dijital materyallerle ilgili düzenlenen bir bilirkişi raporuna dayandığı belirtilmekle yetinilmiş olup, raporda yer alan delillerin somut olarak neler olduğuna ve feshe ne şekilde dayanak teşkil edebileceğine dair bir gerekçeye yer verilmemiştir.

20. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkına ilişkin Anayasa'da belirtilen güvencelerin gözetildiği özenli bir yargılamanın yapılmadığı, dolayısıyla anayasal güvencelerin korunması açısından pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği anlaşıldığından başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

21. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

23. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 12. İş Mahkemesine (E.2018/13, K.2019/182) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 9. Hukuk Dairesine (E.2019/5659, K.2019/16097) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.