TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÜMMÜHAN BÜŞRA ACUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/20775)

 

Karar Tarihi: 31/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

Ümmühan Büşra ACUR

Vekili

:

Av. Muhammet Murat ACUR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/6/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler ve Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler

7. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 11-19.

B. Başvurucunun Baro Levhasına Yazılma Talebine İlişkin Süreç

8. Başvurucu, İller Bankası Anonim Şirketinde uzman yardımcısı olarak görev yapmakta iken başvurucunun sözleşmesi 28/7/2016 tarihinde 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 4. maddesine dayanılarak feshedilmiş, sonrasında 1/9/2016 tarihli ve 29818 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden ihraç edilmiştir.

9. Başvurucu, baro levhasına avukat olarak yazılma talebiyle Ankara Barosuna (Baro) başvurmuştur. Başvurucunun talebi, Baronun 28/11/2018 tarihli kararıyla kabul edilmiştir. Bu karar Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) 7/12/2018 tarihli kararıyla uygun bulunmamış ve başvurucunun baro levhasına yazılma talebi reddedilmiştir.

10. Söz konusu TBB kararı, Bakanlık tarafından uygun bulunarak onaylanmıştır.

11. Başvurucu, baro levhasına yazılma talebinin reddine ilişkin TBB kararı ile bu kararın onaylanmasına ilişkin Bakanlık işlemine karşı Bakanlık ve TBB aleyhine iptal davası açmıştır.

12. Ankara 17. İdare Mahkemesi (Mahkeme), 30/10/2019 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Karar gerekçesinde; avukatlık mesleğinin önemine ve kamu hizmeti niteliğine vurgu yapılmış ve başvurucunun 667 sayılı KHK gereğince sözleşmesinin feshedildiği, kamu görevinden ihraç edilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceği belirtilmiştir.

13. İstinaf başvurusu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesinin 13/3/2020 tarihli kararıyla kesin olmak üzere reddedilmiştir.

14. Nihai karar başvurucuya 2/6/2020 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu 26/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. İlgili hukuk için bkz. M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 34-56.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 31/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

17. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkı Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

19. Başvurucu; avukatlığa engel bir durumunun bulunmadığını, hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülmediğini, kesin olmayan kamu görevinden çıkarılma işlemi gerekçe gösterilerek Baro levhasına yazılma başvurusunun reddedildiğini ileri sürerek eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

20. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan ceza soruşturmasının devam ettiği, Mahkeme kararının açıkça keyfî ve bariz bir takdir hatası içermediği belirtilmiştir.

21. Başvurucu cevabında, bireysel başvurudan çok daha sonra başlatılan soruşturmanın baro levhasına yazılmasına engel olmadığını belirtmiştir.

2. Değerlendirme

22. Anayasa’nın iddianın incelenmesinde dayanılacak olan "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. İncelemenin Kapsamı Yönünden

24. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan soruşturmanın devam ettiği belirtilmişse de adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkıyla ilgili değerlendirmenin derece mahkemelerinin gerekçeleri yönünden yapıldığı belirtilmelidir. Başvuruya konu Mahkeme kararının başvurucunun kamu görevinden ihraç edilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceği gerekçesine dayandığı, kararda başvurucu hakkındaki ceza soruşturmasına ilişkin olarak herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı görülmektedir.

b. Uygulanabilirlik Yönünden

25. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, M.B. kararında Anayasa'nın 36. maddesinin baro levhasına kaydedilmeye ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanabilir olduğu sonucuna varmıştır (aynı kararda bkz. §§ 64-78).

c. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

27. Genel ilkeler için bkz. M.B., §§ 80-88.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

28. Mahkeme kararının gerekçesinde, avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliğinde bir meslek olduğu, KHK gereğince kamu görevinden ihraç edilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceğine yer verilmiştir.

29. Anayasa Mahkemesi, eldeki başvuruyla benzer benzer olgu ve iddiaları içeren M.B. kararında ve bu gerekçe yönünden uygulanacak ilkeleri belirlemiştir (M.B., §§ 92-96).

