TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ KOÇAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/39521)

 

Karar Tarihi: 18/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Ali KOÇAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Danıştayın esasa ilişkin bozma kararı sonrası idare mahkemesince kesin olmak üzere verilen dilekçenin reddi kararının hatalı olması ve bu suretle esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/11/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü emrinde komiser yardımcısı olarak görev yapan başvurucu hakkında disiplin soruşturması yürütülmüştür. Soruşturma sonucunda İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu 5/11/2014 tarihli ve 2014/125 sayılıkararıyla başvurucunun Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü'nün 8/12. maddesi uyarınca beş kez meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 127. maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle soruşturma dosyasının işlemden kaldırılmasına karar vermiştir.

9. Başvurucu, hakkında tesis edilen beş kez meslekten çıkarma cezası verilmesine ancak zamanaşımı nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin 5/11/2014 tarihli ve 2014/125 sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle dava açmıştır. Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 22/5/2015 tarihli kararıyla beş ayrı disiplin cezasına karşı ayrı ayrı olmak üzere yeniden dava açılması gerektiği gerekçesiyle dilekçenin 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca reddine karar vermiştir.

10. Başvurucu, dilekçesini yenileyerek hakkında tesis edilen beş ayrı meslekten çıkarma cezasına karşı ayrı ayrı dava açmış ve Mahkemenin 2015/816, 2015/817 (bireysel başvuruya konu olacak dava), 2015/818, 2015/819, 2015/820 esas sayılarında kaydını alan davalarda dava konusu işlemlerin 25/2/2016 tarihinde iptallerine karar verilmiştir. Gerekçede, davalı idarece başvurucuya isnat edilen fiillerin sübuta erip ermediği ve bu eylemin hangi disiplin cezasını gerektirdiği yönünden işin esası hakkında değerlendirme yapmaksızın dosyanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılması yönünde işlem tesis edilmesi gerekirken isnat edilen fiillerin sübuta erip ermediği yönünde işin esasına girilerek disiplin kurulunca suçun işlendiğinin tespiti suretiyle dosyanın işlemden kaldırılması yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı belirtilmiştir.

11. Davalı idare kararları temyiz etmiştir. Danıştay Beşinci Dairesi (Daire) 19/4/2017 tarihli kararlarıyla temyiz istemini kabul ederek Mahkeme kararlarını bozmuştur. Gerekçede şöyle denilmiştir:

"Olayda, zamanaşımı nedeniyle işlemden kaldırılmış dosya içeriği fiillerin davacı tarafından işlenip işlenmediği, fiil gerçekleşmiş ise hangi tarihte işlendiğinin ve bu fiillerin meslekten çıkarma cezasını gerektirip gerektirmediğinin, başka bir ifadeyle öncelikle, fiilin sübûta erip ermediğinin incelenmesi ve bu sonuca göre isnad edilen fiillerin işlendiğinin tespitinden sonra, fiilin işlendiği tarihin esas alınarak Disiplin Kurullarının ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı tespit edilerek, ilgili emniyet personeli hakkında tesis edilen işlemin hukuka uygun olup olmadığına karar verilmesi gerekmektedir. Bu durumda, davacının meslekten çıkarma cezasını gerektiren fiilinin sübûta erip ermediği irdelenmeden ve fiilin hangi tarihte işlendiği hususu tespit edilmeden, doğrudan ceza verme zamanaşımı sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar veren İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir."

12. Başvurucu tarafından yapılan karar düzeltme istemi ise Danıştay Beşinci Dairesinin 25/3/2019 tarihli kararlarıyla reddedilmiştir.

13. Karar düzeltme sonrası yeni esas numarası alan dava dosyalarının dördünde Mahkeme bozma kararına uyduğunu belirtip davanın reddine hükmederken, 2019/824 esasına kayıtlı dosyada (bozma öncesi 2015/817 esas numaralı) 4/10/2019 tarihli kesin kararla dilekçenin 2577 sayılı Kanun'un 5.maddesi uyarınca tekrar reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"...Karar veren Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi'nce, Mahkememizin 25/02/2016 tarih ve E:2015/817, K:2016/266 sayılı kararının Danıştay Beşinci İdari Dava Dairesi'nin 19/04/2017 tarih ve E:2016/27805,K:2017/10858 sayılı kararı ile bozulması üzerine üzerine bozma kararına uyularak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

...

