TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUHAMMET GÖĞÜŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/4005)

 

Karar Tarihi: 7/2/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Kübra KAYA

Başvurucu

:

Muhammet GÖĞÜŞ

Vekili

:

Av. Uğur CEBECİ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, iş sözleşmesinin yönetim değişikliği gerekçe gösterilerek feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 1/11/2007 ve 16/5/2016 tarihleri arasında Kaynak Holding A.Ş. (işveren) bünyesindeki şirketlerde işyeri hekimi olarak çalışmıştır. Kaynak Holding ve buna bağlı şirketlerin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) kapsamında faaliyet yürüttüğü şüphesiyle yönetimlerine kayyım atanması sonrası başvurucunun iş sözleşmesi 16/5/2016 tarihinde feshedilmiştir. Fesih bildiriminde, yönetim değişikliği ve tam gün değişikliklerine uyum göstermemesi nedenleriyle başvurucunun iş akdine son verildiği belirtilmiş, başka bir sebep ileri sürülmemiştir.

3. Başvurucu 14/6/2016 tarihinde İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesinde (Mahkeme) işe iade ve tazminat talepli dava açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde iş sözleşmesinin herhangi bir sebep gösterilmeksizin bildirimsiz olarak feshedildiğini, kıdem ve ihbar tazminatıyla diğer işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürmüştür. Son yedi ay içinde toplu işten çıkarmalar olduğunu, kendisiyle birlikte yaklaşık dört yüz kişinin iş sözleşmesinin gerekçe gösterilmeksizin feshedildiğini ifade etmiştir.

4. İşveren; sunduğu cevap dilekçesinde dava her ne kadar Holdinge karşı açılmış ise de başvurucunun Holding çalışanı olmayıp bağlı şirketlerde çeşitli sürelerle çalışmış bir işyeri hekimi olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca şirketlerin her birinin ayrı tüzel kişiliği olduğunu, bu nedenle Holdinge karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte FETÖ/PDY ile ilişkili faaliyette bulunduğu şüphesiyle Holding yönetimine kayyım ataması yapıldığını, yeni yönetimin eski yönetimle aynı çizgide olan çalışanlarla iş ilişkisini sürdürmek istemediğini, böylece fesih işleminin zorunlu hâle geldiğini belirtmiştir.

5. Mahkeme 16/2/2017 tarihinde davanın kabulüne karar vermiş; karar gerekçesinde öncelikle başvurucunun çalıştığı bağlı şirketler ile işveren arasında organik bir bağ olması nedeniyle işverenin husumet itirazının reddine karar vermek gerektiği belirtilmiştir. Feshin geçerli olup olmadığı hususunda yapılan inceleme sonucunda ise yazılı fesih bildiriminde herhangi bir gerekçeye yer verilmediğini tespit etmiş, feshin bu hâliyle 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 19. maddesinin (1) numaralı fıkrasında öngörülen "fesih nedenini açık ve kesin olarak belirtmek" şartına uyulmadan yapılması nedeniyle usulsüz olduğunu ifade etmiştir.

6. İşveren 9/3/2017 tarihinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesine (Daire) istinaf başvurusunda bulunmuş; istinaf dilekçesinde cevap dilekçesindeki hususlarla birlikte kayyım atanma sebebinin FETÖ/PDY bağlantılı kişilerin tespit edilerek işten uzaklaştırılmasının sağlanması olduğunu, bu kapsamda yeni yönetim kurulunun gerekli bütün önlemleri aldığını ifade etmiştir. Daire 14/2/2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş; karar gerekçesinde Holding ve Holdinge bağlı şirketlerin aynı şahıslara ait olduğuna işaret etmiş, söz konusu organik bağ gereği işverenin husumet itirazının yerinde olmadığını, mahkeme kararının yerinde olduğunu belirtmiştir. Daire, kararında başkaca bir gerekçeye yer vermemiştir.

7. İşveren 3/5/2018 tarihinde Yargıtay 9. Hukuk Dairesine (Yargıtay) temyiz başvurusunda bulunmuştur. Temyiz dilekçesinde, cevap ve istinaf dilekçesindeki hususlarla birlikte FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu şüphesiyle başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesinin haklı sebep oluşturduğu, Mahkemece başvurucu hakkında Bylock, Bank Asya ve FETÖ/PDY bağlantılı yayımlara abonelik hususlarında araştırma yapılmadan karar verildiğini ileri sürmüştür.

8. Yargıtay 12/11/2018 tarihinde temyiz başvurusunun kabulü ile Daire kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Karar gerekçesinde; fesih bildirimine atıf yaptıktan sonra kayyım heyetinin yönetim kurulu yetkilerine sahip olduğu, kendi belirleyeceği kadro ile çalışmak istemesinin ve bu kapsamda yapılan organizasyon değişikliğinin haklı sebep oluşturduğu belirtilmiştir.

9. Başvurucu, nihai hükmü 21/12/2018 tarihinde öğrendikten sonra 18/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu; 1999 yılından beri çalıştığı şirketle iş sözleşmesinin yönetimin keyfî uygulamaları sonucu hukuki bir gerekçe olmaksızın feshedildiğinden yakınmıştır. Her ne kadar çalıştığı şirket kayyıma devredilmiş ise de kendisi hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olmadığını, terör olaylarıyla da bir bağının bulunmadığını, kendisine savunma ve itiraz hakkı tanınmadığını, fesih sürecinin mevzuatta öngörülen hukuki gerekliliklere uyulmadan yürütüldüğünü ileri sürmüştür. Yeni yönetimin çalışanların iş güvencesi hususunda eşitlik ilkesini gözetmeden hareket ettiğini, kendisine ayrımcılık yapıldığını, yargılama sürecinin de adil yargılanma hakkının güvencelerine uygun yürütülmediğini, 4857 sayılı Kanun'un 19. maddesinin (1) numaralı fıkrasında öngörülen fesih usulüne ilişkin şartların Yargıtayca dikkate alınmadığını iddia etmiştir.