30. Söz konusu kararda, derece mahkemelerince yapılan yargılamanın adil yargılanma ilkelerini ihlal edip etmediğinin değerlendirilmesinde incelenmesi gereken meselenin derece mahkemesinin vardığı bu sonucun ilgili mevzuatın hakkın tesliminden kaçınacak ölçüde öngörülemez bir biçimde yorumlanmasına dayanıp dayanmadığının tespit edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Kamu hizmeti kavramını yorumlamanın ve bu bağlamda anılan hükmün avukatlığı da kapsayıp kapsamadığını değerlendirmenin öncelikli olarak derece mahkemelerine ait bir yetki olduğu vurgulanmış, bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumunun açıkça öngörülemez olduğunun veya hakkın teslimini açıkça reddedecek şekilde hatalı olduğunun tespiti durumunda usule ilişkin güvencelerin de anlamsız hâle geleceği gerekçesiyle söz konusu durumun etkilerini incelemenin Anayasa Mahkemesinin görevinde olduğu belirtilmiştir (M.B., § 97).

31. Anılan kararda, 667 sayılı KHK gereğince görevlerine son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceğine ilişkin kuraldaki istihdam kavramının bağımlı çalışmayı gerektirdiği, söz konusu kuraldan devlete bağlı olarak çalışmayı gerektirmeyen avukatlık mesleğini de kapsadığı hususunun açıkça anlaşılamadığı vurgulanmıştır. Ayrıca serbest çalışan avukatlar ile devlet arasında devlet memurununkine benzer bir güven ilişkisi aramanın Anayasa ile oluşturulan demokratik hukuk düzeninde anlamlı olmadığının altı çizilmiştir (M.B., § 101).

32. Türk hukukunda hak ve özgürlükleri sınırlayıcı düzenleme yapma yetkisi yasama organına aittir. İdari ve yargısal makamların hak ve özgürlükleri sınırlandıran kuralları geniş yorumlaması, kanun koyucunun ihdas etmediği bir sınırlama getirilmeleri durumunu ortaya çıkarabilir. Hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil eden bu durum uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuk kurallarının öngörülebilir olmasını zorunlu kılan adil yargılanma hakkına da zarar verebilir. Bu sakıncaların ortaya çıkmaması için derece mahkemelerinin hak ve özgürlükleri sınırlandıran kurallara ilişkin yorum yaparken yorumun, kuralın kapsamını genişletici nitelikte olmaması, öngörülebilir sınırlar içinde kalması hususunda ihtiyatlı davranmaları önem taşımaktadır. Aksi halde ortaya çıkacak keyfî uygulamalar bireyleri güvencesiz duruma düşürür. (M.B., § 104).

33. Sonuç olarak M.B. kararında, başvurucunun kamu görevinden ihraç edildikten sonra kamu hizmeti sayılan avukatlık mesleğinde istihdam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle avukatlık mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan kanaatin kanun hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı belirtilmiştir. Bu yorumun başvurucunun medeni hakkıyla ilgili olarak açılan davada usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirdiği ve başvurucu aleyhine karar verilmesinde belirleyici olduğu, dolayısıyla bunların bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmıştır.

34. Somut başvuruya konu mahkeme kararında da avukatlık mesleğinin önemine ve kamu hizmeti niteliğine vurgu yapılarak, KHK gereğince kamu görevinden ihraç edilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceği gerekçesi yönünden yukarıda anılan kararda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

36. Başvurucu masumiyet karinesinin, mülkiyet hakkının, çalışma ve kamu hizmetine girme haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı şikâyeti yönünden ulaşılan sonuç gözetildiğinde başvurucunun bu iddialarının ayrıca incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

37. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiştir.

38. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 17. İdare Mahkemesine (E.2019/530, K.2019/2202) GÖNDERİLMESİNE,

E. 9.900 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 31/1/2023tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.