TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
İDRİS HALİS BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/8826) |
|
Karar Tarihi: 16/11/2022 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Tuğba YILDIZ |
Başvurucu |
: |
İdris HALİS |
Vekili |
: |
Av. Ali DENİZ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; işçilik alacağının ödenmesine karar verilmesi talebiyle açılan davanın dava şartı yokluğu gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, bir şirkette işçi olarak çalışmaktayken iş akdinin feshedilmesi üzerine Gaziantep 3. İş Mahkemesinde (Mahkeme) işçi işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açmıştır.
3. Mahkeme; bilirkişi incelemesi yaptırmış, davanın belirsiz alacak davası niteliğinde açıldığını kabul ederek başvurucunun ıslah talebine karşı davalının zamanaşımı definin dikkate alınmayacağını karar gerekçesinde ifade etmiş, başvurucu lehine işçilik alacaklarına hükmetmiştir.
4. Davalı şirket istinaf talebinde bulunmuş, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) Mahkemenin verdiği kararı kaldırarak hukuki yarar yokluğundan dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine kesin olarak karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin karar gerekçesinde 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davasının açılabilmesi için davanın açıldığı tarihte talep sonucunun (alacak miktarının) belirlenmesinin imkânsız olması ya da talep sonucunun (alacak miktarının) tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin davacıdan beklenememesi gerektiği ifade edilmiştir. Somut olayda ise toplu iş sözleşmesi kaynaklı olan sosyal yardım talebi ile ikramiye ve bakiye kıdem tazminatı talebinin somut olayın özelliğine göre belirsiz alacak davasına konu oluşturamayacağı dolayısıyla belirsiz alacak davasının koşullarının bulunmadığı belirtilerek davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
5. Başvurucu, nihai hükmü 12/2/2019 tarihinde öğrendikten sonra 13/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu, işçilik alacaklarına ilişkin kısmi dava şeklinde açtığı davanın belirsiz alacak davası olarak kabulüyle usulden reddedilmesinin hatalı olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Yargıtay 22. Hukuk Dairesi ile 9. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu arasında belirsiz alacak davası konusunda görüş ayrılığı bulunduğunu ve bu görüş ayrılığından dolayı davasının usulden reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir. Başvurucu, dava açtıktan beş sene sonra istinaf mahkemesinin hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar vermesiyle de alacaklarının zamanaşımına uğradığını, yeniden dava açma imkânının da ortadan kalktığını ifade ederek hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Başvuru, mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
12. Hak arama özgürlüğüne yapılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara (kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama) uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Başvuru konusu olaya ilişkin verilen dava şartı yokluğundan usuli ret kararı ile yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı karar gerekçesinde dayanılan kanun maddelerinden anlaşılmıştır. Dava, genel eda davası açmak yerine belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığından reddedilmiştir. Dolayısıyla davanın usulden reddedilmesinin, mahkemelerin hukuken yarar elde edilemeyecek davalarla meşgul edilmesinin önlenmesi ve kişilerin medeni hakkıyla ilgili uyuşmazlığın karara bağlanması hususunda daha elverişli olan dava yoluna başvurmaya zorlanması şeklinde meşru bir amacı olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirilip getirilmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir (İsmail Avcı, B. No: 2019/12190, 22/2/2022, §§ 37-56).
13. Anayasa Mahkemesi benzer konudaki İsmail Avcı kararında detaylı bir şekilde değerlendirme yapmıştır. Derece mahkemelerinin verdiği kararın usul hukuku bakımından isabetini sorgulamanın Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığı, sadece verilen kararlarla başvurucuların mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapıldığı vurgulanmıştır (İsmail Avcı, § 65).
14. Bu bağlamda ölçülülük yönünden incelenecek olan ilk husus, müdahale için seçilen aracın amaca ulaşılmasını sağlayıp sağlamadığıdır. Genel eda davası olarak açılması gerekirken belirsiz alacak davası şeklinde açılan davanın usulden reddedilmesinin medeni hakla ilgili uyuşmazlığın çözümü için en etkili olan davanın açılmasını temin etme amacına ulaşılması yönünden elverişli bir araç olduğu değerlendirilmiştir. Ancak müdahalenin ölçülü olabilmesi için bu aracın son çare olması, diğer bir ifadeyle başvurucuların haklarını en az zedeleyen bir araç olması gerekir (İsmail Avcı, § 67).
15. 6100 sayılı Kanun, usule aykırı olarak düzenlenen dava dilekçelerinin usulüne uygun hâle getirtilmesi için hâkime güçlü yetkiler vermektedir. Hâkime bu yetkilerin tanınmasının amacı davacının maddi hakkının birtakım şekil eksiklikleri sebebiyle usule feda edilmesinin önlenmesi ve bu suretle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkından yararlanmasının sağlanmasıdır. Dolayısıyla hatalı olarak belirsiz alacak davası biçiminde açıldığının düşünülmesi hâlinde davanın genel eda davası olduğu kabul edilerek başvurucunun talep sonucunu netleştirmesi için başvurucuya süre verilmesinin davanın usulden reddi biçimindeki ağır bir müdahaleden kaçınılmasını sağlayacak bir araç olduğu görülmektedir (İsmail Avcı, §§ 69-70).
16. Sonuç olarak başvurucunun, şartlar oluşmadan açtığı belirsiz alacak davasının dava şartı yokluğundan reddedilmesinin -usul hukukundaki imkânlar gözetildiğinde- başvurulabilecek son çare olmadığı değerlendirilmiştir. Davanın hukuki yarar yokluğundan reddi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalede, medeni hakla ilgili uyuşmazlığın karara bağlanması yönünden en etkili olan davanın açılmasını sağlama amacına ulaşılması için daha hafif müdahale teşkil eden aracın seçilmesi yerine başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız kılan ağır bir aracın tercih edilmesinin gereklilik şartına uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (İsmail Avcı, § 74).
17. Somut başvuruda Bölge Adliye Mahkemesi, belirsiz alacak davasının koşulları oluşmadığını belirtilerek davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermişse de bu konu Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş; usul hukukundaki imkânlar gözetildiğinde davanın hukuki yarar yokluğundan reddinin başvurulabilecek son imkân olmadığı, bu kararın başvurucunun mahkemeye erişimini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda benzer nitelikteki somut olayda da anılan karardan ayrılmayı gerektirir bir husus bulunmamaktadır. Sonuç olarak başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
18. Başvurucu; ihlalin tespiti, 15.000 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
19. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
20. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Gaziantep 3. İş Mahkemesine (E.2015/759, K.2017/529) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.