TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUHAMMET AHMET BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/9742)

 

Karar Tarihi: 16/11/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

Muhammet AHMET

Vekili

:

Av. Ömer ÇAKIRGÖZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltına alınırken fiziksel şiddete maruz kalma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/3/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Aslen Suriye uyruklu olan ve Türkçe konuşup yazabildiği anlaşılan başvurucu, 16/1/2018 tarihinde 20.30 sıralarında, kolluk kuvvetlerinin uyuşturucu ticaretine yönelik uygulaması sırasında gözaltına alınmıştır. Olaya ilişkin olarak kolluk görevlileri tarafından tutulan ve başvurucunun da imzasını taşıyan tutanakta özetle uyuşturucu ticareti yapıldığı şüphesiyle kontrol altında tutulan mahalde başvurucunun yakalandığı, üzerinden dört adet kilitli poşette, satışa hazır, muhtelif ağırlıklarda eroin bulunduğu, başvurucunun yine kendisi gibi Suriye uyruklu başka bir kişinin bulunduğu adresi vermesi üzerine ihbar edilen adreste de uyuşturucu satışı yapan kişilerin yakalandığı, başvurucunun yapılan görüşmede uyuşturucu satmak için yakalamanın yapıldığı adreste olduğunu ikrar ettiği kayıt altına alınmıştır. Başvurucunun üzerinden çıkan uyuşturucu maddeye el konulmuştur.

9. Başvurucu, olay günü Avcılar Asayiş Büro Amirliğinde saat 21.25 sıralarında şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde özetle altı yıldır Türkiye'de olduğunu, geçici Türk kimliğini dört yıl önce aldığını, uyuşturucu ticaretinden iyi para kazanıldığını bir başka şahıstan öğrendiğini, daha önce hiç yapmadığını, yakalandığı an ilk kez yapmak üzere olduğunu, üzerinde beş paket uyuşturucu bulunduğunu, yakalandığı sırada satmakta olduğunu, birini yere attığını beyan etmiştir.

10. Başvurucunun Avcılar Kölük Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 16/1/2018 (saat 19.57) ve 17/1/2018 (saat 13.47) tarihli genel adli muayene raporlarında darp ve cebir izine rastlanmadığı kayıt altına alınmıştır.

11. 17/1/2018 tarihinde Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından tutuklanmasına karar verilen başvurucu, anılan Hâkimlik nezdinde yapılan sorguda önceki ifadelerini doğrulayarak benzer şekilde olayı aktarmıştır. Tutuklanan başvurucu, Maltepe 3 No.lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Başvurucunun 18/1/2018 tarihli ceza infaz kurumuna ilk giriş muayenesinde sol gözde yeni ekimoz (darp) tespit edildiği kayıt altına alınmıştır. Ayrıca başvurucu ve vekili tarafından tutulan ceza infaz kurumu içinde 24/1/2018 tarihinde düzenlenen belgede, başvurucunun gözünün altında morarma, burun ve dudaklarında şişme olduğu, başvurucunun ceza infaz kurumu doktoru tarafından muayene edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

12. Başvurucu 30/1/2018 tarihli kendisinin yazdığı anlaşılan dilekçesi ile gözaltına alınma sırasında polislerin kendisine yumruk attığını, yakalandığı ilk gün doktora götürülmediğini, ikinci gün muayeneye götürüldüğünde polislerin baskısı ile doktor tarafından gereği gibi muayene edilmeden rapor yazıldığını, polislerin tehditle ifade aldığını belirterek kolluk görevlileri ve doktordan şikâyetçi olmuştur. Şikâyet üzerine soruşturma başlatan Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Avcılar Emniyet Müdürlüğünden sürece ilişkin -gerek polis merkezinde tutulan gerekse yakalamanın gerçekleştiği yeri gösteren- kamera kayıtlarını talep etmiştir. Polis merkezindeki kayıtların kayıt süresi aşıldığından (teknik nedenlerle) sunulamadığı, yakalamanın yapıldığı yeri gören işyeri kamera kayıtlarının ise olayın üzerinden on gün geçtiğinden silindiği anlaşılmıştır. Gözaltı işlemini gerçekleştiren kolluk görevlileri ifadelerinde özetle darp ve fiziksel şiddetin söz konusu olmadığını beyan etmiştir. Başvurucu hakkında Maltepe Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlendiği anlaşılan 14/2/2018 tarihli raporda da darp ve cebir izine rastlanmadığı kayıt altına alınmıştır.

