TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DEMET BURCU ÜNAL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/20631)

 

Karar Tarihi: 31/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

Demet Burcu ÜNAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/7/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler ve Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler

8. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 11-19).

B. Başvurucunun Baro Levhasına Yazılma Talebine İlişkin Süreç

9. Başvurucu Danıştay tetkik hâkimi olarak görev yapmakta iken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulunun 24/8/2016 tarihli kararıyla, 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 3. maddesine dayanılarak meslekten çıkarılmıştır.

10. Başvurucu, HSYK'nın anılan kararından sonra baro levhasına yazılma talebiyle İzmir Barosuna (Baro) başvurmuştur. Başvurucunun talebi, Baro Yönetim Kurulunun 4/7/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz üzerine söz konusu karar Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulunun 19/9/2017 tarihli kararıyla kaldırılmış ve başvurucunun baro levhasına yazılması yönünde karar verilmiştir.

11. Söz konusu karar, Bakanlık tarafından uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere TBB'ye geri gönderilmiştir.

12. TBB Yönetim Kurulu 18/12/2017 tarihli kararıyla önceki kararında ısrar ederek başvurucunun Baro levhasına yazılmasına karar vermiştir.

13. Bakanlık, başvurucunun baro levhasına yazılmasına ilişkin TBB kararının iptali talebiyle dava açmıştır. Başvurucu 21/3/2018 tarihinde davalı yanında davaya katılma talebinde bulunmuştur. Ankara 18. İdare Mahkemesi (Mahkeme) bu talep hakkında karar vermeksizin 27/9/2018 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.

14. TBB, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesine (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi 12/2/2019 tarihli kararıyla, başvurucunun müdahale talebi karşılanmaksızın karar verildiği gerekçesiyle Mahkeme kararını kaldırmış ve yeniden bir karar verilmek üzere dava dosyasının Mahkemeye iadesine karar vermiştir.

15. Mahkeme 29/3/2019 tarihli kararıyla başvurucunun davalı yanında davaya katılma isteminin kabulüne karar vermiştir.

16. Mahkeme 30/4/2019 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Uyuşmazlıkta, Türkiye Barolar Birliğinin kararı ile baro levhasına yazılmasına karar verilen kişinin 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun uyarınca tesis edilen işlem ile kamu görevinden çıkarıldığı görülmektedir. 1136 sayılı Kanun'un 1. maddesindeki tanım "avukat"ın tanımı olmayıp"avukatlık" mesleğinin tanımıdır. Bu tanıma göre de avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.

6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 3. maddesinin 3. fıkrası atfı ile aynı Kanun'un 4. maddesinin 2. fıkrasında yer alan birinci madde gereğince kamu görevinden çıkarılan kişilerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecekleri, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyeceklerine yönelik hükmü karşısında kamu görevinden çıkarılan kişinin avukat olarak baro levhasına yazılmasına ve avukat unvan sıfatını kullanmasına olanak bulunmamaktadır.

Buna göre, avukat olarak baro levhasına yazılamayacağı sonucuna varılan kişinin baro levhasına yazılmasına ilişkin kararda ısrar edilmesine yönelik davaya konu kararda hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır."

17. TBB ve başvurucu Bölge İdare Mahkemesine istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi 6/2/2020 tarihli kararıyla istinaf başvurularının reddine karar vermiştir.

18. Başvurucu nihai kararı 13/3/2020 tarihinde tebellüğ ettiğini, COVID-19 salgın hastalığı nedeniyle duran sürelerin 15/6/2020 tarihinde işlemeye başladığını belirtmiştir.

19. Başvurucu 1/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, sürelerin durması sebebiyle başvurusunun süresinde olduğunu belirtmiştir.

C. Başvurucu Hakkındaki Ceza Yargılamasına İlişkin Süreç

20. Başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda 15/3/2019 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir. Söz konusu karar itiraz edilmemesi nedeniyle 22/3/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. İlgili hukuk için bkz. M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 34-56.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 31/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu; avukatlığa kabul için gerekli şartları taşımasına rağmen kabul edilmediğini ileri sürerek çalışma ve kamu hizmetine girme haklarının, benzer durumdaki KHK ile ihraç edilen doktorlar özel sektörde çalışabilirken kendisinin çalışamaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarını ileri sürmüştür.

24. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına üye olmak suçundan yapılan ceza yargılamasında, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince 15/3/2019 tarihinde başvurucunun 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, HAGB'ye ve beş yıl süre ile denetime tabi tutulmasına karar verildiği ve bu kararın 22/3/2019 tarihinde kesinleştiği belirtilmiştir. Görüşte, başvurucunun baro levhasına kaydının yapılabilmesi için yeni bir başvuru yapma imkânı bulunduğu, bunun başvurucunun olağan başvuru yollarını tüketip tüketmediği ile mağdur sıfatının bulunup bulunmadığının tespitinde dikkate alınması gerektiği ileri sürülmüştür.

B. Değerlendirme

1. Uygulanabilirlik Yönünden

25. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, M.B. kararında Anayasa'nın 36. maddesinin baro levhasına kaydedilmeye ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanabilir olduğu sonucuna varmıştır (aynı kararda bkz. §§ 64-78).

2. Kişi Bakımından Yetki Yönünden

26. Başvurucu, uyuşmazlığın davacı ya da davalı sıfatıyla tarafı olmayıp yargılama sürecine davalı yanında müdahil sıfatıyla katılmıştır. İlgili kişilerin mahkemeye erişim hakkı kapsamında davaya katılımının sağlanmasının gerekçeli karar hakkı, silahların eşitliği ilkesi, savunma hakkı gibi güvencelerle örtüşen, bu güvencelerin gerçekleşmesini sağlayan bir gereklilik olduğu izahtan varestedir. Yargılama sürecine dair güvencelerin ihlalinin müdahili de etkileyeceği dikkate alındığında müdahilin adil yargılanma hakkının sürece dair diğer güvencelerinden faydalandırılmayacağı veya bu güvencelere ilişkin şikâyette bulunamayacağı söylenemez. Aksi yaklaşımın sonuca etkili iddialarda bulunulabilmesi, savunma yapılabilmesi, delil ileri sürülebilmesi adına sağlanan mahkemeye erişimin etkinliğini zedeleyeceği, anlamsız ve içerikten yoksun kılacağı ve bunun yanında bireysel başvurunun temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla da bağdaşmayacağı açıktır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Cengiz İnş. San. ve Tic. A.Ş. ve Mirax Tur. İnş. Tic. A.Ş. [GK],B.No: 2015/7846, 26/6/2019, §§ 29, 36). Bu belirlemeler ışığında davanın sonucundan etkileneceği öngörülerek yargılama sürecine müdahil olarak dâhil edilen başvurucunun adil yargılanma hakkının sürece dair güvencelerine yönelik ihlal iddiaları bakımından mağdur statüsünün bulunduğu, kişi bakımından yetki koşulunu sağladığı sonucuna ulaşıldığından adil yargılanma hakkına ilişkin ihlal iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden değerlendirilmesine geçilmiştir.

3. Kabul Edilebilirlik Yönünden

27. Anayasa’nın iddianın incelenmesinde dayanılacak olan "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

29. Bakanlık görüşünde, başvurucunun baro levhasına kaydının yapılabilmesi için yeni bir başvuru yapma imkanın bulunduğunun dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir (bkz. § 24). Başvuruda, derece mahkemelerinin başvuruya konu kararlarına ilişkin yargılama sürecinde başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği değerlendirileceğinden, başvurucunun yeni bir başvuru imkânının olmasının mağdur statüsünü ortadan kaldırdığı söylenemez. Ayrıca Bakanlığın bahsettiği başvuru yolunun geçmişe etkili olduğu söylenemez. Bu sebeplerle başvurunun incelenmesinin sürdürülmesinde başvurucunun hukuki yararının bulunduğu değerlendirilmiştir.

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. İncelemenin Kapsamı Yönünden

31. Bölge İdare Mahkemesi kararındaki karşı oydan, başvuru formundan ve Bakanlık görüşünden başvurucunun silahlı terör örgütüne üyelik suçundan yargılandığı ve başvurucu hakkında HAGB'ye karar verildiği, bu kararın 22/3/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakta ise de hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden yapılan değerlendirmenin derece mahkemelerinin gerekçeleri kapsamında yapıldığı belirtilmelidir. Mahkeme kararının kamu görevinden ihraç edilen başvurucunun yeniden kamu görevinde istihdam edilemeyeceği gerekçesine dayandığı, başvurucu hakkındaki kovuşturmaya yahut HAGB kararına ilişkin olarak herhangi bir değerlendirmenin söz konusu kararda bulunmadığı görülmektedir.

5. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

32. Genel ilkeler için bkz. M.B. kararı.

b. İlkelerin Uygulanması

33. Mahkeme kararı, kamu görevinden çıkarılan başvurucunun yeniden kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceği gerekçesine dayandığından bu gerekçe yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.

34. Anayasa Mahkemesi, eldeki başvuruya benzer olgu ve iddiaları içeren M.B. kararında uygulanacak ilkeleri belirlemiştir (M.B., §§ 92-96).

35. Söz konusu başvuruya ilişkin kararda, derece mahkemelerince yapılan yargılamanın adil yargılanma ilkelerini ihlal edip etmediğinin değerlendirilmesinde incelenmesi gereken meselenin derece mahkemesinin vardığı bu sonucun ilgili mevzuatın hakkın tesliminden kaçınacak ölçüde öngörülemez bir biçimde yorumlanmasına dayanıp dayanmadığının tespit edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Kamu hizmeti kavramını yorumlamanın ve bu bağlamda anılan hükmün avukatlığı da kapsayıp kapsamadığını değerlendirmenin öncelikli olarak derece mahkemelerine ait bir yetki olduğu vurgulanmış, bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumunun açıkça öngörülemez olduğunun veya hakkın teslimini açıkça reddedecek şekilde hatalı bulunduğunun tespiti durumunda usule ilişkin güvencelerin de anlamsız hâle geleceği gerekçesiyle söz konusu durumun etkilerini incelemenin Anayasa Mahkemesinin görevi olduğu belirtilmiştir (M.B., § 97).

36. Anılan kararda 667 sayılı KHK gereğince görevlerine son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceğine ilişkin kuraldaki istihdam kavramının bağımlı çalışmayı gerektirdiği, söz konusu kuraldan devlete bağlı olarak çalışmayı gerektirmeyen avukatlık mesleğini de kapsadığı hususunun açıkça anlaşılamadığı vurgulanmıştır. Ayrıca serbest çalışan avukatlar ile devlet arasında devlet memurununkine benzer bir güven ilişkisi aramanın Anayasa ile oluşturulan demokratik hukuk düzeninde anlamlı olmadığının altı çizilmiştir (M.B., § 101).

37. Türk hukukunda hak ve özgürlükleri sınırlayıcı düzenleme yapma yetkisi yasama organına aittir. İdari ve yargısal makamların hak ve özgürlükleri sınırlandıran kuralları geniş yorumlaması kanun koyucunun ihdas etmediği bir sınırlama getirilmeleri durumunu ortaya çıkarabilir. Hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil eden bu durum uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuk kurallarının öngörülebilir olmasını zorunlu kılan adil yargılanma hakkına da zarar verebilir. Bu sakıncaların ortaya çıkmaması için derece mahkemelerinin hak ve özgürlükleri sınırlandıran kurallara ilişkin yorum yaparken yorumun, kuralın kapsamını genişletici nitelikte olmaması, öngörülebilir sınırlar içinde kalması hususunda ihtiyatlı davranmaları önem taşımaktadır. Aksi halde ortaya çıkacak keyfî uygulamalar bireyleri güvencesiz duruma düşürür (M.B., § 104).

38. Sonuç olarak M.B. kararında, başvurucunun kamu görevinden çıkarıldıktan sonra kamu hizmeti sayılan avukatlık mesleğinde istihdam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle avukatlık mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan kanaatin kanun hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı belirtilmiştir. Bu yorumun başvurucunun medeni hakkıyla ilgili olarak açılan davada usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirdiği ve başvurucu aleyhine karar verilmesinde belirleyici olduğu, dolayısıyla bunların bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmıştır.

39. Somut başvuruya konu Mahkeme kararının, avukatlık mesleğinin kamu hizmeti olduğu ve kamu görevinden çıkarılanların bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceği gerekçesine dayandığı görüldüğünden yukarıda anılan kararda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

41. Başvurucu; hakkında HAGB kararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, bunun mahkûmiyet kararı gibi değerlendirildiğini ve kendisi ile benzer bir davada HAGB kararı verilmesinin avukatlığa engel olarak değerlendirilemeyeceği yorumu yapıldığını ileri sürerek masumiyet karinesinin ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı şikâyeti yönünden ulaşılan sonuç gözetildiğinde başvurucunun bu iddialarının ayrıca incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

6. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

42. Başvurucu, yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.

43. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 18. İdare Mahkemesine (E.2019/615, K.2019/967) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 31/1/2023tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.