TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUHSİN GÜN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/23318)

 

Karar Tarihi: 5/10/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA

Başvurucu

:

Muhsin GÜN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumu nakil aracında olumsuz koşullarda uzun süreli tutulma ve zorunlu ihtiyaçların karşılanmaması nedenleriyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği; yapılan şikâyet üzerine yürütülen ceza soruşturmasının etkisiz olduğu iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında 19/10/2018 tarihinde tutuklanarak Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir.

3. Başvurucunun iddiasına göre 11/6/2019 tarihinde Ceza İnfaz Kurumundan eski tip havalandırmaya sahip ve soğutma tertibatı yetersiz sevk aracı ile saat 9.00'da Ankara Şehir Hastanesine (Hastane) götürülmüştür. Başvurucunun toplamda iki buçuk metre eninde ve boyunda, altı adet oturma yeri bulunan araç içindeki kabinde tutuklular M.A., M.D. ve Ö.S. ile birlikte sevki yapılmıştır. Hava sıcaklığı 35-36 santigrat derece olduğu için açık alanda güneş altında bekleyen araçta terleyen ve nefes alması zorlaşan başvurucu muayene sonrasında görevli jandarma personeline tuvalete gitmek istediğini söylemiş ancak görevli personel talebini “acelemiz var” diyerek reddetmiştir. Tekrar kabine alınan başvurucu burada toplam olarak 7 saat müddetince tutulmuştur. Başvurucuya kabinde verilen 500 mililitre su yeterli gelmemiş ve başvurucunun ilave su talebi de karşılanmamıştır. Nefes darlığı, astım, ülseratif kolit ve yüksek tansiyon hastası olan başvurucunun tansiyonu yükselmiş, ülseratif kolit nedeniyle günde 15-20 defa tuvalete gitmek zorunda olduğu hâlde saat 16.00'da Hastaneden Ceza İnfaz Kurumuna dönünceye kadar tuvalete gidememiştir. Başvurucu bu olaydan sonra günlerce süren bağırsak kanaması yaşamıştır. Şikâyeti üzerine yapılan soruşturmada %76 engelli raporu bulunduğu hâlde bu husus dikkate alınmamış, delilleri toplanmadan karar verilmiştir.

4. Başvuru formuna ekli, Hastanenin 18/7/2019 tarihli Erişkinler İçin Engellilik Sağlık Kurulu Raporunda başvurucunun engelli raporu için 11/6/2019 günü yaptığı müracaat üzerine uyku apnesi, esansiyel (primer) hipertansiyon, ülseratif kolit, benign prostat hiperplazisi, sensonörinal işitme kaybı bilateral, astım ve servikal disk bozuklukları teşhisiyle % 76 oranında engelli olduğu, bağımsız bulunduğu, raporun sürekli olduğu, ortopedik, işitme ve süreğen (kronik) engel grubunda bulunduğu tespiti yapılmıştır.

5. Başvurucu olay sebebiyle 13/6/2019 tarihinde idari soruşturma başlatılması için Sincan Ceza İnfaz Kurumu Jandarma Komutanlığına dilekçe yazmıştır.

6. Başvurucu 5/8/2019 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunmuş olduğu dilekçe ile jandarma personeli hakkında şikâyetçi olmuştur.

7. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 11/9/2019 tarihinde Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığının yer itibarıyla yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

8. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından 26/12/2019 tarihinde Sincan Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığına yazı yazılarak iddiaların araştırılarak konuya ilişkin bilgi ve belge sunulması istenmiştir. Gönderilen cevabi yazının ilgili kısmı şöyledir:

 “...

a. Mahkemeye ve hastaneye gidecek tutuklu ve hükümlülerin faaliyet planlamaları ve bu faaliyetlerde görevlendirilecek araçların bir gün önceden Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığınca belirlendiği,

b. Kapalı ceza infaz kurumlarından Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığına bir gün önceden bildirilen adliye ve hastane taleplerinde tutuklu ve hükümlülerle ilgili dikkat edilmesi gereken özel bir husus (doktor tarafından verilmiş sağlık raporu vb.) belirtilmediği takdirde ring araçları normal olarak planlanmaktadır. Tutuklu Muhsin GÜN'ün sağlık kurulu raporu hakkında cezaevi idaresinde herhangi bir bildirimde bulunulmamıştır.

