TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÜMİT KESKİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/17951)

 

Karar Tarihi: 17/4/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Kamber Ozan TUTAL

Başvurucu

:

Ümit KESKİN

Vekili

:

Av. Adnan SABAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasında mal varlığı üzerinde uygulanan ihtiyati haciz nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu albay olarak görev yapmaktayken 15 Temmuz darbe girişimine(15 Temmuz darbe girişimine ilişkin arka plan bilgisi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017) katıldığı gerekçesiyle çeşitli suçlardan yargılanmıştır. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi 20/6/2019 tarihinde başvurucunun beraatine karar vermiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi 13/10/2020 tarihinde karara karşı yapılan istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.

3. Millî Savunma Bakanlığı (Savunma Bakanlığı), gerçekleştirdikleri darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı karargâh binalarında neden oldukları 643.425 TL maddi zararın tazmin edilmesi için başvurucunun da aralarında bulunduğu iki yüzden fazla kişiye karşı 7/2/2019 tarihinde dava açmıştır. Savunma Bakanlığı ayrıca davalıların mal varlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir.

4. Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi (Hukuk Mahkemesi) 12/2/2019 tarihinde başvurucu ve diğer davalıların menkul ve gayrimenkulleri, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları, taşıtları ile yardımlaşma sandık ve kurumlarında olan alacakları üzerine dava değeri olan 643.425 TL ile sınırlı olmak üzere ihtiyati haciz konulmasına karar vermiştir. Başvurucu, ortaya çıkan zararda kusuru bulunmadığını ve ceza davasından beraat ettiğini belirterek karara itiraz etmiştir.

5. Hukuk Mahkemesi ihtiyati haciz kararının kanuni şartlarının bulunduğunu, haksız fiilin meydana gelmesi itibarıyla zararın doğduğunu ve alacağın muaccel hâle geldiğini açıklamıştır. Bir hukuk hâkiminin ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararlarıyla bağlı olmadığını kaydeden Hukuk Mahkemesi, beraat hükmü verilmekle birlikte bu kararın henüz kesinleşmediğini belirtmiştir. Başvurucu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

6. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 20/4/2020 tarihinde başvurucunun istinaf başvurusunu esastan kesin olmaküzere reddetmiştir. Kararda; ihtiyati haczin dayanağı olan 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 257. maddesi ile muaccel alacak kavramına ilişkin açıklamalarda bulunulmuştur. Bu bağlamda davalılar hakkındaki ceza davasına göre davacının maddi zararının kuvvetle muhtemel olduğu, alacağın rehinle temin edilemediği ve ihtiyati haczin dava değeriyle sınırlı olarak konulduğu belirtilmiştir.

7. Başvurucu nihai hükmü 1/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 29/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurucu 16/11/2020 tarihinde ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir. Hukuk Mahkemesi 17/11/2020 tarihinde başvurucunun davaya konu haksız fiile ilişkin ceza yargılamasından beraat ettiğini ve bu kararının istinaf incelemesinden geçtiğini belirterek ihtiyati haczi kaldırmıştır. Başvurucu söz konusu karara ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine bilgi vermiştir.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

11. Başvurucu; ceza davasında verilen beraat kararının da gösterdiği gibi darbe teşebbüsüne iştirak etmediğinden meydana gelen zararla bir bağlantısının bulunmadığını ileri sürmüştür. Benzer iddialarla açılan başka bir tazminat davasında hakkındaki beraat kararına dayalı olarak ihtiyati haczin kaldırıldığını belirten başvurucu, yargı makamlarının aynı konuda farklı kararlar verdiğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünde; başvuru yollarının usulüne uygun olarak tüketilmediği ve iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, öte yandan mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu, meşru bir amaç taşıdığı ve ölçülü olduğu ifade edilmiştir.

12. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun ihtiyati haciz kararına ilişkin iddiaları mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

13. Başvurucuya ait menkul, gayrimenkul ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulması mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Müdahalenin, mülkten yoksun bırakma ile sonuçlanmadığı ve mülkün kullanımının kontrolü veya denetlenmesi amacı taşımadığı anlaşıldığından mülkten barışçıl yararlanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. İbrahim Geçer, B. No: 2014/19056, 19/2/2019, § 54).

14. Başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale 2004 sayılı Kanun'un 257. maddesiyle öngörülmüş olup muhtemel bir alacağın tahsilini sağlamaya yönelik meşru bir amaç taşımaktadır (kanunilik ve meşru amaç yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018, § 77). Bu belirlemenin ardından ölçülülük yönünden inceleme yapılacaktır.

15. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

16. İhtiyati haciz uygulanmasının kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğu kuşkusuzdur. Gereklilik ölçütü yönünden ise öncelikle tazminat davasındaki alacağın teminat altına alınması için borçluya ait mal varlığına haciz konulması bakımından kamu makamlarının belirli bir takdir yetkisinin olduğu kabul edilmelidir. İhtiyati haczin dava konusu miktarlarla ile sınırlı olmak üzere tesis edilmesi ve fiilen bir haciz uygulanmayıp şerh düşülmesine karar verilmesi yoluna başvurulduğu gözetildiğinde müdahalenin gerekli olmadığı söylenemeyecektir.

17. Orantılılık yönünden ise öncelikle ihtiyati hacze karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının başvurucuya tanınıp tanınmadığı değerlendirilmelidir. Başvurucu, ihtiyati haczin uygulanması ile ilgili iddialarını itiraz konusu edebilmiş; ret kararına karşı istinaf yoluna başvurabilmiştir. Başvurucunun yargılama safhasında tüm iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme imkânına sahip olduğu anlaşılmıştır. Hukuk yargılamasında ihtiyati haciz kararının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile açıklandığı görülmektedir.

18. Somut olayda başvurucu hakkındaki ihtiyati haciz kararının dava konusu ile sınırlı olmak üzere verildiğine dikkat çekmek gerekir. Kaldı ki başvurucunun mal varlığı üzerindeki tedbir bireysel başvuru tarihinden sonra 17/11/2020'de kaldırılmış, böylece ihtiyati haciz kararı 1 yıl 9 ay 5 gün uygulanmıştır. Diğer taraftan başvurucu, şikâyete konu kararın mal varlığı üzerindeki somut etkisine dair herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır. Bu hâliyle ihtiyati haciz kararı verilmesine konu tazminat davasının kapsamı, davalı kişi sayısı ve tedbirin niteliği ile süresi gözönüne alındığında başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile takip edilen meşru amaç arasında adil denge başvurucu aleyhine bozulmamıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.