TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
C.M. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/16802) |
|
Karar Tarihi: 29/3/2023 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA |
Başvurucu |
: |
C.M. |
Vekili |
: |
Av. Mesut YILMAZ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, cinsel saldırı suçu ile ilgili olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 2000 doğumlu olup Fas Krallığı vatandaşıdır.
3. Başvurucunun iddiasına göre başvuruya konu olay şu şekilde meydana gelmiştir:
i. Başvurucu 2018-2019 eğitim öğretim yılında Rusya'da mimarlık bölümü 1. sınıf öğrencisidir. Arkadaşları ile katıldığı İstanbul gezisi sırasında uçakta kabin görevlisi olarak çalışan M.E.B. ile tanışmış ve onun ısrarlarıyla görüşmeye başlamıştır. Evlilik teklifi üzerine başvurucunun ailesi Türkiye'ye gelerek M.E.B.nin ailesiyle tanışmış ve evlilik hazırlıkları yapılmıştır. İkamet izni alabilmek amacıyla başvurucu, M.E.B.nin ailesiyle yaşamaya başlamış ancak başvurucunun ailesi evlilik öncesi cinsel birlikteliği onaylamadığı için M.E.B. İle başvurucu arasında cinsel birliktelik yaşanmamıştır. Başvurucu, bir hafta sonra M.E.B.nin annesiyle tartışmış; bunun üzerine ailesinin yabancı bir gelini istemediğini söyleyen M.E.B.nin yalnız yaşadığı evde kalmaya başlamıştır.
ii. Başvurucu, M.E.B.nin nikâhsız cinsel ilişki yaşama teklifini reddetmesi üzerine evde şiddete maruz kalmıştır. M.E.B. kapıyı kilitleyerek üzerine kapatmış, pasaportunu almış ve telefonunu kırmıştır. Başvurucu, M.E.B.nin defalarca cinsel saldırısına maruz kalmış; M.E.B. ailesine ve polise haber vermemesi için başvurucuyu tehdit etmiştir. Başvurucu, günlerce bu duruma sessiz kalmak zorunda bırakılmış; M.E.B.nin arkadaşlarının eve geldiği gün U.nun M.E.B. ile anlaşarak cinsel saldırıya teşebbüs etmesi ve kendisini darbetmesi üzerine evden kaçarak polis karakoluna gitmiştir. Polislerle birlikte sağlık raporu almak üzere hastaneye giden başvurucu, Türkçe bilmediği için saldırıya maruz kaldığını anlatamamış; bu suçtan dolayı muayenesi yapılamamıştır. Olay sebebiyle darp raporu almıştır. Başvurucu, kendisini arayan M.E.B.nin annesinin ağlayarak şikâyetini geri almasını istemesi üzerine pişman olup evleneceklerini söyleyen M.E.B. ile onun evine gitmek üzere karakoldan ayrılmıştır.
iii. Başvurucu, kandırıldığını anladığı hâlde ailesinden korktuğu için evlenmek şartıyla M.E.B.nin evinde kalmaya devam etmiş, bekâret konusunda hassas olan ailesi tarafından kınanma korkusuyla evlenmeyi istemek zorunda kalmıştır. Başvurucunun ailesi evlilik hazırlıkları için yeniden Türkiye'ye gelmiş ancak M.E.B. onları oyalamıştır. M.E.B. başvurucunun şikâyetçi olmayacağına inandığı zaman yeniden kötü davranmaya başlamış, evlenmeyeceğini söylemiştir. Başvurucunun parasını tehditle ve döverek alan M.E.B. parası kalmayınca başvurucuyu aracı kılarak Fas'taki ailesinden ihtiyaç bahanesiyle para istemiş ve zorla almıştır. Öldürüleceği korkusuyla ülkesine dönemeyen başvurucu olay sebebiyle ağır bir psikolojik yıkım yaşamıştır.
4. Başvurucu; M.E.B.nin ve U.nun cinsel saldırı, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, hakaret, şantaj ve yağma suçlarını işlediğini belirterek 2019 yılı Haziran ayından beri yaşanan olaylar sebebiyle 9/10/2019 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) şikâyet dilekçesi sunmuştur.
