TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EROL MOTUR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/5934)

 

Karar Tarihi: 24/1/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Gülsüm Gizem GÜRSOY

Başvurucular

:

1. Erol MOTUR

 

 

2. Fikret KARATAŞ

 

 

3. Harun AYKUT

 

 

4. Mustafa AKIN

 

 

5. Soner ŞİMŞİR

 

 

6. Yılmaz DENİZ

Vekilleri

:

Av. Yusuf İsmail ERTAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; iş sözleşmesi feshedilen başvurucuların işe iade ve sendikal tazminat taleplerinin reddedilmesi nedeniyle sendika hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucuların çalıştığı davalı işyeri, internet sitesinde yer alan bilgilere göre 1937 yılından bu yana ayakkabı üretimi yapan bir firmadır.

3. Başvurucular 3/4/2012 tarihinde deri alanında faaliyet gösteren Türkiye-Deri İş Sendikasına üye olmuştur.

4. Başvurucuların iş sözleşmesi 30/4/2012-2/5/2012 tarihleri arasında "iş gücü maliyetinin azaltılması" amacıyla 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesi kapsamında işçilik alacakları ödenerek feshedilmiştir.

5. Başvurucular, iş sözleşmesinin sendikal nedenlerle feshedildiği iddiasıyla Ankara 3. İş Mahkemesinde işe iade ve sendikal tazminat talepli dava açmıştır.

6. Başvurucular, iş sözleşmelerinin sendikal nedenlerle feshedildiğini ispat edebilmek için tanık deliline başvurmuştur. İlk derece mahkemesinde dinlenen davacı tanıklarının beyanlarının ilgili kısmı şöyledir:

Tanık E.Ç: "..Biz bakanlığa 4/4/2012 tarihinde sendika üyeliği için müracaatta bulunduk. Toplam çalışan sayısı 58 idi 33 kişi çalışma bakanlığına mürcaat ettik. Bir iki üyemiz daha geldi toplam sayımız biraz yükseldi aradan birkaç hafta geçtikten sonra 27/4/2012 tarihinde sendikalı 9 iş arkadaşımızın iş akdine son verildi. Kendilerine bir açıklama yapılmadı. 30/4/2012 de tekrar iş başı yapmak için fabrikaya geldiler çalışmak istediklerini söyler ancak iş veren 'ben sizi kovdum hangi yüzle geliyorsunuz' dedi... Ben halen deri iş sendikasında örgütlenme uzmanıyım. 4,5 yıldır çalışmaktayım. Çıkarılan arkadaşların yasal işçi alacakları ödenmişti. 35 kişi sendikalıydı. Bunların iş akitleri feshedildi. Daha sonra da diğer 23 kişinin de iş akdi feshedildi. Tahminen bir ay içinde 58 kişinin iş akdine son verildiğini duydum. Bizim üyelerimiz çıkartıldıktan sonra kayıt dışı işçi çalıştırıldığını duydum. Fakat çalışma bakanlığına şikayet etmemize rağmen çalışma bakanlığı geldiği zaman içerde kimse olmadığı için bir işlem yapılamadı..."

Tanık T.B: "...Ben iş yerinde 7 ay kadar çalıştım. Sendikaya üye olan kişilerin tamamını çıkardılar, sendikalı olmayanlar halen çalışıyorlar. Sendikalı olmayanların bir kısmı başka iş yerlerinde görevlendirildi. Şirkete ait satış mağazasında görevlendirildiklerini duydum. Usta başı biz izine gitmeden önce bana sendikaya üye olup olmadığımı sordu, ben üye olduğumu söyleyince sendikalı işçi çalıştırmayı düşünmediği söyledi. Vazgeçmemi söyledi. Toplam 35 sendikalı işçi işten çıkarıldı..."

Tanık T.B: "...ben 2010 yılında Togo'da çalışmaya başladım ancak sigortam yapılmadı. Daha sonra sendika olayları olduğu zaman 9 işçiyi çıkardılar ondan bir gün sonra da beni çıkardılar. Toplam emeklilerle birlikte 65 kişi çıkardılar. 35 kişi sendikalıydı. 12 kişi emekliydi. Sendika yüzünden 9 kişiyi çıkardılar; ayrıca emekli olanlar işlerine devam ettiler ..."

