TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜRCAN BALIK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/16435)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportörler

:

AkifYILDIRIM

 

 

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Gürcan BALIK

Başvurucu Vekilleri

:

Av. Yücel KURUMLU

 

 

Av. Gizay DULKADİR

 

 

Av. Rumeysa BUDAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı bir iddianın gerekçede karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/6/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca, suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri dışındaki iddiaların kabul edilemez olduğuna, anılan şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Olayın Arka Planına İlişkin Genel Açıklamalar

7. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde -yeniden uzatılmayarak- son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) olduğunu değerlendirmiştir (darbe teşebbüsü ve arkasındaki yapılanmaya ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

9. Öte yandan 15 Temmuz darbe teşebbüsü öncesinde de FETÖ/PDY'nin millî güvenlik üzerinde oluşturduğu tehdit devletin güvenlik birimlerinin karar, açıklama ve uygulamalarına konu olmuştur. Bu bağlamda anılan yapılanmanın ülke güvenliği için tehdit olduğuna dair değerlendirmeler Millî Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarında da ifade edilmiştir. MGK, söz konusu yapılanmayı 2014 yılı başından itibaren sırasıyla "halkımızın huzurunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma", "devlet içindeki illegal yapılanma", "kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanma", "paralel devlet yapılanması", "terör örgütleriyle iş birliği içinde hareket eden paralel devlet yapılanması" ve "bir terör örgütü" olarak kabul etmiştir. Söz konusu MGK kararları basın duyuruları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Ayrıca FETÖ/PDY 2014 yılında, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'nde "Legal Görünümlü İllegal Yapılar" başlığı altında "Paralel Devlet Yapılanması" adıyla yer almış; Jandarma Genel Komutanlığı ise 8/1/2016 tarihinde FETÖ/PDY'yi mevcut terör örgütleri listesine dâhil etmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 33).

B. Asya Katılım Bankası Anonim Şirketine İlişkin Genel Açıklamalar

10. Asya Katılım Bankası Anonim Şirketi (Bank Asya veya Banka) ülkemizde faaliyet gösteren dört katılım bankasından biri olarak 24/10/1996 tarihinde Asya Finans Kurumu Anonim Şirketi unvanıyla kurulmuş, 20/12/2005 tarihinde ise Asya Finans Kurumu Anonim Şirketi olan unvanı Asya Katılım Bankası Anonim Şirketi olarak değiştirilmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/1/2022 tarihli ve E.2020/9.MD-344, K.2022/12 sayılı kararı).

11. Kamu makamlarınca FETÖ/PDY'nin finans kaynaklarından biri olarak değerlendirilen Bank Asya, 2013 yılı Aralık ayı sonrasında mali olarak zor duruma düşmüştür. Bunun üzerine Bank Asyanın finansal olarak iyi durumda olduğunu göstermek ve böylece örgüte para aktarımının sürekliliğini temin etmek amacıyla Banka Asyaya para yatırılması için 25/12/2013 tarihinde bizzat örgüt lideri tarafından çağrıda bulunulmuştur. Anılan çağrı doğrultusunda bu çağrıya uyan kişilerin özellikle 2014 yılının başından itibaren gerek bir kısım mal varlığını elden çıkararak gerekse başka finans kuruluşlarından kredi çekerek tasarruf ve kâr amacı gözetmeksizin örgüt yararına para yatırması, katılım hesapları açması, döviz ve altın alım satımı gibi işlemler yaptığı tespit edilmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/12/2018 tarihli ve E.2018/16-419, K.2018/661 sayılı kararı).

12. Darbe teşebbüsü öncesinde de FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen bazı ticari kuruluşlar ve finans kuruluşları için idari birtakım tedbirlere başvurulmuştur. Bu kapsamda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 3/2/2015 tarihinde Bank Asya yönetimine el koymuş, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ise anılan Bankayı 29/5/2015 tarihinde TMSF'ye devretmiştir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 35).

13. BDDK tarafından Bankanın TMSF'ye devrinden önce hazırlanan 28/5/2015 tarihli mali durum tespit raporunda Bank Asyanın kurumsal yapısıyla örtüşmeyen şekilde, Fetullah Gülen’in yönlendirmesiyle yönetildiği ve bu örgüte maddi kaynak sağlamak üzere muhtelif işlemlerin gerçekleştirildiği hususlarına yer verilmiştir. Ayrıca aynı raporda Bankanın içinde bulunduğu finansal krizi aşabilmesi için Fetullah Gülen tarafından 25/12/2013 tarihinde Bank Asyaya para yatırılması yönünde talimat verildiği, söz konusu talimatın Banka yönetimi tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformunda tekzip edilmediği, talimat kapsamında ekonomik veya rasyonel saike dayanmayan bir şekilde hesabı olmayan kişilerin bankada hesap açtıkları, hesabı olan kişilerin ise cari ve katılım hesaplarında bulunan mevduatlarında artışa gittikleri veya muhtelif bankacılık işlemleriyle bankaya likidite sağladıkları belirtilmektedir. Söz konusu mali tespit raporu içeriğinde;

i. Bankanın üst yönetiminde istikrarın bulunmadığı, kurumsal kimliği ile bağdaşmayan uygulamalar olduğu (...), Bankanın kurumsal yapısının (organizasyon yapısı, bilgi işlem sistemi, şube ağı, personel vb.) kurumsal yönetim anlayışıyla bağdaşmayacak şekilde siyasi faaliyetler içinde olduğu, dolayısıyla Bankanın kanun kapsamında kendisine verilen faaliyet izinleri dışında başka faaliyetler içinde, organize bir şekilde yer aldığı vurgulanmıştır.

