TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ŞABAN IŞIK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/40080)

 

Karar Tarihi: 18/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan y.

:

M. Emin KUZ

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Fatma Burcu NACAR YÜCE

Başvurucu

:

Şaban IŞIK

Vekili

:

Av. Ahmet Salih IŞIK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumu idaresinin işlemlerine karşı yapılan şikâyetin infaz hâkimliğince esas yönden değerlendirilmeksizin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/12/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) tespit edilen şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen silahlı darbe teşebbüsü ertesinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu isnadıyla 20/7/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu, yapılan yargılamada Yargıtay 9. Ceza Dairesinin (ilk derece) 5/12/2018 tarihli ve E.2017/69 , K.2018/9sayılı kararıyla10 yıl hapis cezasıyla tecziye edilmiş, hâlen hükümözlü olarak Kayseri 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.

10. Başvurucu 27/2/2019 tarihinde İnfaz Kurumu Müdürlüğüne yazdığı dilekçede; diyabet (şeker) hastası olduğunu, bu durumun Sincan T Tipi KapalıCeza İnfaz Kurumundan naklen gelirken yanında getirdiği sağlık dosyasındaki raporlarla sabit olduğunu, kendisine diyet yemek, kepekli diyet ekmek ve ara öğün yemek verilmesini talep ettiğini ifade etmiştir.

11. Başvurucu bu talebini 11/3/2019, 20/3/2019, 2/4/2019 ve 4/4/2019 tarihli dilekçelerle tekrarladığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca 6/4/2019 tarihinden itibaren diyet yemek verilmeye başlandığını, kepekli diyet ekmeğin ise daha önceden verildiğini, heyet raporuna rağmen İnfaz Kurumunca diyet yemeğin geç verilmesi nedeniyle Bakanlığa şikâyette bulunduğunu, söz konusu şikâyet ve talep dilekçelerini yargı mercilerinde konu edebilmek için bunların fotokopilerini 4/4/2019 ve 26/6/2019 tarihli dilekçelerle talep ettiği hâlde taleplerine cevap verilmediğini dile getirmiştir.

12. Başvurucu; hakkında yeniden doktor raporu düzenlenmesi için 11/3/2019 tarihinde revire, 20/3/2019 tarihinde de dahîliye polikliniğine götürüldüğünü, kan ve idrar tahlili yapıldığını, tahlil sonuçları hakkında tarafına bilgi verilmeyince 4/4/2019, 15/4/2019 ve 8/5/2019 tarihli dilekçelerle talepte bulunduğunu, idare tarafından talebine cevap verilmemesi üzerine 26/6/2019 tarihinde buna ilişkin dilekçelerin kayıt tarihi ve sayılarını da gösterecek şekilde fotokopilerini talep ettiğini ancak idare tarafından bu talebinin de karşılanmadığını belirtmiştir.

13. Başvurucu; Kurum doktorunun raporu üzerine 6/4/2019 tarihinden itibaren diyet olarak verilen yemeklerin bu nitelikte olmadığını, buna ilişkin şikâyetlerini 25/4/2019, 8/5/2019, 10/5/2019, 21/5/2019 ve 27/5/2019 tarihli dilekçelerle Kuruma bildirmiştir.

14. Başvurucu; diyet menüsü için Kurum diyetisyeni veya Kurum doktoruyla görüşmek amacıyla 10/5/2019, 21/5/2019 ve 10/6/2019 tarihli dilekçelerle İnfaz Kurumuna başvurmuştur. Taleplerinin karşılanmaması üzerine dilekçelerin fotokopilerini kayıt tarihlerinin ve sayılarının görüleceği şekilde istediğini, Kurum tarafından bu konuda hiçbir bilgi verilmediğini belirtmiştir.

15. Başvurucu 6/4/2019 ile 26/5/2019 tarihleri arasındaki diyet yemeği uygulamasının sona erdirilme nedenini öğrenmek için 28/5/2019 tarihinde Kurum Müdürlüğüne talepte bulunmuştur. Başvurucu; Kurumun 11/6/2019 tarihinde tarafına tebliğ edilen yazısında,21/5/2019 tarihli dilekçesi de esas alınarak diyet olarak verilen yemeklerin yağsız ve tuzsuz olduğundan şikâyet etmesi nedeniyle normal yemekten faydalanmak istediğinin gıda mühendisi tarafından hazırlanan 30/5/2019 tarihli teknik raporda da belirtilmesi nedeniyle söz konusu uygulamadan vazgeçildiğinin kendisine bildirildiğini ifade etmiştir.

