TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M.Y.P. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/7370)

 

Karar Tarihi: 8/12/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Racai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucu

:

M.Y.P.

Vekili

:

Av. Şeyma ÜRPER

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; idari para cezası verilmesine ilişkin kararın iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, Şırnak'ın Uludere İlçesinde petrol istasyonu işletmektedir. Başvurucu hakkında, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından sözleşmeli dağıtıcısı dışında başka bir kişiden akaryakıt ikmal ettiği gerekçesiyle 4/1/2012 tarihinde 120.000 TL idari para cezasına karar verilmiştir.

3. Başvurucu, idari para cezasının iptali istemiyle 25/4/2012 tarihinde Danıştay Onüçüncü Dairesinde (Daire) dava açmıştır. Daire 26/2/2014 tarihinde davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; EPDK kararının 24/2/2012 tarihinde başvurucuyla birlikte oturan ehil ve reşit oğlu S.P.ye tebliğ edildiği belirtilmiştir. Başvurucunun da tebliğden itibaren altmış günlük dava açma süresi içinde yani en son 24/4/2012 tarihine kadar dava açması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 25/4/2012 tarihinde davayı açtığı belirtilmiştir.

4. Başvurucu, Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT) barkod sorgulama sayfasında idari para cezasının tebliğ tarihinin 25/2/2012 olarak gösterildiğini, hatalı şekilde tebliğ tarihinin hesaplandığını, kaldı ki 24/2/2014 tarihi dikkate alınsa bile tebliğ yapılan oğlunun on sekiz yaşından küçük olduğunu ve geçerli bir tebliğ yapılmadığını ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) temyiz incelemesinde ara kararı ile PTT Genel Müdürlüğünden, başvurucuya idari para cezasının tebliğinin yapıldığı tebliğ evrakı ile PTT'nin web sitesi üzerinden yapılan sorgulamada gösterilen tebliğ tarihinin farklı olması nedeniyle anılan para cezasına ilişkin tebligatın hangi tarihte yapıldığının sorularak konuya ilişkin bilgi ve belgelerin istenilmesine karar verilmiştir. PTT tarafından tebliğin 24/2/2012 tarihinde yapıldığını gösterir cevabi yazı ve eki belge İDDK'ya sunulmuştur.

6. İDDK 13/6/2016 tarihli kararla Daire kararının onanmasına karar vermiştir. Başvurucunun karar düzeltme istemi de İDDK tarafından 14/11/2018 tarihinde reddedilmiştir.

7. Başvurucu, nihai hükmü 6/2/2019 tarihinde öğrendikten sonra 8/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

8. Başvurucu; Danıştayın dava açma süresini yanlış hesapladığını, tebliğ evrakının PTT barkod sorgulama sayfasında da 25/2/2012 de teslim edildiğinin belirtildiğini, Mahkemenin hangi gerekçeyle tebliğ tarihini 24/2/2012 olarak dikkate aldığının anlaşılmadığını, davasının süre aşımından reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

9. İdari para cezası verilmesine ilişkin kararın iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına bir müdahalede bulunulduğu açıktır.

10. Başvuru mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

12. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 38).

13. Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı an mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahale ölçülülük bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Vurgulamak gerekir ki dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46).

14. Somut olayda başvurucu hakkında EPDK tarafından idari para cezası uygulanmış ve başvurucu işlemin iptali istemiyle Danıştay Onüçüncü Dairesinde (ilk derece mahkemesi sıfatıyla) iptal davası açmıştır. Daire, anılan işlemin başvurucuya 24/2/2012 tarihinde tebliğ edildiğini ve altmış günlük dava açma süresinde dava açılmadığını belirterek süre aşımından davanın reddine karar vermiştir. Temyiz incelemesinde İDDK, tebliğin hangi tarihte yapıldığını netleştirmek adına PTT'den bu konuda bilgi istemiş ve tebliğin 24/2/2012 tarihinde yapıldığına ilişkin belge sunulmuştur. İDDK'nın da bu belge üzerine temyiz ve karar düzeltme taleplerini reddettiği anlaşılmıştır.

15. Başvuruya konu olaya ilişkin başvurucu, her ne kadar idari para cezasının 25/2/2012 tarihinde tebliğ edildiğini ileri sürmüş ve PTT sisteminde de öyle gözüktüğünü iddia etmiş ise de UYAP'tan yapılan incelemede idari para cezasına ilişkin tebliğin 24/2/2012 tarihinde yapıldığının tebligat belgesinde belirtildiği anlaşılmış nitekim İDDK da konuya dair net bilgiyi verecek olan PTT'den bilgi ve belge istemiş ve tebliğin 24/2/2012 tarihinde yapıldığına dair tebligat belgesi Danıştaya sunulmuştur. Bu durumda ilk derece mahkemesi sıfatıyla kararı veren Dairenin dava açma süresinin başlangıcına esas alınan tarihin belirlenmesine ilişkin yorumunun başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır. Neticede başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu değerlendirilmektedir.

16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

17. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmiştir.

18. Anayasa Mahkemesi, makul sürede yargılanma hakkıyla ilgili verdiği Selahattin Akyıl (B. No: 2012/1198, 7/11/2013) kararında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu durumda toplam 6 yıl 6 ay süren yargılama sürecinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir. Açıklanan gerekçeyle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

19. Başvurucu 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

20. İncelenen başvuruda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

21. Makul sürede yargılanma hakkı yönünden ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi gerekir.

22. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı ortaya konulmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Onüçüncü Dairesine (E.2012/1507, K.2014/564) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.