TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AYDIN KAHVECİ BAŞVURUSU (3) |
(Başvuru Numarası: 2020/11832) |
|
Karar Tarihi: 20/12/2023 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Çağlar ÖNCEL |
Başvurucu |
: |
Aydın KAHVECİ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tutuklu başvurucunun farklı bir ceza infaz kurumunda bulunan eşi ile telefonla görüşmesine izin verilmemesi üzerine infaz hâkimliğine açtığı tazminat davasının görev yönünden reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) kapsamında silahlı terör örgütünü kurma ve yönetme suçundan tutuklu olarak Kocaeli 2 No.lu T Tipi Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
3. Başvurucu 6/11/2018 tarihli dilekçesi ile Adalet Bakanlığından (Bakanlık) tazminat talebinde bulunmuştur. Dilekçede; farklı bir ceza infaz kurumunda bulunan eşi ile telefonla görüşme taleplerinin 11 aylık süreçte -1/3/2017 ile 23/10/2018 arasında- cevapsız bırakıldığı belirtilerek 750.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Bakanlığın 6/12/2018 tarihli cevap yazısında; somut olay nedeniyle idareye atfedilebilecek hizmet kusurunun bulunmadığı veya kusursuz sorumluluk şartlarının oluşmadığı ifade edilerek başvurucunun tazminat talebinin karşılanmasının mümkün olmadığı bildirilmiştir.
4. Başvurucu 11/12/2018 tarihinde Kocaeli 1. İdare Mahkemesine (İdare Mahkemesi) sunduğu dilekçe ile manevi tazminat talebinde bulunmuş, İdare Mahkemesi 20/12/2018 tarihinde davanın görev yönünden reddine karar vermiştir. Gerekçede; başvurucunun tazminat talebinin 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu ile 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun gereğince çözümlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu 30/1/2019 tarihinde bu kez Kocaeli İnfaz Hâkimliğinden (İnfaz Hâkimliği) tazminat talebinde bulunmuştur. İnfaz Hâkimliğince yapılan değerlendirmede başvurucunun talebi hakkında idari yargı mercilerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve dosya görev uyuşmazlığının giderilmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.
5. Uyuşmazlık Mahkemesince 25/11/2019 tarihinde adli yargının görevli olduğu belirlenerek İnfaz Hâkimliğinin görevsizlik kararının kesin olarak kaldırılmasına karar verilmiştir. Gerekçede; ceza infaz kurumlarında telefonla görüşme taleplerinin kabul edilmemesine dayalı manevi tazminat taleplerinin 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesinde yer alan ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin "işlem ve faaliyetlerine ilişkin şikayet" niteliğinde olduğu, dolayısıyla anılan şikâyetlere bakmakla görevli olan infaz hâkimliklerinin aynı şikâyetten kaynaklanan manevi tazminat taleplerinin de esasını incelemesi gerektiği belirtilmiştir.
6. Başvurucu 17/12/2019 tarihinde İnfaz Hâkimliğinden tazminat talebinde bulunmuş; İnfaz Hâkimliğinin 19/2/2020 tarihli ek kararı ile başvurucunun talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Gerekçede; yargılama süreci özetlenerek tazminat taleplerinin İnfaz Hâkimliğinin görev alanında olmadığı ve bu taleplerin ağır ceza mahkemelerince karşılanması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu 25/2/2020 tarihinde bu kez Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinden (Ağır Ceza Mahkemesi) tazminat talebinde bulunmuştur. Ağır Ceza Mahkemesi 5/3/2020 tarihinde İnfaz Hâkimliğinin kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 12/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 13/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
10. Başvurucu; hiçbir yasal gerekçe olmamasına rağmen farklı bir ceza infaz kurumunda bulunan eşi ile on bir ay süresince telefon görüşmesi yapamadığını, İnfaz Kurumunun yargı mercilerinin yetkisinde olan bir konuda takdir kullanmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Bakanlık görüşünde, 27/9/2018 tarihinde yürürlüğe giren genelge uyarınca ceza infaz kurumlarında bulunan tüm tutuklu ve hükümlülerin farklı bir kapalı ceza infaz kurumunda bulunan eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ve vasisi ile telefon görüşmesi yapmasında hukuken bir engel bulunmadığı bildirilmiştir. Ayrıca, somut olayda başvurucunun 20/11/2018 tarihinden itibaren eşi ile düzenli olarak telefonla görüştüğü vurgulanmıştır. Son olarak İnfaz Hâkimliğinin 19/2/2020 tarihli kararının ardından başvurucu tarafından Ağır Ceza Mahkemesine usulüne uygun bir dava açılıp açılmadığının ve başvurucunun eşi ile telefon görüşmesi yapamadığı dönemin olağanüstü hâl şartları dâhilinde