TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

TUĞÇE AKGÜL MARAŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/6744)

 

Karar Tarihi: 1/11/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 9/2/2024-32455

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Kübra ÇİFTÇİ

Başvurucu

:

Tuğçe AKGÜL MARAŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, bazı derslerden muaf tutulma talebinin reddedilmesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, 2009 yılında yapılan yetenek sınavında başarılı olarak Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümüne kayıt yaptırmıştır. Başvurucuya 2010 yılında alerjik astım tanısı konulmuş, başvurucu hakkında kimyasal kokuların bulunduğu ortamda bulunmasının sağlığı açısından sakıncalı olduğuna dair sağlık raporu düzenlenmiştir.

3. Başvurucu, 2013 yılında (4. sınıftayken) kimyasal içerikli boyaların kullanıldığı atölye derslerini atölye ve fakülte dışında pastel boya, kuru boya veya kara kalem kullanarak ya da video veya fotoğraf sanatları yöntemiyle çalışarak tamamlamasına, ayrıca atölye dersleri dışında teori derslerinden geçebilmesi için bu derslerin sınavlarına girmesine izin verilmesini talep etmiştir.

4. Başvurucunun eğitim gördüğü Üniversite, taleple ilgili görüş verilmesi için konuyu Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Kuruluna (Kurul) iletmiştir. Kurul; resim bölümünde devam zorunluluğu bulunduğunu, atölye derslerinin uzaktan eğitim yöntemiyle tamamlanmasının mümkün olmadığını, atölye derslerinde çeşitli boyaların ve kimyasal incelticilerin kullanıldığını, atölyenin havalandırmasının pencereden sağlandığını, sadece atölye ortamının değil aynı zamanda atölyelerin bulunduğu koridorların ve atölyeye yakın dersliklerin de başvurucunun sağlığı açısından sakıncalı olabileceğini ancak mevcut şartlarda öğrencinin talebinin karşılanmasının mümkün olmadığını, derse katılıp katılmama kararının başvurucunun sorumluluğunda olduğunu belirtmiştir. İdare, söz konusu Kurul kararına dayanarak başvurucunun talebini reddetmiştir. Bunun üzerine başvurucu iptal davası açmıştır.

5. Davanın görüldüğü Ankara 12. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) başvurucunun iptal davasını reddetmiştir. Başvurucunun kararı temyiz etmesi üzerine Danıştay Sekizinci Dairesi, başvurucunun söz konusu talebine müfredatın izin verip vermediği ve böyle bir yöntem izlenmesi hâlinde atölye dersleri dışında teori içeren derslerden başvurucunun sınavlara girmesine izin verilmesinin mümkün olup olmadığı hususlarının Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına (YÖK) sorularak Mahkemece yeniden bir değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle anılan kararı bozmuştur.

6. Bozma kararı üzerine İdare Mahkemesi, bozma kararına uymuş ve konuyla ilgili olarak YÖK'ün verdiği cevaba dayanmak suretiyle tekrar davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"...Olayda, Mahkememizin 12.10.2015 günlü, E.2015/2559 sayılı ara kararıyla Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'ndan, davacının alerjik astım rahatsızlığı nedeniyle kimyasal gereçlerin kullanıldığı atölye derslerinde çalışmalarını atölye ve fakülte dışında pastel boya, kuru boya, kara kalem ya da video, fotoğraf sanatları yöntemi ile çalışarak tamamlanmasına müfredatın izin verip vermediği ve böyle bir yöntemin izlenmesi halinde atölye dersleri dışında teori içerir derslerden davacının sınavlara girmesine izin verilmesinin mümkün olup olmadığı hususları sorulmuş olup gelen cevabi yazıda, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı'nın 12.2.2016 tarih ve 1840 sayılı yazısından, davacının atölye derslerinde çalışmalarının atölye ve fakülte dışında çalışarak tamamlanmasında program yeterliliklerini karşılayamayacağından ayrıca yeterlilikler müfredat ile tekabül etmediğinden atölye dersleri dışında teori içerir derslerden sınavlara girmesinin uygun olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda; yukarıda yer verilen Gazi Üniversitesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği'nin devam mecburiyetini düzenleyen 17. maddesinde ki düzenleme uyarınca derslere %70 oranında devam mecburiyetinin bulunması ve Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı'nın 12.2.2016 tarih ve 1840 sayılı yazısından da anlaşılacağı üzere sağlık raporunun devam zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı anlaşıldığından davacının talebinin reddi yönündeki işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir..."