16. Başvurucu 17/6/2019 tarihinde Kurum Müdürlüğüne hitaben yazdığı dilekçede diyet yemeğinin kesilmesine ilişkin bir talebi olmadığı hâlde karara esas alınan 21/5/2019 tarihli dilekçesinin fotokopisinin tarafına verilmesini talep ettiğini ancak Kurum tarafından talebinin yerine getirilmediğini belirtmiştir. Başvurucu 25/6/2019 tarihinde dilekçesinin fotokopisini tekrar istediğini, Kurum tarafından bu talebine de cevap verilmediğini ifade etmiştir.

17. Başvurucu 10/6/2019, 18/6/2019 ve 24/6/2019 tarihli dilekçelerle kepek ekmek verilmesi talebinde bulunmuş ve dilekçesinin fotokopisini de istemiştir. Başvurucu 27/6/2019 tarihinde kepek ekmeğin verilmeye başlandığını fakat dilekçenin fotokopisinin verilmediğini belirtmiştir.

18. Başvurucu; kronik alerji rahatsızlığının artması nedeniyle 21/5/2019, 28/5/2019, 10/6/2019, 11/6/2019, 12/6/2019, 13/6/2019, 14/6/2019, 18/6/2019 ve 25/6/2019 tarihlerinde verdiği dilekçeler ile revire çıkmayı talep ettiğini, 14/6/2019 tarihli dilekçeyle aynı tarihli dilekçenin fotokopisini talep ettiğini ancak Kurum tarafından talebine cevap verilmediğini ifade etmiştir. Başvurucu 28/6/2019 tarihinde revire çıkarıldığını belirtmiştir.

19. Başvurucu Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyesi olarak görev yaparken hakkında başlatılan soruşturma kapsamında HSK üyeliğinin sona erdirildiğini, HSK'daki odasında bulunan özel eşyalarının bir kısmının ailesine ve avukatına teslim edilmediğini öğrenmesi üzerine HSK görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, 8/7/2019 tarihli on üç sayfalık suç duyurusu dilekçesi ve eklerinin de kayıt tarihi ve sayısı ile fotokopisinin talebine rağmen kendisine verilmediğini, 11/7/2019 tarihinde bir Kurum görevlisinin şifahen kendisine dilekçenin kayıt tarihi ve sayısını söylediğini, Müdürlük talimatı gereği şikâyet dilekçelerinin fotokopilerinin verilmeyeceğinin bildirildiğini ifade etmiştir.

20. 16/7/2019 tarihinde Kurum Müdürlüğüne hitaben yazdığı dilekçede; dilekçesinin şikâyet içerikli olmadığını, suç duyurusuna yönelik olduğunu, fotokopilerin verilmemesinde Kurum Müdürlüğünce alınmış bir karar olup olmadığını, kanuna aykırı bu uygulamanın sebebini sorduğunu belirtmiştir. İnfaz Hâkimliğine başvurduğu 25/7/2019 tarihi itibarıyla suç duyurusuyla ilgili dilekçesinin fotokopisinin kendisine verilmediğini belirtmiştir.

21. Başvurucu, 25/7/2019 tarihinde Kayseri 1. İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyette İnfaz Kurumuna verdiği dilekçelerinin (diyet ekmek ve yemek talebi, revire çıkma -çarşaf/yastık- emanetteki eşyalarının verilmesi, tahlil sonuçlarının verilmesi, sosyal etkinliklerden yararlanma, kurum dışına gönderdiği dilekçelerin akıbeti ile ilgili bilgi verilmesi, Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı suç duyurusu, HSK'ya yaptığı hâkim/savcı şikâyetleri, Bakanlığa yaptığı şikâyet ve talepler vb. konularda) bazılarının kayda alınmadığını, kayda alınan dilekçelerinin de bir fotokopisi ile kayıt tarih ve sayısının kendisine verilmediğini, buna ilişkin taleplerine İnfaz Kurum Müdürlüğünce cevap verilmediğini belirterek İnfaz Kurumunun işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