olduğunun da gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Başvuru, özel hayata saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı kapsamında incelenmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Başvurunun temeli, eşi ile telefonla görüşmesine belirli bir süre izin verilmeyen başvurucunun tazminat talebiyle ilgili iddiasının esası hakkında bir karar verilememesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesi Hüseyin Ekinci (B. No: 2016/38867, 3/7/2019, § 60) başvurusunda farklı ceza infaz kurumlarında bulunan eşlerin telefon ile haberleşme talebi reddedilmiş ise de mektup yolu ile haberleşmenin tek başına aile ilişkilerinin sürdürülmesine olanak sağlayacak kapsamı ve hızı içeren bir vasıta olarak nitelendirilmeye elverişli olmaması nedeniyle telefonla iletişim imkânı sağlaması gerektiğini belirtmiştir. Anılan kararda devletin, hükümlü ve tutukluların özellikle yakın derecedeki aile bireyleriyle temasını devam ettirecek önlemleri alması yönünde pozitif yükümlülüğü bulunduğunun altı çizilmiştir. Ayrıca devletin her durumda tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle asgari bir iletişim kurmasını sağlamak zorunda olduğu ve devletin bu asgari iletişimin sağlanması konusundaki yükümlülüğünü gerektiğinde uygun vasıtalar aracılığıyla da yerine getirebileceği vurgulanmıştır (Hüseyin Ekinci, § 64).
15. 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesine göre infaz hâkimlikleri; hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri inceler ve karara bağlar. Hükümlü ve tutukluların bu konularda infaz hâkimliğine yaptığı şikâyetlerin esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle yapılan başvurularda Anayasa Mahkemesi özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020; Uğur Eldemir (2), B. No: 2018/26139, 15/3/2022).
16. Öte yandan somut olayda Uyuşmazlık Mahkemesi ceza infaz kurumlarında telefonla görüşme taleplerinin kabul edilmemesine dayalı manevi tazminat taleplerinin de anılan Kanun'un 4. maddesinde yer alan "işlem ve faaliyetlere ilişkin şikâyet" niteliğinde olduğunu, bu konudaki şikâyetlere bakmakla görevli olan infaz hâkimliklerinin aynı şikâyetten kaynaklanan manevi tazminat taleplerinin esasını incelemesi gerektiğini belirlemiştir (bkz. § 5).
17. Ceza infaz kurumlarındaki işlem, eylem ya da ihmallerin tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlerine müdahale oluşturduğu iddiasıyla infaz hâkimliklerine yapılan şikâyetlerde yargı makamlarının yapacakları yorum, temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlayan etkili başvuru yolunun bulunup bulunmadığının saptanmasında kilit rol oynamaktadır (Meral Danış Beştaş (3), § 45). Dolayısıyla başvurucunun eşi ile telefonla görüşememesi nedeniyle manevi zarara uğradığı iddiasının da bu kapsamda ele alınması ve bir yargı merciince incelenmesi, başvurucuya etkili bir başvuru yolunun sağlanması açısından önemlidir.
18. Somut olayda mahpus başvurucunun farklı ceza infaz kurumunda bulunan eşi ile yaklaşık on bir aylık süreçte telefonla görüşememesi nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunduğu ancak idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle ret kararı verdiği anlaşılmıştır. Başvurucunun İdare Mahkemesinde dava açarak başlattığı yargı sürecinde adli ve idari yargı mercileri arasında oluşan görev uyuşmazlığının çözümü için Uyuşmazlık Mahkemesince yapılan değerlendirme sonucunda başvurucunun talebi hakkında adli yargı mercilerinin görevli olduğu kesin şekilde belirlenmiştir.
19. Buna karşın, somut olayda Uyuşmazlık Mahkemesince görevli yargı mercinin belirlenmesinin ardından İnfaz Hakimliği tarafından Ağır Ceza Mahkemesinin görevli olduğu tespiti ile karar verilmesine yer olmadığı yönünde karar tesis edildiği ancak Ağır Ceza Mahkemesince anılan kararın usul ve yasaya uygun olduğunun belirtilmesi ile yetinildiği görülmüştür. Dolayısıyla başvurucunun savunulabilir iddialarının Ağır Ceza Mahkemesi tarafından uyuşmazlığın sonucuna etkili, ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanmamıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
21. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 750.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
23. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ve haberleşme hürriyetiyle bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesine (2020/546 D. İş) iletilmek üzere Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (E.2019/541, K.2019/964) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.