TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M.L. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/15539)

 

Karar Tarihi: 22/11/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

M.L.

Vekili

:

Av. Murat EKEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; iade tutuklamasının hukuka aykırı olması, iade sürecindeki tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, iade yargılaması sürecindeki uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının, kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye iade kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 2/6/2020 ve 11/6/2020 tarihlerinde yapılmıştır. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. 2020/16203 ve 2020/16204 numaralı başvurular incelenen başvuruyla birleştirilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:

6. Emniyet Genel Müdürlüğünün 24/10/2018 tarihli yazısı ile organize suç örgütü liderliği, yolsuzluk ve gazetecilere mukavemet suçlarından Gürcistan adli makamlarınca anılan ülkeye iadesi amacıyla kırmızı bültene istinaden uluslararası seviyede aranan başvurucunun 26/7/2018 tarihinde Edirne üzerinden Türkiye'ye giriş yaptığının anlaşıldığı, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü birimlerince yapılan ortak çalışma sonucunda, önceki tarihlerde Türkiye'ye iadesi gerçekleşen ve tutuklanan Ş.D. isimli şahıs ile irtibatlı olduğu ve Trabzon'da bir hastanede üzerinde silahla yakalandığı Bakanlığa bildirmiştir.

7. Kırmızı bültende; başvurucunun Gürcistan’da faaliyet gösteren suç örgütü kapsamında lider vasfını haiz olduğu, örgüt yöneticisi iken hakkında haber yapan gazeteciyi bu haber nedeniyle tehdit ettiği, "Hırsızlar Dünyası" isimli bir organize grup oluşturduğu, bu suç örgütü vasıtasıyla kişileri kendi mal varlıkları aleyhine işlem yapmaya zorladığı ve ortak fon oluşturduğu, kişiler arasındaki problemleri çözerek gelir elde ettiği, suç örgütü faaliyeti kapsamında yasa dışı faaliyetlerde bulunduğu iddiaları yer almıştır.

8. Akçaabat Sulh Ceza Hâkimliği, 25/10/2018 tarihinde başvurucunun 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçundan tutuklanmasına ve ayrıca kırmızı bülten ile arandığından Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi'nin (SİDAS) 16. maddesinin (4) ve (5) numaralı fıkraları gereğince iade edilmesine yönelik olmak üzere 18 gün süreyle geçici tutuklanmasına karar vermiştir.

9. Geçici tutuklama kararı üzerine Bakanlık tarafından 26/10/2018 tarihinde 23/4/2016 tarihli ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu'nun 14. maddesi ile SİDAS'ın 16. maddesine göre başvurucu hakkında usulüne uygun olarak düzenlenmiş iade talepnamesi istenmiştir.

10. Akçaabat Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine Akçaabat Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 10/11/2018 tarihinde SİDAS'ın 16. maddesinin (4) ve (5) numaralı fıkraları gereğince üzerine atılı suçların niteliği ve kaçma şüphesinin varlığı dikkate alınarak başvurucunun geçici tutukluluk süresinin 22 gün süreyle uzatılmasına karar verilmiştir.

11. 29/11/2018 tarihinde Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından Bakanlığa iletilen Gürcistan makamlarından alınan iade talebi evrakları Akçaabat Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Bunun yanında diplomatik kanaldan Gürcistan tarafından gönderilen iade talepnamesi de Dışişleri Bakanlığı tarafından Bakanlığa gönderilmiş bu talepname de Akçaabat Cumhuriyet Başsavcılığına aynı tarihte iletilmiştir.

12. Başvurucunun iade edilip edilmeyeceğine ilişkin yargılama Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi önünde 3/12/2018 tarihinde yapılmıştır. Söz konusu duruşmaya başvurucu bulunduğu ceza infaz kurumu Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılmıştır. Ayrıca başvurucunun avukatı da duruşma salonunda hazır olmuştur. Mahkeme tarafından hazır edilen tercüman vasıtasıyla başvurucuya iade talebine ilişkin dosya kapsamındaki belgeler okunmuş ve suçlamanın hukuki nitelendirilmesi anlatılmıştır. Ayrıca başvurucuya 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'ndan kaynaklı haklar okunarak anlatılmıştır. Başvurucu tercümanı vasıtasıyla iade talebine ilişkin açıklamasını sunmuştur. Başvurucudan sonra söz alan müdafii de başvurucunun iade edilmesine ilişkin talebe ve tutuklanmasına karşı beyanlarını Mahkemeye sunmuştur.

13. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi aynı tarihte geçici tutuklama kararını kaldırarak başvurucu hakkında yurt dışına çıkış yasağı, konutu terk etmeme ve Trabzon şehrini terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi aynı kararında 6706 sayılı Kanun'un 18. maddesi gereği iade talebinin kabul edilebilir olduğuna da karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"M.L.nin atılı suçları kabul etmediği, gelen evrakların iade evrakı olarak düşünmediği, dolayısı ile rızaya dayalı iade olmadığı, fakat dosya kapsamında yapılan incelemede Adalet Bakanlığının M.L. ile ilgili interpol yazısının ve iade hususu ile ilgili diyeceklerini yetkili Gürcistan yerlerinden sorduğu, oradan gelen cevabi yazının dosyada olduğu, dosyada ayrıntılı olarak hangi suçlardan arandığı ve ayrıca 2018 yılının 23 Temmuzunda aramasının olduğu, 2018 yılının 16 Ekiminde interpol ile kırmızı alarm ile arama çıkarıldığı, yine cevap yazısının son kısmında iade hakkında Avrupa kongresinin 13. maddesine uygun olarak Gürcistan kurumlarının iade dosyasının incelenmesi için gereken ek bilgileri varsa göndermeye hazır olduğu şeklinde belirtildiği, gelen resmi yazı incelendiğinde, özetle iadesi talep edilen suçların Gürcistandaki hırsızlık alanı diye tabir edilen organize suç ve gasp ile ilgili suçlar olduğu, bunların örneklerinin verildiği, gasp organize etme işini yaptığı, yine 24/2/2015 tarihinde gazetecinin işini yapmasını engellemek suçundan hukuk hırsızı olarak dile getirilen suçu işlediği, ayrıca mağdurlara yönelik zorbalık ve tehdit eylemlerinde bulunduğu, 2018 yılının 20 Temmuzunda ceza hukuku kodunun 154. maddesi 2. bölümü ile 25.181 maddesinin 2. bölümünün (a) alt bölümüne göre ve 223/1 maddesinin 2. bölümüne göre suç işlemesinden dolayı 12 yıl vade ile tutuklanma cezası verildiği, anlaşıldığından, 6706 sayılı yasanın 18. maddesi gereği iade talebinin kabul edilebilir olduğuna... [karar verildi.]"

14. Başvurucunun hakkında tayin edilen adli kontrol tedbirlerine riayet etmediğinin tespit edilmesi üzerine Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığının talebine istinaden Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 4/12/2018 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.

15. Yine aynı tarihte başvurucu müdafiinin itirazı üzerine Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun tahliyesine ve sınır dışı edilecek olması nedeniyle konan yurt dışı çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiştir. Tahliye gerekçesinde başvurucunun 18/1/2018 ile 18/1/2021 tarihleri arasında verilen ikamet izninin Trabzon Valiliğinin 8/10/2018 tarihli kararı ile iptal edildiği, dolayısıyla başvurucunun Türkiye'de yasal olarak kalma hakkının bulunmadığı, yetkili makamlarca doğrudan sınır dışı edilme yolu ile Gürcistan'a teslim edilecek şekilde muameleye tabi tutulacağı ve bu şekilde Gürcistan adli ve idari makamlarının iade talebinin de yasal yollardan karşılanmış olacağının anlaşıldığı, tutuklama tedbirinin gayesinin sebep olarak da kalmadığı belirtilmiştir.

16. Salıverilmesinden sonra Trabzon Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünün 5/12/2018 tarihli kararıyla başvurucunun sınır dışı edilmesine ve idari gözetim altına alınmasına karar verilmiştir.