13. Başsavcılık 13/12/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:

"... mağdur ve vekili gözaltından önce yakalanma sonrasında raporunun alınmadığını belirtmiş iseler de hem gözaltı öncesi hem de çıkış sonrası raporun alındığı, her iki raporda da darp cebir izi bulunmadığının belirtildiği, 18.01.2018 tarihinde cezaevinde alınan raporda sadece sol gözde yeni ekimoz olduğunun belirtildiği, mağdur vekilinin sunduğu diyagramda yer alan tespitler ile bu raporun da uyuşmadığı, mağdurun kollukta ve sorgu sırasında Sulh Ceza Hakimliğinde müdafi eşliğinde alınan beyanlarında darp ve tehdit iddiasında bulunmadığı, iddianın aksine gözaltı öncesinde de mağdurun raporunun aldırıldığı, dolayısıyla şüpheli polis memurlarınca mağdurun darp edildiğine ve silahla tehdit edildiğine dair kamu davası açılmasını gerektirir somut, inandırıcı, her türlü şüpheden uzak kesin delil bulunmadığı, aynı şekilde genel adli muayene raporunu düzenleyen doktorun da görevini kötüye kullanıp muayene etmeden rapor düzenlediğine dair dair kamu davası açılmasını gerektirir somut, inandırıcı, her türlü şüpheden uzak kesin delil bulunmadığı anlaşılmakla ... "

14. Başvurucunun söz konusu karara karşı yaptığı itiraz 15/1/2019 tarihinde Bakırköy 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiştir.

15. Nihai kararı 24/2/2019 tarihinde tebellüğ eden başvurucu 21/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. Kötü muamele yasağı ile ilgili için bkz. Gürsu Avcı, B. No: 2017/20159, 13/4/2021, §§ 25-27; Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, B. No: 2013/7907, 21/4/2016, §§ 52, 53; Serhat Ölğen, B. No: 2016/3389, 20/11/2019, § 29.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi

18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu; gözaltına alındığı sırada kötü muameleye, fiziksel şiddete maruz kaldığını ve bu durumun ceza infaz kurumuna girişte yapılan muayenede ortaya çıktığını, daha önce yapılan doktor kontrollerinin gerçeği yansıtmadığını, gözaltına alınma sürecinin kendisini rencide eder nitelikte olduğunu belirterek kötü muamele yasağının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

C. Değerlendirme

20. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

21. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru bir bütün olarak kötü muamele yasağı kapsamında ele alınmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

24. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80). Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81). Sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir. Ayrıca kişinin kendi davranışından veya tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu neviden fiiller prensip olarak kötü muamele yasağını ihlal edecektir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).

25. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110; Tahir Canan, § 25). Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110). Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114). Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi, bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116). Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma, cezalandırma hakkı veya tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 77).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

26. Başvurucu, uyuşturucu ticaretine yönelik olarak yapılan 16/1/2018 tarihli operasyonda gözaltına alındığı sırada kolluk kuvveti tarafından kendisine fiziksel şiddet uygulandığını ileri sürmektedir. Başvurucu hakkında düzenlenen 16/1/2018 ve 17/1/2018 tarihli genel adli muayene raporlarında darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmişken 18/1/2018 tarihli ceza infaz kurumuna giriş muayenesi raporunda başvurucunun gözünde darp fiiline bağlı ekimoz tespit edilmiştir. Başvurucu; ilk iki raporun kolluk kuvvetinin müdahalesi ile düzenlendiğini, gerçeği yansıtmadığını ileri sürmekte olup bu nedenle kolluk görevlilerinin yanında ilgili doktordan da şikâyetçi olmuştur. Ayrıca başvurucunun gözaltına alınmasının ardından ceza infaz kurumuna yerleştirildiği ana kadar salıverilmediği, süreç boyunca hep kolluk gözetiminde olduğu görülmüştür.