ii. Beş ayrı şehirde bulunan 14 şubedeki 19 ayrı hesaptan çoğunluğu 2006 ile 2009 yılları arasında olmak üzere 8.503.127 TL, 125.344 USD ve 10.000 avro tutarında 346 ödeme ve/veya havalenin, 4.200.877 TL tutarındaki 783 çekin usulsüz işlemlere konu edildiği, söz konusu 19 hesabın tamamının -sistematik ve ülke geneline yaygın bir şekilde- Gülen cemaatine maddi kaynak sağlamak üzere gayriresmî yollardan temin edilen çeklerin tahsili amacıyla kullanıldığına işaret ettiği, yapılan işlemlerin uzun yıllar boyunca farklı şehir ve şubelerde yoğun bir şekilde aynı yöntemlerle sürdürülebilmesinin usulsüzlüklerin şube ve Banka üst yönetiminin bilgisi ve onayı dahlinde gerçekleştirildiğinin göstergesi olarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir.

iii. Banka ortaklık yapısının şeffaf olmadığı, bunun da ötesinde aralarında Banka kurucularının da olduğu ve 3/2/2015 tarihi itibarıyla %41,94 oranındaki (A) grubu nitelikli paya sahip gerçek kişi ortak ile tüzel kişi ortakları temsilen yönetici ve/veya hissedarlarca -geçmiş yıllarda Fona devrolan bazı bankalarda rastlandığı gibi- tarih ve devralan kısımları boş bırakılmış tek tip hisse devir sözleşmelerine imza atıldığı, bu durumun banka nitelikli pay sahiplerinin sahipliğe ilişkin iradelerini kim olduğu bilinmeyen kişi ya da kişilere teslim ettiğini açık bir biçimde gösterdiği, ayrıca bu iradenin teslim edildiği perde arkasındaki kişi ya da merkezin geçmişten beri Bankanın her türlü karar ve yönetim mekanizmasında tek söz sahibi olduğunu gösteren birtakım verilere ulaşıldığı, böyle bir vaziyetin bir Bankada var olmasının ise yatırımcıların ve tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatleri açısından büyük bir risk ve tehlike oluşturacağı açıklanmıştır.

iv. Yukarıda ifade edilen hususlar gözönüne alındığında Bankanın bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı çok sayıda uygulama ve faaliyetinin bulunduğu, bu faaliyetlerin katılım fonu sahiplerinin hak ve menfaatlerine halel getirecek nitelikte olduğu, Bankanın açık ve şeffaf olmayan ortaklık yapısı ve organizasyon şemasından dolayı mali sistemin güven ve istikrarı açısından tehlike arz ettiği (...) sonuç ve kanaatine varıldığı ifade edilmiştir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Kenan Işık, B. No: 2017/26291, 17/7/2019, § 19).

C. Somut Başvuruya İlişkin Olaylar

14. Başvurucu, Dışişleri Bakanlığında büyükelçi olarak görev yaparken 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarılmıştır.

15. Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne kimliği belirsiz bir kişi tarafından 17/8/2016 tarihinde telefonla yapılan bir ihbarda kamu görevinden çıkarılan, başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı kişilerin FETÖ/PDY bünyesinde önemli kişiler olduğu ve yakın zamanda yurt dışına kaçacağı iddia edilmiştir.

16. İhbar üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği şüphesiyle soruşturma başlatılmıştır.

17. Soruşturma kapsamında Mali Suçları Araştırma Kurulunca (MASAK) yapılan araştırmada, haklarında FETÖ/PDY üyeliği suçundan adli işlem yürütülen bazı gerçek ve tüzel kişilerle başvurucunun farklı tarihlerde para transferleri gerçekleştirdiği tespit edilmiş; söz konusu para transferlerine ilişkin bilgiler 25/8/2016 tarihli inceleme raporunda ayrıntılı olarak açıklanmıştır. İnceleme raporunda başvurucunun Bank Asyada mevduat hesabının bulunduğu da belirtilmiştir.

18. Soruşturma sonucunda Başsavcılığın 30/4/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucunun anılan suçtan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede MASAK inceleme raporunun yanı sıra FETÖ/PDY hakkında yürütülen başka bir soruşturma kapsamında örgütün üst yönetiminde bulunduğu anlaşılan M.Y. adlı kişiyle başvurucunun telefon görüşmesinin tespit edildiğine ilişkin HTS kaydına ve örgüt üyesi olduğu yönünde tanık beyanlarının bulunduğuna dair iddialara da yer verilmiştir.

19. Ankara 29. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılama sekiz celsede tamamlanmıştır. Yargılamanın 10/10/2018 tarihli dördüncü celsesinde Banka Asyaya müzekkere yazılarak başvurucunun hesap hareketlerinin Mahkemeye bildirilmesine karar verilmiştir.

20. Dosyaya gelen müzekkere cevabı üzerine Mahkemece başvurucunun Bank Asyadaki hesap hareketlerinin incelenmesi için bu defa bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi S.A. tarafından hazırlanan 5/12/2018 tarihli rapor celse arasında Mahkemeye sunulmuştur. Anılan raporun bir örneği başvurucu ve müdafiine de verilmiştir.

21. Banka hesap hareketliliğine ilişkin bilirkişi raporunda özetle başvurucunun 10/1/2014 tarihinde 44.504,85 TL para karşılığı 15.000 avro katılım hesabı açtığı ve bu tutarı herhangi bir işlem yapmadan muhafaza ettiği, 14/1/2014 tarihinde T.B. isimli kişi tarafından yatırılan 30.000 TL ile aynı gün katılım hesabı açtığının ve banka hesabına yatırmış olduğu parasının 20.000 TL'lik kısmını 6/5/2014 tarihinde ve 10.000 TL'lik kısmını 23/5/2014 tarihinde çektiğinin tespit edildiği, 10/1/2014 tarihinde 6.553,50 TL değerinde 3.000 Amerikan doları katılım hesabı açtığı ve herhangi bir işlem yapmadan bu tutarı muhafaza ettiği belirtilmiştir.

