TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN AKMAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/40809)

 

Karar Tarihi: 18/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Berrak YILMAZ

Başvurucu

:

Hasan AKMAN

Vekili

:

Av. Bülent Teoman ÖZKAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun babasının vefatı nedeniyle talep ettiği taziye izninin verilmemesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, terör örgütüne üye olma suçundan Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunmaktadır. Başvurucu 18/8/2019 tarihinde babasının vefatı nedeniyle taziye izni talebiyle Ceza İnfaz Kurumuna dilekçe vermiştir. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 21/8/2019 tarihinde başvurucunun talebini reddetmiştir. Başsavcılık kararda Ceza İnfaz Kurumu tarafından belirtilen tutuklunun terör örgütüne mensup tutuklular ile birlikte hareket ederek kapılara vurma, oturma eylemi gibi eylemlerde bulunduğu, bu nedenle hakkında verilen iki disiplin cezası bulunduğu, terör örgütünden ayrılmadığı, bu nedenle izin verilmesinin güvenlik bakımından sakıncalı olacağı görüşü nedeniyle talebi reddettiğini belirtmiştir.

3. Başvurucu 23/8/2019 tarihinde karara itiraz etmiştir. Kırıkkale İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 12/9/2019 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Mahkeme kararında Başsavcılık kararında usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığı, tutukluya izin verilmesinin güvenlik bakımından sakıncalı olması nedeniyle bu şekilde karar verildiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir.

4. Başvurucu, karara itiraz etmiştir. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 1/11/2019 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Mahkeme kararında dosya içeriğine, gösterilen ve değerlendirilen bilgi ve belgelere, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre itiraza konu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirtmiştir.

5. Başvurucu, nihai hükmü 13/11/2019 tarihinde tebliğ ettikten sonra 6/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Komisyonca kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu; haklı bir gerekçe olmadan taziye izni verilmediğinden ailesinin acısını paylaşamadığını ve büyük üzüntü duyduğunu, bu nedenle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde; somut olaya, mevzuat hükümlerine ve Anayasa Mahkemesi kararlarına yönelik açıklamalar yapıldıktan sonra inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap vermemiştir.

8. Başvuru, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

10. Başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 116. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan düzenlemeler gereğince kanuni temelinin bulunduğu ve infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması şeklinde meşru amacının bulunduğu açıktır (Yavuz Geçim, B. No: 2018/15011, 24/2/2021, §§ 34-36).

11. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; Abuzer Uzun, B. No: 2016/61250, 13/6/2019, § 38).

12. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel hayata ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel hayata ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin sağlanmış olmasıdır (Rasul Kocatürk, B. No: 2016/8080, 16/12/2019, § 56). Ayrıca Rasul Kocatürk kararında belirtildiği üzere yakını ölen hükümlünün izin talebinin, kamu makamlarınca süratle harekete geçilerek koşullar da dikkate alındığında mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılması önem arz etmektedir. Ayrıca talebin karşılanmasında kamu makamlarının kendilerinden beklenen özeni göstermeleri gerekmektedir. Şayet talebin karşılanması imkân dâhilinde görülmezse bu duruma ilişkin zorunluluk hâllerinin ve güvenlik risklerinin, somut olgu ve olaylara dayalı olarak açıklanması gerekir (Rasul Kocatürk, §§ 61-62).

13. Somut olayda başvurucu, Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmaktadır. Başvurucu, babasının vefatını öğrendikten sonra 18/8/2019 tarihinde taziye izni talep etmiştir. Başsavcılık; Ceza İnfaz Kurumu tarafından belirtilen tutuklunun terör örgütüne mensup tutuklular ile birlikte hareket ederek kapılara vurma, oturma eylemi gibi eylemlerde bulunduğu, bu nedenle hakkında verilen iki disiplin cezası bulunduğu, terör örgütünden ayrılmadığı, bu nedenle izin verilmesinin güvenlik bakımından sakıncalı olacağı görüşü nedeniyle talebi reddettiğini vurgulamıştır. İnfaz Hâkimliği; Başsavcılık kararında usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığı, tutukluya izin verilmesinin güvenlik bakımından sakıncalı olması nedeniyle bu şekilde karar verildiğinin anlaşıldığını ifade etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi ise dosya içeriğine, gösterilen ve değerlendirilen bilgi ve belgelere, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre itiraza konu kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirtmiştir.

14. 5275 sayılı Kanun'un 116. maddesinin (2) numaralı fıkrasında tutuklular hakkında yakınlarının cenazesine katılması için soruşturmanın veya kovuşturmanın selameti ve güvenliği bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla izin verilebileceği belirtilmiştir. Maddede tutukluların disiplin cezası alması, terör örgütünden ayrılmaması gibi hususlar yakınlarının cenaze törenine katılması talebinin reddine yönelik bir neden olarak belirlenmemiştir. Bu bağlamda Başsavcılık ve derece mahkemelerinin taziye izni verilmemesine yönelik kararlarında başvurucunun söz konusu durumunun soruşturmanın veya kovuşturmanın selameti ve güvenliği bakımından nasıl bir sakınca oluşturacağını açıklaması gerekir. Başsavcılık ve derece mahkemeleri somut davada bu yönde bir gerekçe ortaya koyabilmiş değildir. Dolayısıyla Başsavcılık ve derece mahkemeleri tarafından gösterilen gerekçe, başvurucunun çıkarları ile toplumun çıkarları arasında adil denge kurulmasına yönelik ikna edici, ilgili ve yeterli unsurlara sahip değildir. Bu durumda, başvurucunun taziyeleri kabul etmesi imkânından yoksun kalmasında kamu makamlarının talebin reddedilmesi şeklindeki müdahalesinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.

15. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

16. Başvurucu; ihlalin tespiti ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

17. Başvurucunun babasının vefatı nedeniyle taziye kabulüne katılmasının artık mümkün olmadığı dikkate alındığında tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.

18. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına (E.2019/6921), Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (E.2019/1488, K.2019/1640), Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesine (2019/1015 D.İş) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/1/2023tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.