22. Kayseri 1. İnfaz Hâkimliği 2/8/2019 tarihinde başvurucunun talepleriyle ilgili olarak esas yönden herhangi bir değerlendirme yapmaksızın dilekçesinin reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Tutuklunun dilekçesinde belirttiği talebinin ilk aşamada/doğrudan hakimliğimiz görev alanına girmediği, zira 4675 Sayılı İnfaz Hakimliği Kanunun 1.ve 4.maddesinde infaz hakimliklerinin görev kapsamının belirlendiği, Yargıtay 10.Ceza Dairesinin 12/03/2007 gün 2007/3622- 2776 Esas ve Karar Sayılı Kararı ile Ceza Genel Kurulu'nun 29.06.2004 gün2004/1-110; 2004/151 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, İnfaz Hakimliğinin görevlerinin, infaz kurumlarındaki yönetsel işlemleri şikayet yoluyla denetlemekten ibaret olduğu, hükümlünün infaz hakimliğine şikayette bulunabilmesi için öncelikle bulunduğu ceza infaz kurumu idaresi tarafından gerçekleştirilmiş bir işlem veya faaliyetin yapılmış olması gerektiği, ceza infaz kurumu idaresi tarafından herhangi bir işlem veya faaliyet yapılmadan hükümlü tarafından doğrudan infaz hakimliğinden işlem veya faaliyet yapmasının talep edilemeyeceği, aksi bir durumun yukarıda bahsi geçen kanun maddelerine aykırı olacağı,

Hakimliğimizin ceza infaz kurumu idaresi ya da Cumhuriyet Başsavcılığı yerine geçerek hükümlüler ile ilgili açığa ayırma veya izin gibi yönetsel işlemler yapma yetki ve görevinin bulunmadığı, İnfaz Hakimliğinin görevlerinin, infaz kurumlarındaki yönetsel işlemleri şikayet yoluyla denetlemekten ve yasa ile verilen görevlerden kaynaklı diğer kısım kararları (5275 Sayılı Kanunun 105/A Maddesine göre denetimli serbestlik tedbiri gibi) vermekten ibaret olduğu, bu bağlamda hükümlünün talebi ile ilgili olarak öncelikle Ceza İnfaz Kurumu İdaresi ile Cumhuriyet Başsavcılığının bir inceleme yaparak olumlu ya da olumsuz bir karar vermesi, diğer bir deyişle hakimliğimizce denetlenebilir bir işlem oluşturulması, kararın hükümlüye tebliğini müteakip hükümlü hakkındaki işlem veya faaliyete karşı 15 gün içinde şikayet yoluna başvurursa şikayet başvuru dilekçesi ile ilgili belgelerin hakimliğimize gönderilmesi gerektiği, Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 02/05/2016 gün ve 2016/3014-2256 Esas ve Karar ile 25/05/2016 gün 2016/3015-2664 Esas ve Karar sayılı emsal kararlarının da aynı yönde olduğu,

4675 Sayılı Kanunun 6/1 Madde ve fıkrasında ise, "Şikayet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hakimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hakimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikayet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir." tutuklunun bulunduğu cihetle, aşağıdaki hüküm kurulmuştur."

23. Başvurucu anılan karara itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde başvurucu; İnfaz Hâkimliğinin kararında şikâyetlerine ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmadığını, İnfaz Kurumundan yazılı görüş alınmadığını, taleplerinin akıbeti ile ilgili bir araştırma yapılmadığını, bu şikayetlerine ilişkin olarak İnfaz Hâkimliğinin değerlendirme yapmaksızın şikâyeti inceleme konusunda görevli ve yetkili olmadığını belirterek ret kararı vermesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 15/8/2019 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

24. Nihai karar, başvurucuya 20/8/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Kurum Müdürlüğünce İnfaz Hâkimliği kararı doğrultusunda denetlenebilir bir işlem tesis edilmediğini belirterek 12/9/2019 tarihli dilekçesi ile daha önceki istekleri doğrultusunda işlem tesis edilmesini talep etmiştir. İnfaz Kurumunun ''Kurumumuzun dilekçenin fotokopisinin çekilerek hükümlüye verilmesi ile ilgili bir yükümlülüğü yoktur. Sadece başvurunun istenirse tarih ve sayısı bilgi amaçlı verilebilir." şeklinde verdiği cevabi yazı13/9/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ etmiştir.

25. Başvurucu 27/9/2019 tarihinde 25/7/2019 tarihli şikâyet dilekçesindeki iddialarını yineleyerek istekleriyle ilgili olarak İnfaz Kurumu Müdürlüğünün yazılı veya sözlü herhangi bir cevap vermediğini belirtmek suretiyle İnfaz Kurumunun işleminin iptalini talep etmiştir.

26. Kayseri 2. İnfaz Hâkimliği de 16/10/2019 tarihinde başvurucunun iddialarını esas yönünden değerlendirmeksizin benzer gerekçelerle (bkz. § 23) dilekçenin reddine karar vermiştir.