22. Raporun sonuç bölümünde ise başvurucunun hesabına yatırılan paranın örgüt liderinin çağrı döneminde banka hesabında kaldığı ve bu şekilde nemalandırıldığı, buna göre örgüt liderinin çağrısına binaen başvurucunun Bank Asyaya destekte bulunduğunun anlaşıldığı yönünde değerlendirme yapılmıştır.

23. Başvurucu; savunmasında özetle Bank Asyadaki hesap hareketliliğine ilişkin bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, nitekim hesabında mevduat tuttuğu yönündeki tespitin gerçeği yansıtmadığını, bahsi geçen mevduatı çeşitli bankacılık işlemleriyle başka bankalara aktardığını, gerçekleştirdiği bu işlemlerin belgelerinin de mevcut olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu savunmasında ayrıca, banka hesabında mevduat bulundurmanın suç kabul edilemeyeceğini de belirtmiştir. Başvurucunun savunmasının ilgili kısmı şöyledir:

"Bank Asya hesabıyla ilgili çok önemli bir şeyden bahsetmek istiyorum, diyor ki iddia makamında diyor sanığın 15.000 euroyu 15.000 küsür euroyu hesabında tuttuğu diyor, efendim ben bu parayı 1 Ağustos 2014 de hesabımdan İş Bankasına transfer ettim, bunun belgelerini de sundum nereden bulmuş bu bilirkişi bunu, ha burada şu var ihtimalleri konuşalım ya bilirkişiye gelen Bank Asya kayıtları sahte, ya bilirkişi yanlış bir rapor hazırlamış durumda ya da o zaman benim bilirkişimde yanlış ya da benim elimdeki kayıtlar yanlış o zaman efendim mahkemenizde eğer bu kayıtlar yanlış gönderildiyse gönderen Bank Asya yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunuyorum gerçek böyle olmadığı halde gerçeğe aykırı beyanlarla rapor hazırlayan benim anlatımımı çürütmek adına sahte bir şekilde bilirkişi raporları hazırlayan bilirkişi hakkında da suç duyurusunda bulunuyorum, benim elimde bunun belgeleri var size takdim edeyim efendim, Bank Asya’dan aldığım imzalı kayıtlar efendim benim kendi hesap hareketlerim değil ben Bank Asya’ya kendim başvurdum ve bu kayıtları aldım efendim, bunlar bende var, şimdi 15.133 euro 1 Ağustos 2014 de çekilmiş çekilmediği iddia edilen dolar TL ye çevrilip 4 Ağustos 2015 de çekilmiş ve başka bankaya gönderilmiş bunun kaydı varsa nasıl olurda bir bilirkişi bu paraları muhafaza etti der, ikincisi bilirkişi bu Bank Asya meselesinde de bir hukuki çığ açmış efendim, ben Bank Asya’ya örgüt liderinin talimatından sonra para yatırmanın suç olduğunu biliyordum da örgüt lideri talimat verdikten sonra bu parayı çekmemenin suç olduğunu bilmiyordum(...)bu Bank Asya’dan parayı çektiğime dair belgeyi size sunuyorum efendim lütfen inceleyin, şu bakın üstte var efendim siz incelersiniz takdir sizin efendim ama lütfen benim bilirkişi raporuyla bunu karşılaştırın bankanın bana göndermiş olduğu kayıtları karşılaştırın eğer burada ben yalan söylüyorsam beni idama mahkum edin, ben niye yalan söyleyeceğim efendim ben zaten bu belgeleri size çok daha önceden verdim kendim verdim."

24. Başvurucu ve müdafiinin hatalı olduğunu ileri sürdüğü bilirkişi raporuna yaptıkları itiraz ve yeniden bilirkişi raporu aldırılması yönündeki talepleri dosya kapsamı gözönünde bulundurularak Mahkemece reddedilmiştir.

25. Yargılamada bazı tanıkların beyanlarına da başvurulmuştur. Bu kapsamda başvurucu ve müdafiinin hazır bulunduğu yargılamanın 17/7/2018 tarihli birinci celsesinde M.D. tanık olarak dinlenmiştir. M.D. beyanında özetle Y.S.Ç. isimli kişiyle yaptıkları bir sohbet esnasında başvurucunun bahsinin geçtiğini, bu sohbet sırasında başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı bir kolejden mezun olduğunu, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde görev yaptığı dönemde de FETÖ/PDY ile bağlantısını sürdürdüğünü öğrendiğini ifade etmiştir. Mahkeme kararının gerekçesine göre tanığın beyanında geçen Y.S.Ç. isimli kişinin FETÖ/PDY üyesi olduğu şüphesiyle hakkında soruşturma yürütüldüğü ancak yargılamanın görüldüğü tarihte firari durumda bulunduğu tespit edilmiştir.

26. Müşteki sıfatıyla beyanları alınan S.O.K. FETÖ/PDY terör örgütü mensubu olduğu şüphesiyle hakkında başka bir dosyada soruşturma yürütülen S.K. isimli kişi aracılığıyla ve ticari iş ilişkisi çerçevesinde başvurucuyla tanıştıklarını ve Telegram isimli telefon mesaj programı üzerinden oluşturulan bir grupta S.K.nın başvurucu hakkında bazı mesajlar paylaştığını belirterek bu mesajlara ilişkin telefon ekranı görüntülerini dosyaya sunmuştur. S.K. savunmasında ticari iş ilişkisi içinde olduğu bazı kişilerle Telegram programı üzerinden mesajlaştıklarını kabul etmiş, bu mesajlarda üçüncü bir kişi tarafından kendisine iletilen "Ben buldum, hazırım çatışmaya, bu adamlara asla müsaade edilemez, hepsinin tek tek kafasını kesmek gerekiyor, siz kimsiniz, kimin silahını kime çeviriyorsun..., Ağbi senin polis arkadaşların ne diyor, Gürcan ağbi ne diyor?" şeklindeki soruya "Asker vurur geçer." şeklinde cevap verdiğini, 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişimini kastederek sarf edilen "Asker vurur geçer." ifadesinin kendisine ait olmadığını, bu ifadenin başvurucudan aldığı cevabı iletmekten ibaret olduğunu belirtmiştir.

