TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A. D. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/22068)

 

Karar Tarihi: 7/6/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Soner GÖÇER

Başvurucular

:

1. A, D,

 

 

Başvurucular Vekili

:

Av. Mehmet Mehdi OĞUZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, terör örgütü sempatizanlarınca öldürülme ve açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle yaşam, hakkaniyete uygun yargılanma ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucuların yakını U.D. Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde bulunan Mustazaflar ile Dayanışma Derneğinin başkan yardımcısı olup 5/5/2011 tarihinde PKK terör örgütü sempatizanları tarafından Dernek binasına yapılan saldırı esnasında çıkan olaylarda ateşli silahla vurularak hayatını kaybetmiştir.

3. Başvurucular, yakınları U.D.nin ölümü ile ilgili olarak 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında Hakkâri Valiliği Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına (Zarar Tespit Komisyonu) başvurmuştur. Zarar Tespit Komisyonu başvuruculara 23.165,45 TL maddi tazminat ödenmesine karar vermiş ve sulhname tasarısının imzalanması amacıyla kendilerine otuz günlük süre verilerek bir temsilci göndermeleri gerektiğini belirtmiştir. Başvurucuların sulhname tasarısını imzalamak üzere gelmemesi üzerine Uyuşmazlık Tutanağı imzalanmıştır.

4. Başvurucular, toplam 250.000 TL maddi tazminatın 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvuruda idarece karşılanmadığı gerekçesi ile -genel hükümler çerçevesinde ayrıca dava açacaklarını belirterek- idare mahkemeleri nezdinde dava açmıştır.

5. Dava; başvurucuların terör eylemleri nedeniyle uğradıklarını iddia ettikleri maddi zararlarının tazmini amacıyla yaptıkları başvuruda tercihlerini genel hükümler kapsamında tam yargı davası yerine 5233 sayılı Kanun'dan yana kullandıkları, bu nedenle tazminat hesaplama yöntemi açısından 5233 sayılı Kanun'daki prosedürün uygulanması gerektiği, söz konusu kanun hükümlerine göre davalı idarece tazminat miktarının belirlendiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucuların temyiz talebi de Danıştay görevli dairesince reddedilmiştir. Karar, tarafların karar düzeltme yoluna başvurmaması üzerine 23/3/2020 tarihinde kesinleşmiştir.

6. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre başvurucular, ayrıca genel hükümler kapsamında idare mahkemesi nezdinde ayrı bir tam yargı davası da açmış; dava, idare mahkemesince süre aşımı nedeniyle reddedilmiş ve karar temyiz yoluna başvurulmaması nedeniyle kesinleşmiştir. Yine UYAP aracılığıyla temin edilen belgelerden olaya ilişkin olarak meçhul fail hakkında Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmanın derdest olduğu anlaşılmıştır.

7. Başvuruya konu olan, 5233 sayılı Kanun'dan kaynaklanan davada Danıştay onama kararı başvurucular vekiline 5/3/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucular -COVİD-19 salgını nedeniyle yasal sürelerin 13/3/2020 ila 15/6/2020 tarihlerinde durmasına dair düzenlemelerden istifade etmek suretiyle- 6/7/2020 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucular, terör örgütü sempatizanlarının U.D.nin başkan yardımcısı olduğu derneğe gerçekleştirdikleri saldırıda ateşli silahla vurularak öldürüldüğünü, idarenin hizmet kusuru olduğunu, Tazminat Komisyonca teklif edilen tazminat miktarını yetersiz olduğu için kabul etmediklerini, yaşam haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık, başvuru yollarının usulüne uygun tüketilmediği yönünde görüş bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı önceki beyanlarına benzer yönde beyanda bulunmuştur.

11. Başvuru, yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.

12. Devletin bireylerin her türlü tehlikeye karşı yaşam hakkını koruma yükümlülüğü (pozitif yükümlülüğün maddi boyutu) vardır. Ancak yaşam hakkı kapsamında yapılacak bir inceleme ancak yetkili makamların kusura dayalı sorumluluğunun ileri sürüldüğü hâllerde söz konusudur. Bir ölümden kusursuz sorumluluk ilkeleri gereğince sorumlu olunduğunun ileri sürülmesi hâlinde ise bireysel başvurunun açıklanan gerekçelerle yaşam hakkından incelenebilmesi mümkün değildir (Aziz Biter ve diğerleri, B. No: 2015/4603, 19/2/2019, §§ 58, 59).

13. Devletin, diğer bir deyişle kamu görevlilerinin yaşamı korumak için makul ölçüler çerçevesinde idari tedbirler alma konusunda ihmalkârlık yaptığını ileri süren başvurucular somut başvuruyu, 5233 sayılı Kanun'a istinaden yaptıkları başvurunun ve anılan başvuruda verilen karar aleyhine açılan davanın reddedilmesi üzerine yapmıştır.

14. Danıştayın konuyla ilgili yerleşik içtihadı da gözönüne alındığında 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda ve bu başvurularda verilen kararlar aleyhine açılan idari davalarda doğrudan kusursuz sorumluluğa ilişkin değerlendirme yapılmakta, idarenin yapması gerekenleri yapmadığı iddiası (kusur sorumluluğu) değerlendirilmemektedir. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin bu tazminat yolunu devletin yaşamı koruma yükümlülüğü ile bu yükümlülük kapsamında belirlediği ilkeler çerçevesinde inceleyip ilgili idari ve adli makamların vardıkları sonuçları bu bağlamda değerlendirebilmesi mümkün değildir (Aziz Biter ve diğerleri, §§ 74, 75). Zira anılan tazminat yolu, başvurucuların şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek nitelikte değildir.

15. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinden önce başvurulan tazminat yolunun en azından özü itibarıyla ihlali tespit edebilecek nitelikte bir başvuru yolu olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, başvurucuların söz konusu şikâyetleri açısından gerekli başvuru yolunu tüketmeden bireysel başvuruda bulundukları sonucuna ulaşılmıştır (Hadice Akyürek ve Hasan Akyürek, B. No: 2015/13867, 9/5/2019, § 59).

16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

17. Başvurucular, idare mahkemesi nezdinde açtıkları davada ileri sürdükleri iddiaların yeterince araştırılmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini bu suretle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık, açılan davada idare mahkemesince 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan maddi tazminata yönelik hesaplamanın doğru yapıldığı belirterek davanın reddine karar verilip kararın onandığı yönünde görüş bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı önceki beyanlarına benzer yönde beyanda bulunmuştur.

18. Başvurucuların iddialarının özünün derece mahkemelerince hukuk kurallarının yorumlanması ile delillerin takdirinde isabet bulunmadığına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Buna göre başvurucuların iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

19. Bireysel başvuruya konu davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da açık bir keyfîlik içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurularda derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

20. Başvurucuların ileri sürdüğü iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Makul Sürede Yargılama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

21. Başvurucular, idare mahkemesi nezdinde açtıkları davanın çok uzun sürdüğünü, bu nedenle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık, idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu gibi hususların dikkate alınması gerektiği yönünde görüş bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı önceki beyanlarına benzer yönde beyanda bulunmuştur.

22. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

23. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talepleri kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.