27. Başvurucu anılan karara yaptığı itirazda; daha önce Kayseri 1. İnfaz Hâkimliğinin 2/8/2019 tarihli kararında da denetlenebilir bir işlem bulunmadığı belirtilerek esasa girilmeden taleplerinin reddedildiğini, Kurum Müdürlüğüne gönderilen dilekçesi ile ilgili herhangi bir işlem tesis edilmemesi üzerine 12/9/2019 tarihinde yeniden dilekçe vererek 25/7/2019 tarihli talebi doğrultusunda yeniden işlem yapılmasını talep ettiğini, buna rağmen Kurum Müdürünce fotokopi çekme yükümlülüklerinin bulunmadığı belirtilerek dilekçesinin iade edildiğini, ayrıca Kayseri 1. İnfaz Hâkimliğine yaptığı başvurunun da esasa girilmeden usulden reddedildiğini, her iki İnfaz Hâkimliğinin şablon kararlarla taleplerini reddettiğini ileri sürmüştür.

28. Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 31/10/2019 tarihinde Kayseri 2. İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek itirazın reddine karar vermiştir. Nihai karar 11/11/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

29. Başvurucu 5/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

30. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır :

1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

..."

31. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir.

Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında re’sen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır...

İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.

İnfaz hâkimi, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir.

İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz yoluna gidilebilir.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

32. Anayasa Mahkemesinin 18/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

33. Başvurucu; İnfaz Kurumuna yazdığı dilekçelerin bazılarının kayda alınmadığından, kayda alınanların fotokopisinin, kayıt tarihi ve sayısının kendisine verilmediğinden bahisle Kayseri 1. ve 2. İnfaz Hâkimliklerine yaptığı başvuruların İnfaz Hâkimliklerince İnfaz Kurumunun herhangi bir işlem tesis etmediği gerekçesiyle esas yönünden incelenmeksizin reddedilmesinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile Anayasa'nın36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı ve gerekçeli karar hakkının, ayrıca Anayasa'nın 74. maddesinde güvence altına alınan dilekçe hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Bakanlık görüşünde; başvurucunun İnfaz Kurumunda barındırıldığı süre içinde Kurum idaresine yönelik ve Kurum dışına gönderilmek üzere teslim ettiği dilekçelerden kayda alınmayan dilekçesinin olmadığı, Kurum dışına gönderilmek üzere teslim ettiği 104 dilekçesinin bulunduğu, aynı gün dilekçelerinin çıkış işleminin yapıldığı, çıkış işlemi yapılan dilekçelerinin çıkış numaralarının talep etmesi hâlinde kendisine verildiği, İnfaz Kurumu tarafından yapılan UYAP incelemesi neticesinde başvurucunun İnfaz Kurumundan çıkışı yapılan 57 dilekçenin numarasını istediği vesöz konusu dilekçelerin çıkış numaralarının kendisine verildiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. Başvurucunun cevap verilmeyen veya kayda alınmayan dilekçesinin bulunmadığı, İnfaz Kurumu içinde revire çıkma, tahlil sonuçlarını öğrenme gibi taleplerine ilişkin dilekçelerine sözlü olarak cevap verildiği, İnfaz Kurumu idaresine hitaben yazdığı dilekçelerinin ise yazılı olarak cevaplandırıldığı, İnfaz Kurumu içinde talep dilekçelerinin UYAP'a kaydedildiği ancak kaydedilen her dilekçeye sistem kayıt numarası verilmediğinden bu tarz dilekçelerine çıkış numarası verilemediği ifade edilmiştir. Bakanlık, başvurucunun İnfaz Kurumu tarafından cevap verilmeyen dilekçesinin ve herhangi bir mağduriyetinin bulunmadığını belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; şikâyetlerinin İnfaz Hâkimliği ve itiraz makamınca değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca Kurum idaresine verdiği dilekçelerinin cevaplandırılmadığını yineleyerek diyet yemek talebi için dört kez, tahlil sonuçlarını öğrenmek için beş kez, revire (doktora) çıkmak için dokuz kez ısrarla dilekçe verdiğini, dilekçelerinin fotokopilerinin ise kendisine verilmediğini ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

36. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyeti mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

38. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli olan bir hakkın bulunması gerekir. İkinci olarak bu hakla ilgili olarak ilgili kişinin menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Öte yandan bu uyuşmazlık ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından belirleyici bir nitelik arz etmelidir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28).

39. Somut olay açısından başvuruya konu şikâyetin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili bir uyuşmazlık olup olmadığı adil yargılanma hakkının kapsamının tespiti açısından önem taşımaktadır. Başvurucunun şikâyetinin konusunun ceza infaz kurumunda bulunan kişilerin kurumda barındırılmaları, ısıtılmaları, giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması, muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları kısacası maddi ve manevi varlıklarına ilişkin hususları içerdiği, söz konusu meselelerin yargısal denetime tabi olduğu da dikkate alındığında başvurucunun şikâyetinin medeni hak ve yükümlülük kapsamında bir uyuşmazlık olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır ( Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 56; Abdurrahman Özcan, B. No: 2016/77913, 15/1/2020, § 53; Kadir Gülcü B. No: 2016/59359, 28/1/2020 § 54).