27. Başvurucu ve müdafiinin hazır bulunduğu yargılamanın 5/12/2018 tarihli yedinci celsesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile tanık olarak dinlenen S.K. söz konusu mesaj programı üzerinden yaptığı iddia edilen yukarıdaki yazışmaları kabul etmeyerek hatırlamadığını ifade etmiştir.

28. Başvurucu, Mahkemenin 20/12/2018 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Mahkûmiyet gerekçesinde FETÖ/PDY'nin kuruluşu, amaçları ve yapılanmasıyla ilgili olarak geniş açıklamalara yer verildikten sonra mahkûmiyete gerekçe olarak başvurucunun özellikle Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar esas alınmıştır. Anılan kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

".... FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen'in özellikle 17-25 Aralık döneminden sonra Bank Asyaya destek olunmasına yönelik çağrılarda bulunduğu, daha sonra 15 Ocak 2014 tarihinde Bank Asyaya para yatırma talimatının ülkemizde kamu oyu ile paylaşıldığı, her ne kadar sanığın talimat öncesi gözüken 10/01/2014 ve 14/01/2014 tarihli yatırılan paraların sanığın bulunduğu konum ve yapmış olduğu görevler itibariyle uzun süreli olarak, para yatırın çağrısı döneminde banka hesabında kaldığı, sanığın bu paralarını ulusal basında yapılan tüm uyarılara rağmen bankadan çekmeyip örgüt liderinin çağrısı ve talimatı gereğince destek amaçlı hesabında tuttuğunun değerlendirilmesi gerektiği, bu yöndeki tespit edilen eylemlerin sanığın silahlı örgütün kuruluş amaçlarını faaliyet ve eylemlerini benimseyerek gönüllü olarak örgüt hiyerarşisinde olmayı tercih etmek suretiyle örgütün yapısına dahil olduğuna, FETÖ/PDY nin amaç ve ilkelerini gerçekleştirebilmek amacıyla örgüt stratejisini benimsediğine dair kesin delil teşkil ettiği ve bu yöndeki iddia ile örtüştüğü, bu haliyle sanığın eyleminin sübut bulduğu, yapılan yargılama ve dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiği kanaatine varılmakla sanığın bu eylem nedeniyle kendisine alacağı cezadan kurtulmaya yönelik savunmasına itibar edilmeyerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir."

29. Başvurucu 19/2/2019 tarihli dilekçesi ile -diğerlerinin yanı sıra- ilgili Yargıtay içtihadı uyarınca Bank Asya hesaplarının yargılamalarda delil teşkil etmesi için örgüt liderinin çağrı döneminden sonra Banka hesaplarında olağan dışı hesap hareketliliğinin tespit edilmesi gerektiği hâlde kendisine ait hesaplardaki mevduatı çağrı döneminden sonra da çekmediği gerekçesiyle silahlı terör örgütü üyeliği suçundan cezalandırılmasının hukuken öngörülebilir olmadığını belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.

30. Başvurucunun istinaf talebi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesinin 1/10/2019 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

31. Başvurucu 8/10/2019 tarihli temyiz dilekçesi ile -diğerlerinin yanı sıra- Bank Asyadaki hesabında örgüt liderinin çağrı yaptığı tarihten sonra mevduat bulundurmaya devam ettiği gerekçesiyle silahlı terör örgütü üyeliği suçundan cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

32. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/4/2020 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır.

33. Başvurucu 15/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

34. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" kenar başlıklı 220. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:

"(Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir."

35. 5237 sayılı Kanun'un "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesi şöyledir:

"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

 (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır. "

36. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "Cezaların artırılması" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur."

37. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Delilleri takdir yetkisi" kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:

"(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

 (2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir."

2. Yargıtay Kararları

38. Yargıtayın somut olayın özelliklerine göre Bank Asya hesap hareketlerinin FETÖ/PDY'ye üye olma veya yardım etme bakımından delil olarak kabulüne ilişkin yaptığı değerlendirmelere aşağıda verilmiştir:

39. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/1/2022 tarihli ve E.2020/9.MD-344,K.2022/12 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Terör örgütleri faaliyetlerini devam ettirebilmek için paraya ihtiyaç duyarlar. Örgüte finansal olarak kaynak sağlamak için legal görünümlü ekonomik getirisi olan ticari işletmeler kurulabildiği gibi uyuşturucu veya silah ticareti, kara para aklamak şeklinde yasa dışı faaliyetler ile ya da mensupları ile sempatizanlarından bağış, himmet adı altında para toplayarak ekonomik kaynak sağlayabilmektedirler. FETÖ/PDY'nin de finansal gücünün en önemli ayaklarından biri olan Asya Katılım Bankası A.Ş.'nin esasen ekonomik prensipler ve ticari hükümler çerçevesinde faaliyet göstermesi beklenmekte iken, kuruluş tarihinden itibaren örgütün yurt dışı ve yurt içi kurumlarının finansmanı amacıyla kullanıldığı, 2008 yılından itibaren başlayan birtakım mali ve kurumsal sıkıntıların yoğunlaştığı Aralık 2013- Ocak 2014 döneminde bankanın 29.05.2015 tarihinde fona devrine kadarki süreçte kamu oyu ve ekonomik çevrelerde kaybettiği itibar nedeniyle yaşadığı finansal krizi aşabilmek adına; rasyonel ekonomik gerekçelere ve kurumsal yönetim ilkelerine aykırı bir şekilde sözde örgüt liderinin ve örgütün yönlendirmesiyle mevduat toplama kampanyaları düzenlediği BDDK'nın 28.05.2015 tarihli mali analiz raporundan anlaşılmaktadır. Bankanın bahse konu finansal krizin aşılabilmesi için örgüt lideri Fetullah Gülen tarafından 25.12.2013 tarihinde Bank Asya'ya para yatırılması yönünde talimat verildiği, söz konusu talimatın banka yönetimi tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformunda tekzip edilmediği gibi bankanın Genel Müdürü [A.B.den] Yönetim Kurulu Başkanı [E.B.] ve Yönetim Kurulu Üyeleri [E.G.], [Z.E.], [M.U.], [R.K.], [M.G.] ve [A.Ç.ye] 06.01.2014'de iletilen 05.01.2014 tarihinde banka çalışanı [G.Y.nin] [A.B.ye] gönderdiği 'Affınıza mahçuben' konulu elektronik posta mesajının içeriğinde '...Bizim iklimimizden bir ağabeyim ... Bankamız için seferberlik ilan ettik, aynen 2001'de olduğu gibi, neyimiz varsa namusumuz bildiğimiz bankamız için yarından tezi yok getireceğiz .... Arkadaşlar evini arabasını satacak, gerekirse başka bankalardan kredi çekecek bankamıza mevduat koyacağız...' ifadeleri yer almaktadır. Bu doğrultuda talimat kapsamındaki ekonomik ve rasyonel saike dayanmayan bir şekilde hesabı olmayan kişilerin bankada hesap açtıkları, hesabı olan kişilerin ise cari ve katılım hesaplarında bulunan mevduatlarında artışa gittikleri veya muhtelif bankacılık işlemleriyle bankaya likitide sağladıkları anlaşılmaktadır.

İkinci talimat ise 28.08.2014 tarihi olup bu talimat sonrasında da Eylül - Ekim aylarında para yatırılmasına ilişkin yoğun bir kampanya gerçekleştirildiği görülmektedir.

Bank Asya'ya para yatırılması talimatlarından üçüncüsü BDDK'nın bir kısım banka imtiyazlı pay sahibine tedbir uyguladığı ve akabinde fon yönetimi tarafından banka yönetiminin değiştirildiği tarih olan 04.02.2015'dir. Bu tarihte sosyal medya paylaşımları ve banka şubeleri önünde yapılan eylemlerle kişilerin bankaya para yatırılmaya yönlendirildiği ve sembolik (50-100 TL) olsa dahi yeni hesap açma ve para yatırma işlemlerinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

Rutin bankacılık işlemleri dışında talimat sonrası açılan hesap sayısı ve işlem hacmine ilişkin veriler aşağıda yer almış olup ortaya çıkan rakamlardan talimatın yerine getirildiği bankacılık işlemlerinde mutad olmayan artışların sağlandığı görülmektedir.

Yıl Ay Toplam Kendisi Eşi Eski EşiOğlu/KızıKardeşi Annesi Babası

2013 12 3809 1256 700 11 109 1073 145 287

2014 1 66483 25482 16847 204 2251 17350 2817 3176

2014 2 39654 15431 10069 129 1362 10568 2329 2454

2014 3 22361 8244 5018 85 665 5957 1400 1758

2014 4 15737 5552 3388 63 426 4205 839 1398

2014 5 13679 4614 2767 45 329 3668 616 1025

2014 6 12546 4441 2713 58 395 3510 587 911

2014 7 11560 4174 2431 36 441 3403 424 719

2014 8 20681 7159 4826 74 1090 5860 854 985

2014 9 65130 25807 18366 180 3496 17039 2613 2427

201410 38771 13486 8774 113 1990 11496 1689 2043

201411 42992 14032 9567 161 1985 11776 2055 2638

201412 13782 5379 3439 38 603 3758 546 778

2015 1 14257 5705 3617 39 548 3940 634 827

2015 2 41978 13729 10979 124 6125 10539 2179 1776

2015 3 17545 6699 4513 57 1059 4813 844 864

2015 4 12630 3794 3077 34 711 3452 628 778

2015 5 11623 4247 2954 21 618 3148 567 721

Tablodan anlaşılacağı üzere rutin bankacılık faaliyeti dışında örgüt liderinin talimatı doğrultusunda kişisel yarar amacı güdülmeksizin örgütün finans kaynaklarından olan bankanın krizden kurtarılması için örgüt liderinin talimatı doğrultusunda hareket edilip zaman zaman başka bankalardan kredi kullanmak suretiyle Bankasya'ya para yatırılması örgüte ve liderine bağlılığı gösteren bir faaliyet olarak değerlendirilmiştir. Bu faaliyetin tek başına örgüt üyeliği için yeterli kriter olarak kabul edilmesi mümkün değil ise de terör örgütüne yardım etme olarak değerlendirilebilecektir."

40. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18/5/2021 tarihli ve E.2019/2369, K.2021/3193 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın örgüt liderinin talimatı ile işlem yaptığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tespiti bakımından sanığın Bank Asya nezdindeki 2014 yılı öncesi de dahil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar dosyaya celbedilip incelenerek, temin edilen kayıtlar üzerinde uzman bilirkişi raporu alınıp, örgüt liderinin talimatından sonra ve bu talimat doğrultusunda katılım hesabı açma, döviz veya altın alma, para yatırma vb. işlemlerinin bulunup bulunmadığı tespitine çalışılıp sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ve yetersiz belgelere dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi..."

41. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/3/2019 tarihli ve E.2018/2882, K.2019/1926 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir ...

Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır ...

Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. 'Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak' cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; 'örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.' şeklinde açıklanmış, 765 sayılı TCK’nın sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.

Yardım fiilini işleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.