Uyuşmazlık konusu olayda, davacının beş farklı fiilden dolayı beş kez meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de, dosyanın işlemden kaldırılması yolunda tesis edilen dava konusu işlemde belirtilen beş farklı disiplin cezası arasında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, aynı işlemle verilmiş olsalar dahi söz konusu disiplin cezalarına karşı ayrı ayrı dava açılması gerekirken, tek dilekçe ile dava açılmasında 2577 sayılı Kanun'un 5/1. Maddesi hükmüne uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanun'un 5.maddesi hükmüne uygun bulunmayan dava dilekçesinin aynı kanunun 15.maddesinin 1.fıkrasının d. bendi uyarınca bu kararın bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde herbir işleme karşı ayrı ayrı olmak üzere yeniden dava açılmak üzere reddine..."

14. Bireysel başvuruya konu nihai karar başvurucuya 16/10/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 15/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari davaların açılması" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"1. İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır.

2. Dilekçelerde;

...

b) Davanın konu ve sebepleri ile dayandığı deliller,

...

d) Vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktar,

e) Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap numarası,

Gösterilir.

..."

17. 2577 sayılı Kanun'un "Aynı dilekçe ile dava açılabilecek hâller" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"1. Her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.

2. Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir."

18. 2577 sayılı Kanun'un "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" kenar başlıklı 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

3. Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:

...

g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları,

Yönlerinden sırasıyla incelenir."

19. 2577 sayılı Kanun'un "İlk inceleme üzerine verilecek karar" kenar başlıklı 15. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;

...

d) 3/g bendinde yazılı hâlde otuzgün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak ... üzere dilekçelerin reddine,

...

Karar verilir.

...

3. Dilekçelerin 3 ncü maddeye uygun olmamaları dolayısıyla reddi hâlinde yeni dilekçeler için ayrıca harç alınmaz.

... ”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 18/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

21. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

22. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; her bir ceza için ayrı dava açılması gerekçesiyle dilekçenin reddine karar verilmesi üzerine belirtilen şekilde her bir ceza için ayrı dava açtığını, açılan davada mahkemece işlemin iptaline karar verildiğini, temyiz üzerine kararın esastan bozularak dosyanın mahkemesine dönmesi üzerine Mahkemece tekrar her bir işleme karşı ayrı dava açılmadığı gerekçesiyle dilekçe ret kararı verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

1. Değerlendirme

24. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü, esasa ilişkin bozma kararı sonrası Mahkemece kesin olarak dilekçenin reddine hükmolunmasına yönelik olduğundan başvurucunun ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

27. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

28. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa'nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır.

29. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

30. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

31. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).

32. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

33. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

34. Somut olayda, tesis edilen beş kez meslekten çıkarma cezası verilmesine ancak zamanaşımı nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle başvurucu tarafından ilk dava açılmıştır. Açılan davada Mahkeme 22/5/2015 tarihli kararıyla dilekçe ret kararı vererek her bir işleme karşı ayrı dava açılması gerektiğini belirtmiştir. Bunun üzerine başvurucu tarafından dava yenilenerek beş ayrı dava açılmış ve Mahkemece 25/2/2016 tarihli kararla işlemlerin iptaline karar verilmiştir. Davalı idarece temyiz edilen karar Danıştay dairesince esastan bozulmuş ve başvurucunun karar düzeltme talebi reddedilmiştir. Bunun üzerine Mahkemede yeniden esas numarası alan bireysel başvuruya konu davada Mahkeme 4/10/2019 tarihli gerekçeli kararında bozmaya uyduğunu belirtmekle birlikte her bir işleme karşı ayrı ayrı dava açılmadığı gerekçesiyle dilekçenin reddine kesin olarak karar vermiştir.

35. Mahkeme, Danıştay tarafından verilen esasa ilişkin bozma kararına uyduğunu belirtmekle birlikte, kararın gerekçesinin devamında bozma kararı ile ilgisi bulunmayan ifadelere yer vermiştir. Mahkeme, bozma kararı sonrası ortada herhangi bir hukuki sebep veyahut gereklilik yokken ve daha önceden dilekçe ret kararı ile ayırdığı dava konusu işlemler için tekrar her bir işleme karşı ayrı ayrı dava açılmadığı gerekçesiyle dilekçenin kesin olarak reddine karar vermiştir.

36. Sonuç olarak başvurucunun uyuşmazlığın çözümü için esaslı nitelikteki iddia ve itirazları Mahkemece makul ve yeterli bir gerekçe ile karşılanmamış, Mahkeme bozmaya uyduğu kararın gerekçesinde hataya düşerek dilekçenin reddine karar vermiştir. Bu sebeple yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

38. Başvurucu ihlalin tespiti ile 100.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

39. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir ( 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

40. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talepleri kabul edilmemiştir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesine (E.2019/824, K.2019/933) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.