7. İlk derece mahkemesi 8/7/2013 tarihinde davaların reddine karar vermiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...İşletmesel kararın niteliği incelenmiştir. 2/4/2012 karar tarihi ve 345 nolu kararda davalı şirketin üretimini yaptıkları ürünlerin Türkiye'deki iş gücü maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle uygulamaya koydukları yurt içi ve yurtdışı fason ürün tedarikçileriyle yaptıkları çalışmalar neticesinde daha düşük maliyetler ile işlerine devam edebileceklerine ve istihdam edilen personel sayısında iş gücü maliyetinin azaltılması amacıyla kademeli olarak işten çıkarmaların yapılmasına ve bu kararın 30 gün içinde uygulanmaya konulmasına karar verdikleri tespit edilmiştir.

... 28/05/2012 tarihli Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ulucanlar Sosyal Güvenlik İl Merkezine ve 29/05/2012, 29/05/2012, 29/05/2012 tarihli sanayi odası ve Ankara Valiliği Sanayi ticaret İl Müdürlüğü ve Ankara sanayi ve ticaret Odasına yapılan başvurular incelenmiştir.

Bu nedenle iş yerinin kapatma konusundaki kararının doğru ve tutarlı olduğu mahkememizce kabul edilmiştir.

İşverenin faaliyetlerinde ekonomik kriz dikkate alındığında kar amacı gütmesi esastır. Bu nedenlerle davalının kar amaçlı olarak maliyet tutarını göz önüne alarak değerlendirme yapması doğaldır. Mahkememize ibraz edilen raporlarda, yurtdışı satın alma maliyetleri keşif yapılarak değerlendirildiğinde birim maliyet fiyatlarının ülkelere göre farklılık arzettiği fason olarak üretim yapılan ülkelerden daha ucuza mal edildiği anlaşılmıştır.

Davalı Togo A.Ş. tarafından dosyaya sunulan bir çift ayakkabı üretim maliyet tablosu incelendiğinde 2011 yılında üretilen bir çift ayakkabının ortalama birim maliyetinin 72,84 TL olduğu, yurt dışı satın alma maliyetlerinin daha düşük olduğu belirlenmiştir. Mahkememize liste olarak sunulmuştur.

Bu nedenlerle bir çift ayakkabı üretim maliyetinin düşük olması istenmesi nedeniyle yurtdışına açılması doğaldır...Togo A.Ş. 'nin 2012 yılı döneminde bir çift ayakkabı maliyetinden yurtdışına göre %4,33 oranında yüksek olduğu anlaşıldığından davalının üretim maliyetini düşürmek amacıyla yurtdışına açılmasının uygun olduğu bu nedenle işletmesel kararın yerinde olduğu mahkememizce görülmüştür.

Tartışılması gereken diğer husus iş akdinin sendikal faaliyetler nedeniyle sonlandırılıp sonlandırılmadığıdır.

...2/4/2012 tarihli 345 sayılı şirketin kararı incelenmiştir. Kademeli olarak bir kısım işçilerin iş akdine son verilmiştir. Davacı 32 işçinin 3/4/2012 tarihinde sendikaya üyelikleri kabul edilmiştir. Ancak resmi olarak Türkiye Deri İş Sendikası tarafından davalı iş yerine bildirimde bulunulmamıştır.

Türkiye Deri İş Sendikası 4/4/2012 tarihinde T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğüne davalı işyerinden Toplu İş Sözleşmesi Bağıtlamak isteğiyle başvurusunu 33 işçiye ait sendika üye kayıt fişleri ile yapmıştır.

... 4/4/2012 tarihinde davalı işyerinde çalışan işçi sayısının 58 kişi olduğu ve üretim işyerinin tasfiyesinin ilk kez açıkça belirtildiği 27/4/2012 tarih ve 347 nolu yönetim kurulu kararı ile aynı gün davacı 9 işçinin iş akitlerinin feshedildiği tespit edilmiş ve dolayısıyla Deri İş Sendikasının... davalı işyerinden Toplu İş Sözleşmesi Bağıtlamak isteğiyle başvurusunda belirtilen işyeri veya işletme toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için gerekli çoğunluğu sağlayabilmesi koşulunu yitirdiği görülmüştür.

Davacı 9 işçinin davalı işyerine 30/4/2012 tarihinde işbaşı saatinde içeri alınmadıkları ve kendilerine iş akitlerinin feshedildiğinin yazılı bir tebligat yapılmadan feshedildiğini ve bu konu ile ilgili kendilerine ve üyesi bulundukları Deri İş sendikasına bilgi verilmesi gerekliliğine dair Ankara 54. Noterliğinden davalı şirkete çekilmiş ihtarname dosyasındadır.

