TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M.A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/38992)

 

Karar Tarihi: 1/2/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

M. A.

Vekili

:

Av. Osman YILDIZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, sözleşmenin feshinin iptali istemiyle açılan davada silahların eşitliği ilkesinin, masumiyet karinesinin ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/11/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

A. Başvurucunun Sözleşmesinin Feshine İlişkin Süreç

8. Başvurucu, Lefkoşa Büyükelçiliğinde 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli personel olarak görev yapmaktayken başvurucunun sözleşmesi diplomatik muafiyet kapsamında gümrüksüz sigara alımları ile katma değer vergisi (KDV) iadelerine ilişkin beyannamelerde usulsüzlükler yaptığı gerekçesiyle 31/5/2012 tarihi itibarıyla feshedilmiştir.

9. Başvurucu bu işlemin iptali ve mahrum kaldığı parasal hakların kendisine ödenmesi talebiyle dava açmıştır.

10. Ankara 14. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 30/10/2014 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Mahkemenin ret kararının gerekçesinde:

i. Gümrüksüz içki ve sigara siparişleri için aylık dönemler hâlinde düzenlenen takrir belgeleri üzerinde tahrifat suretiyle ilaveler yapılarak yetkililerin bilgisi dışında alım yapıldığı, bu konudaki sorumluluğun başvurucuda olduğu,

ii. Dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile KDV beyannamesi iadesi alanların yazılı ifadelerinin birlikte değerlendirilmesinden, hesap işlemlerinden sorumlu büyükelçilik görevlisine yardımcı olmakla yükümlü olan ve vergi iadesi işlemlerini yürüten başvurucunun ilgili kişilerin taleplerine bilgileri dışında eklemeler yaptığı, hak sahiplerine beyanları kadar ödemede bulunduğu, bu amaçla belgelerde tahrifat yaptığı, dolayısıyla KDV iade beyannamelerine ilişkin söz konusu usulsüzlüklerinin sübuta erdiği,

iii. Başvurucu hakkında yürütülen araştırma ve inceleme neticesinde yapılan saptamalar değerlendirildiğinde, başvurucunun belirtilen hâllerinin hizmet sözleşmesinin 19. maddesi kapsamında sözleşmenin feshini gerektirdiğinin anlaşıldığı, tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği belirtilmiştir.

11. Başvurucu Mahkeme kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Danıştay Onikinci Dairesi 21/3/2018 tarihli kararıyla Mahkeme kararını onamıştır.

12. Başvurucu karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Başvurucunun talebi aynı Dairenin 8/10/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

13. Başvurucu nihai kararı 31/10/2019 tarihinde öğrenmiştir.

14. Başvurucu 27/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Başvurucu Hakkındaki Ceza Soruşturmasına İlişkin Süreç

15. Başvurucu hakkında resmî belgede sahtecilik, resmî belgeyi ve suç delillerini yok etmek suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2012/65535 numaralı soruşturma başlatılmıştır.

16. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 12/6/2013 tarihli ve 2013/29601 sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde:

i. Hak sahiplerinin vergi iadesi işlemlerini gerek istek üzerine gerek kendi arzusu ile yürütürken, kişilerin taleplerine bilgileri dışında eklemeler yaptığı, hak sahiplerine beyanları kadar ödemede bulunduğu ve bu amaçla belgelerde tahrifat yaptığı iddiası ile ilgili olarak belge asıllarının bulunamaması nedeniyle gerekli incelemenin yapılmasının mümkün olmadığı,

ii. Vergi iadesi işlemleri ile ilgili olarak 2009 ve 2010 yıllarına ait hiç bir belgenin başvurucunun sorumluluğundaki dosyalarda bulunmadığı,

iii. Başvurucunun tahrif ettiği belgeleri, suç delillerini yok etmiş veya gizlemiş olacağı intibası uyandırdığı iddiası ile ilgili olarak ise şüphelinin beyanına göregörevine son verildiği 2010 yılı Kasım ayında belgelerin yerinde olduğu ve konumuyla ilgili olarak ispat değeri taşıyan evrakları almak için gittiğinde belgelerin olmadığının ve evrakların hepsinin kayıp olduğunun kendisine beyan edildiği, bahse konu odanın herkese açık olduğu ve herkesin girebildiği hususlarının iddia edilmiş olması karşısında, belgelerin asıllarının bulunmaması ve şüpheli tarafından yok edildiğine ilişkin de kamu davası açmayı gerektirecek nitelikte yeterli şüphe oluşturan delil elde edilemediği,

iv. Ancak konu ile ilgili olarak şüpheli açısından bağlı olduğu kurumca disiplin yönünden inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir.