7. Başvurucu, kararı temyiz etmiş; Danıştay anılan mahkeme kararını onamıştır. Başvurucunun anılan karara yönelik karar düzeltme talebi de kesin olarak reddedilmiştir.

8. Başvurucu, nihai kararı 6/2/2019 tarihinde öğrenmiş; 4/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; tek talebinin atölye dışında ve içinde kimyasal bulunmayan malzemelerle atölye derslerini tamamlamak olduğunu, yağlı boya yerine akrilik boya, sulu boya, guaj boya, kuru veya pastel boya kullanabileceğini ancak idarece talebinin keyfî bir şekilde reddedildiğini, bu durumun eğitim hakkının ihlali olduğunu, ayrıca İdare Mahkemesinin de sadece YÖK'ün yazısına dayanarak davayı reddettiğini, bilirkişi incelemesi dahi yaptırmadığını, bu durumun da adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) eğitim hakkı kapsamında verdiği bazı kararlara atıfta bulunularak eğitim hizmetinin devletçe düzenlenmesi gereken kompleks bir hizmet olduğu ve yönetilmesinin masraf gerektirdiği, bu bağlamda kamu idarelerinin bireylerin eğitim ihtiyaçları ile söz konusu ihtiyaçları karşılamakla sınırlı olan kamu kaynakları arasında bir denge kurması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, aslında 2013 yılında mezun olması gerekirken Üniversite tarafından imkân tanınmaması nedeniyle mezun olamadığını, COVID-19 salgını nedeniyle bazı derslerin uzaktan eğitim şeklinde yürütüldüğünü, bu nedenle bazı dersleri tamamlayabildiğini ancak yine de mezun olamadığını, 2013 yılında kendisine uzaktan eğitim hakkı tanınmamasının haksızlık olduğunu belirterek başvuru formunda ileri sürdüğü ihlal iddialarını yinelemiştir.

12. Başvurucunun yukarıda belirtilen iddiaları bir bütün olarak Anayasa'nın 42. maddesinde koruma altına alınan eğitim hakkı kapsamında incelenmiştir.

13. Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında eğitim hakkının ilk, orta ve yükseköğrenim seviyelerini kapsadığına (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 34), belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına etkili bir biçimde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 68) ve kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde bir negatif ödev yüklediğine (Yüksel Baran, B. No: 2012/782, 26/6/2014, § 36; Adem Öğüt ve diğerleri, B. No: 2014/20527, 22/11/2017, § 44) karar vermiştir.

14. Anayasa'nın 5. maddesinde; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Buna göre bireylerin yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve hak ve özgürlüklere ulaşmalarının önündeki her türlü engelin kaldırılması devletin anayasal bir ödevidir.

15. Ancak devlet, bireylerin eğitim ihtiyaçları ile bu tür ihtiyaçlara tahsis edilecek kısıtlı kaynaklar arasında bir denge kurmak zorundadır. Anayasa'nın 65. maddesinde yer alan, devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun önceliklerini gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği şeklindeki hüküm de gözönünde bulundurulduğunda eğitim hakkı da dâhil olmak üzere sosyal ve ekonomik hakların gerçekleştirilmesinin ölçüsü konusunda yasama organının bir takdir yetkisi olduğu görülmektedir. Bu açıdan Anayasa'da sosyal ve ekonomik hak olarak düzenlenen eğitim hakkı kapsamında devlete yüklenen pozitif yükümlülükler yerine getirilirken devletin mali kaynaklarının yeterliliğinin gözetileceği açıktır (AYM, E.2012/65, K.2012/128, 20/9/2012).