... sendikal faaliyetler sonucu iş akdinin feshedildiği konusunda yeterli delil olmadığı işletmesel karar nedeniyle iş akdinin son bulduğu anlaşılmıştır..."

8. Temyiz üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 18/11/2013 tarihinde kararın bozulmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... 1-Her ne kadar mahkemece davanın reddi yönünde hüküm kurulmuşsa da, davalı tarafından önce işçi sayısının azaltılmasına karar verilmişken ardından işyerinin tümden kapatılmasına karar verilmesi karşısında, davalı tarafça alınan işletmesel kararın tutarlı olarak uygulanıp uygulanmadığı, feshin son çare olması ilkesine uyulup uyulmadığı konusunda yeterli araştırmanın yapılmadığı anlaşılmaktadır ... Bunun için de işletmesel karara ilişkin belgelerin yanında, işletmede veya işyerinde çalışan tüm işçilerin görev tanımları, işletme, işyeri organizasyon şeması, işten çıkarılacak işçilerin görev tanımları ve çalıştıkları bölümleri gösteren kayıtlar ile fesihten önce ve sonrasını kapsayacak şekilde işçi alımı ve çıkarılmasını gösteren işyeri SGK bildirgeleri, davalı işyerine ait tasarruf tedbiri alınmasına sebep olan fesih öncesi ve sonrasına ilişkin mali durumunu gösteren mali bilançolar getirtilmeli, serbest muhasebeci mali müşavir, işletme yönetimi uzmanı, işletmenin faaliyet alanını (ayakkabı imalatı) ve iş organizasyonunu bilen uzman teknik bilirkişiden oluşan üç kişilik bilirkişi heyeti ile işyerinde keşif de yapılarak yeniden inceleme yapılmalı ve feshin yukarıda belirtilen ilkelere göre geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı net olarak belirlenmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

2-İşverence yapılan feshin sendikal sebebe dayanıp dayanmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Mahkemece feshin sendikal sebebe dayanıp dayanmadığı hususunda yapılan araştırma ve inceleme yetersizdir. Dosya içeriğine göre; feshe ilişkin işletmesel karar ile işyerindeki sendika üyelik başvurularının büyük çoğunluğunun aynı tarihe denk geldiği de dikkate alınarak, 2/4/2012 tarihinden önce de davalı işveren işyerinde sendikal hareketlenme olup olmadığı, işçilerin bu hususta bir örgütlenmesi bulunup bulunmadığı ve varsa işverenin buna ilişkin bilgisinin olup olmadığı, işyerinde fesih tarihi itibari ile çalışan, sendikaya üye olan, üyelikten çekilen, üyelikten çekilenlerden çalıştırılan, iş sözleşmesi feshedilen, işten çıkarılanlardan sendikalı olan ve sendikalı olup da işyerinde çalışması devam eden işçiler olup olmadığı dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Feshin sendikal sebebe dayanıp dayanmadığı hususunun kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması için belirtilen yönlerden gerekli araştırmaya gidilmeli ve toplanacak deliller dosya içeriği ile yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir..."

9. Bozma sonrası yapılan yargılamada ilk derece mahkemesi 8/5/2017-27/2/2018 tarihlerinde aynı gerekçelerle davaların reddine karar vermiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Mahkememizce emsal dosyadaki bozma nedenleri gözönüne alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve bozma ilamı doğrultusunda yeniden değerlendirilmiştir.

Mahkememizce işletmesel kararın iş verence tutarlı olarak uygulanıp uygulanmadığı ve feshin son çare olup olmadığı ve bu ilkeye uyulup uyulmadığı hususları araştırılmıştır. Öncelikle grup şirketleri ve davalı şirketin fesihten önceki ve sonraki 6 aylık dönemi kapsayan işçi hareketleri incelenmiştir.

Davacıların çalışmış olduğu binanın boşaltılmış ve gayri faal durumda olduğu tespit edilmiştir.

...

Bilirkişilerce de incelendiği üzere... toplam 12 aylık dönem için giren personel ayrılan personel ve mevcut personel sayıları ile bu personelin ünvan ve fiilen yaptıkları işler ayrıntılı olarak incelenmiştir.