17. Kayseri 2. Sulh Ceza Hâkimliği 28/5/2019 tarihinde idari gözetimin sona erdirilmesine karar vermiştir. Başvurucu, salıverilmesinden 14 gün sonra 11/6/2019 tarihinde yakalanmış ve hakkında 13/6/2019 tarihinde tekrar idari gözetim kararı verilmiştir.

18. İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği 29/7/2019 tarihinde geri gönderme merkezinde tutmanın altı ayı geçemeyeceğini, bu sürenin, sınır dışı etme işlemlerinin yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması hâlinde en fazla altı ay daha uzatılabileceğini, idareden gelen cevapta idari gözetimin hangi sebeplerle zorunluluk nedeniyle uzatıldığının gerekçelendirilemediğini, Anayasa Mahkemesinin 2019/16765 sayılı başvuruda 29/6/2019 tarihine kadar sınır dışı işleminin yürütmesinin durdurulmasına karar verdiğini ancak bu tarih geçmesine rağmen sınır dışı etme işleminin gerçekleştirilmediğini, bu nedenlerle idari gözetimin devamının hak kaybına neden olabileceğini, alternatif tedbirle de idari gözetimden beklenen faydanın sağlanabileceğini belirterek idari gözetimin sona erdirilmesine karar vermiştir.

19. Başvurucunun iade talebinin kabul edilebilir olduğuna yönelik karara karşı temyiz yasa yoluna başvurması üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucu 28/2/2019 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesi kararı onanmış ve bu tarih itibarıyla anılan karar kesinleşmiştir.

20. Bakanlığın 10/5/2019 tarihli yazısı ile Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarından 6706 sayılı Kanun'un 19. maddesi hükmü gereği başvurucunun iadesiyle ilgili görüşlerinin iletilmesi istenmiştir.

21. Başvurucu, 20/5/2019 tarihinde Anayasa Mahkemesine yaptığı 2019/16765 sayılı başka bir bireysel başvuruda (idari gözetim ile ilgili) ülkesine iade edilmesi hâlinde yaşamına, maddi ve manevi varlığına yönelik telafisi güç zararların doğacağı iddiasıyla hakkında verilen iade kararının durdurulması için tedbir talebinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi bilgi ve belgeler toplandıktan sonra yeniden değerlendirilmek üzere bu aşamada başvurucunun ülkesine sınır dışı edilmesine dair işlemin 29/6/2019 tarihine kadar geçici olarak durdurulmasına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi 28/6/2019 tarihli kararıyla da başvurucunun ülkesine iadesi hâlinde yaşamına, maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğuna dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi veya belge olmadığı gerekçesiyle tedbir talebini reddetmiştir.

22. Dışişleri Bakanlığının, Bakanlığa gönderdiği 25/6/2019 tarihli yazı ile başvurucunun Gürcistan'a iadesinde bir sakınca bulunmadığı ifade edilmiştir. İçişleri Bakanlığının da Bakanlığa gönderdiği 25/6/2019 tarihli yazı ile başvurucunun Gürcistan'a iadesinde bir sakınca bulunmadığı ifade edilmiştir.

23. İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarının görüşleri ikmal edildikten sonra başvurucunun anılan ülkeye iadesi amacıyla Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 2/8/2019 tarihli ve İçişleri Bakanlığının 16/8/2019 tarihli görüş yazısında belirtildiği üzere tutuklanması hususunda gereğinin takdiri Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığından istenmiştir.

24. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 17/8/2019 tarihinde başvurucunun üzerine atılı organize suç örgütü liderliği suçu kapsamında Gürcistan'a iadesi amacıyla 6706 sayılı Kanun'un 16. maddesi kapsamında tutuklanmasına karar verilmiştir.

25. Bu suretle tutuklanmasına karar verilen başvurucunun tutukluluk durumu 6706 sayılı Kanun'un 16. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iade sürecinde kişinin tutuklanması ile teslime kadar geçen süre içindeki tutukluluk durumu 13/9/2019, 9/10/2019, 7/11/2019, 5/12/2019, 2/1/2020 ile 30/1/2020 tarihlerinde olmak üzere otuzar günlük periyotlarla dosya üzerinden ele alınarak incelenmiştir. Bu tutukluluğun devamı kararlarında atılı suça ilişkin aleyhine kuvvetli şüphe sebeplerini gösterir somut olguların bulunması, serbest bırakılma hâlinde kaçma şüphesinin bulunması, atılı suç için yasada öngörülen ceza miktarı itibarıyla tutuklulukta geçirilen sürede orantısızlık bulunmadığı, atılı suçun katalog suçlardan olması dikkate alındığında bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı, tutukluluk hâlinin kaldırılmasını gerektirir yasal bir neden bulunmadığı gerekçelerine dayanılmıştır.

26. Tutukluluğun devamına ilişkin yapılan itirazlar da itiraz mercii tarafından sırasıyla 20/9/2019, 22/10/2019, 20/11/2019, 11/12/2019, 10/1/2020 ile 3/2/2020 tarihlerinde reddedilmiştir.

27. Bakanlığın 16/12/2019 tarihli yazısı ile 6706 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca başvurucunun Gürcistan'a iadesine onay verilmesi hususu Cumhurbaşkanlığına arz edilmiştir.

28. 28/2/2020 tarihli yazı ile başvurucunun Gürcistan'a iadesinin Cumhurbaşkanı tarafından uygun bulunduğu bildirilmiştir. Böylece başvurucunun ülkesine iadesine ilişkin hukuki süreç tamamlanmış ve başvurucunun Gürcistan görevlilerine teslim edilmesi aşamasına gelinmiştir.

29. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi 28/2/2020 tarihinde başvurucu hakkında verilen iade talebinin kabul edilebilir olduğuna dair kararının Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 28/2/2019 tarihli ilamı ile onanarak kesinleştiğini, 6706 sayılı Kanun'un 16. maddesinin 3. fıkrasına göre iade kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde iadenin yapılamaması hâlinde kişi hakkında uygulanan tüm koruma tedbirlerinin kaldırılacağına dair amir hüküm bulunduğunu belirterek koruma tedbirinin yasal engel sebebiyle devam ettirilemeyeceğini değerlendirerek başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

30. Bakanlığın itirazı üzerine Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi aynı gün tahliye gerekçesinin iade kararının Kanun'un 19. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanlığınca henüz onaylanmadığı ve 28/2/2020 tarihi itibarıyla kesinleşmeden itibaren 1 yıllık sürenin dolduğu gerekçesine dayandığını ancak tahliye kararı sonrası aynı gün mahkemeye ulaşan resmî yazı içeriklerinden iade kararının Cumhurbaşkanlığı makamınca iade kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık süre dolmadan 28/2/2020 tarihinde uygun bulunduğunun anlaşıldığını, evrakın Mahkemeye geç iletildiğini, başvurucunun tutuklanmaması hâlinde kaçma, gizlenme ihtimalinin bulunduğunu, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz olacağını belirterek başvurucu hakkında tutuklanmasına yönelik yakalama emri çıkartılmasına karar vermiştir.

31. Başvurucu 29/2/2020 tarihinde yakalanmıştır. Başvurucu SEGBİS aracılığıyla ve müdafii katılımıyla Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi önünde yapılan sorgusunda öncelikle Gürcistan’a, bunun mümkün olmaması durumunda Ukrayna’ya sınır dışı edilmesini talep etmiştir. Başvurucu, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesinin aynı tarihli kararı ile tekrar tutuklanmıştır.

32. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/2/2020 tarihli tutuklama kararına yapılan itiraz, Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesince 6/3/2020 tarihinde reddedilmiş ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

33. Bu şekilde tutuklanmasına karar verilen başvurucunun tutukluluk durumu 6706 sayılı Kanun'un 16. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 13/3/2020, 10/4/2020 ve 7/5/2020 tarihlerinde olmak üzere otuzar günlük periyotlarla ele alınarak incelenmiştir. Bu tutukluluğun devamı kararlarında atılı suça ilişkin aleyhine kuvvetli şüphe sebeplerini gösterir somut olguların bulunması, serbest bırakılma hâlinde kaçma şüphesinin ve iade kararının sonuçsuz kalma ihtimalinin bulunması, iadeye konu Gürcistan Adli Kurumlarınca verilen mahkûmiyet hükmünün miktarı itibarıyla tutuklulukta geçirilen sürede orantısızlık bulunmaması, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalması, tutukluluk hâlinin kaldırılmasını gerektirir yasal bir neden bulunmaması gerekçelerine dayanılmıştır.