5. Başsavcılık, başvurucu ve M.E.B.nin birbirleri hakkında şikâyetçi olmadıklarına dair düzenlenen herhangi bir belge olup olmadığını Pendik İlçe Emniyet Müdürlüğünden sormuş, Özel Kurtköy Ersoy Hastanesinden başvurucunun 8/6/2019 tarihinde düzenlenen adli raporunu istemiştir. İstanbul Anadolu Adli Tıp Şube Müdürlüğünden başvurucunun cinsel saldırı suçu yönünden muayenesinin yapılarak rapor düzenlenmesini talep etmiştir.
6. Özel Kurtköy Ersoy Hastanesinin başvurucu hakkında düzenlediği 8/6/2019 tarihli raporunda “yüzün sağ yanında periorbitalden başlayıp kulağa uzanan 10x15 cm'lik hiperemik ekimoz, her iki kulak kepçesinde küpe çekilmesi sonrası kanama odağı, sol önkolda yaklaşık 10 adet kesici alet skarı, sağ aksiller bölgede 10x7 cm'lik ekimotik alan, sırtta scapular bölgede 1x2 cm'lik laserasyonlar, mandibuler hassasiyet, antekubital hiperemi, hassasiyet, sağ elde avuç içinde muhtelif laserasyonlar, boyunda her iki yanda laserasyonlar” tespiti yapılmıştır.
7. İstanbul Anadolu Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 18/10/2019 tarihli raporunun ilgili kısmı şöyledir:
“18/10/2019 tarihinde Şube Müdürlüğümüzde yapılan muayenesinde; 23 Nisan'dan beri Türkiye'de olduğunu, Fas'tan önce Rusya'ya öğrenci olarak gittiğini, [E.] ile internet üzerinden tanıştığını, gel burada hayat güzel, beraber Avrupa'ya, Kanada'ya gideriz dediğini, Türkiye'ye geldikten sonra bu kişinin evlenme vaadiyle kendisini kandırdığını, ancak zaman içinde kendisine birçok kere tecavüz ettiğini ifade etti.
Psikiyatrik gözlemde anksiet içinde, sürekli ağladığı, akut stres bozukluğu içinde olduğu görüldü.
Genital muayenede ; Hymen annüler yapıda, fevhasının 2-2,5 cm açıklıkta olup saat 6hizasında vajen kaidesine uzanan eski deşür (yırtık) izlendiği,
Vücut muayenesinde; Herhangi bir travmatik lezyon görülmedi.
SONUÇ:
1- Kişinin vücudunda travmatik lezyon bulunmadığı,
2) Genital muayene bulgularına göre organ ve sair cisim sokulmak suretiyle cinsel ilişkiye girdiğinin tıbbi delili olduğu kanaatini bildirir rapordur.”
8. İstanbul Anadolu Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 26/11/2019 tarihli raporunda başvurucunun 8/6/2019 tarihli adli muayene raporuyla tespit edilen yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu kanaati bildirilmiştir.
9. Başsavcılık, başvurucunun sunduğu CD üzerindeki fotoğraf ve ses kayıtlarının yazıya aktarımının yapılması için bilirkişi görevlendirilmiş, 10/11/2019 tarihinde bilirkişi tarafından hazırlanan rapor sunulmuştur. Raporda, başvurucunun dört fotoğrafı ile şüpheli M.E.B. ve şüpheli U.O. arasında geçen telefon görüşmesine ilişkin kaydın aktarımının yapıldığı ancak üç kayıttan sadece ikisinde M.E.B.nin sesleri kayda yansıdığından tek taraflı aktarım yapılabildiği belirtilmiştir.
10. Başvurucu, Başsavcılık tarafından 17/10/2019 tarihinde şikâyetçi sıfatıyla alınan ifadesinde özet olarak şiddet ve cinsel saldırıya maruz kaldığını, U.nun tacizlerini M.E.B.ye anlatması üzerine darbedildiğini, kaçarak polis karakoluna gittiğini, M.E.B.nin birlikteliklerini babasına anlatacağına dair tehditleri sebebiyle onunla eve döndüğünü belirtmiştir.