Yardım fiilleri örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, Esas 9-242, Karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise örgüt üyesi olarak da kabul edilebilecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükumet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda 'paralel yapı' veya 'terör örgütü' olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği değerlendirilerek;

Bu tarihten sonra gerçekleşen ve örgütsel faaliyet olarak kabul edilen hareketlerinörgüt hiyerarşisine dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içermemesi karşısında örgüt üyesi olarak kabul edilmesine yasal olanak bulunmadığı, dosyaya yansıyan başkaca örgütsel faaliyeti olmayan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı [Ü.] Eğitim A.Ş'deki bir kısım hisseleri bedel ödemeksizin devir alması ve örgüt liderinin talimatı doğrultusunda örgütle irtibatlı Bank Asya’daki hesabına para yatırması şeklinde gerçekleşen eylemlerinin örgüte yardım etme suçunu oluşturacağı gözetilmeksizin suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması ..."

42. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/5/2019 tarihli ve E.2018/7220, K.2019/3659 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Sanığın örgütle iltisaklı olması nedeniyle kapatılan okula çocuğunu göndermesinin ve Bank Asya nezdindeki mutad hesap hareketlerinin ve çalıştığı kurumdaki görev yaptığı birimlerin örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğinin gözetilmemesi..."

43. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 19/3/2019 tarihli ve E.2018/6626, K.2019/1852 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan sanığın, örgüte müzahir Aktif Eğitim Sendikası ve [B.] Çalışanlar Derneği'ne üye olmak, Bank Asya'daki hesabı üzerinden örgütün talimatı üzerine işlem yapmak şeklindeki eylemlerinin, TCK 220/7 maddesi kapsamında örgüte yardım etme suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi..."

44. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/1/2019 tarihli ve E.2018/4959, K.2019/145 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"2- BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği nazara alındığında; sanığın ilgili yerlerden Bank Asya hesap hareketlerinin getirtilip, gerekirse hesap hareketlerine dair bilirkişi raporu alınıp tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ve yetersiz belgelere dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi..."

45. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 13/11/2018 tarihli ve E.2018/1603, K.2018/4170 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ'de gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek..."

46. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/10/2018 tarihli ve E.2018/2297, K.2018/3318 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre sanığın FETÖ silahlı terör örgütüne iltisaklı okullarda eğitim görmesi, dershanelerine gitmesi ve Gediz Üniversitesinin verdiği bursun rutin bir şekilde Bank Asya'daki hesabına yatırılmasının örgütsel faaliyetler olarak değerlendirilemeyeceği gözetilerek yapılan incelemede..."

47. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/2/2018 tarihli ve E.2017/1861, K.2018/294 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"[N]ihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın nihai amacından haberdar oldukları yönünden kuşku bulunmamakta ise de bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devlete sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlanması, bu yapının kamuoyu veya medya tarafından tartışılır hale gelmesi üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda 'paralel yapı' veya 'terör örgütü' olduğuna ilişkin tespitler yapılması ve Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı şekilde değerlendirilmesi karşısında bu tarihten önceki faaliyetlerin örgütsel olduğunun mahkemece ispat edilmesinin gerekli olduğu gözetildiğinde; [B] İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde veteriner hekim olarak görev yapan, ByLock iletişim sistemini kullanmayan ancak 03.11.2014 tarihinde örgüt liderinin talimatı doğrultusunda Bank Asya’ya para yatırdığı anlaşılan sanığın eyleminin silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluluk içermemesi karşısında örgüt üyesi olarak kabul edilmesine yasal olanak bulunmadığı, konusu suç oluşturmayan ancak örgüt liderinin talimatı doğrultusunda amaca hizmet eden faaliyetinin yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması... [kanuna aykırıdır.]

V. İNCELEME VE GEREKÇE

48. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

49. Başvurucu; örgüt liderinin çağrı yaptığı tarihten sonra Bank Asyada mevduat artışına gitmediğini, yerleşik yargı içtihadına göre Bank Asya hesaplarında bulunan mevduatın çağrıya rağmen geri çekilmemesinin suç delili olarak kabul edilmediğini ve kararın sonucuna etkili bu husustaki itirazlarının gerekçede karşılanmadığını belirterek suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği ileri sürmüştür.

50. Bakanlık görüşünde; başvuru konusu olayla ilgili mevzuata, yerleşik içtihada ve Mahkemenin mahkûmiyet kararının gerekçesine atıf yapılmak suretiyle başvurucu hakkında Bank Asyada hesaba sahip olma fiilinden değil örgüt üyeliği suçundan hüküm verildiği belirtilmiştir.

51. Başvurucu, Bakanlık görüşüne ilişkin beyanında genel olarak bireysel başvuru formundaki iddiaları tekrarlamıştır. Başvurucu bu iddialarına ek olarak örgüt liderinin kamuoyuna çağrı yaptığı tarihten sonra bahsi geçen Bankaya mevduat girişi sağlamadığını, hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün yerleşik yargı içtihatlarına aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

52. Anayasa’nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

53. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkiniddiasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

54. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

55. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

56. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

57. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

58. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

59. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılmış olması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

60. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme gibi bir görevi olmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