16. Somut olayda, başvurucunun idareye verdiği dilekçeye göre temelde iki talebi bulunmaktadır. Bu taleplerin ilki, atölye derslerinin sadece kendisi yönünden atölye ve fakülte dışında yapılmasıdır. Başvurucunun en azından atölye dışında ders imkânı tanınmasına yönelik talebinin yukarıda da belirtildiği üzere sosyal devletin bireyin temel hak ve hürriyetlerini sınırlayan engellerin kaldırılmasına yönelik yükümlülükleri kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Ancak idarenin bu alandaki pozitif yükümlülüğü, başka bir deyişle başvurucuya atölye ortamı dışında ders alma imkânı sunma yükümlülüğü, Üniversitenin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsündedir. Üniversite yönetiminin başvurucunun taleplerini bir bütün olarak değerlendirerek reddettiği görülmekle birlikte başvurucunun atölye dışında ders görme şeklindeki talebinin atölye derslerinde görev alan akademisyen sayısı, üniversitenin sahip olduğu derslik, laboratuvar ve benzeri alanların niteliği ve sayısı gibi kriterler dikkate alınarak idarece değerlendirilebilir bir talep olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda başvurucuya fakülte içinde ancak atölye dışında ders görme imkânı sağlanıp sağlanamayacağının fakültenin fiziki imkânları değerlendirilmek suretiyle idarece karşılanmasının idareyi katlanması güç bir yükümlülük altına sokacağı söylenemez. Ancak bu imkânın hem atölye hem de fakülte dışında olacak şekilde karşılanmasını beklemek de idareyi ciddi bir külfet altına sokmak olacaktır.

17. Başvurucunun ikinci talebi ise atölye çalışmalarında yağlı boya yerine kuru boya veya pastel boya kullanmasına ya da kara kalem çalışması yapmasına izin verilmesidir. Başvurucunun açmış olduğu davada YÖK, Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) ile yaptığı yazışma neticesinde, başvurucunun talebi doğrultusunda yapılacak eğitimin program yeterliliğini sağlamadığı gibi resim bölümü müfredatıyla da uyuşmadığını belirtmiştir.

18. Bu bağlamda program yeterliliğine sahip olma, belli bir alanda gerekli olan mesleki bilgi, beceri ve tutumlara sahip olma durumunu ifade etmektedir. Müfredat ya da ders programları ise söz konusu yeterliliğin sağlanması için gerekli olan dersler bütünüdür. Somut olayda başvurucunun atölye dışında ve farklı boya türlerini kullanarak atölye derslerini tamamlamasına yönelik talebi, ÜAK tarafından program yeterliliği ve müfredatta yer alan dersler dikkate alınarak değerlendirilmiş; netice olarak bu talep doğrultusunda düzenlenecek eğitimin başvurucunun eğitim görmekte olduğu programın gerektirdiği nitelikte bir eğitimi aldığının kabul edilebilmesi için yeterli olmayacağı, ayrıca bu talebin ilgili programın müfredatı ile de uyuşmadığı belirtilmiştir.

19. İdarenin başvurucunun talebini reddetmesi, ilgili bölümün ulusal ölçekte eğitim kalitesinin korunmasını sağlamaya yöneliktir. Bireyler, eğitim hayatlarına başlamadan önce eğitim görmek istedikleri programların gerektirdiği yeterliliklere sahip olamayabilir. Keza eğitim hayatları devam ederken de başlangıçta sahip oldukları yeterlilikleri kaybetmeleri mümkündür. Sadece başvurucunun eğitim gördüğü bölüm açısından değil başka bölüm ve branşlar açısından da benzer sıkıntılar yaşanabilir. Dolayısıyla devletin bu alandaki pozitif yükümlülüğü, ilgili eğitim programlarının doğasından kaynaklanan yeterlilik ya da gereklilikleri gözardı etmesine yol açamaz. Bir eğitim programında ulusal düzeyde standardın sağlanmasına yönelik uygulamalar, çeşitli nedenlerle dezavantajlı durumdaki bireylerin eğitim hakkına yönelik bir engel olarak değerlendirilmez. Ayrıca üniversitelerin program yeterliliklerinin ve müfredatlarının belirlenmesinde konunun her bir bölüm yönünden özel uzmanlık gerektirmesi nedeniyle idarenin belli bir takdir alanına sahip olduğunun da kabulü gerekir.

20. Sonuç olarak başvurucunun talepleri bir bütün olarak değerlendirilmiş; Anayasa’nın 42. maddesinde yer alan pozitif yükümlülüklere uyulduğu, bu kapsamda bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/11/2023 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Belirteceğim gerekçelerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı olarak özetlenmiştir.