11. Şüpheli M.E.B. 18/10/2019 tarihinde Başsavcılık tarafından alınan ifadesinde özet olarak şikâyetçi ile sevgili olarak beş ay birlikte yaşadıklarını, zaman zaman rıza ile cinsel yönden birlikte olduklarını, 3/9/2019 tarihinde annesine sövmesi üzerine tartıştıklarını, şikâyetçinin kendisine sandalye fırlatması üzerine polis merkezine başvurduğunu, hekim raporu aldığını, bu olaydan sonra fiilen ayrıldıklarını, şikâyetçiye şiddet uygulamadığını, onu zorla tutmadığını, şikâyetçinin annesinin son bir buçuk ay kendileriyle yaşadığını, Fas'a gittiğinde babası ile birlikte kaldığını, ayrıldıktan sonra suç duyurusunda bulunmasının haksız olduğunu gösterdiğini belirtmiştir.
12. Şüpheli U.O. 21/10/2019 tarihinde Başsavcılık tarafından alınan ifadesinde özetle kuzeni M.Y. ile 2019 yılı Mayıs ayı içinde M.E.B.nin evine gittiklerinde şikâyetçi ile tanıştığını, olay günü şikâyetçi ile M.E.B.nin tartıştıklarını, şikâyetçiye iyi olup olmadığını sorduğunu, şikâyetçiyle temasta bulunmadığını, M.E.B.nin isteği üzerine gece orada kaldıklarını, sabah hep birlikte börekçide kahvaltı yaptıklarını, akşam saatlerinde karakoldan arandığını, karakola gittiğinde kavga edip etmediklerinin sorulduğunu, her iki tarafa şikâyetçi olmadıklarına dair belge imzalatıldığını belirtmiştir.
13. Başsavcılık; tanıklar M.Y., V.B. ile E.B.nin ifadelerini almıştır. Tanık M.Y., özet olarak C.M.nin zorla tutulmadığını, M.E.B.nin C.M.ye kötü davrandığını görmediğini ifade etmiştir. Tanık V.B. özet olarak, C.M. ve annesi ile zaman zaman düğün hazırlıkları için görüştüklerini, oğlu M.E.B.nin 2019 yılında C.M. tarafından yaralandığını, sonra da oğluyla kaldığı evden ayrıldığını ifade etmiştir.
14. Başsavcılık, yürüttüğü soruşturma neticesinde 3/1/2020 tarihinde şüpheli M.E.B. hakkında cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, basit cinsel saldırı, konutta veya eklentilerinde yağma suçlarından; şüpheli U.O. hakkında basit cinsel saldırı suçundan ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararda, Pendik İlçe Emniyet Müdürlüğünün 30/10/2019 tarihli yazısında şikâyetçinin 8/6/2019 günü Pendik Asayiş Büro Amirliğine bir başvurusu olmadığının bildirildiğini belirtmiş, kamu davası açılmasına yeterli somut delil bulunmadığı gerekçesini açıklamıştır.
15. Başvurucu; gösterdiği tanıkların dinlenmediğini, adli raporlar ve ses kayıtlarının dikkate alınmadığını, etkili soruşturma yürütülmediğini belirterek 13/1/2020 tarihinde İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hâkimliğinde karara itiraz etmiştir.
16. Başvurucunun itirazı 12/2/2020 tarihinde itiraza konu kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesi açıklanarak reddedilmiştir. Belirtilen karar başvurucu vekiline 14/2/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu, nihai hükmü 14/2/2020 tarihinde öğrendikten sonra 16/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Başsavcılık, 3/7/2020 tarihli iddianame ile şüpheli M.E.B. hakkında başvurucuya yönelik basit yaralama suçunu işlediği isnadıyla İstanbul Anadolu 39. Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. Yapılan yargılama neticesinde M.E.B.nin 11/9/2020 tarihinde kasten yaralama suçundan 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
19. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu; maruz kaldığı cinsel saldırı üzerine başlatılan soruşturmanın etkili olarak yürütülmediğini belirterek gösterdiği tanıklar dinlenmeden verilen ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar nedeniyle kötü muamele yasağının, etkili başvuru, maddi manevi varlığın korunması, özel hayata saygı ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Bakanlık görüşünde Anayasa Mahkemesinin kötü muamele yasağıyla ilgili içtihadına işaret edilerek ihlal iddiasının savunulabilir olup olmadığı hususu da dâhil olmak üzere iddiaların değerlendirilmesinde ilgili mevzuatın, içtihadın ve somut olayın koşullarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
21. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yetkili adli makamların şikâyetleri hakkında gerekli araştırmaları yapmadığı, tanıkların dinlenmediği ve gerekçesiz karar verildiği yönünde adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak ileri sürdüğü iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutuna ilişkin olduğu belirtilmelidir.