Davalı bünyesindeki İstanbul Şişli, Kayseri, Ankara Antares, Gaziantep, İstanbul Viaport ve Bursa Mağazalarının dönem içinde kapatıldığı görülmüştür.

Davalı bünyesindeki Ankara Cepa, Ankara Gordion mağazalarının da dönem içinde kapandıkları tespit edilmiştir.

Mahkememizce mağazalarda çalışmaya devam eden ve çıkartılan personeller incelenmiştir. Kayıtlar üzerinden iş gücü analizi yapılmıştır.

Davalı TOGO Ayakkabı Sanayi ve Ticaret A.Ş de sadece tek bir personelin kaldığı, bu kapsamda G.D.nin muhasebe müdürü olarak görev yaptığı,

Davalı TOGO Ayakkabı Sanayi ve Ticaret A.Ş.'den 4 imalat işçisinin (Z.Ö, O.Ö.,A. B.,R.M) merkez biriminde büro memuru olarak görev yapmaya başladığı, ancak Z.Ö., 13/11/2013, O.Ö. nün 31/8/2016 ve A.B. nin 19/6/2014 tarihlerinde işten ayrıldıkları, R.M.nin halen çalışmaya devam ettiği,

Belirtilen zaman diliminde;

davalı birimi bünyesine alınan personelin tamamının Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak istihdam edildiği,

davalı bünyesinde olan daha sonra kapatılan Şişli Mağazası tarafından istihdam edilen personelin tamamının Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak istihdam edildiği,

davalı bünyesinde olan daha sonra kapatılan Kayseri Mağazası tarafından istihdam edilen tek personelin Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak istihdam edildiği,

davalı bünyesine alınan tek personelin Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak istihdam edildiği,

davalı bünyesinde olan daha sonra kapatılan Ankara Anteras Mağazası tarafından istihdam edilen tek personelin Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak istihdam edildiği,

davalı bünyesinde olan daha sonra kapatılan Gaziantep Mağazası tarafından istihdam edilen tek personelin Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak istihdam edildiği,

davalı bünyesinde olan daha sonra kapatılan İstanbul Viaport Mağazası tarafından istihdam edilen personelin tamamının Kasiyer (5230.04) ve Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak istihdam edildiği,

davalı bünyesinde olan daha sonra kapatılan Bursa Mağazası tarafından herhangi bir istihdam yapılmadığı,

davalı Ankara Atatürk Bulvarı Mağazası bünyesine alınan personelin Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak ve Muhasebe Personeli (4311.07) olarak istihdam edildiği,

davalı Ankara İzmir Caddesi Mağazası bünyesine alınan personelin Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak ve Büro Personeli (4110.03) olarak istihdam edildiği,

davalı Ankara Ankamall Migros Mağazası bünyesine alınan tek personelin Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) olarak istihdam edildiği,

davalı bünyesinde olan daha sonra kapatılan Ankara CEPA Mağazası bünyesine alınan personelin Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) ve Kasiyer (5230.04) olarak istihdam edildiği,

davalı bünyesinde olan daha sonra kapatılan Ankara Gordion Mağazası bünyesine alınan personelin Ayakkabı Satış Personeli (5223.03) ve Kasiyer (5230.04) olarak istihdam edildiği, tespit edilmiştir.

Mahkememizce diğer tüm şubelerde de yapılan inceleme sonucunda TOGO Deri Ürünleri Pazarlama A.Ş eski üretim yeri dahil halen diğer şirketler bünyesinde açık olan mağazalarda her hangi bir üretim yapılmadığı ve ayakkabı üretim personeli istihdam edeceği herhangi bir pozisyon bulunmadığı tespit edilmiştir.

Davalı şirkette ve grup şirketlerde sonradan yapılan istihdamlarla davalı adına fason üretim yapılıp yapılmadığı ve üretimin bir şekilde devam edip edilmediği incelenmiştir. Davalı şirketin eski üretim yeri dahil hiç bir iş yerinde üretim yapmadığı, üretim personeli istihdamı için pozisyon olmadığı ve fason üretim yapmadığı anlaşılmıştır.