34. Tutukluluk durumuna yapılan itirazlar da itiraz mercii tarafından sırasıyla 18/3/2020, 17/4/2020 ve 21/5/2020 tarihlerinde reddedilmiştir.

35. İçişleri Bakanlığının 28/2/2020 tarihli yazısı ile seyahat programı için Gürcistan İnterpol birimi ile irtibata geçildiği, gerekli bilgilerin iade tarihinden 2 hafta önce iletilmesinin istendiği, iadenin İstanbul Havalimanı'ndan gerçekleştirileceği belirtilmiştir.

36. Bakanlık 12/3/2020 tarihli yazısı ile seyahat programına istinaden yapılan işlemlerin güncel durumu hakkında bilgi verilmesi amacıyla İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarından talepte bulunmuştur.

37. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi 13/3/2020 tarihinde Bakanlığa yazdığı müzekkerede; 6706 sayılı Kanun'un 20. maddesi ve SİDAS'ın 18. maddesi uyarınca kararlaştırılan teslim tarihinden itibaren koruma tedbirinin otuz günlük sürenin hitamında kaldırılacağından bahisle iadesine karar verilen başvurucuyla ilgili olarak Gürcistan makamlarıyla kararlaştırılan teslim tarihinin ivedilikle bildirilmesini istemiştir.

38. Bakanlığın 19/3/2020 tarihinde Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği yazıda, 28/2/2020 ve 6/3/2020 tarihlerinde Gürcistan İnterpol birimi ile temasa geçilerek teslim için seyahat programı istenmesine rağmen Gürcistan makamlarından bir cevap alınamadığı belirtilmiş; bu aşamada konuyla ilgili olarak bir kez de diplomatik kanaldan iletişime geçildiğinin bildirildiği ifade edilmiştir.

39. Bakanlık 6/4/2020 tarihinde İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarına gönderdiği yazıda başvurucu hakkında Gürcistan yetkili makamlarının iade talebinin devam edip etmediği hususunda kesin bilgi edinilmesini ve eğer iade talepleri devam ediyor ise mevcut Koronavirüs tehdidi nedeniyle Gürcistan yetkili makamlarının seyahat programına dair görüşlerinin bildirilmesini istemiştir.

40. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi 10/4/2020 tarihinde Bakanlığa müzekkere yazarak teslim tarihi kararlaştırılıp kararlaştırılmadığının, kararlaştırılmış ise kararlaştırılan teslim tarihinin ivedilikle bildirilmesini istemiştir.

41. Bakanlık 6/5/2020 tarihinde Gürcistan İnterpolü ile tekrar iletişime geçilerek başvurucu hakkında Gürcistan yetkili makamlarının iade talebinin devam edip etmediği hususunda kesin bilgi edinilmesini İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarından talep etmiştir.

42. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi 7/5/2020 tarihinde bir kez daha teslime ilişkin tarihin kararlaştırılıp kararlaştırılmadığına dair bilgi talebiyle Bakanlığa müzekkere yazmıştır.

43. Bakanlığın 28/5/2020 tarihinde Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği yazıda teslime ilişkin tarihle ilgili olarak Dışişleri Bakanlığının 14/4/2020 tarihli ve İçişleri Bakanlığının 30/4/2020 tarihli yazılarıyla Gürcistan İnterpolü ve diplomatik kanaldan Gürcistan yetkili makamları nezdinde temasa geçildiği, teslim için seyahat programı istenmesine rağmen henüz bir cevap alınamadığı bildirilmiştir.

44. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi 1/6/2020 tarihinde başvurucunun tutukluluk durumunu incelemiştir. Başvurucu, bu tutukluluk incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep etmiştir. Mahkeme bu talebi, tutukluluğun gözden geçirilmesi esnasında şüpheli veya müdafinin dinlenmesine yönelik 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesinin (1) numaralı fıkrasının soruşturma aşamasına ilişkin olduğunu, 108. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre kovuşturma aşamasında tutukluluk durumunun dosya üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini belirterek reddetmiş ve tutukluluğun devamına karar vermiştir. Mahkeme Bakanlığa müzekkere yazarak teslime ilişkin tarihin bildirilmesini bir kez daha talep etmiştir.

45. Başvurucu, bu tutukluluğun devamı kararı üzerine 2/6/2020 tarihinde 2020/15539 sayılı bireysel başvuruyu yapmıştır.

46. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz ilk önce Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesince tekrar incelenmiştir. Mahkeme tutukluluk değerlendirilmesinde müdafi veya ilgilinin hazır bulundurulmasının soruşturma evresindeki tutukluluk değerlendirmelerine münhasır olduğunu, 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesinin (3) numaralı fıkrasının açık lafzına göre kovuşturma aşamasında tutukluluk değerlendirmelerinin dosya üzerinden ve taraflar hazır edilmeksizin değerlendirileceğini, dosyanın suçluların iadesi dosyası olması nedeniyle 108. maddenin (3) numaralı fıkrasının bu dosyada da uygulama yeri olduğunu, tutukluluk incelemelerinin duruşmalı yapılacağına ilişkin 6706 sayılı Kanun'da bir hüküm bulunmadığını belirterek itirazı reddetmiştir.

47. Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi de bu karara yapılan itirazı kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek 9/6/2020 tarihinde reddetmiştir.

48. Başvurucu bu karar üzerine 2020/16203 ve 2020/16204 sayılı bireysel başvuruları yapmıştır.

49. Bakanlık 1/6/2020 ve 9/6/2020 tarihinde Gürcistan İnterpolü ile tekrar iletişime geçilerek başvurucu hakkında Gürcistan yetkili makamlarının iade talebinin devam edip etmediği hususunda kesin bilgi edinilmesini, Gürcistan yetkili makamlarının seyahat programına dair görüşlerinin bildirilmesini İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarından talep etmiştir.

50. İçişleri Bakanlığı 12/6/2020 tarihinde Bakanlığa gönderdiği yazıda 10/6/2020 tarihinde Gürcistan İnterpolu nezdinde girişimde bulunulduğunu ve cevap alındığında iletileceğini belirtmiştir. Gürcistan makamlarınca anılan taleplere cevap verilmemiştir.

51. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi 19/6/2020 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Tahliye kararının gerekçesi şöyledir:

"Hakkında ülkesine iade kararı verilen M.L.nin iade sürecinde tutuklulukta geçirdiği yaklaşık 10 aylık süre dikkate alındığında bu sürenin uzun süre mahiyetinde olduğu, gerek Anayasa mahkemesinin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında vurgulandığı üzere tutuklamanın istisnai bir tedbir olduğu, en son başvurulacak kişi hürriyetini sınırlayacak tedbir olduğu, iadesine karar verilen hakkında Gürcistan Adli Makamlarınca verilen 5 yıllık hapis cezasının ülkemiz kanunlarına göre ülkemizde infaz edilmesi halinde ilgilinin Denetimli Serbestliğe ayrılacağı, Gürcistan adli makamlarının iade yazısına uzun süredir cevap vermemesinin ilgilinin mağduriyetine sebep olduğu gözetilerek iadesine karar verilen M.L.nin tahliyesine... [karar verildi.]"

52. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 19/6/2020 tarihinde tahliye edilen başvurucu 20/6/2020 tarihinde Kocaeli Valiliğince İstanbul Havalimanı'ndan Minsk (Belarus) aktarmalı olarak Kiev'e (Ukrayna) sınır dışı edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

53. 6706 sayılı Kanun'un "Usul hükümlerinin uygulanması" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"Adlî iş birliği talepleri yerine getirilirken, bu Kanunda ve diğer kanunlarda hüküm bulunmayan hâllerde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır."

54. 6706 sayılı Kanun'un "Geçici tutuklama" kenar başlıklı 14. maddesi şöyledir:

"(1) İade talebine konu olabilecek bir suçun işlendiğinin kabulü için kuvvetli şüphe bulunması hâlinde, iade talebinin Merkezî Makama ulaşmasından önce, Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşma hükümleri veya mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde, ilgili devletin talebi ve Merkezî Makamın uygun bulması üzerine kişi geçici olarak tutuklanabilir.

