TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET BAYANMELEK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/37577) |
|
Karar Tarihi: 23/11/2022 |
R.G. Tarih ve Sayı: 19/1/2023 - 32078 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Berrak YILMAZ |
Başvurucu |
: |
Ahmet BAYANMELEK |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun annesinin vefatından dolayı taziye için talep ettiği mazeret izninin verilmemesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, terör örgütüne üye olma suçundan Türkoğlu (Kahramanmaraş) 2 No.lu L Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır. Başvurucu 4/10/2019 tarihinde, aynı tarihte vefat eden annesinin taziyesine katılmak için mazeret izni talebiyle Ceza İnfaz Kurumuna dilekçe vermiştir. Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 4/10/2019 tarihinde başvurucunun talebini reddetmiştir. Başsavcılık kararında; başvurucunun iznini geçireceği adresin güvenlik açısından sakıncalı olup olmadığına ilişkin yapılan tahkikat neticesinde cenazenin bulunduğu mahallenin kozmopolit olduğu, cenaze çadırına dört beş yerden girilebildiği, adresin Amanos Dağlarının yakınlarında olduğu, başvurucunun mazeret iznine çıkmasının güvenlik açısından uygun olmadığının bildirildiği belirtilmiştir.
3. Başvurucu, nihai hükmü 5/10/2019 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 1/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
4. Komisyonca kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
5. Başvurucu, haklı bir gerekçe olmadan taziye izni verilmemesi nedeniyle ailesinin acısını paylaşamadığını ve büyük üzüntü duyduğunu belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde; somut olaya, mevzuat hükümlerine ve Anayasa Mahkemesi kararlarına yönelik açıklamalara yer verildikten sonra yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap vermemiştir.
6. Başvuru, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
7. Benzer koşulları içeren Anayasa Mahkemesinin Rasul Kocatürk ([GK] B. No: 2016/8080, 16/12/2019, §§ 32-39) kararında cenaze törenine katılma yönünden infaz hâkimliğine şikâyet yolunun tüketilmesinin zorunlu olmadığı sonucuna ulaşıldığından somut başvuru açısından da bu yaklaşımdan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
8. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
9. Başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 94. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında yer alan düzenlemeler gereğince kanuni temelinin olduğu ve infaz kurumu güvenliğinin sağlanması şeklinde meşru amacının bulunduğu açıktır (Rasul Kocatürk, §§ 45-50)
10. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; Abuzer Uzun, B. No: 2016/61250, 13/6/2019, § 38).
11. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmesi, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin kurulmuş olmasıdır (Rasul Kocatürk, § 56). Ayrıca Rasul Kocatürk kararında belirtildiği üzere yakını ölen hükümlünün izin talebinin kamu makamlarınca süratle harekete geçilerek -koşullar da dikkate alındığında- mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılması önem arz etmektedir. Ayrıca talebin karşılanmasında kamu makamlarının kendilerinden beklenen özeni göstermesi gerekir. Talebin karşılanması imkân dâhilinde görülmezse bu duruma ilişkin zorunluluk hâlleri ve güvenlik riskleri somut olgu ve olaylara dayanılarak açıklanmalıdır (Rasul Kocatürk, §§ 61, 62).
12. Başvurucunun mazeret izni talebini Başsavcılık güvenlik gerekçesine dayanarak reddetmiştir. Başsavcılık -cenaze töreninin yapılacağı yerin Ceza İnfaz Kurumuna yaklaşık iki buçuk saatlik bir mesafede olduğu da dikkate alındığında- başvurucunun cenaze törenine katılabilmesini sağlamaya yönelik olarak durumun gerektirdiği özeni gösterdiğini, ilgili personelin görevlendirilmesi için alternatif çözümler denediğini ortaya koyabilmiş değildir. Dolayısıyla Başsavcılık kararında gösterilen gerekçe, başvurucunun çıkarları ile toplumun çıkarları arasında adil denge kurulmasına yönelik ikna edici, ilgili ve yeterli unsurlara sahip değildir. Bu durumda başvurucunun taziyeye katılarak ailesine destek olma imkânından yoksun kalmasında kamu makamlarının talebi reddetmesi şeklindeki müdahalesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
13. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
14. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 900.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
15. Başvurucunun annesinin vefatı nedeniyle taziye kabulüne katılmasının artık mümkün olmadığı dikkate alındığında tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
16. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığına (E.2019/7335) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.