TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MURAT YAVUZARSLAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/29558) |
|
Karar Tarihi: 8/2/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Kübra KAYA |
Başvurucu |
: |
Murat YAVUZARSLAN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tutukluya annesinin cenaze törenine katılması için izin verilmemesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvuru tarihinde Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçundan Silivri L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunan başvurucunun annesi 16/7/2020 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucu aynı tarihli dilekçesiyle Samsun'un Çarşamba ilçesinde gerçekleşecek cenaze törenine katılma talebinde bulunmuştur. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 17/7/2020 tarihinde başvurucunun talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; pandemi nedeniyle infaz kurumlarında sirkülasyonu azaltmaya yarar bir dizi önlem alındığı, başvurucunun cenazeye katılımı hâlinde virüs kapma ve sonrasında kurumda bulunan tutuklu, hükümlü ve personele bulaştırma riskinin yüksek olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun kurum dışına çıkarılması hâlinde dönüşünde on dört gün süreyle karantinaya alınmasının gerektiği, bu durumun ise kurumun fiziki şartları açısından zorluk yaratacağı ifade edilmiştir.
3. Başvurucu, anılan karara karşı 27/7/2020 tarihli dilekçesiyle Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 28/7/2020 tarihli kararıyla başvurucunun şikâyetini reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 116. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tutukluya cenazeye katılma izni verilmesinin zorunluluk değil Başsavcılıkça alınacak takdiri bir karar olduğu, devletin vatandaşların yaşam hakkını koruma yükümlülüğü karşısında başvurucunun kendisinin ve İnfaz Kurumunda bulunan diğer kişilerin yaşamını riske atma ihtimalinin bulunduğu gözetildiğinde anılan kararın isabetli olduğu ifade edilmiştir.
4. Başvurucu, anılan karara karşı 4/8/2020 tarihli dilekçesiyle Silivri Ağır Ceza Mahkemesine (Ağır Ceza Mahkemesi) itirazda bulunmuştur. Ağır Ceza Mahkemesince itiraz konusu olayın İnfaz Hâkimliğinin görev alanına girmediği, bu nedenle esası incelenmeksizin karar verilmesi gerektiği ancak bu durumun sonuca etkili olmadığı gerekçesiyle 12/8/2020 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
5. Başvurucu, nihai hükmü 28/8/2020 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 7/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
6. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
7. Başvurucu 1/6/2020 tarihi itibarıyla normalleşme sürecine geçilmesiyle ülke genelinde seyahat engelinin kalktığını, adliyelerde duruşmalara devam edildiğini, gerekli tedbirler alınarak düğün, cenaze merasimlerinin düzenlenebildiğini ifade etmiştir. Başvurucu bununla birlikte İnfaz Kurumunda da normalleşmeye geçildiğini, tutuklu ve hükümlülerin hastaneye sevk işlemlerinin sağlanabildiğini, kapalı görüşlere izin verildiğini ayrıca kaldığı koğuştan iki kişinin Dikey Geçiş Sınavına girmesine izin verildiğini ve sınava girdikten sonra bu kişilerin koğuşa dönebildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu babasını yıllar önce kaybettiğini, annesinin hayatta kalan tek ebeveyni olduğunu, gerekli tedbirler alınarak cenazesine katılmasına izin verilebilecekken talebinin reddedilmiş olmasının temel haklarını ihlal ettiğini ifade etmiştir.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun annesinin cenazesine katılma talebinin bulunduğu dönemde dünya ve ülke çapında pandeminin yayılımını engellemeye yönelik çok sayıda tedbir alındığı, kamusal makamların başvurucunun talebinin reddine ilişkin takdirinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
9. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında her ne kadar pandemi döneminde olunsa da 1/6/2020 tarihinde normalleşme sürecine girilmesiyle gerekli sağlık tedbirleri alınarak toplumsal hayatın devamının sağlandığını, kendisine de bu kapsamda izin verilmesi mümkünken bu yönde bir değerlendirme yapılmadığını ifade etmiştir.
10. Başvuru, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Başvurucunun özel ve aile hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin 5275 sayılı Kanun’un 94. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında yer alan düzenlemeler gereğince kanuni temelinin bulunduğu ve infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması şeklinde meşru amacının bulunduğu açıktır (Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 16/12/2019, §§ 45-50).
13. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; Abuzer Uzun, B. No: 2016/61250, 13/6/2019, § 38).
14. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin sağlanmış olmasıdır (Rasul Kocatürk, § 56).
15. Ölüm, insan hayatında karşılaşılan acı olaylardan biridir. Birçok kültürde ölen kimsenin tanıdıkları bir araya gelerek ölüm nedeniyle duyulan acı ve üzüntüyü paylaşır. Ölenin geride kalan aile bireyleri ziyaret edilerek kendilerine maddi ve manevi destekte bulunulur. Şüphesiz bu acıyı ölüm anından itibaren en yoğun derecede yaşayan ve desteğe en çok ihtiyaç duyanlar aile bireyleridir. Kanun koyucu bu insani düşünceden ve kültürel olgulardan hareketle 5275 sayılı Kanun'da yakınlarının ölümü hâlinde hükümlüye mazeret izni verilmesini düzenlemiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için Muhittin Pirinççioğlu, B. No: 2020/28439, 21/11/2023, § 13; Rasul Kocatürk, § 61).
16. Cenazeye katılımın sağlanması imkân dâhilinde görülmezse bu duruma ilişkin zorunluluk hâllerinin ve risklerin somut olgu ve olaylara dayalı olarak açıklanması gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için Muhittin Pirinççioğlu, § 14; Rasul Kocatürk, § 62).
17. Somut olayda, başvurucu Silivri L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmaktadır. Başvurucunun vefat eden annesinin Samsun'da gerçekleşecek olan cenaze törenine katılması talebi Başsavcılık tarafından COVID-19 salgınının neden olduğu bulaş riski gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Derece mahkemeleri kararlarında da devam eden salgının oluşturduğu tehlikeye dayanılmıştır. Bununla beraber COVID-19 salgınının neden olduğu bulaş riskine ilişkin genel gerekçeyle yetinilmiş, sosyal mesafe ve maske kullanımı gibi tedbirler çerçevesinde başvurucunun talebinin karşılanmasına ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Başsavcılık, başvurucunun talebinin karşılanması için durumun gerektirdiği özeni gösterdiğini, alternatif çözümler denediğini ortaya koyabilmiş değildir. Nitekim, başvurucunun cenazeye katılım talebinin reddine dayanak olarak ileri sürülen sebepler (bkz. § 2) 5275 sayılı Kanun'da öngörülen sınırlama sebeplerinden değildir. Başvurucunun uzun süre görmediği annesinin vefatı ve cenazesine katılamamasının neden olduğu derin üzüntü dikkate alındığında Başsavcılık ve derece mahkemesi kararlarında gösterilen gerekçeler, başvurucunun çıkarları ile toplumun çıkarları arasında adil denge kurulmasına yönelik ikna edici, ilgili ve yeterli unsurlara sahip değildir. Dolayısıyla, başvurucunun cenazeye katılma ve ailesine destek olma imkânından yoksun kalmasında kamu makamlarının talebin reddedilmesi şeklindeki müdahalesinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 1.000.000 manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
20. Başvurucunun, annesinin cenaze törenine katılmasının artık mümkün olmadığı dikkate alındığında tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
21. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Silivri 2. İnfaz Hâkimliği (E.2020/2909, K.2020/3078) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.