 (2) İade talebine konu olabilecek ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi kapsamına giren bir suç işlediği yönünde kuvvetli şüphe bulunan kişi, ilgili devletin talebi aranmaksızın geçici olarak tutuklanabilir.

 (3) İlgili devletin geçici tutuklama talebi, Merkezî Makam tarafından iade amacıyla yakalanması ve Cumhuriyet başsavcılığına sevki için İçişleri Bakanlığına gönderilir. Yakalanan kişi, geçici tutuklama hususunda karar verilmek üzere en geç yirmi dört saat içinde sulh ceza hâkimi önüne çıkarılır. Sulh ceza hâkimi geçici tutuklanması talep edilen kişiye, rızaya dayalı iade imkânı ile bunun hukukî sonuçları hakkında bilgi verdikten sonra talep hakkında karar verir.

 (4) Geçici tutuklama süresi ilgili milletlerarası andlaşma hükümlerine göre belirlenir. Mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde kişi, en fazla kırk gün geçici tutuklu kalabilir.

 (5) Geçici tutuklama yerine kişinin kaçmasına engel olacak şekilde Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesi uyarınca adlî kontrol kararı verilebilir.

 (6) İlgili devlet tarafından dördüncü fıkrada belirtilen süre içinde iade evrakının gönderilmemesi hâlinde geçici tutuklama veya adlî kontrol kararı kaldırılır. Bu durum, iade talebinin alınmasından sonra iade amacıyla koruma tedbirleri uygulanmasına engel teşkil etmez."

55. Aynı Kanun'un "İade amacıyla koruma tedbirlerinin uygulanması" kenar başlıklı 16. maddesi ise şöyledir:

"(1) Ağır ceza mahkemesi iade sürecinin her aşamasında iadesi talep edilen kişi hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca koruma tedbirlerine karar verebilir.

 (2) İade sürecinde kişinin tutuklanması durumunda teslime kadar geçen süre içindeki tutukluluk durumu, ağır ceza mahkemesince en geç otuzar günlük sürelerle incelenir.

 (3) Ağır ceza mahkemesinin iade talebinin kabulüne ilişkin kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde 19 uncu maddeye göre iade kararı verilmemesi hâlinde kişi hakkındaki koruma tedbirleri kaldırılır.

 (4) Toplam tutukluluk süresi, kişinin iade talebine konu suçtan dolayı alabileceği veya mahkûm olduğu cezanın infaz süresini geçemez."

56. Aynı Kanun'un "İade yargılaması" kenar başlıklı 18. maddesi şöyledir:

"(1) Kişinin rızaya dayalı iade usulünü kabul etmemesi hâlinde mahkeme, iade şartlarını bu Kanun ve Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşma hükümlerine göre inceleyerek iade talebinin kabul edilebilir olup olmadığına karar verir.

 (2) Talep eden devlet tarafından gönderilen belgelerin yeterli görülmemesi hâlinde mahkeme, uygun bir süre içinde ek bilgi ve belgelerin gönderilmesini isteyebilir.

 (3) İade yargılamasında katılma talebinde bulunulamaz.

 (4) Mahkemenin kararına karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Yargıtay bu başvuruları üç ay içinde sonuçlandırır. Kararın kesinleşmesi hâlinde iade evrakı karar ile birlikte Merkezî Makama gönderilir."

57. Aynı Kanun'un "İade kararı" kenar başlıklı 19. maddesi şöyledir:

"(1) Ağır ceza mahkemesince iade talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi hâlinde, bu kararın yerine getirilmesi, Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarının görüşü alınarak Adalet Bakanının teklifi ve Cumhurbaşkanının onayına bağlıdır.

 (2) Merkezî Makam iade talebinin kabul veya ret edildiğini, talep eden devlete ve iadesi talep edilen kişiye bildirir."

58. Aynı Kanun'un "Teslim" kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:

"(1) İadesine karar verilen kişinin teslim işlemleri, ilgili bakanlıklarla iş birliği hâlinde yürütülür.

 (2) İadesine karar verilen kişinin, talep eden devlet makamları ile kararlaştırılan tarihte haklı bir neden olmaksızın teslim alınmaması hâlinde, bu tarihten itibaren otuz gün sonra mahkemece kişi hakkında verilen koruma tedbirleri kaldırılır.

 (3) İadesine karar verilen kişi hakkında, başka bir suç nedeniyle Türkiye’de ceza soruşturması veya kovuşturması ya da infazı gerekli bir hapis cezası bulunması veya kişinin seyahat edebilecek durumda olmaması hâlinde, Merkezî Makam tarafından teslimin ertelenmesine karar verilebilir. Bu karar, kişiye ve talep eden devlete bildirilir.

 (4) İade talebine konu suç bakımından ispat aracı olarak yararlı görülen veya suçun işlenmesiyle elde edilen ve kişi yakalandığında üzerinde ele geçen ya da daha sonra ortaya çıkan eşya, talep eden devlete teslim edilebilir. İadesi talep edilen kişinin ölümü, kaçması veya benzer sebeplerle iade hakkında bir karar verilememesi hâlinde de eşyanın teslimi gerçekleştirilebilir.

 (5) Türkiye’de yürütülmekte olan bir soruşturma veya kovuşturma bakımından zorunlu olduğu takdirde eşyanın teslimi ertelenebilir.

 (6) İyiniyetli üçüncü kişilere ait eşyanın teslim talepleri yerine getirilmez."

59. 5271 sayılı Kanun'un "Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

 (2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir."

60. 5271 sayılı Kanun'un "Usul" kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:

"103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/23 md.) 103 üncü maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca yapılan istemler hariç olmak üzere örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından bu süre yedi gün olarak uygulanır. Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."

61. 5271 sayılı Kanun'un "Tutukluluğun incelenmesi" kenar başlıklı 108. maddesi şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir.

 (2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.

 (3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar verir."

62. 5271 sayılı Kanun'un "İtiraz olunabilecek kararlar" kenar başlıklı 267. maddesi şöyledir:

"Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir."

63. 5271 sayılı Kanun'un "Karar" kenar başlıklı 271. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir."

B. Uluslararası Hukuk

1. Uluslararası Sözleşmeler

64. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

f) Kişinin, usulüne aykırı surette ülke topraklarına girmekten alıkonması veya hakkında derdest bir sınır dışı ya da iade işleminin olması nedeniyle yasaya uygun olarak yakalanması veya tutulması; ...

..."

65. SİDAS'ın geçici tutuklamayı düzenleyen "Muvakkat tevkif" kenar başlıklı 16. maddesi şöyledir:

"1) Müstacel hallerde, iadeyi talep eden tarafın salâhiyetli makamları istenen şahsın muvakkat tevkifini talep edebilirler; kendisinden iade talep edilen tarafın salâhiyetli makamları ise bu talep hakkında işbu Tarafın kanunlarına tevfikan karar vereceklerdir.

2) Muvakkat tevkif talebinde 12 inci maddenin 2 inci fıkrasının (a) bendinde mezkûr belgelerden birinin mevcudiyeti zikredilecek ve bir iade talebi yapılmak hususundaki niyete işaret edilecektir. Bu talepte, yapılacak iade talebine esas teşkil eden fiil, bu fiilin ika edildiği yer ve tarih ve istenen şahsın eşkalî imkân nispetinde tarif edilecektir.

3) Muvakkat tevkif talebi, talep edilen tarafın salâhiyetli makamlarına diplomatik yoldan yapılabileceği gibi doğrudan doğruya posta veya telgraf yoluyla veya Milletlerarası Polis Teşkilâtı (İnterpol) vasıtasıyla yahut yazıya münkalip olacak veya istenen tarafça makbul görülecek herhangi bir vasıta ile yapılabilir.