Bu nedenlerle tüm dosya kapsamı işletmesel karara ilişkin belgeler işçilerin görev tanımları, iş yeri organizasyonları şeması ve çalıştıkları bölümleri gösteren kayıtlar fesihten öncesi ve sonrasını gösteren işçi alımı ve çıkarılması, sgk bildirimleri, mali durum, mali bilançolar, fason ürünler konusundaki incelemeler dikkate alındığında işletmesel karar gereği işletmenin iş yerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan sebeplerden dolayı işçinin iş akdine son verildiği ve işçinin başka bir bölümde çalıştırılmasının mümkün olmadığı ve feshin son çare olması ilkesi mahkememizce kabul edildiğinden bu yönü ile davanın reddine karar verilmiştir.

Bozma ilamı kapsamına göre yapılan incelemede elde edilen sonuçlar, bilirkişi raporunda yapılan tespitler değerlendirildiğinde; raporlara göre ham madde maliyetlerinin tahmini, işçilik maliyetlerinin tahmini, amortisman, genel yönetim, pazarlama, satış, dağıtım ve Ar-Ge maliyetlerinin tahmini enerji maliyetlerinin tahmini dikkate alınarak ana maliyet kalemlerinin toplamı sonucunda maliyet tespiti yapılmıştır.

Mahkememize alternatifli olarak tablolar sunulmuştur. Tüm maliyetler ithal edilen ayakkabıların tümü kategori olarak dikkate alındığından tahmine edilmiş ortalama maliyetten %33 daha fazla olduğu tespit edilmiştir.

Davalı şirkette ve grup şirketlerde davalı adına fason üretim yaptığına ilişkin bir delil bulunmadığı, işyerinde yapılan incelemede davalıya ait üretim işyerinin tamamen boşaltılmış ve gayri faal durumda bulunduğu ve grup şirketlerde üretim faaliyeti olmaması nedeniyle işletmesel kararın tutarlı olarak uygulandığı; davacının istihdam edilebileceği kadro ve pozisyon bulunmaması nedeniyle fesihte son çare olması ilkesine riayet edildiği ve feshin geçerli nedene dayandığı; mahkememizce düşünülmüştür.

İşletmesel nedenle iş akitlerinin son bulunduğu kabul edilmişse de ayrıca feshin sendikal sebebe dayanıp dayanmadığı hususu da incelenmiştir.

İşveren sendika üyelerinden bilgisi olmadığını öne sürmektedir. 15/2/2012 tarihinde işveren tarafından üretim sektörü analizi yapıldığında maliyet durumu dikkate alınarak yeni bir sistem getirilmek istenmiştir.

Bu nedenlerle işveren ve iş yerinin kapanmasına ilişkin 345 Sayılı Yönetim Kurulu kararı 2/4/2012 tarihinde alınmıştır.

Bu karar 15/2/2012 tarihli üretim sektörü analiz raporu sonucunda değerlendirilerek alınmıştır.

İşçilerden 3 kişi 30/3/2012 tarihinde 30 kişi 2/4/2012 tarihinde 1 kişi 4/4/2012 tarihinde üyelik için müracaatta bulunmuştur. 33 kişi 3/4/2012 tarihinde 1 işçi 14/4/2012 tarihinde sendika üyeliğine kabul edilmiştir.

Deri iş sendikası yetki tespiti için ÇSGB ye 4/4/2012 tarihinde müracaat etmiştir.

İş yerinin kapanma sürecinin başlaması ve sendikaya müracaat ve sendika üyeliğine kabul edilme tarihi yakın tarihlerdir.

Deri iş sendikasının TİSGLK 13/1 maddesine göre 3 gün içinde üyelik fişlerini iş verene vermesi gerektiği halde işverene bildirim yapılmamıştır.

Yetki tespiti için ÇSGB ye müracaat edildiği 4/4/2012 tarihi itibariyle davalı işveren sendika üyeliklerinden haberdar olmamıştır.

Dosyada bulunan 11/5/2012 tarihli video kaydı incelendiğinde davacılardan E. K.nin '...biz derdimizi işverene karşı anlatmaya çalıştık. Bizim karşılaştığımız tek bir cevap vardı. Siz başınızın çaresine bakın, biz her türlü şartta bu işi yapmayacağız, Çinden, Kore'den getirdiğimiz ayakkabılar bize daha karlı demeye başladılar. Bizi her şekilde hakir görmeye başladılar. Bunun neticesinde örgütlenerek biz de 35 arkadaşım ile birlikte Deri İş Sendikasına üye olduk ...' beyanı; sendika üyeliğinden bahsedilen ilk bildirinin 9 işçi tarafından 30/4/2012 tarihli noter ihtarnamesi olduğu ve işverenin bu ihtarname ile sendika üyeliklerinden haberdar olduğu düşünülmüştür.