27. Kontrol altındaki kişilerin vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse ve kötü muamele iddiaları da varsa yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü idari ve yargısal kurumlarıyla devlete aittir. Yaralanmanın doktor raporuyla sabit olduğu hâller, kötü muamele yasağının ihlali bakımından ciddi sorunlar ortaya çıkarmaya muktedir durumlardır. Somut olayda başvurucunun gözünde ekimoz tespit edilmiştir. Söz konusu veri, başvurucunun göz bölgesinde iz bırakacak şekilde fiziksel bir müdahaleye maruz kaldığı hususunda güçlü ve ikna edici bir unsurdur. Ayrıca başvurucunun, darp/cebir izi olmadığını belirten 16/1/2018 ve 17/1/2018 tarihli raporların baskı ile düzenlendiği iddiası dikkate alındığında, göz bölgesindeki darp izine ilişkin tespitin anılan iki raporun hemen ertesinde yapılması, önceki doktor raporlarına müdahale edildiği anlamına gelmese de bu hususta haklı bir şüphe uyandırmaktadır. Bu bağlamda kamu makamlarınca söz konusu unsurların/karinenin aksi ortaya konulmadığı sürece başvurucunun ne şekilde yaralandığının, sürecin tereddüte, şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekmektedir.

28. Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararda, kolluk kuvvetleri tarafından gözetim altında tutularak ceza infaz kurumuna teslim edilen başvurucunun kuruma kabul muayenesinde darp sonucu oluştuğu tespit edilen göz bölgesindeki ekimozun nasıl meydana geldiğine ilişkin olarak başvurucu ve vekilinin hazırladığı diyagram (bkz § 11) ile uyuşmadığı yönündeki tespit dışında hiçbir açıklamaya yer verilmediği görülmüştür. Bir başka ifadeyle soruşturma makamınca başvurucunun yaralanma biçimine ve nedenine yönelik makul bir açıklama getirilmediği anlaşılmıştır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi eldeki veriler ışığında kötü muamele yasağının ihlali için aranan asgari ağırlık eşiğinin aşıldığı kanaatine ulaşmıştır. Başvurucunun yaralanmasının niteliği ve olayı çevreleyen koşullar dikkate alındığında yaralama eyleminin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak tanımlanması mümkündür.

29. Diğer taraftan soruşturma süreci bütün olarak ele alındığında, Başsavcılığın ihlal iddiasına konu süreç bağlamında olayın aydınlatılması adına tanıklık etmesi mümkün olan ve başvurucunun da şikâyet ettiği ilk iki raporu düzenleyen doktorun şüpheli ya da tanık sıfatıyla ifadesine başvurulmadığı anlaşılmıştır. Bu durum soruşturmanın ciddiyeti üzerinde haklı bir şüphe uyandırmaktadır. Fiziksel müdahaleye ilişkin ikna edici unsurların varlığına karşın başvurucunun gözündeki yaralanmaya dair makul bir açıklamada/değerlendirmede bulunulmadan fiziksel müdahalenin hiç olmadığı gerekçesi temelinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması gerekliliğine dair ilkelerle bağdaşmamaktadır.

30. Yapılan tüm tespitler doğrultusunda kötü muamele yasağının maddi ve usul ayrımı yapılmaksızın ihlal edildiği değerlendirilmiştir.

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. ...