4) Muvakkat tevkif, tevkifi takip eden 18 günlük müddet zarfında talep edilen tarafa iade talebinin ve 12 inci maddede mezkûr belgelerin tevdi edilmemesi halinde sona erer; muvakkat tevkif hiçbir suretle tevkiften sonra 40 günü tecavüz edemez. Bununla beraber, muvakkaten serbest bırakma her vakit mümkündür; ancak talep edilen taraf, istenen şahsın kaçmasına mâni olmak için lüzumlu addettiği tedbirleri alacaktır.

5) Serbest bırakma, iade talebinin ahiren vürudu halinde yeni bir tevkife veya iadeye mâni teşkil etmez. "

66. SİDAS'ın "İade edilen şahsın teslimi" kenar başlıklı 18. maddesi şöyledir:

"1) Kendisinden iade talep edilen Taraf, iade hakkındaki kararın 12 inci maddenin 1 inci paragrafında derpiş olunan yoldan talebeden Tarafa bildirir.

2) Tam veya kısmi ret halinde mucip sebep gösterilecektir.

3) Talebin kabul edilmesi halinde talebeden Tarafa teslim mahal ve tarihi ile istenen şahsın iade edilmek üzere ne kadar müddet mevkuf tutulduğu hakkında malûmat verilecektir.

4) Talep edilen şahıs, tespit olunan tarihte teslim alınmadığı takdirde, işbu maddenin 5 inci paragrafında derpiş olunan mahfuz kalmak kaydıyla, bu tarihten itibaren 15 günlük bir müddetin hitamında serbest bırakılabilir; her halükârda 30 günlük bir müddetin geçmesinden sonra serbest bırakılacaktır; kendisinden iade talep edilen Taraf bu şahsı aynı suçtan dolayı iade etmeyi reddedebilir.

5) Bir Taraf, iade edilecek şahsı mücbir sebepten dolayı teslim veya kabul edememesi halinde diğer Tarafı haberdar edecektir. İki Taraf yeni bir teslim tarihi üzerinde mutabık kalacaklar ve işbu maddenin 4 üncü paragrafı hükümleri tatbik olunacaktır."

67. SİDAS'ın "İşbu Sözleşme ile İki Taraflı Anlaşmalar Arasındaki Münasebet" kenar başlıklı 28. maddesi şöyledir:

"1) İşbu Sözleşme, tatbik olunduğu ülkeler bakımından, iki Akid Taraf arasındaki iki taraflı muahede sözleşme veya anlaşmaların suçluların iadesine mütedair hükümlerini ilga eder.

2) Âkid Taraflar aralarında sadece işbu Sözleşmenin hükümlerini itmam veya bunun ihtiva eylediği prensiplerin tatbikatını kolaylaştırmak üzere iki veya çok taraflı anlaşmalar akdedebilirler.

3) Suçluların iadesinin iki veya daha fazla Âkid Taraf arasında yeknesak bir mevzuat esnasına müsteniden cereyan etmekte olması halinde, Taraflar suçluların iadesi mevzuundaki karşılıklı münasebetlerini, işbu Sözleşme hükümlerine rağmen, münhasıran bu sisteme dayanarak tanzim etmekte serbest olacaklardır. Aynı prensip, diğer bir veya daha fazla Âkid Taraf ülkesinde verilen tevkif kararlarını kendi ülkesinde infazını derpiş eden kanuna sahip bulunan her iki veya daha fazla Âkid Taraf arasında dahi tatbik olunacaktır. Bu Sözleşmenin tatbikinden, işbu paragraf hükümlerine uygun olarak, aralarındaki münasebetlerde sarfınazar eden veya edecek olan Âkid Taraflar bu hususta Avrupa Konseyi Genel Sekreterine bir tebligatta bulunacaklardır. Mumaileyh işbu paragraf gereğince alacağı her tebligattan diğer Âkid Tarafları haberdar edecektir."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

68. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı için bkz. S.K. [GK], B. No: 2018/24280, 17/3/2021, §§ 31-42.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

69. Anayasa Mahkemesinin 22/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. İade Tutuklamasının Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

70. Başvurucu; teslim gününün kararlaştırılmaması nedeniyle bir yılı aşkın süredir ceza infaz kurumunda olduğunu, iade kararından önceki evrede de tutuklu kaldığını, Gürcistan makamlarınca iade iradesini gösteren hiçbir unsurun dosyada bulunmadığını, yapılan yazışmalardan Gürcistan makamlarının cevap vermediğinin anlaşıldığını, tutuklamanın tedbir olmaktan çıkıp cezaya dönüştüğünü, iade yargılaması için öngörülen bir yıllık süreden fazla bir süre tutuklu bulunduğunu, tutukluluk süresinin kanunda ve uluslararası sözleşmelerde düzenlenen süreleri aştığını, iade sürecinin özensiz yürütüldüğünü belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.

71. Bakanlık başvurucunun tutuklu kaldığı süreçte Gürcistan yetkili makamları arasında yapılan iade yazışmalarının yoğunluğunun, niteliğinin ve iade sürecinin kanuna uygun yürütülmesi amacıyla yapılan işlemlerde muhatap Gürcistan makamlarından kaynaklanan gecikmelerin gözönüne alınması gerektiğini, bu süre zarfında başvurucunun tutuklu kalmasının SİDAS'ın 18. maddesinin dördüncü fıkrasının doğal sonucu olduğunu belirtmiştir.

b. Değerlendirme

72. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

73. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

... usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

..."

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

74. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

 (1) Genel İlkeler

75. Genel ilkeler için bkz. S.K., §§ 55-66.

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

76. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

77. Başvurucu iade amacıyla 25/10/2018-4/12/2018 tarihleri ile 17/8/2019-19/6/2020 tarihlerinde tutuklu kalmıştır. Tutukluluğun ilk periyoduna ilişkin kısım tutuklamanın sona erdiği 4/12/2018 tarihinden itibaren otuz gün içinde başvuru yapılmadığından inceleme dışı bırakılmıştır. Buna göre incelenecek tutukluluk periyodu (17/8/2019 tarihinden 19/6/2020 tarihine kadar) 10 aydır.

78. İncelemeye konu tutukluluk periyodu iade evrakının gelmesinden sonraki aşamaya ilişkindir. İade evrakının gelmesinden sonra başvurulabilecek koruma tedbirlerine ilişkin düzenlemeler ise 6706 sayılı Kanun’un "İade amacıyla koruma tedbirlerinin uygulanması" kenar başlıklı 16. maddesiyle ve 16. maddenin atfıyla 5271 sayılı Kanun'un koruma tedbirlerine ilişkin hükümlerinden oluşmaktadır. Buna göre Ağır Ceza Mahkemesi iade sürecinin her aşamasında iadesi talep edilen kişi hakkında 5271 sayılı Kanun hükümleri uyarınca koruma tedbirlerine karar verebilir. Bu hükümden iade evrakının ulaşmasından kişinin yabancı devlet makamlarına teslim edilmesine kadar koruma tedbirlerine karar verilebileceği anlaşılmaktadır. Kanun hükmüne göre iade evrakının alınmasından sonraki bu aşamada uygulanacak koruma tedbirleri açısından 5271 sayılı Kanun hükümlerinin tatbik edileceği görülmektedir. Başvurucunun tutulmasının kanuni olup olmadığının tespit edilebilmesi için tutmaya dayanak oluşturan düzenlemenin (5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi) esasa ve usule ilişkin kurallarına riayet edilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerekir.

79. Somut olayda başvurucu 17/8/2019 tarihinde bir suç işlediği şüphesiyle yürütülen ceza soruşturması veya yargılaması kapsamında tutuklanmamıştır. Başvurucunun tutuklanması bir başka ülkede işlediği iddia olunan suç dolayısıyla ülkenin talebi üzerine iadesine karar verilip verilmeyeceğine dair yürütülen yargılama sırasında başvurulan bir tedbirdir. Burada suçluların iadesine dair sürecin sıhhatli bir biçimde yürütülmesinin sağlanmasına yönelik bir gaye söz konusudur. Dolayısıyla suç isnadına bağlı tutuklama ile iade yargılaması sırasında uygulanan tutuklama tedbiri arasında amaç ve nitelik bakımından önemli farklılıklar mevcuttur. Zira Mahkemenin iade talebine ilişkin yapacağı inceleme, delillerin değerlendirilmesi ve suçun sübutunun tespitini konu edinen bir yargılama niteliği taşımamaktadır.