Yönetim Kurulu Kararı 2/4/2012 tarihli olduğuna göre sendikal faaliyet nedeniyle iş akitlerinin feshedilmesi mahkememizce kabul edilmemiştir.

Aynı gerekçelerle Ankara 3. İş Mahkemesinin 2016/295 Esas ve 2017/449 Karar sayılı ilamı da Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 02/11/2017 tarih 2017/43012 Esas ve 2017/23870 Karar sayılı ilamıyla onanmıştır. Davalı şirketin eski üretim yeri dahil hiç bir iş yerinde herhangi bir üretim faaliyeti yapılmadığı, üretim personeli istihdamı için pozisyonlar bulunmadığı ve iş verenin işletmesel kararının haklı olduğu ve feshin geçerli sebebe dayandığı mahkememizce kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir..."

10. Anılan karar Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 22/10/2018 tarihli kararıyla onanmıştır.

11. Başvurucular süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

12. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

13. Açıklanan gerekçelerle başvurunun makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Sendika Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucular iş sözleşmelerinin sendikal nedenlerle feshedildiğini, sendikaya üye olunduğunu öğrenen işverenin, sendika üyesi olduğunu tahmin ettiği işçileri öncelikle işten çıkardığını ileri sürmüştür. Başvuruculara göre işverenin amacı mensubu oldukları sendikanın yetki almasını engellemektir. Bu kapsamda başvurucular, işletmesel neden gerekçe gösterilerek işten çıkarılmalarının sendika hakkını ihlal ettiğini öne sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik İncelemesi

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas İncelemesi

a. Mevzuat

16. 4857 sayılı İş Kanunu'nun "Feshin geçerli sebebe dayandırılması" kenar başlıklı 18. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.

Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz:

a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak.

b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak.

..."

17. 4857 sayılı İş Kanunu'nun "İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı" kenar başlıklı 25. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"- Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

...

II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:

 (h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.

...

İşçi feshin yukarıdaki bentlerde öngörülen sebeplere uygun olmadığı iddiası ile 18, 20 ve 21 inci madde hükümleri çerçevesinde yargı yoluna başvurabilir"

18. 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun "Sendika özgürlüğünün güvencesi" kenar başlıklı 25. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) İşçilerin işe alınmaları; belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, belli bir sendikadaki üyeliği sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri veya herhangi bir sendikaya üye olmaları veya olmamaları şartına bağlı tutulamaz.

 (2) İşveren, bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Ücret, ikramiye, prim ve paraya ilişkin sosyal yardım konularında toplu iş sözleşmesi hükümleri saklıdır.

 (3) İşçiler, sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı işleme tabi tutulamaz.

 (4) İşverenin (…) yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir.

 (5) Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun (…), 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. İşçinin 4857 sayılı Kanunun yukarıdaki hükümlerine göre dava açmaması ayrıca sendikal tazminat talebini engellemez.

 (6) İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiası ile açılacak davada, feshin nedenini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçi, feshin sendikal nedene dayandığını ispatla yükümlüdür.

 (7) Fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak işçi sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren davranışının nedenini ispat etmekle yükümlü olur. ..”

b. Yargıtay İçtihadı

19. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun sendikal fesih iddiasının değerlendirilmesi bakımından ortaya koyduğu kriterlerle ilgili 7/10/2009 tarihli ve E.2009/9-372, K.2009/416 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... fesih tarihine yakın tarihlerde işyerinde çalışan işçi sayısı, işyerinde çalışan sendikaya üye olan ve olmayan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen, çekilme sonrası çalışmaya devam eden işçilerin olup olmadığı, çıkarılan işçilerin kaçının sendikalı olduğu, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı, toplu iş sözleşmesi prosedürü uygulanmasının söz konusu olup olmadığı, işverence ekonomik veya teknolojik nedenlere dayalı bir fesih yoluna gidilmesi halinde teknik yönden bu hususların araştırılması, feshin son çare olarak kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesi gereklidir."