61. Mahkeme, başvurucunun terör örgütü üyesi olma suçunu işlediğine ilişkin mahkûmiyet kararını tanık beyanlarına ve Bank Asyada mevduat bulundurmaya dayandırmıştır. Tanık S.K. nın başvurucu aleyhindeki beyanlarının yer aldığı iddia edilen Telegram isimli mesaj programına ait telefon ekran görüntülerinin usulüne uygun herhangi bir iletişimin tespiti kararına ya da ilgili makamlar tarafından ekran görüntüsü olarak tutulan bir tutanağa dayalı olmadığı gerekçesiyle hükme esas alınamayacağı gerekçeli kararda belirtilmiştir. Buna karşılık tanığın kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında müdafiinin de hazır bulunmasıyla alınan savunmasında söz konusu ekran görüntülerinde yer aldığı iddia edilen başvurucu aleyhindeki ifadelerini kabul ettiğine dair beyanının delil olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Gerekçeli kararda, örgüt liderinin 15/1/2014 tarihinde Bank Asya'ya para yatırma talimatının ülkemizde kamuoyu ile paylaşıldığına vurgu yapılarak başvurucunun bu tarihten itibaren hesaplarında olağan dışı bir mevduat artışına gitmediği tespit edilmiş ise de daha önceki tarihlerde Bank Asya hesaplarında bulunan mevduatın -tamamının- çağrıya rağmen geri çekilmemesi de bu suçun delili kabul edilmiştir. Nitekim başvurucunun Bank Asyadaki hesap hareketliliğine ilişkin bilirkişi raporunda örgüt liderinin çağrı yaptığı tarihten önce hesaplarda bulunduğu anlaşılan mevduatın çağrı tarihinden sonra da geri çekilmeyerek bu şekilde nemalandırıldığı ve böylece örgüt liderinin çağrısına binaen Bank Asyaya destekte bulunulduğunun anlaşıldığı yönünde değerlendirme yapılmıştır (bkz. §§ 21, 22).

62. Öte yandan, tanığın başvurucu aleyhine verdiği beyanın ve Bank Asya hesap hareketliliğine ilişkin delilin ağırlığı hususunda Mahkemece herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir. Ancak Mahkeme, başvurucu aleyhinde beyanda bulunan tanık S.K.yı duruşmada dinlemiş; tanık S.K. başvurucu aleyhindeki beyanlarının yer aldığı, yukarıda bahsi geçen yazışmaları kabul etmeyerek, hatırlamadığını ifade etmiştir. Buna göre başvurucunun Bank Asya hesap hareketliliğine ilişkin delilin mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

63. Başvurucu; savunmasında örgüt liderinin çağrı yaptığı tarihten sonra Bank Asya'da mevduat artışına gitmediğini, yerleşik yargı içtihadı dikkate alındığında Bank Asya hesaplarında bulunan mevduatın çağrıya rağmen geri çekilmemesinin suç delili olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.

64. Bank Asyanın FETÖ/PDY liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine örgüt üyelerinin yatırdığı paralar üzerinden gelir elde ettiği, bu suretle örgüt faaliyetlerine mali yönden kaynak sağladığı ve örgütün finans merkezi olduğu hususu yargı kararlarıyla tespit edilmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 35; Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 59; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/12/2017 tarihli ve E.2017/1862, K.2017/5796 sayılı kararı).

65. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/12/2018 tarihli ve E.2018/16-419, K.2018/661 sayılı kararında darbe teşebbüsü öncesinde FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen Bank Asya'nın 2013 yılı Aralık ayı sonrasında mali olarak zor duruma düşmesi üzerine anılan Bankanın finansal olarak iyi durumda olduğunu göstermek ve böylece örgüte para aktarımının sürekliliğini temin etmek amacıyla Banka Asya'ya para yatırılmasına yönelik olarak 25/12/2013 tarihinde bizzat örgüt lideri tarafından çağrı yapıldığı ifade edilmiştir. Kararda ayrıca örgüt liderinin anılan çağrısına uyan kişilerce 2014 yılı başından itibaren gerek bir kısım mal varlığı elden çıkarılarak gerekse başka finans kuruluşlarından kredi çekilerek, tasarruf ve kâr amacı gözetilmeksizin örgüt yararına para yatırılması, katılım hesapları açılması, döviz ve altın alım satımı gibi işlemler yapıldığının tespit edildiği belirtilmiştir.

66. Bununla beraber Yargıtay içtihadına göre anılan Bankada parasal bir işlem yapılması kategorik olarak örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilmemektedir. Yargıtay kararlarında 22/7/2016 tarihinde faaliyet izni kaldırılıncaya kadar faaliyetlerine devam eden ve FETÖ/PDY ile iltisaklı olan Bank Asyada gerçekleştirilen mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmektedir. Ancak Yargıtay mutat işlemlerin dışında kalan, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemleri suç delili olarak kabul etmektedir (bkz. §§ 39-48).

67. Yargıtay uygulamasına göre Bank Asya'da parasal işlem gerçekleştiren kişinin cezalandırılabilmesi ancak kişinin örgüt liderinin talimatı ile işlem yaptığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulması ile mümkündür. Bu yöndeki değerlendirme ise sanığın Bank Asya nezdindeki 2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar dosyaya celbedilip incelenerek, temin edilen kayıtlar üzerinde uzman bilirkişi raporu alınıp örgüt liderinin talimatından sonra ve bu talimat doğrultusunda katılım hesabı açma, döviz veya altın alma, para yatırma vb. işlemlerinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek yapılmaktadır (bkz. § 40).

68. Somut olayda Mahkeme, Banka Asyaya para yatırılmasına yönelik olarak 25/12/2013 tarihinde bizzat örgüt lideri tarafından yapılan çağrı ile suçlama konusu işlemler arasında bağ kurmamıştır. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucunun örgüt liderinin Bank Asyaya para yatırılması yönündeki 15/1/2014 tarihli talimatından önce Banka hesaplarında mevduat artışına gidildiği kabul edilmiştir. Bilirkişi raporu da bu durumun aksi yönünde görüş içermemektedir. Mahkeme, başvurucunun konumuna ve mesleğine dikkat çekerek ulusal basında yer alan tüm uyarılara rağmen örgüt liderinin çağrı yaptığı tarihten sonra mevduatını geri çekmemesinin örgüte destek amaçlı bir fiil olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde değerlendirmede bulunmuştur.

