TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ İHSAN FAKÇI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/38152)

 

Karar Tarihi: 20/12/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Ali İhsan FAKÇI

Vekili

:

Av. Abdullah AÇIKGÖZOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ödeme emrinin iptali talebiyle açılan davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurucuya ait 2019/42387, 2019/42385, 2019/42382, 2019/42299, 2019/38532, 2019/38528, 2019/38308, 2019/38194, 2019/38149 ve 2019/37999 numaralı bireysel başvuru dosyalarının aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2019/38152 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin 2019/38152 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, kara yolu ile şehirler arası yük taşımacılığı faaliyeti ile iştigal etmekteyken faaliyetini 9/1/2013 tarihinde terk etmiştir.

7. Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı (İdare) tarafından, başvurucunun ödenmeyen 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin borçlarının tahsili amacıyla başvurucu adına muhtelif tarihli ödeme emirleri düzenlenmiştir.

8. Anılan ödeme emirleri 10/9/2012, 22/3/2013, 16/5/2013 ve 3/2/2014 tarihlerinde başvurucunun bilinen "Pirsultan Mah. 5... No.lu Sok. No:.../... Şehitkamil/Gaziantep'' adresine tebliğe çıkarılmış ve bu adreste yengesi E.F. imzasına tebliğ edilmiştir.

9. Başvurucu, ödeme emirlerini 7/6/2019 tarihinde idareye başvurması üzerine tesadüfen tebellüğ ettiğini belirterek her bir ödeme emrine karşı ayrı ayrı olmak üzere 24/6/2019 tarihinde Gaziantep 2. Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davaları açmıştır.

10. Mahkeme 30/9/2019 tarihinde başvurucu tarafından açılan on bir davanın süre aşımı nedeniyle reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararların gerekçesinde; ödeme emirlerinin başvurucunun bilinen adresi olan ve dava dilekçesine ekli vekâletnamede de gösterilen ''P.Mah. 5... No.lu Sk. No:.../... Şehitkamil/Gaziantep'' adresine tebliğe çıkarılarak yengesi E.F. ye tebliğ edildiği ifade edilmiş, başvurucunun ikametgâh adresinde usulüne uygun şekilde yapılan bu tebligatlar üzerine tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içerisinde açılmayan davaların süresinde olmadığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca, davalı idareye yapılan başvuru üzerine dava konusu ödeme emirlerinin 7/6/2019 tarihinde ikinci kez tebliğ edilmesinin ilgiliye yeniden bir dava açma süresi kazandırmayacağı da vurgulanmıştır.

11. Başvurucu nihai kararların 16/10/2019 tarihinde tebliği üzerine 11/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Kanun Hükümleri

12. 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un uyuşmazlık tarihi itibarıyla;

i. 55. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Amme alacağını vadesinde ödemiyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir "ödeme emri" ile tebliğ olunur."

ii. 58. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtirazın şekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur."

13. 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun;

i. "Tebliğ esasları" kenar başlıklı 93. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazılar adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasiyle ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmiyenlere ilan yolu ile tebliğ edilir. "

ii. "Tebliğ yapılacak kimseler" kenar başlıklı 94. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müsdahdemlerinden birine yapılır. (Muhatap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir.)"

B. Danıştay İçtihadı

14. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun, yapılan tebligatta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle uygulanan cezalı tarhiyatın kaldırılması yönünde verilen ısrar kararının bozulmasına ilişkin 18/9/2019 tarihli ve E.2018/344, K.2019/621 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"213 sayılı Kanunun 93. ve 94. maddelerinde tebliğin, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikâmetgah adresinde bulunanlardan veya iş yerlerindeki memur ya da müstahdemlerden birine yapılmasına olanak tanınmış ve muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran 18 yaşından küçük olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması yeterli görülmüştür. Bu düzenlemelerde tebliğ zarfında, kendisine tebligat yapılan kişinin davacı ile birlikte oturduğuna ve 18 yaşından büyük olduğuna ilişkin şerh düşülmesi gerektiği yolunda bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Dava konusu olayda, davacının yeğeninin 18 yaşından küçük olduğuna ilişkin bir iddiada bulunulmadığı ve bu konuya ilişkin bir delil de sunulmadığından, defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmesi gereğini duyuran yazının tebliğine ilişkin alındı üzerinde yukarıda belirtilen ifadelerin şerh düşülmediği yolundaki yargıyı hükme esas alarak tebligatın usulsüz olduğu gerekçesiyle verilen Mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuştur.

...

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay Üçüncü Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar kararının bozulması gerekmektedir."

15. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun, yapılan tebligatın hukuka uygun olduğu gerekçesiyle düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davanın süresinde olmadığı yönünde verilen ısrar kararının onanmasına ilişkin 14/12/2016 tarihli ve E.2016/1294, K.2016/1272 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Antalya 2. Vergi Mahkemesi 6.3.2014 gün ve E:2014/313 K:2014/249 sayılı kararıyla; dava konusu ödeme emirlerinin davacının ikametgah adresinde [H.K.ya] 29.11.2013 tarihinde tebliğ edildiği, söz konusu ödeme emirlerinin tebliğini izleyen günden itibaren yedi (7) gün içerisinde 6.12.2013 günü mesai saati bitimine kadar dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 12.12.2013 tarihinde mahkeme kaydına giren dilekçe ile açılan davada süre aşımı bulunduğundan davanın esasını inceleme olanağı bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafından, kendisinin evde bulunmadığı bir sırada, kendisiyle birlikte oturmayan ve misafir olarak evinde bulunan [H.K.ya] yapılan tebligatın usulsüz olduğu, öğrenme tarihine göre açılan davanın süresinde olduğu ileri sürülmüş ise de 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 94'üncü maddesinin 3'üncü fırkası uyarınca vergilendirme ile ilgili hüküm ifade eden vesika ve evrakların, tebligat yapılacak kişinin bulunmaması durumunda ikametgah adresinde bulunan, görünüşüne göre 18 yaşından küçük ve ehliyetsiz olmayan kişilere yapılmasının mümkün bulunması nedeniyle davacının iddiasının yerinde görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15'inci maddesinin 1/b bendi uyarınca davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 20/12/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

17. Başvurucu, yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

19. Başvurucu; işi bırakmasından çok sonra yapılan vergi incelemesi üzerine düzenlenen ödeme emirlerinin tarafına usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini, tebligatın kendisiyle aynı konutta ikamet etmeyen yengesine yapıldığını belirtmiştir. Söz konusu ödeme emirlerini davalı idareye başvurması üzerine 7/6/2019 tarihinde tebellüğ ettiğini, bu şekilde adına cezalı tarhiyatlar yapıldığını tesadüfen öğrendiğini ifade eden başvurucu ödeme emirlerine karşı açtığı davalarda mahkemelerin bazılarının davaları süre yönünden reddederken bazılarının ise esas incelemesi yaptığını belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Bakanlık, tebligatın başvurucunun bilinen adresi olan ve dava dilekçesine ekli vekâletnamede de belirtilen adresine tebliğe çıkarılarak kardeşinin eşi E.F.ye tebliğ edildiğini, tebligatın yapıldığı tarihte başvurucunun mernis adresinin de bu tebligatın yapıldığı adres olduğunu, ilgili mevzuat hükümleri uyarınca tebligatın, tebligat yapılacak kişinin bulunmaması durumunda ikametgâh adresinde bulunan, görünüşüne göre on sekiz yaşından küçük ve ehliyetsiz olmayan kişilere yapılmasının mümkün olduğunu, bu hususlarda tebliğ alındısında olumsuz bir kaydın yer almadığını ayrıca başvurucunun davalı idareye yaptığı başvuru üzerine dava konusu ödeme emrinin ikinci kez tebliğ edilmesinin dava açma süresini canlandırmayacağını belirterek mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğunu ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda ihlal iddialarının mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

22. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

23. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

24. Somut olayda ödeme emirlerinin tebliğe çıkarıldığı ''P.Mah. 5... Sok. No:.../... Şehitkamil/Gaziantep'' adresinin başvurucunun bilinen adresi olduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Başvuruya konu olaydaki mesele, başvurucunun ikametgâh adresinde o anda hazır bulunan ancak normalde başka bir adreste kaydı olan yengesi E.F. ye yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmadığı ile ilgilidir. Danıştay içtihadında da belirtildiği gibi ilgili mevzuatta, kendisine tebligat yapılacak kimsenin adresinde bulunmaması hâlinde tebligatın ikametgâh adresinde bulunanlardan veya işyerlerindeki memur ya da müstahdemlerden birine yapılmasına imkân tanınmış; muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran on sekiz yaşından küçük olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması yeterli görülmüştür. Bu düzenlemelerde tebliğ zarfında, kendisine tebligat yapılan kişinin başvurucu ile birlikte oturduğuna ilişkin şerh düşülmesi gerektiği yolunda bir düzenlemeye ise yer verilmemiştir. Öte yandan başvurucu tarafından, tebligatları alan kişinin on sekiz yaşından küçük ya da ehliyetsiz olduğuna ilişkin bir iddiada bulunulmadığı ve bu konuya ilişkin bir delil de sunulmadığı görülmüştür.

25. Vergilendirme ile ilgili hüküm ifade eden vesika ve evrakın tebligatının, tebligat yapılacak kişinin bulunmaması durumunda ikametgâh adresinde bulunan ve görünüşüne göre on sekiz yaşından küçük ve ehliyetsiz olmadığı anlaşılan kişilere yapılması mümkün olduğundan ödeme emirlerine ilişkin olarak bu şekilde gerçekleştirilen tebligatların usulüne uygun yapıldığının kabulü gerekir. Mahkeme de gerekçesini, somut olayda yapılan tebligatlarda bu bağlamda usul ve yasalara bir aykırılık bulunmadığı, dolayısıyla söz konusu tebligat tarihlerinin sürenin başlangıcında esas alınabileceği ve bu tarihten itibaren başlayan süre geçirildikten çok sonra kayda giren dilekçelerle açılan davalarda süre aşımının bulunduğu hususu üzerine kurmuştur.

26. Bu durumda derece mahkemesinin gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava açma süresinin hesaplanma usulünü, sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili yorumunun ve mevzuata dair değerlendirmesinin öngörülemez nitelikte olmadığı ve başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği anlaşılmıştır.

27. Bu itibarla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 20/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.