22. Başvurudaki iddiaların Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında ileri sürüldüğü sonucuna varılmıştır.
23. Öte yandan başvurucunun, iddiaları ile ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğinden ayrıca şikâyetçi olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiası bakımından dayandığı gerekçeler ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası kapsamında ileri sürdüğü iddialar karşılaştırıldığında somut başvurunun Anayasa Mahkemesince etkili başvuru hakkı yönünden ayrıca incelenmesi gereken herhangi bir özel sorun ihtiva etmediği görülmektedir. Bu nedenle başvurucunun etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası ayrıca incelenmemiştir.
24. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen hak kapsamında devletin pozitif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan tüm bireylerin maddi ve manevi varlığını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 109).
25. Pozitif yükümlülüğün usul boyutu çerçevesinde bireyin Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde devlet, sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve faillerin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu olanaklı olmazsa kötü muamele yasağı sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve kötü muamele faillerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 110, 111)
26. Başvurucu, üçüncü kişi tarafından kendisine karşı gerçekleştirilen cinsel saldırının etkili soruşturulmadığını ileri sürmüştür. Başvurucunun iddiasının sağlık raporlarıyla desteklenmediği anlaşılmıştır. Başvurucu, başvuru formunda hürriyetinin kısıtlanması sebebiyle adli mercilere müracaat edemediğini ileri sürmüş olup sonradan yaptığı şikâyet üzerine başlatılan soruşturma sırasında polis merkezine gittiğini, rapor aldığını ve buradan da birlikte yaşadığını belirttiği kişinin evine döndüğünü beyan etmiştir. Başvurucu, başvuru formunda zorla tutulduğunu ileri sürdüğü evden hangi olay üzerine ne şekilde ayrıldığı, hangi şartlarda şikâyet dilekçesini sunduğu hususlarında bir açıklama yapmamış; zorla tutulduğu iddiasını destekleyen bir olgu ortaya koyamamıştır.
27. Bütün bu tespitlere göre başvuruya konu cinsel saldırı olayına ilişkin iddiaları desteklemeyen sağlık raporları ve iddia edilen olayın görgü tanığı bulunmadığı değerlendirildiğinde başvurucunun savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
28. Kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin iddiası savunulabilir olmayan başvurucunun Başsavcılığa ihlal iddiaları ile ilgili daha sağlam dayanaklar sunmaması nedeniyle daha derinlemesine soruşturma yürütülmesi konusunda haklı bir beklentiye giremeyeceği değerlendirilmiştir. Zira kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın savunulabilir veya güvenilir olmadığı bir durumda soruşturma makamlarına sorumlu kişi ya da kişileri belirleyip cezalandırılmayı sağlama amacına yönelik bir soruşturma yürütmesi yükümlülüğünü yüklemek mümkün değildir (benzer yöndeki karar için bkz. Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45, 46).
29. Somut olayda kötü muamele iddiaları, tüm aşamalarda tutarlı ve birbiriyle uyumlu şekilde ileri sürülmemiş; ayrıca uygun ve yeterli delil ile desteklenmemiştir. Nitekim başvuruya konu soruşturmada iddiaların delil ile desteklenmediği için savunulabilir olmadığı açıklanarak ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Bu itibarla başvurudabir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır (Beyza Metin, § 48).
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
31. Başvurucunun mülkiyet hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddialarının Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, §§ 24, 25) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA29/3/2023tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.