69. Başvurucunun örgüte üye olma suçundan cezalandırılmasında kullanılan Bank Asya hesap hareketlerinin delil olarak kabul edilmesi için Yargıtay tarafından kabul edilen kriterlere göre Bank Asya'da parasal işlem gerçekleştiren kişinin söz konusu işleminin örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan -mutat bankacılık işlemi dışında kalan- ödeme ve sair işlem olduğu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmalıdır. Zira yerleşik yargı içtihadına göre Bank Asyadaki hesap hareketliliğinin örgütsel eylem kapsamında değerlendirilebilmesi için talimat üzerine mevduat hesabında artışa gidildiğinin veya mutat hesap hareketleri dışında bir işlemle bankaya likidite sağlandığının uzman bilirkişi raporuyla tespit edilmiş olması gerekmektedir. (benzer yöndeki karar için bkz. Serkan Gölge, B. No: 2019/22453, 13/9/2022, § 57).

70. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak -usul güvencelerini anlamsızlaştıracak biçimde açıkça keyfi olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece- yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Bu bağlamda suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67).

71. Somut olayda Mahkeme, başvurucu tarafından 10/1/2014 ve 14/1/2014 tarihlerinde Bank Asya'ya yatırılan paraların çağrı döneminde banka hesabında kaldığı, ulusal basında yapılan tüm uyarılara rağmen başvurucunun mevduatını bankadan çekmediği gerekçesiyle örgüt liderinin çağrısına uyduğunu ve mevduatını örgüte destek olmak amacıyla hesabında tutmaya devam ettiğini değerlendirerek mahkûmiyet kararı vermiştir. Mahkemeye göre söz konusu paralar örgüt liderinin talimatının öncesinde yatırılmıştır. Başvurucu yargılamanın tüm aşamalarında -ilgili Yargıtay kararlarına da dikkat çekerek- Bank Asya'ya yatırılan paraların çağrı döneminde banka hesabında kalmasının örgüt üyeliği suçuna delil kabul edilemeyeceği yönünde savunma yapmıştır. Mahkeme başvurucunun söz konusu savunması hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Dahası başvurucunun Bank Asyadaki hesap hareketliliğine ilişkin bilirkişi raporunun hatalı olduğuna, bahsi geçen mevduatı çeşitli bankacılık işlemleriyle başka bankalara aktardığına, gerçekleştirdiği bu işlemlerin belgelerinin de mevcut olduğuna ilişkin savunmasının gerçekliği de araştırılarak ulaşılan sonuç gerekçeli kararda tartışılmamıştır. Dahası Mahkeme,usulüne uygun herhangi bir iletişimin tespiti kararına ya da ilgili makamlar tarafından ekran görüntüsü olarak tutulan bir tutanağa dayalı olmadığı gerekçesiyle hükme esas alınamayacağını belirttiği mesaj içeriğinin bu sefer tanık anlatımı üzerinden kabul etmesine yönelik başvurucu iddialarını değerlendirmemiştir. Kararda, mesaj içeriğinde geçtiği iddia edilen ifadeyle başvurucu arasında nasıl bir örgütsel bağ kurulduğu da açıklanmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddialarının gerekçede karşılanmadığı anlaşılmıştır.

72. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Yıldız SEFERİNOĞLU ve Basri BAĞCI bu görüşe katılmamışlardır.

B. Diğer İhlal İddiaları

73. Başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden başvurucunun diğer şikâyeti hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

VI. GİDERİM

74. Başvurucu; ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

75. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

76. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede Mahkemenin mevcut belgelerle birlikte delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

77. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin; ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Yıldız SEFERİNOĞLU ve Basri BAĞCI'nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 29. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/1002, K.2018/508) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 harç ve 9.900 TL vekâlet ücreti oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/11/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Başvuruya konu olayda, Dışişleri Bakanlığında büyükelçi olarak görev yapan başvurucunun silahlı örgüt üyeliği suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm edilmesine karar verilmiştir.

2. Mahkumiyete esas teşkil eden delillerden bir tanesi kritik dönem olarak addedilen zaman diliminde Asya Katılım Bankası’nda (Bank Asya) kendisi ve üçüncü kişilerce adına yatırılan paralarla açılan hesaplardır. Yargılama sürecinde bu hesapların kritik dönem olarak addedilen, örgüt liderinin 25.12.2013 tarihindeki talimatından sonra, 10 ve 14 Ocak 2014 tarihlerinde oluşturulduğunda bir tereddüt bulunmamaktadır.

3. Bu noktadan hareketle hesapların örgüt liderinin talimatından önce oluşturulduğu ve var olan hesapların kapatılmamasının cezalandırıldığı gibi bir tartışmanın varlığından söz etmek mümkün değildir.

4. Bu bağlamda açılmakla hükümlerini icra eden hesaplardaki paraların çekilip çekilmediği veya ne zaman çekildiklerine dair tartışmanın bir önemi de kalmamaktadır. Bilirkişi raporunda söz konusu hesaplardaki paraların çekilmediği yönündeki tespitin doğruluğu veya yanlışlığı konusundaki tartışmanın da suçun sübutu noktasında bir ehemmiyeti bulunmamaktadır.

5. Dahası ceza yargılamasında mahkumiyete esas teşkil eden tek delil Bank Asya uhdesinde açılan hesaplar değildir. Karar mercileri tarafından darbe esnasında yaşanan ve tanık anlatımlarına konu olan olaylar da mahkûmiyet kararına esas alınmıştır. Bunların delil olma vasfında olup olmadığını değerlendirmek Anayasa Mahkemesi’nin değil yargılama mercilerinin takdirinde kalmaktadır.

6. Bu bilgiler çerçevesinde kanun yolu denetiminde gözetilmesi gereken hususların ihlal gerekçesi yapıldığını değerlendirdiğimizden çoğunluğun bu yöndeki fikrine iştirak edilmemiştir.

Üye

Yıldız SEFERİNOĞLU

Üye

Basri BAĞCI