80. Öte yandan özellikle yabancı ülkede işlenen bir suç bakımından kuvvetli suç şüphesinin varlığıyla ilgili tespit ve değerlendirmenin yapılmasının zorlukları ortadadır ve bu nedenle derece mahkemelerinin bu husustaki takdir aralıklarının suç isnadına bağlı tutmaya göre oldukça geniş olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuru incelemesinde bu takdir alanının denetimi ancak tutuklama şartlarına ilişkin olarak yargı mercilerince yapılan değerlendirmelerden farklı bir değerlendirme yapılmasını gerekli kılan istisnai koşulların varlığı hâlinde söz konusu olabilir. Bu noktada kuvvetli suç şüphesi şartı ve tutuklama sebepleri gönderilen iade evrakı çerçevesinde de değerlendirilebilecektir (S.K., § 72).

81. 17/8/2019 tarihinden sonra verilen tutukluluğun devamı kararlarında atılı suça ilişkin aleyhine kuvvetli şüphe sebeplerini gösterir somut olguların bulunması, serbest bırakılma hâlinde kaçma şüphesinin ve iade kararının sonuçsuz kalma ihtimalinin bulunması, suç şüphesinin bulunması, atılı suç için kanunda öngörülen ceza miktarı itibarıyla tutuklulukta geçirilen sürede orantısızlık bulunmadığı, atılı suçun katalog suçlardan olması dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı, tutukluluk hâlinin kaldırılmasını gerektirir yasal bir neden bulunmadığı gerekçelerine dayanılmıştır. 29/2/2020 tarihinde verilen tutuklama kararında ve daha sonra verilen tutukluluğun devamı kararlarında da benzer gerekçelere dayanılmıştır. Bu itibarla başvurucunun kanunda öngörülen tutuklama şartlarına riayet edilerek tutuklandığının ve tutukluluğunun devam ettirildiğinin kabul edilmesi gerekir. Bu yönüyle başvurucunun tutulmasının kanuni dayanağının olduğunun ve kanunda öngörülen usule uygun bir şekilde tutulduğunun söylenmesi mümkündür.

82. Öte yandan 6706 sayılı Kanun'un 16. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre Ağır Ceza Mahkemesinin iade talebinin kabulüne ilişkin kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde 19. maddeye göre iade kararı verilmemesi hâlinde kişi hakkındaki koruma tedbirlerinin kaldırılması gerektiği belirtilmektedir. Bu hükme göre iade talebinin kabulüne ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde Cumhurbaşkanı'nın onayı ile kişinin iadesine karar verilmezse kişi hakkındaki koruma tedbiri kaldırılacaktır. Bu bağlamda Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi 28/2/2020 tarihinde yaptığı incelemede; iade talebinin kabul edilebilir olduğuna dair kararın kesinleşmesinden itibaren 1 yıl geçmiş olmasına rağmen kararın Cumhurbaşkanlığınca henüz onaylanmamış olması nedeniyle 6706 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Ancak aynı Mahkeme iade kararının Cumhurbaşkanlığı makamınca kesinleşmeden itibaren 1 yıllık süre dolmadan 28/2/2020 tarihinde uygun bulunduğunun anlaşıldığını ancak bu husustaki evrakın geç iletildiğini belirterek başvurucu hakkında yakalama emri çıkarmış ve başvurucu bu yakalama emri uyarınca 29/2/2020 tarihinde tutuklanmıştır. Bu yönüyle de başvurucunun tutuklanmasının kanuna aykırı olmadığı, kanunda öngörülen şartlara uygun olduğu görülmektedir.

83. SİDAS’ın 18. maddesinin (4) numaralı fıkrasına göre iadesi talep edilen kişi tespit olunan tarihte teslim alınmadığı takdirde bu tarihten itibaren on beş günlük bir müddetin sonunda serbest bırakılabilir, her halükârda otuz günlük bir müddetin geçmesinden sonra kişi serbest bırakılacaktır. Yine 6706 sayılı Kanun'un 20. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre iadesine karar verilen kişinin talep eden devlet makamları ile kararlaştırılan tarihte haklı bir neden olmaksızın teslim alınmaması hâlinde bu tarihten itibaren otuz gün sonra kişi hakkında verilen koruma tedbirleri kaldırılacaktır. Bu maddelerde önem arz eden ifade "talep eden devlet makamları ile kararlaştırılan tarihte" ibaresidir. Bu maddelerde belirtilen otuz günlük sürelerin başlangıç tarihi teslim için devletler arasında kararlaştırılan tarihtir. Bir başka anlatımla belirtilen sürelerin başlayabilmesi için teslim hususunda iki ülke yetkili makamlarının tespit ettiği bir teslim tarihinin olması ve bu tarihten itibaren on beş günlük ve her halükârda otuz günlük sürenin geçmesi gerekmektedir. Ancak somut olayda bir teslim tarihi belirlenemediğinden bu hükümlere aykırı davranıldığı söylenemeyecektir. Bu yönüyle de başvurucunun tutukluluğunun devam ettirilmesinin kanuna aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

84. İkinci olarak başvurucunun tutulmasının meşru bir amacının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekir. Anayasa'nın 19. maddesinde, hakkında geri verme kararı verilen bir kişinin tutulması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabilmesi bakımından meşru bir sebep olarak öngörülmüştür. Başvurucu da iade sürecinin sağlıklı bir şekilde yürümesinin sağlanması amacıyla tutulmuştur. Dolayısıyla başvurucunun tutulmasının meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

85. Son olarak başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının ve bu kapsamda iade sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediğinin de belirlenmesi gerekir. Aynı zamanda prosedürün süresinden bağımsız olarak tutukluluk süresinin takip edilen amaca ulaşmak için gerekli olan makul süreyi geçip geçmediği de değerlendirilecektir. Bu kapsamda tutmaya dayanak oluşturan geri verme işlemlerinin süresinin makul olup olmadığının değerlendirilmesinde yetkililerin özen göstermeyerek hareketsiz kalıp kalmadığı ve başvurucunun tutum ve davranışlarının sürecin uzamasına sebep olup olmadığına bakılacaktır.

86. Somut olayda incelenecek tutukluluk süresi (17/8/2019 tarihinden 19/6/2020 tarihine kadar) 10 aydır. 3/12/2018 tarihinde iade talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmiş ve bu karar 28/2/2019 tarihinde Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir. Ağır Ceza Mahkemesince iadeye engel bir durumun olmadığı tespit edilerek iade talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verildikten sonra bu kararın yerine getirilip getirilmeyeceği Cumhurbaşkanı'nın onayına bağlıdır. Ayrıca 6706 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre bu süreçte Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarının görüşünün alınması ve adalet bakanının teklifi gereklidir. Sürecin özgürlük hakkının gerektirdiği özene uygun yürütülmesi beklenmekle birlikte bu bürokratik işlemlerin gerçekleştirilmesinin belirli bir zaman alacağı kuşkusuzdur. Bu çerçevede somut olayda ağır ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesinden sonraki süreçte Adalet Bakanlığınca 10/5/2019 tarihli yazı ile İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarından görüş sorulduğu, ilgili Bakanlıklar tarafından 25/6/2019 tarihinde bu yazıya cevap verildiği, Adalet Bakanlığınca 16/12/2019 tarihinde başvurucunun iadesinin Cumhurbaşkanlığının onayına sunulduğu ve Cumhurbaşkanlığının 28/2/2020 tarihinde iadeyi uygun bulduğu/onayladığı anlaşılmaktadır. Öte yandan başvurucu bu süreçte 17/8/2019 tarihinde tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ağır ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesinden sonraki sürecin önemli bir kısmında tutuklu olmadığı görülmektedir. Başvurucu bu süreçte 6 ay tutuklu kalmıştır. Başvurucunun üzerine atılı iadeye konu suçların niteliği ve iade sürecinin karmaşıklığı dikkate alındığında bu 6 aylık sürenin makul olduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca bu süre zarfında başvurucunun tutukluluk durumu ağır ceza mahkemesince otuzar günlük aralıklarla değerlendirilmiştir.