3. Başvurucu Gazi üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğrencisidir. Başvurucu atölye derslerinde kullanılan kimyasal içerikli boyalar nedeniyle sağlık problemleri yaşadığını idarenin bu soruna bir çözüm getirmesini talep etmiştir. İdarenin talebi reddetmesi üzerine başvurucu yargısal yollara başvurmuştur. Yargısal süreç içerisinde de başvurucuya yönetmelikler ve yönergelere atıflar yapılarak bu sorunun giderilemeyeceğine dair cevaplar verilmiştir. Başvurucunun idarenin bu yaklaşımına ilişkin açmış olduğu dava Danıştay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

4. Başvurucunun sağlık durumunun hayati derecede etkilendiği raporda sabittir. Başvurucunun idareden ve yargısal süreçlerden beklentisi yetenek sınavı ile girdiği üniversiteden mezuniyeti için atölye ortamının sağlanmasıdır. Başvurucu bu ortamın sağlanması için kendisi birden fazla öneri sunmuştur. Uzaktan Eğitim, kuru boya ile çalışmak gibi önerileri yönerge ve yönetmelik maddeleri belirtilerek cevaplandırılmıştır. Bu konuda idarenin bir çabasının olmadığı yargısal sürecinde idareyi bu çabaya zorlamadığı görülmüştür.

5. Anayasa Mahkemesi Hikmet Balabanoğlu kararında eğitim hakkını ilkorta ve yüksek öğretim seviyelerini kapsadığını belirtmiştir. Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri kararında da belirli bir zamanda mezun olan eğitim kurumlarına etkili bir şekilde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığını ifade etmiştir. Adem Öğüt kararında ise kamu otoritelerine bireyin eğitim öğretim almasını engellememek şeklinde negatif bir ödev yüklediğini vurgulamıştır.

6. İdarenin iyi yönetişim ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğünün olduğu Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında ifade edilmiştir (mülkiyet hakkı kapsamında bkz. Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 68; Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 44; eğitim hakkı kapsamında bkz. Şehmus Altuğrul, B. No: 2017/38317, 13/1/2021, § 54). İyi yönetişim ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu bahis mevzusu olduğunda kamu otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (Şehmus Altuğrul, § 54).

7. Somut olay bu kapsamda değerlendirildiğinde idarenin eğitim ve öğretim hakkını korumak için başvurucuya yönelik bir imkan sunmadığı görülmüştür. Başvurucunun bütün taleplerine sadece yazılı cevap vermekle yetinmiştir. Başvurucunun eğitim ve öğretim hakkının devamı ve mezun olma şartlarının sağlanması bakımından denk ya da eşdeğer başka bir program imkanı ya da pandemi döneminde bütün öğrencilere sunulan uzaktan eğitime katılma ya da başvurucunun bir kısmına belki de kendi imkanlarıyla katılma sağlayacak, sağlığını etkilemeyecek şekilde eğitim alması yönünde bir imkan sunmaya yönelik çaba içeresine girmemiştir. Derece mahkemelerindeki yargısal süreçler de idareyi bu çabaya zorlamamıştır.

8. Yukarıda belirtilen iyi yönetişim ilkesi gereği idare, uygun bir şekilde öğrencinin sorununu çözmek için çaba göstermemiştir. Alternatif sunmamıştır Anayasa Mahkemesinin sayın çoğunluğu ise idarenin başvurucunun talebini reddetmesini ulusal ölçekte eğitim kalitesini koruma gerekçesine dayandırmıştır. İyi yönetişim ilkesi kapsamında idarenin öğrenciye sadece yönetmelik, yönergeleri hatırlatmaktan ibaret olan çabası Anayasa Mahkemesince değerlendirilerek sonuca ulaşılmalıdır. Somut olay bu kapsamda değerlendirildiğinde idarenin ve yargısal sürecin başvurucuya iyi yönetişim ilkesinin gerekliliklerini sağlamadığı açıktır. Bu nedenlerle başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle çoğunluk görüşüne katılmadım.

Üye

 Selahaddin MENTEŞ