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

33. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden soruşturma yapılmasına karar verilmesi ile miktar belirtmeden manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

35. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

36. Başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İhlalin Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

37. Bu durumda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeni soruşturma ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden soruşturma yapılarak Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2018/6686) gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

38. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 67.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

39. Başvurucuya 9.900 TL vekâlet ücretinin ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2018/6686) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 67.500 TL tutarında manevi tazminatın ÖDENMESİNE,

F. 9.900 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/11/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu, gözaltına alındığı sırada fiziksel şiddete maruz kaldığını, ancak eylemi gerçekleştiren görevliler hakkında etkili soruşturma yürütülmediğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkememiz çoğunluğu, başvurucunun yaralanmasına ilişkin yürütülen soruşturmanın etkili ve yeterli olmadığı, maddi gereceğin ortaya çıkarılması için gereken çabanın gösterilmediği gerekçesiyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Çoğunluğun bu yöndeki görüşüne katılmıyorum

2. Başvurucunun, kolluk kuvvetlerinin uyuşturucu madde ticaretine yönelik yaptıkları bir uygulama kapsamında 16/1/2018 tarihinde saat 20:30 sıralarında gözaltına alındığı, akabinde Avcılar Asayiş Büro Amirliğinde saat 21:25 sıralarında ifadesine başvurulduğu; yakalama sonrasında 16/1/2018 tarihinde saat 19:57 de gözaltı öncesinde ve 17/1/2018 tarihinde saat 13:47 de ise gözaltı sonrasında raporunun alındığı ve her iki raporda da darp cebir izine rastlanmadığı görülmektedir. Sulh ceza hâkimliğinde 17/1/2018 tarihinde sorgusu yapılan başvurucunun tutuklanmasına karar verildiği, aynı gün Maltepe 3 No.lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna girişte yapılan muayenesinde sol gözde yeni ekimoz (darp) tespit edildiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun kolluk görevlilerinin cezalandırılması için 30/1/2018 tarihinde yaptığı şikâyetinden sonra Maltepe Sağlık Müdürlüğünce hakkında verilen 14/2/2018 tarihli raporda da darp cebir izine rastlanmadığı görülmektedir.

3. Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini, yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81). Devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu bu pozitif yükümlülüğün bir de usuli boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmi bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

4. Kötü muamele iddialarına ilişkin etkili bir soruşturmanın başlatılabilmesi için, öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar, uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için, her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt, yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti halinde bir soruşturma yükümlülüğün gerekliliğinden bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).

5. Somut olayda başvurucu, uyuşturucu madde ticareti suçundan gözaltına alındığını, gözaltına alınma sırasında polislerin kendisine yumruk attığını, yakalandığı ilk gün doktora götürülmediğini, ikinci gün muayeneye götürüldüğünü, polislerin baskısı ile doktorun muayene etmeden hakkında rapor düzenlediğini belirterek kolluk görevlileri ile kendisini muayene eden doktor hakkında 30/1/2018 tarihli dilekçesi ile şikâyetçi olmuştur. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının, şikâyet üzerine derhal soruşturma başlattığı, başvurucunun gözaltına alındığı Avcılar Emniyet Müdürlüğünden kamera kayıtlarını istediği, keza yakalamanın yapıldığı yeri gösteren iş yeri kamera kayıtlarının istendiği, ayrıca gözaltı işlemini gerçekleştiren kolluk görevlilerin de ifadelerine başvurulduğu görülmektedir.

6. Başsavcılık; başvurucunun gözaltı öncesinde ve sonrasında alınan raporlarında darp cebir izine rastlanmadığı, 18/1/2018 tarihinde tutuklama kararı sonrası cezaevine girişte alınan raporda belirtilen yaralanmanın başvurucu tarafından ileri sürülen diyagramda yer alan tespitlerle uyuşmadığı, kollukta ifade alınırken ve özellikle sorgusunun yapıldığı sulh ceza hâkimliği önünde bu yönde kendisinin ve müdafisinin bir şikâyetinin bulunmadığı, ayrıca genel adil muayene raporunu düzenleyen doktorun başvurucuyu görmeden rapor düzenlediği iddiasının somut bir delile dayanmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başvurucunun itirazını inceleyen sulh ceza hâkimliği de Başsavcılık kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir. Dolayısıyla Başsavcılık ve sulh ceza hâkimliği kararları dikkate alındığında başvurucunun şikâyeti yönünden etkili ve yeterli bir soruşturmanın yapılmadığı söylenemeyecektir.

7. Sonuç olarak, başvurucunun Anayasa’nın 17.maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edilmediği kanaatini taşıdığımdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.

Üye

 Muhterem İNCE