87. Başvurucunun teslime hazır hâle geldiği 28/2/2020 tarihinden tahliye edildiği 19/6/2020 tarihine kadar geçen 4 aylık sürede ise İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları Gürcistan makamlarından teslim konusunda seyahat programı düzenlenmesini ve iade talebinin geçerliliğini koruyup korumadığının bildirilmesini birçok kez talep etmiştir. Ancak bu talepler Gürcistan makamlarınca cevapsız bırakılmıştır. Yetkili makamların sürecin işlemesi için defalarca ilgililerle yazışma yaptığı, nihayetinde iadenin gerçekleşmeyeceği anlaşılınca ağır ceza mahkemesince başvurucunun tutukluluk durumunun sona erdirildiği ve bu süreç içerisinde de başvurucunun tutukluluk durumunun otuzar günlük aralıklarla değerlendirildiği görülmektedir. Dolayısıyla somut olayın özellikleri dikkate alındığında bu süreçte de yetkili makamların özensiz davrandığını söylemenin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

88. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

2. Tutukluluk İncelemelerinin Duruşmasız Yapıldığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

89. Başvurucu; uzun süredir tutuklu bulunduğunu, tutuklulukta geçen sürenin uzaması ve mağduriyetine sebep olması nedeniyle duruşma açılarak tutukluluğa yönelik sözlü savunmada bulunmasının önem arz ettiğini ancak duruşmalı inceleme talebinin reddedildiğini, bu konudaki gerekçenin yanlış olduğunu zira iade yargılamasında kovuşturma olmadığını, dolayısıyla duruşma açılmasının mümkün olduğunu, duruşma talebinin reddedilmesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür.

90. Bakanlık, söz konusu tutuklama koruma tedbirinin herhangi bir ceza soruşturma ve kovuşturması nedeniyle alınmadığını, bu yönüyle iade prosedürü süreçleri dikkate alındığında 29/2/2020 tarihinde müdafii eşliğinde savunması alınarak tutuklanmasına karar verilen başvurucunun tutukluluk incelemesinin 4 ay boyunca dosya üzerinden yapılmasının makul olduğunu belirtmiştir.

b. Değerlendirme

i. Genel İlkeler

91. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 122).

92. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında "Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi" ibaresine yer verildiğinden bu hak Anayasa'nın 19. maddesindeki tüm tutma hâllerinde geçerlidir.

93. Serbest bırakılmak amacıyla yetkili yargı merciine yapılması gereken başvurudan söz edildiğinden anılan hakkın uygulanması ancak talep hâlinde söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla burada belirtilen bir yargı merciine başvurma hakkı, tahliye talebinin yanı sıra tutuklama, tutukluluğun devamı ve tahliye talebinin reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir.

94. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, serbest bırakılmayı sağlamak amacıyla başvurulacak yerin bir yargı mercii olması öngörülmüş olduğundan işin doğası gereği burada yapılacak incelemenin yargısal bir niteliği bulunmaktadır. Yargısal nitelikteki bu inceleme sırasında adil yargılanma hakkının tutmanın niteliğine ve koşullarına uygun güvencelerinin sağlanması gerekir. Bu bağlamda tutukluluk hâlinin devamının veya serbest bırakılma taleplerinin incelenmesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine riayet edilmelidir (Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, §§ 29, 30).

95. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Çelişmeli yargılama ilkesi ise taraflara dava dosyası hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını, bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir (Bülent Karataş, B. No: 2013/6428, 26/6/2014, §§ 70, 71).

96. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması, tutukluluğa itirazını çok daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep edebilmelidir. Bir tutuklunun bizzat veya müdafisi yoluyla dinlenmesi, hürriyetten yoksun bırakma durumlarında uygulanan temel usul güvenceleri arasında yer almaktadır.

97. Ancak tutukluluğa ilişkin verilen her kararın itirazının incelenmesinde veya her tahliye talebinin değerlendirilmesinde duruşma yapılması iade yargılamasını işlemez hâle getirebilecektir. Bu nedenle Anayasa'da öngörülen inceleme usulüne ilişkin güvenceler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

98. Başvurucu 29/2/2020 tarihinde SEGBİS aracılığıyla ve müdafiinin katılımıyla Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi önünde yapılan sorgusundan sonra Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır. Başvurucunun tutukluluk incelemeleri ve bu kararlara yaptığı itirazlar 19/6/2020 tarihine kadar duruşmasız olarak dosya üzerinden değerlendirilmiştir. Başvurucu 19/6/2020 tarihinde tahliye edilmiştir. Dolayısıyla tutukluluğun duruşma açılmaksızın dosya üzerinden incelendiği süre 4 aydır.

99. 6706 sayılı Kanun'un 16. maddesinin (2) numaralı fıkrasında iade sürecinde kişinin tutuklanması durumunda teslime kadar geçen süre içindeki tutukluluk durumunun, ağır ceza mahkemesince en geç otuzar günlük sürelerle inceleneceği belirtilmiştir. Öte yandan 6706 sayılı Kanun'da bu kanunun 5. maddesi ve 16. maddesinin (1) numaralı fıkrası dikkate alındığında koruma tedbirleri yönünden 5271 sayılı Kanun'a bütüncül bir atıf yapıldığı görülmektedir. Bu nedenle iade tutukluluğuna itiraz hakkı bağlamında ilgili hükümlerin iade yargılamasının niteliğine uygun olduğu ölçüde dikkate de alınması gerekmektedir.

100. 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesinde soruşturma evresinde şüphelinin tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda karar verilirken şüpheli veya müdafinin dinlenilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Öte yandan Kanun'un 101. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile 267. maddesine göre resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar, mahkeme önünde itiraza konu olabilmektedir. Tutukluluğa ilişkin kararların itiraz incelemesi bakımından aynı Kanun'un 271. maddesinde itirazın kural olarak duruşma yapılmaksızın karara bağlanacağı ancak gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekilin dinlenebileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Ancak iade yargılaması sürecinde soruşturma ve kovuşturma evreleri olmadığından 5271 sayılı Kanun'da soruşturma ve kovuşturma evresi dikkate alınarak yapılan düzenlemeler dikkate alınamayacaktır. Bu kapsamda 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesinin (1) numaralı fıkrası soruşturma evresi nazara alınarak düzenlendiğinden iade tutuklanmasında dikkate alınamayacaktır. Ancak 271. maddede soruşturma ve kovuşturma evresi ayrımı yapılmadığından bu hüküm dikkate alınabilecektir. Dolayısıyla iade amacıyla gerçekleştirilen tutukluluğa itirazın müdafi dinlenmek suretiyle yapılabilmesi mümkündür.

101. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının gerekliliklerini karşılayan yargısal denetim biçimleri özgürlükten mahrum bırakmanın türüne bağlı olarak değişebilir. Makul aralıklarla mahkeme huzurunda dinlenilmek suretiyle yapılacak bu denetim, özellikle suç isnadı altında tutulanların durumlarında değişiklik oluşabileceği için daha kısa aralıklar gerektirir. Aynı şekilde Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında gerçekleşen iade tutuklamasının hukuka uygunluğunu etkileyen faktörlerin de -örneğin iade işlemlerinin ilerleyişine ilişkin faktörler ve yetkililerin bu işlemleri yürütürken gösterdikleri özen gibi- zaman içerisinde değişebileceğini belirtmek gerekir. Özgürlükten yoksun bırakmanın hukuka uygunluğunu etkileyen faktörler, yargılamanın devam ettiği durumlarda daha hızlı gelişecektir. Bu nedenle iade amaçlı tutuklamalarda da daha kısa aralıkların gerekli olduğu söylenebilir. Ancak kural olarak iade davalarında Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca mahkemelerce tutukluluğun hukuka uygunluğuna ilişkin yapacakları incelemenin kapsamının sınırlı olması -örneğin, tutukluluğun delilerin karartılması ve kaçmanın önlenmesi için gerekli olup olmadığı sorularını kapsamaması- göz önüne alındığında, mahkeme huzurunda yapılacak incelemenin suç isnadına bağlı özgürlükten yoksun bırakma durumlarında olduğu kadar sık olması gerekmemektedir. Durum böyle olmakla birlikte iade tutuklaması ile ilgili olarak 6706 sayılı Kanun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanuna atıf yaptığından suç isnadına bağlı tutukluluktakine benzer şekilde bir denetim aralığının gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.