c. Somut Olayın Değerlendirilmesi

20. Anayasa Mahkemesi, benzer başvurularda mahkemelerin sendikal nedenlerle iş sözleşmelerinin feshinin sendika hakkını ihlal ettiği iddialarını incelemiştir (bkz. Emine Yaşar Kaya ve Melike Gök, B. No: 2020/32802, 19/7/2013; Muharrem Çimen [GK], B. No: 2016/5002, 23/3/2023; Ayhan Akyüz ve diğerleri, B. No: 2018/6851, 10/5/2023; Aydın Okutucu ve diğerleri, B. No: 2020/11279, 24/5/2023; Emrah Üzegül ve diğerleri, B. No: 2020/22386, 7/6/2023; Refiye Şentürk Varlı, B. No: 2021/10518, 20/7/2023). Anayasa Mahkemesi bu başvurularda bir iş sözleşmesinin salt sendikal nedenlerle feshedilip feshedilmediğinin tespit edilebilmesi için -Yargıtay ve AİHM içtihatlarında vurgulanan hususları da gözönüne alarak- bazı kriterler belirlemiştir. Bu kriterler, dava konusu olaylara göre genişletilmesi mümkün olmakla birlikte şöyle sıralanabilir;

- Fesih tarihine yakın tarihlerde işyerinde çalışan işçi sayısı, işyerinde sendikaya üye olan ve olmayan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten istifa eden/istifa sonrası çalışmaya devam eden işçilerin olup olmadığı, çıkarılan işçilerin kaçının sendikalı olduğu, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı,

- Sendikal neden kavramının, bir fiilin sendikal olarak değerlendirilebilmesi için sadece kurulu bir sendika tarafından yahut sendika üyeleri tarafından yapılmasının zorunlu olmadığının gözönüne alınması, sendika üyesi olmayan bir işçinin henüz kurulmamış bir sendikanın örgütlenmesi için veya kurulmuş bir sendikanın propagandasını yapmak üzere organizasyon düzenlenmesi ya da düzenlenen bir faaliyete katılması veya destekleyici eylemlerde bulunması (sendikaya üye toplama, sendikal konuşmalar yapma, broşür dağıtma vb.) gibi faaliyetlerin de sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilmesi, bunun sonucunda anılan hususların iş sözleşmesinin feshinde etkili olup olmadığının belirlenmesi,

- İş sözleşmesi feshedilenlerin sendikal faaliyette öncü olup olmadıkları,

- Toplu iş sözleşmesi prosedürü uygulanmasının söz konusu olup olmadığı,

- Özellikle sendika üyesi olan ve/veya sendikal faaliyet içerisinde bulunan işçilerin benzer gerekçelerle ve/veya yakın tarihlerde işten çıkarılıp çıkarılmadığı,

- İşyerinde başka sendikalara üyesi işçilerin olup olmadığı, mensubu olduğu sendikadan istifa edenlerin başka bir sendikaya üye olup olmadığı, tüm sendikalı işçilerin toplam işçi sayısına oranı (işyerinin varsa başka şubelerinde çalışan sayısının da dikkate alınarak bu oranın belirlenmesi), bu oranın dava konusu fesih tarihinden önceki ve sonraki dönemlerde ne şekilde değiştiği (örneğin altışar aylık ya da birer yıllık önceki ve sonraki dilimlerin esas alınması),

- Hâlen sendikalı çalışan varsa sayılarının sembolik olup olmadığı, bu kişilerin üye olduğu sendikaların işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalayabilmek için yetkili sendika olma ihtimallerinin bulunup bulunmadığı,

- Sendikal fesih iddialarına ilişkin tanık dinlenip dinlenmediği, bilirkişi raporu alınıp alınmadığı; bu delillerin ne şekilde değerlendirildiği, anılan delillere itibar edilmemişse nedenlerinin ilgili ve yeterli gerekçe ile açıklanıp açıklanmadığı,

- Sendikalı olanların veya sendikal faaliyette bulunanların çalışma alanlarında baskıya uğrayıp uğramadığı (bilmedikleri işlerde çalıştırma, işveren tarafından bizzat yahut diğer çalışanlar aracılığıyla sözlü baskı yapılması, sosyal medya hesaplarının takip edilmesi, gerek olmadığı hâlde fazla iş yükleme/fazla mesaiye bırakma, düşük ücretle çalıştırma, özlük haklarından yararlandırmama veya az yararlandırma vb.),

- Sendikal faaliyetlerin iş gücünü etkileyip etkilemediği ve bunun işverence ortaya konulup konulamadığı,

- İşletmesel nedenlerle işten çıkarmalarda öncelikle sendikalı veya sendikal faaliyette bulunan işçilerin çıkarılıp çıkarılmadığı,