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı

41. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

42. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

43. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

44. Somut olayda başvurucunun sağlık ve barınma koşullarına ilişkin olarak İnfaz Kurumu idaresine yazdığı dilekçelere cevap verilmemesi üzerine yaptığı şikâyetin esasının incelenmeyerek reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahale olduğu açıktır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

45. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.

46. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

47. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesini ihlal edecektir. Buna göre müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Bu bakımdan öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.

48. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).

49. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

50. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).

51. 4675 sayılı Kanun'da ceza infaz kurumlarınca tutuklu ve hükümlüler hakkında tesis edilen idari işlemlere ilişkin şikâyetlerin infaz hâkimliklerince sonuca bağlanması öngörülmüştür. Anılan Kanun'un 1. maddesinde infaz hâkimliklerinin kuruluş amacı, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak olarak belirtilmektedir. Madde gerekçesinde işlem kavramının hükümlü ve tutuklular hakkında yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre hukuki sonuç doğurmaya yönelik her türlü karar, önlem ve irade açıklamasını, faaliyet kavramının ise hükümlü ve tutukluların konumlarında değişiklik yapan her türlü eylemler ile iyileştirme ve eğitim programlarına uygun olan çalışmaları ifade ettiği belirtilmektedir (Ziya Özden, § 55).

52. 4675 sayılı Kanun'un infaz hâkimliklerinin görevini düzenleyen 4. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, burada barındırılmaları, ısıtılmaları, giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemenin ve karara bağlamanın infaz hâkimliklerinin görevleri arasında olduğu belirtilmektedir.

53. Somut olayda başvurucu; Ceza İnfaz Kurumuna yazmış olduğu dilekçelerin bazılarının kayda alınmadığına, kayda alınanların fotokopisinin, kayıt tarihi ve sayısının kendisine verilmediğine yönelik şikâyetlerini İnfaz Hâkimliğine iletmiştir. İnfaz Hâkimliği 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinde yer alan "Şikayet başvurusu, 5. maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hakimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hakimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikayet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir." hükmüne dayanarak İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucunun talepleri hakkında denetlenebilir bir işlem ya da faaliyet gerçekleştirilmediği gerekçesiyle başvurucunun şikâyet başvurusunu reddetmiştir.

54. Başvuru konusu olayda başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğine yapılan şikâyetin başvurucunun barınma koşulları ve sağlık durumu ile ilgili taleplerinin İnfaz Kurumu tarafından dikkate alınmaması, başka bir ifadeyle başvurucunun şikâyetlerine karşı Kurum tarafından herhangi bir işlem tesis edilmemesi hususuna dayandığı açıktır. İnfaz Hâkimliği İnfaz Kurumu idaresinin söz konusu taleplere cevap vermemesini 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesinde yer alan herhangi bir işlem ya da faaliyet kapsamında değerlendirmemiştir.

55. İnfaz Kurumu tarafından dilekçelerin kayda alınmaması, kayda alınanların fotokopisinin, kayıt tarihi ve sayısının başvurucuya verilmemesine ilişkin eylemlerin debir tür işlem ya da faaliyet olarak değerlendirilmesi söz konusu olabilir. Başka bir ifadeyle başvurucunun Kuruma yönelik bir talebine cevap verilmemesinin 4675 sayılı Kanun'un infaz hâkimliğinin görevlerini düzenleyen 4. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumuna yerleştirilmesi, burada barındırılması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması konularıyla ilgili işlem ve faaliyet olarak kabul edilmesi mümkündür.

56. Dolayısıyla başvurucunun şikâyet konusu taleplerine Kurum tarafından cevap verilmeden gerçekleştirilen işlemlerin 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesi kapsamında İnfaz Hâkimliği tarafından denetlenebilir nitelikte bir işlem olduğu dikkate alındığında İnfaz Hâkimliğinin kendi görev ve yetki alanında bir işlem tesis edilmediğinden bahisle şikâyeti esas yönden incelemeksizin reddetmesinin mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi kanunilik unsurundan yoksun bırakmaktadır (aynı mahiyetteki karar için bkz. Ziya Özden, §§ 61, 62).

57. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

4. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

58. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

59. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

60. İhlalin tespiti ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

61. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kayseri 2. İnfaz Hâkimliğine (E.2019/2809, K.2019/2852) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesine (2019/2663 D.İş sayılı kararına) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.