17. Dışişleri Bakanlığının kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı yaptığı itiraz Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin23/7/2013 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Kanun

18. 657sayılı Kanun'un "İstihdam şekilleri" kenar başlıklı 4. maddesinin "Sözleşmeli personel" başlıklı (B)bendinin davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan hâli şöyledir:

"Sözleşmeli personel: Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, Bakanlar Kurulunca belirlenen esas ve usuller çerçevesinde kurumun teklifi ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca vizelenen pozisyonlarda, mali yılla sınırlı olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir."

B. Tip Sözleşme

19. Mahkeme kararında ve başvuru formunda yer verilen şekliyle, Dışişleri Bakanlığı ile davacı arasında 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi kapsamında imzalanan Tip Hizmet Sözleşmesi'nin "Sözleşmenin feshi" başlıklı 19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Sözleşmeli Personel;

 (...)

b) Kendisine verilen işleri yürürlükteki kanun, tüzük, yönetmelik, genelgelere ve verilecek emirlere uygun olarak yapmaması,

 (...)

g) Kurumun itibarını veya görev haysiyetini zedeleyici fiil ve davranışlarda bulunması,

 (...)

p) Rüşvet alması veya sahte belge tanzim etmesi,

 (...)

s) Yapmakla görevli bulunduğu görevlerini kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi ya da noksan veya kusurlu yapması, (...) hal ve hallerinde işverenin ihbarda bulunmaksızın sözleşmeyi feshedeceğini peşinen kabul eder."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 1/2/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. İncelemenin Kapsamı

21. Başvurucunun sözleşmeli personelin hangi durumlarda sözleşmesinin feshedilebileceğinin kanun uyarınca Bakanlar Kurulunca belirlendiği, bunun haricinde bir sebeple sözleşmesinin feshedilemeyeceği iddiasını yargılama makamları önünde dile getirmediği anlaşılmıştır. Başvurucunun bu hususta yargılama makamları önünde ihlal iddialarını ileri sürme imkânını kullanmadığı anlaşıldığından bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği adil yargılanma hakkına ilişkin olduğu değerlendirilen bu iddiasının incelenmesi mümkün değildir. Başvurucunun diğer iddiaları aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir.

2. Silahların Eşitliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu; hakkında disiplin soruşturması yapılmadığını, yapılan soruşturmanın ise nitelikli olmadığını, görevine son verilmesinden sonra da usulsüzlüklerin devam ettiğini, kendisine sözleşmesinin feshedilme ihtimalinin olduğunun bildirilmediğini, son savunma hakkı verilmediğini, verilen disiplin cezasının orantılı olmadığını, iki yıl önceki olaya dayanılarak büyükelçilik personelinin kendisi aleyhine ifadelerinin alındığını ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının silahların eşitliği ilkesi kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

24. Anayasa Mahkemesi K.Ş. (B. No: 2016/3267, 28/1/2020) kararında, ihraca ilişkin iddialarla ilgili olarak savunma alınmadan işlem yapılmasını değerlendirmiştir. Söz konusu kararda, işlemin iptali istemiyle açılan davada işleme yönelik bilgi ve kanıtlar ile iddia ve savunmaların yargı mercilerine sunma fırsatının elde edildiği, yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde işlemin tesisi aşamasında savunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların yargılamanın adil bir şekilde yürütülmesini engelleyecek bir duruma yol açacak nitelikte olmadığı sonucuna ulaşmıştır (K.Ş., § 46).

25. Somut olayda başvurucu, sözleşmesinin feshinin iptali ve yoksun kaldığı özlük haklarının yasal faiziyle kendisine ödenmesi talebiyle açtığı davada anılan işleme yönelik bilgi ve kanıtlar ile iddia ve savunmalarını yargı mercilerine sunma fırsatı elde etmiştir. Yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde işlemin tesisi aşamasında savunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların yargılamanın adil bir şekilde yürütülmesini engelleyecek bir duruma yol açacak nitelikte olmadığı görülmüştür. Dolayısıyla başvurucunun savunma hakkına yönelik iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmıştır.

26. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu, hakkında açılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirtmiş ve şüpheden sanık yararlanır ilkesinin unutulmaması gerektiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun bu iddiasının masumiyet karinesi kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

29. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

30. Masumiyet karinesi, suç isnadının karara bağlandığı yargılamalarda geçerli olduğu için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde ifade edilen “medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar” çerçevesinde değerlendirilen idari davalar, kural olarak masumiyet karinesinin uygulama alanı dışında kalmaktadır. Ancak idari davada uyuşmazlık konusu olan maddi olayın tespitinde idari yargı mercii, aynı maddi olayı ele alan ceza mahkemesinin daha önce verdiği beraat kararına uygun hareket etmelidir. Bu kural, kişi hakkında verilen beraat kararı sorgulanmadığı sürece, aynı maddi olay çerçevesinde daha düşük ispat standardı kullanılarak kişinin disiplin sorumluluğu çerçevesinde yaptırıma tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir (Ramazan Tosun, B. No: 2012/998, 7/11/2013, § 62).

31. Ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukukunun farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olduğunun hatırlanmasında yarar vardır. Buna göre kişinin davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında, ceza mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir (Kürşat Eyol, § 30).

32. Somut başvuruda, başvurucunun sözleşmesinin feshedilmesine sebebiyet veren olaylar ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda başvurucunun tahrifat yaptığı iddiasına ilişkin belge asıllarının bulunamaması nedeniyle gerekli inceleme yapılamadığı, vergi iadesi işlemleri ile ilgili olarak 2009 ve 2010 yıllarına ait hiç bir belgenin başvurucunun sorumluluğundaki dosyalarda bulunmadığı belirtilmiştir. Soruşturmada, belgelerin asıllarının bulunmaması ve şüpheli tarafından yok edildiğine ilişkin de kamu davası açmayı gerektirecek nitelikte yeterli şüphe oluşturan delil elde edilemediği gerekçeleriyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir (bkz. § 16). Ayrıca söz konusu kararda başvurucu hakkında bağlı olduğu kurumca disiplin yönünden inceleme yapılması gerektiği de belirtilmiştir.

33. Başvurucunun sözleşmesinin feshi işleminin iptali istemini reddeden Mahkeme kararında, idarece başvurucu hakkında yürütülen araştırma ve incelemelere ve tanık beyanlarına genişçe yer verildiği ve idari işlemin hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşılırken, başvurucu hakkında elde edilen bilgi ve belgeler bağlamında bir değerlendirme yapıldığı (bkz. § 10) görülmektedir.

34. Başvurucunun sözleşmesinin feshedilmesinin hukuka aykırı olmadığını açıklayan kararında Mahkemenin başvurucunun suçlu olup olmadığına ilişkin değerlendirme yapmadığı, kişinin suç işlediğine yönelik ima edici bir dil kullanmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan tespitin de suçun varlığına ilişkin değil, sözleşmenin feshi koşullarının varlığına ilişkin olduğu görülmektedir.

35. Mahkeme kararında yer alan "usulsüzlüklerin sübuta erdiği" ifadesinin başvurucunun suç işlediğine ilişkin bir ifade olmadığı, yürütülen araştırma, inceleme ve tanık beyanlarının disiplin yönünden değerlendirilmesine ilişkin olduğu görülmektedir.

36. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde somut olayda masumiyet karinesine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

38. Başvurucu, sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle maaş alamadığını, bu sebeple mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

39. Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve ekonomik değerleri koruyan bir temel haktır. Kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun mülkiyet kavramı içinde değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 36). Ayrıca gelecekte elde edileceği iddia edilen bir gelirin mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir (Sultan Tokay ve diğerleri, B. No: 2013/1122, 26/6/2014, § 42).

40. Bir mülk veya alacakla ilgili olarak hak iddia eden kişinin söz konusu hakkın varlığını hukuken ispat etmesi gerekir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 38).

41. Somut olayda başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamına giren bir ekonomik değeri veya en azından böyle bir değeri elde etme yönünde meşru beklentisi bulunmadığı anlaşılmaktadır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.