- Performans nedeniyle işten çıkarmalarda objektif kriterler belirlenip belirlenmediği, bu kriterlerin sendikalı veya sendikal faaliyette bulunanlarla diğer işçilere aynı şekilde uygulanıp uygulanmadığı,

- Aynı ya da benzer gerekçelerle işten çıkarılan işçilerin başka mahkemelerde görülen davalarının farklı sonuçlandığına ilişkin iddialar varsa bu iddiaların dikkate alınıp alınmadığı, varsa bu kararlardan neden ayrışıldığının izah edilip edilmediği kriterlerin mahkemelerce somut olaya uyduğu ölçüde uygulanması gerekir (Ahmet Yavuz, B. No: 2019/28133, 14/12/2023, § 28).

21. Bu kapsamda eldeki başvuruda olduğu gibi sendikal nedenlerle bir iş sözleşmesinin sonlandırıldığı iddia edildiğinde mevzuatın gerektirdiği hususların ve ispat şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmek öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Derece mahkemelerinin olayın şartlarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu açıktır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Önemle değinmek gerekir ki derece mahkemeleri önündeki uyuşmazlık ne kadar Anayasa’da yer alan temel hak ve hürriyetleri ilgilendirirse Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında bu hak veya hürriyete ilişkin sınırlama ölçütlerini ve güvencelerini denetleme yetkisi o kadar artar. Anayasa Mahkemesinin temel görevi Anayasa’da yer alan hükümlerin yeknesak ve doğru bir biçimde uygulanmasını sağlamaktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 51. maddesindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirlemekle yetinmektedir. Dolayısıyla yapılan incelemede derece mahkemelerinin yeri alınmamakta, kamusal makamların süreç içindeki tutumları sendika hakkı bağlamındaki usule ilişkin güvenceler açısından değerlendirilmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13328, 19/11/2020, § 40; Türkiye Petrol, Kimya ve Lastik Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13351, 15/12/2020, § 40; Ahmet Sefa Topuz ve diğerleri, B. No: 2016/16056, 21/4/2021, § 57; Muharrem Çimen, § 42; Aydın Okutucu ve diğerleri, § 39). Bu noktada Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme, başvurucuların sendikal nedenlerle işten çıkarıldıkları gerekçesiyle açtıkları davalarda devletin pozitif yükümlülüğünün gerektirdiği şekilde yargısal bir değerlendirme yapılıp yapılmadığına, özellikle derece mahkemelerinin kararlarının konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içerip içermediğine ilişkindir.

22. Eldeki başvuruda, ilk derece mahkemesi altı ayrı bilirkişi raporu aldırarak detaylı bir inceleme yapmış ve sendikal feshin gerçekleşmediği sonucuna ulaşmıştır. Öncelikle mahkemece; işverenin işletmesel karar kapsamında aldığı fesih gerekçesi incelenmiş; davalı işyerinin tüm şubeleri açısından ayrı ayrı değerlendirilme yapılmış ve iş gücü maliyetlerinin düşürülmesinin kaçınılmaz olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sendikal fesih iddiası yönünden yapılan değerlendirmede ise işletmesel kararın 2/4/2012 tarihinde alındığı; başvurucuların sendika üyeliklerinin 3/4/2012 olduğu, sendikanın bu konuda işverene bildirim yapmadığı belirtilmiştir. İlk derece mahkemesi değerlendirmesine göre dosyadaki bilgi ve belgelerden; davalı, başvurucuların sendika üyesi olduklarını, kendisine gelen noter ihtarnamesi ile 30/4/2012 tarihinde öğrenmiştir. Bu kapsamda sendikal fesih olgusunun gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmış, anılan karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

23. Neticede somut başvuruya konu davada ilk derece mahkemesi, ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde Anayasa Mahkemesince geliştirilen ve benimsenen kriterleri dikkate alarak kapsamlı bir değerlendirmede bulunmuştur. Bu itibarla başvurucuların ileri sürdüğü iddiaların mahkemece ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılandığı, verilen kararlarda belirtilen tespit ve gerekçeler itibarıyla yargısal makamlarca anayasal anlamda takdir yetkisinin sınırının aşılmadığı ve yargısal sistemin olayda etkili bir şekilde işletildiği görülmüştür. Dolayısıyla sendika hakkı çerçevesinde devletin pozitif yükümlülüklerinin olayın şartları altında yerine getirildiği sonucuna varılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.