12. Bakanlık görüşünde kabul edilebilirlik yönünden başvurucunun işe iade davası dışında işçililik alacaklarını temin edebileceği bir yola başvurmaması nedeniyle başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği, başvuru konusu iddiaların kanun yolu şikâyetinde olup olmadığı hususlarının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Esas yönünden ise adil yargılanma hakkına ilişkin şikâyet bakımından başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan ceza soruşturması başlatılıp takipsizlik kararı verildiği hususunun gözetilmesi gerektiği, özel hayata saygı hakkına ilişkin şikâyet bakımından ise negatif yükümlülükler kapsamında bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

13. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru, özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020) , §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020 106-110).

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Somut olayda başvurucunun iş sözleşmesi organizasyon değişikliği ve tam gün değişikliklerine uyumsuzluğu nedeniyle feshedilmiştir. Başvurucu, Holding bünyesindeki şirketlerde özel hukuk hükümlerine tabi olarak çalışmış bir işyeri hekimidir. Dolayısıyla somut olayda kamu gücünü kullanan idarenin doğrudan müdahalesinin söz konusu olmadığı dikkate alındığında başvurunun devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Neslihan Özdemir, B. No: 2018/29512, 13/4/2022, § 31; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 45, 46).

16. Pozitif yükümlülükler özel hukuk kişilerinin birbirleri ile olan uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulmasını, söz konusu uyuşmazlıkların adil yargılama gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelenmesini, bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğinin denetlenmesini de gerektirir (Yüksel Beki, B. No: 2020/21066, 6/9/2023, § 14; Ömür Kara ve Onursal Özbek, §§ 47, 48).

17. Bu doğrultuda özel hukuk ilişkisi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına yönelik müdahale iddiası içeren uyuşmazlıklarının karara bağlandığı davalarda derece mahkemelerince söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, müdahalenin işverenin meşru amacıyla ölçülü olup olmadığı değerlendirilmeli, ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Yüksel Beki, § 15; Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 50).

18. Derece mahkemeleri tarafından işverenlerin ve çalışanların çıkarları adil şekilde dengelenmeli, bu yapılırken çalışanların temel haklarına yönelik müdahalede bulunulmasına neden olan meşru amacın müdahale ile ölçülü olup olmadığı, sözleşmenin feshinin çalışanların eylem ya da eylemsizlikleri karşısında makul ve orantılı bir işlem olup olmadığı somut olayın koşullarına göre ele alınmalıdır. Ayrıca yargılamalar sırasında gerçekleştirilen işlemlerin ve neticede verilen kararın gerekçesinin bizatihi özel hayat alanına ilişkin bir müdahale oluşturmaması için derece mahkemelerince gereken özen gösterilmelidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Neslihan Özdemir, §§ 34, 35; Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 51).

19. Somut olayda Holding bünyesindeki şirketlerde çeşitli sürelerle çalışmış bir işyeri hekimi olan başvurucunun iş sözleşmesi Holding yönetimine kayyım atanması sonucu feshedilmiştir. Mahkemece ve Dairece yapılan yargılama sonucunda başvurucunun iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun'un 19. maddesinin (1) numaralı fıkrasına aykırılık oluşturacak şekilde gerekçesiz olarak feshedildiğine kanaat getirilmiş ve bu kapsamda başvurucunun işe iade talebinin kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay yaptığı temyiz incelemesi sonucunda ise yazılı fesih bildiriminde yer alan hususlar geçerli bir fesih sebebi için yeterli kabul etmiştir. Yargıtay, kararında, yazılı fesih bildiriminde kayyım heyetinin yönetim kurulu yetkilerine sahip olduğu, başvurucunun tam gün değişikliklerine uyum sağlamaması nedeniyle iş sözleşmesinin feshedildiği hususlarına yer verildiğine işaret etmiş; kayyım heyetinin kendi belirleyeceği kadrolarla çalışmak istemesinin ve bu kapsamdaki organizasyon değişikliğinin başvurucunun iş sözleşmesinin feshi için geçerli bir neden teşkil ettiğini kabul etmiştir.

20. Yargıtay fesih bildiriminde (bkz. § 2) belirtilen gerekçeyi tekrarlamakla birlikte kayyım atanmasını ve organizasyon değişikliğini haklı sebep olarak kabul etmiştir. Ancak işveren, başvurucunun eylemlerinin yeni yönetim döneminde işe ve işyeri ortamına nasıl ve ne gibi olumsuz yansımalarının olduğunu, başvurucunun iş sözleşmesini sürdürmesinin ne sebeple kendisinden beklenemeyeceği hususlarını ortaya koyamamıştır. Bununla birlikte ayrıca, başvuru konusu Yargıtay kararında da (feshin ağır sonuçları da gözetildiğinde) iş sözleşmesinin feshinin işverenin amacına uygun ve orantılı olup olmadığı hususunda, bir başka söyleyişle, işveren ile çalışanın çıkarları arasında adil bir denge kurulması konusunda yeterli gerekçe ortaya konulmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu haliyle yargılama süreci sonucunda verilen kararın gerekçesinin bizatihi özel hayata saygı hakkının ihlaline yol açtığı sonucuna varılmıştır.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

III. GİDERİM

22. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 115.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

24. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesine (E.2016/417, K. 2017/62) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.