c. Sincan Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında bulunun tüm tutuklu ve hükümlülerin hastane ve adliyelere kapalı ring araçları ile sevk edildiği, sadece ambulansla sevk edilmesi gereken tutuklu ve hükümlülerin ambulansla sevk edildiği ve bu araçlar haricinde herhangi bir araçla sevklerinin söz konusu olmadığı tespit edilmiş olup ayrıca çift kabinli altı kişilik kabinleri bulunan ring aracı; kapalı ceza infaz kurumlarından adliye ve hastanelere sevk edilecek tutuklu ve hükümlülerin suç türlerine göre (fadli-terör, adli-cinsel, adli-Fetö/Pdy, PKK/Fetö/Pdy vb.) kullanılmaktadır.

ç. Muayene ve tedavi maksadıyla Cezaevi Kampüsü dışında bulunan sağlık kuruluşlarına sevk edildiklerinde; sağlık kuruluşunda tutuklu ve hükümlü nezarethanesi varsa sevk edilen tüm tutuklu ve hükümlülerin muayene ve tedavileri bitene kadar bu nezarethanede, yoksa ring aracında (nezarette yer olmaması durumunda) bekletilmektedir. Bu nedenle Bilkent Şehir Hastanesinde nezarethane, mahkum koğuşu bulunmadığından buraya yapılan sevklerde tutuklu ve hükümlüler tedavi süresinde ring aracında bekletilmektedir.

d. Tutuklu ve hükümlülerin hastanelerde tuvalet ihtiyacı talebi, devriyenin ve tutuklu ve hükümlülerin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir durumun olmaması halinde devriye komutanının belirleyeceği yer ve zamana göre tedavi bitimi ya da tedavi dönüşünde yerine getirilmektedir. Bu kapsamda; personelin alınan ifadesinde tutuklunun tutuklu Muhsin GÜN'ün hastane içerisindeki tuvalete götürülerek ihtiyacının giderilmesi sağlanmıştır.

e. Ring araçları araç içerisinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin isteğine göre araç havalandırmaları ve klimaları açılıp kapatılarak tutuklu ve hükümlülerin havasız kalması önlenmektedir ayrıca ring aracının çalışır vaziyette bırakılarak sıcaklık soğukluk durumuna göre araç klimasının açılıp kapatılmaktadır. Bu kapsamda personelin alınan ifadesinde Bilkent Şehir Hastanesinde ring aracı sürekli çalışır halde bekletilerek araç klimalarının sürekli açık olduğu tespit edilmiştir.

f. Tutuklu ve hükümlülerin adliye, hastane vb. yerlere sevklerinde Açık Cezaevi Müdürlüğü mutfak biriminden her tutuklu ve hükümlü için bir adet kumanya ve bir adet su verilmektedir. Tutuklu Muhsin GÜN'ün şikayet dilekçesinde iddia ettiği susuz bırakılması ile ilgili olarak personelin alınan ifadesinde kendisine istihkakı olan bir adet su verildiği tespit edilmiştir. Bunun haricinde tutuklu ve hükümlülere dışarıdan yiyecek ve içecek verilmesi kanunen mümkün olmadığından, devriye personelinin (acil olan hayati durumlar hariç) tutuklu ve hükümlülere dışarıdan ekstra yiyecek ve içecek vermesi gibi husus bulunmamaktadır...”

9. Sincan Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı tarafından gönderilen cevabi yazıya başvurucunun olay sebebiyle 13/6/2019 tarihinde idari soruşturma başlatılması için yazdığı dilekçe üzerine alınan üç kolluk görevlisinin ifadesi eklenmiştir.