102. Öte yandan 6706 sayılı Kanun'un 16. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tutukluluk durumu ağır ceza mahkemesince en geç otuzar günlük sürelerle incelenmektedir. Ayrıca tutuklu, her zaman serbest bırakılma talebinde bulunabilmekte ve bu talebi, belirli bir zaman beklemeye gerek duymadan tekrarlayabilmektedir. Buna ek olarak tutuklunun talebi üzerine veya tutukluluğa ilişkin kendiliğinden alınmış olan tüm kararlara itirazda bulunulabilmektedir. Böyle bir sistemde her zaman duruşma yapılmasının iade yargılamasını kesintiye uğratabileceğini de kabul etmek gerekir.

103. Somut olay özelinde başvurucunun tutukluluk durumu, tekrar tutuklanmasına karar verildiği 29/2/2020 tarihinden itibaren duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verilen kararlar ile devam ettirilmiştir. Başvurucunun bu süreçteki tutukluluğun devamı kararlarına yaptığı itirazlar da kanunda böyle bir imkân olmasına rağmen duruşma yapılmaksızın reddedilmiştir. Başvurucunun 4 aylık süreçte tutukluluğa yönelik itirazlarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını, tahliye taleplerini hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirmesi mümkün olmamıştır. Bu 4 aylık sürenin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasıyla uyumlu, makul bir aralık olduğu söylenemeyecektir.

104. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

105. Başvurucu; usulüne uygun bir iade talepnamesi bulunmadığını, diplomatik yollardan iadenin talep edildiğine dair bir belgenin olmadığını, kırmızı bültene istinaden iade kararı verilemeyeceğini, kırmızı bültenin sadece geçici tutuklamaya esas alınacağını, tüm bu usul eksikliklerine rağmen iade yargılaması yapılarak iadesine karar verildiğini, iade kararının Cumhurbaşkanınca onaylanmasına dair kararın kanuna aykırı olarak kendisine tebliğ edilmediğini, bu konuda yapılacak itirazlarının engellendiğini belirterek adil yargılanma hakkının hak arama özgürlüğünün, etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

106. Bakanlık, AİHM içtihatlarına atıf yaparak iade yargılamasına ilişkin şikâyetlerin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğunu belirtmiştir.

2. Değerlendirme

107. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

108. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak hakkın kapsamı düzenlenmemiştir. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı metne dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 53). Bu itibarla Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ve buna ilişkin AİHM içtihadının da gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz, § 22).

109. Sözleşme, bir kişinin sahip olduğunu ileri sürebileceği tüm hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını güvenceye almamaktadır. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için ya başvurucunun medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).

110. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması gerekir. Bu hakkın Anayasa'da doğrudan veya dolaylı olarak tanımlanan ve güvence altına alınan bir hakka ilişkin olması zorunlu değildir. Bu bakımdan kanunla kişilere tanınan ve savunulabilir bir temeli bulunan hak ve ayrıcalıklar da -mahkemelerde ileri sürülebilmesi koşuluyla- Anayasa'nın 36. maddesi bağlamında hak kavramına dâhildir (bazı farklarla birlikte bkz. Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28; M.B., [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 67).

111. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, sınır dışı edilme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama süreçlerini adil yargılanma hakkının koruma alanı kapsamında görmemiştir (Z.M. ve I.M., B. No: 2015/2037, 6/1/2016, § 63). AİHM'e göre de suçluların iadesi işlemlerine ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama süreçleri adil yargılanma hakkının koruma alanı dışında kalmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve AİHM'in anılan kararlarında; yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden sınır dışı edilmeleri, iade edilmeleri ilgili işlem ve yargılama süreçlerinin, adil yargılanma hakkı kapsamında bir medeni hak ve yükümlülük veya bir suç isnadının esasının karara bağlanması ile ilgili olmadığı kabul edilerek adil yargılanma hakkının belirtilen yargılama süreçleri bakımından uygulanabilir olmadığına hükmedilmiştir.

112. Tüm bu değerlendirmelere göre medeni hak ve yükümlülük veya suç isnadı kapsamında yer almayan uyuşmazlığın Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı sonucuna varılmaktadır.

113. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

114. Başvurucu; Gürcistan’a iadesi durumunda yaşam hakkının ihlal edildiği yönünde endişelerinin bulunduğunu, Gürcistan devletinin suçlu vatandaşlara yönelik geçmişteki hak ihlallerinin bu durumu somutlaştırdığını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

115. Bakanlık; başvurucunun ülkesine iadesi hâlinde yaşamına, maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğuna dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi veya belge olmadığını, başvurucunun Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan 29/2/2020 tarihli sorgusunda ülkesine gönderilmeyi istediğini, kaldı ki başvurucunun iade süreci sonrasında ülkesine değil Minsk (Belarus) aktarmalı olarak Kiev'e (Ukrayna) sınır dışı edildiğini, dolayısıyla başvurucunun ülkesine iade edilecek olması durumunda kötü muameleye, insanlık dışı ya da onur kırıcı cezaya maruz kalacağı konusundaki şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğunu değerlendirmiştir.

2. Değerlendirme

116. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya ülkeden sınır dışı etmekte takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).

117. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).

118. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama (negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak ve özgürlüklerin savaş, seferberlik durumlarında veya olağanüstü hâllerde kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa'nın 15. maddesinde de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).

119. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması gerekir (A.A. ve A.A., § 57).

120. Nitekim Anayasa'nın 5. maddesinde "insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Anayasa'nın 5. ve 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde devletin bireyi işkence ve kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif) yükümlülüğünün de bulunduğu anlaşılmaktadır (A.A. ve A.A., § 58).

121. Anayasa'nın 5., 16. ve 17. maddeleri uluslararası hukuk ve özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).

122. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A., § 60).

123. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A. ve A.A., § 61).

124. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).

125. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu; geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı, (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı, bu iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır (A.A. ve A.A., § 63).

126. Geri gönderilen ülkenin koşullarının kamu makamları tarafından resen araştırılması gerektiğine ilişkin kural, başvurucunun bu konuda açıklamada bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B. No: 2016/7458, 20/4/2017, § 51).

127. Somut olayda başvurucunun aynı şikâyetlerle yaptığı ve yukarıda ayrıntısına yer verilen 2019/16765 sayılı başvurusu kapsamında sunduğu tedbir talebi, başvurucunun ülkesine iadesi hâlinde yaşamına, maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğuna dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi veya belge olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. 3/6/2020 tarihinde de somut başvurudaki tedbir talebi benzer gerekçeyle reddedilmiştir. Tedbir talebine ilişkin yapılan değerlendirmelerden sonra başvuru dosyalarının esasını etkileyip farklı bir karar vermeyi gerektirecek nitelikte yeni bilgi veya belgeler başvurucu tarafından sunulmuş değildir. Başvurucunun iade edileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği riski makul şekilde açıklayamadığı, bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeler sunmadığı görülmektedir. Dolayısıyla sınır dışı kararının uygulanması hâlinde başvurucunun ülkesinde kötü muameleye maruz kalacağına dair savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki başvurucu iade yargılaması süreci sonunda ülkesine değil başka bir ülkeye sınır dışı edilmiştir.

128. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

129. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

130. Başvurucu 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

131. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri, B.No: 2016/12506, 7/11/2019).

132. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

133. Başvuruda, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun iade sürecindeki tutukluluğu 19/6/2020 tarihinde sona erdiğinden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için tazminat ödenmesi dışında yapılması gereken bir hususun bulunmadığı anlaşılmaktadır.

134. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 22.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

135. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimlik bilgilerinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. 1. İade tutuklamasının hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. İade tutuklamasının incelenmesinin duruşmasız yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 1. İade tutuklamasının hukuka aykırı olması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

2. İade tutuklamasının incelenmesinin duruşmasız yapılması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 22.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.