10. Başsavcılık tarafından 16/4/2020 tarihinde şüpheliler M.D., E.S. ve E.B. Hakkında işkence yapma, görevi kötüye kullanma suçlarından “müştekinin iddialarını destekler nitelikte müştekinin soyut iddiası dışında olay hakkında kamu davası açmaya esas somut yeterli ve inandırıcı delil bulunamadığı, soruşturma kapsamında müştekinin iddialarına konu olaylar bakımından görevi ihmal suçu dahil herhangi bir kamu görevlisine veya başkasına atfı kabil bir kusur veya ihmal söz konusu olmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

11. Başvurucunun karara, kamera kayıtları incelenmeden ve jandarma personeli ile araçtaki diğer tutuklular dinlenilmeden karar verildiğini belirterek yapmış olduğu itiraz Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 9/6/2020 tarihinde itiraz nedenlerinin yerinde olmadığı gerekçesi açıklanarak reddedilmiştir. İtirazın reddi kararı başvurucuya 11/6/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu 13/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

13. Adli yardım talebinin kabulüne, başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına karar verilmesi gerekir.

14. Başvurucu sıcak havada su verilmeksizin ve tuvalet ihtiyacı giderilmeksizin 7 saat süresince nakil aracında tutulması, yaptığı şikâyet üzerine başlatılan soruşturmada delilleri toplanmadan hak arama hürriyetini ihlal eder biçimde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi sebebiyle adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı, kötü muamele yasağı ve yaşam hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Bakanlık görünüşünde kötü muamele iddialarında etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin Anayasa Mahkemesi içtihadına değinilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı 7 saat boyunca tuvalete götürülmediğine, araç içinde astım atakları yaşadığına ve ölümden döndüğüne ilişkin beyanda bulunmuştur.

15. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurudaki iddialar Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenecektir.

16. Yetkili adli makamların şikâyetleri hakkında gerekli araştırmaları yapmadığı, tanıkların dinlenmediği ile mahkeme kararlarının gerekçesiz olduğu yönünde başvurucunun adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak ileri sürdüğü iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutuna ilişkin olduğu belirtilmelidir.

17. Öte yandan başvurucunun, iddiaları ile ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğinden ayrıca şikâyetçi olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiası bakımından dayandığı gerekçeler ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası kapsamında ileri sürdüğü iddialar karşılaştırıldığında somut başvurunun etkili başvuru hakkı yönünden ayrıca incelenmesini gerektiren herhangi bir özel sorun içermediği görülmektedir. Bu nedenle başvurucunun etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası ayrıca incelenmemiştir.

18. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

19. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).

20. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).

21. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 23).

22. Anayasa Mahkemesi, asgari eşik seviyesini aştığı varsayılan kötü muamele iddialarının makul şüphe kalmayacak şekilde kanıtlanması şartını aramakta ve başvurularda öncelikle bu konudaki kanıtlama sorununu ele almaktadır. Burada kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin -ispat külfetinin devlete geçtiği durumlar istisna olmak üzere- kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delil sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, § 45).

23. Mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan, yetersiz açıklamaları, iddialarının deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri, müdafilerinden farklı iddiaları ileri sürmeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, § 46).

24. Başvurucu 35-36 derece hava sıcaklığında güneş altında bekleyen ring aracında 7 saat müddetince tutulduğunu, 500 mililitre olan su istihkakının yeterli olmadığını ancak ilave su talebinin karşılanmadığını, saat 9.00'dan 16.00'ya kadar tuvalete gitmek istediğini söylediği hâlde görevliler tarafından bu talebinin gereğinin yerine getirilmediğini, ceza infaz kurumuna döndükten sonra tuvalete gidebildiğini ileri sürmüştür.

25. Başsavcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, olay günü görevli personelin ifadelerinde tutuklu hastaların tedavi dönüşü ve öğle arası sıra ile ihtiyaçlarının karşılandığını, tüm hastaların ve başvurucunun tuvalet ihtiyacının hastanenin içine götürülerek karşılandığını, araç şoförü tarafından sürekli klimanın açık bırakıldığını beyan ettikleri belirtilmiştir. Kararda, Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığına yazılan yazıya verilen cevapta başvurucunun hastaneye sevkinde dikkat edilmesi gereken özel bir husus bulunduğu bildirilmediğinden ring aracının normal olarak planlandığı, Bilkent Şehir Hastanesinde nezarethane bulunmadığından buraya yapılan sevklerde tutuklu ve hükümlülerin tedavi süresinde ring aracında bekletildiği hususlarının bildirildiği ifade edilmiştir.

26. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, başvurucunun iddialarını destekler nitelikte soyut iddia dışında kamu davası açmaya esas somut yeterli ve inandırıcı delil bulunamadığı, görevi ihmal suçu dâhil herhangi bir kamu görevlisine veya başkasına atfı kabil bir kusur veya ihmal söz konusu olmadığı gerekçesi açıklanmıştır.

27. Başvurucunun kötü muamele yasağı bağlamında üç şikâyetinden birincisi olan hava sıcak olduğu hâlde nakil aracında uzun süre bekletildiği iddiası yönünden, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gerekçesi de dikkate alındığında ihtilaf bulunmamaktadır. Başvurucunun kötü muamele yasağı bağlamında ikinci ve üçüncü ihlal iddiası, nakil aracında bekletilme sırasında su içme ve tuvalete gitme zorunlu ihtiyaçlarının kamu görevlilerince kasıtlı olarak giderilmediğine ilişkindir. Başvurucunun iddialarının savunulabilir nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

29. Başvurucunun iddialarına ilişkin olarak kamu makamlarınca yürütülen soruşturma kapsamında yeterli derinlikte bir araştırma yapılmadığı, şüphelilerin ifadelerinin hiyerarşik ve kurumsal bağı bulunmayan kişilerce alınmadığı, tanık dinlenilmediği, hastane ve araç kamera kayıtlarının araştırılmadığı, nakil aracının fiziksel özelliklerine ilişkin ilgili mercilerden bilgi istenerek inceleme yapılmadığı, buna karşın şüphelilerin mensup oldukları birimce alınan ifadeleri ve iddiaların yöneltildiği birimden yazı ile olaya ilişkin bir kısım bilgilerin istenilmesiyle yetinildiği anlaşılmaktadır. Bunun gibi, başvurucunun nakil aracında bekletilme sırasında su içme ve tuvalete gitme zorunlu ihtiyaçlarının kamu görevlilerince kasıtlı olarak giderilmediğine ilişkin iddiası, soruşturma mercii tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda soyut iddia olarak nitelendirilmek suretiyle ayrıca bir araştırma ve değerlendirmeye tabi tutulmamıştır.

30. Bir devlet görevlisi tarafından hukuki sınırların aşılarak Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin bir iddianın soruşturma makamına iletilmesi durumunda etkili soruşturma yükümlülüğünün başlaması için öncelikle gerekli olan husus, söz konusu iddianın savunulabilir olmasıdır. İddianın savunulabilir olması, açık ve olgulara ilişkin ayrıntı içermesinin yanında ancak makul kanıtlarla desteklenmesiyle mümkündür. Böylesine bir iddianın varlığı hâlinde olayın aydınlatılarak sorumluların belirlenmesini ve gerekirse cezalandırılmasını sağlamaya elverişli, etkili bir soruşturma yapılması gerekmektedir.

31. Somut başvuruda, başvurucunun ileri sürdüğü savunulabilir nitelikteki iddiaların kötü muamele yasağı bağlamında asgari eşik seviyesinin üzerinde bulunup bulunmadığı hususunda soruşturmadaki yukarıda belirtilen eksiklikler dikkate alınarak bu aşamada bir değerlendirme yapılması ve maddi yükümlülük anlamında bir sonuca ulaşılabilmesi mümkün görülmemiştir.

32. Neticeten, soruşturma makamı tarafından kötü muameleye maruz kalındığı iddialarına yönelik olarak etkili bir soruşturma yürütülmeden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği dikkate alınarak başvurucunun nakil aracında bekletilmesi ve zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmaması nedenleriyle kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

33. Kötü muamele yasağının maddi boyutu bakımından bu aşamada bir değerlendirme yapılması mümkün görülmemiştir.

III. GİDERİM

34. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL maddi ve 750.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

35. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

36. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net 60.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2019/25495) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 60.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı'na GÖNDERİLMESİNE 5/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.