TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M. D. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/29965)

 

Karar Tarihi: 3/5/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

M. D.

Vekili

:

Av. Serdar ÇELEBİ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 31/3/2019 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimi sonucunda Halkların Demokratik Partisinden (HDP) Batman belediye başkanı seçilen başvurucu hakkında PKK/KCK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma başlatmıştır.

3. Başvurucu, İçişleri Bakanlığının 23/3/2020 tarihli kararıyla PKK ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle görevden uzaklaştırılmıştır.

4. Başvurucu anılan soruşturma kapsamında 21/7/2020 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başvurucu ifadesinde; örgütle herhangi bir iltisakının bulunmadığını, hakkındaki iletişim dinleme kararlarının hukuka aykırı olduğunu, kendisine atfedilen telefon görüşmelerinin herhangi bir suç unsuru içermediğini ve PKK/KCK terör örgütüyle bağlantılı olduğu belirtilen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) yapılanmasına yönelik olarak Başsavcılıkça yapılan soruşturmada ele geçirilen belgede delege sıfatıyla isminin geçmesinden sorumlu tutulamayacağını ileri sürmüştür.

5. Başsavcılık, başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.

6. Hâkimlik, DTK'ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında bir binada yapılan aramada başvurucu adına düzenlenmiş delege kartı ile başvurucunun isminin yer aldığı delege listesinin ele geçirildiği ve iletişimi denetlenen başvurucunun "...evet doğrudur. Bu ayın 5 ve 6 sında Batman'da Kürdistan Sağlık Kongresi KCD (Demokratik Toplum Kongresi) altında gerçekleştiriyoruz. Üçüncü kongreye kürdistanın dört parçası, Avrupa ve bütün dünyadan bu duyguya sahip insanlarımız bir katkı vermek için katılacaklar." şeklinde görüşme kayıtlarının olduğu gerekçesiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.

7. Başvurucunun anılan karara itirazı Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 6/8/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

8. Bu karar başvurucuya 15/8/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 8/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başsavcılık 27/8/2020 tarihli iddianame ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle başvurucu hakkında aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.

10. İddianamede, başvurucunun PKK/KCK'nın DTK yapılanmasıyla bağlantılı olduğu ve bu yönde faaliyette bulunduğu iddia edilmiştir. İddianamede suçlamalara esas alınan temel olgular özetle şöyledir:

i. Başsavcılık tarafından DTK'ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında bir binada yapılan aramada "DTK 2017 AMED BÖLGE VE KURUM DELEGE LİSTESİ" başlıklı belge bulunduğu ve anılan belgede "MEHMET DEMİR - AMED- 53349..." şeklinde başvurucunun isminin geçtiği, ayrıca başvurucu adına tanzim edilmiş DTK delege kartının da ele geçirildiği ifade edilmiştir.

ii. Başvurucunun T. isimli bir kişi ile PKK/KCK'nın Suriye yapılanması olan PYD kontrolündeki bölgeye yardım gönderme hususunda telefon görüşmesi yaptığı ve görüşmede toplanan yardımların KCK Sözleşmesi'ne bağlı olarak yapılandırılan mahalle meclislerine teslim edileceğini belirttiği ileri sürülmüştür. Başvurucunun ismi tespit edilemeyen bir şahısla yaptığı telefon görüşmesinde ise DTK adına Sağlık Kongresi düzenleyeceğini söylediği vurgulanmıştır.

iii. Başvurucunun 1/1/2019 ile 18/2/2020 tarihleri arasında toplam 2.172 numara ile telefon görüşme kaydının olduğu, bu numaraları kullananlardan 275'inin terör örgütü üyeliği suçlamasıyla adli kaydının bulunduğu belirtilmiştir.

iv. Başvurucunun başkanı olduğu Batman Belediyesine ait binada yapılan aramada ele geçirilen dokümanlardan -KCK Sözleşmesi'nin "Altıncı Bölüm - Şehir, Kasaba ve Mahalle Örgütlenmesi- Madde 23 Özgür Toplum Meclisleri, Şehir, Kasaba ve Mahalle Yürütmeleri" başlıkları altındaki hususlar doğrultusunda- Batman'ın Barış, Demokrasi, Özgürlük, Emek ve Kardeşlik olmak üzere toplam beş ayrı bölgeye ayrıldığının ve örgütsel faaliyetlerin bu bölgeler üzerinden yürütüldüğünün tespit edildiği ifade edilmiştir.

11. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi iddianamenin kabulüne karar vermiş ve kovuşturma aşaması başlamıştır. Devam eden süreçte Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılamaya konu suçun Batman'da işlendiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı vererek dosyayı Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesine (Mahkeme) göndermiştir.

12. Mahkeme 12/2/2021 tarihli duruşma sonunda başvurucunun tahliyesine ve hakkında yurt dışına çıkış yasağı ve haftanın belirli günü kolluk birimine imza verme şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir.

13. Başvurunun inceleme tarihi itibarıyla başvurucu hakkındaki dava ilk derece mahkemesi aşamasında derdesttir.

14. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. İLGİLİ HUKUK

15. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/1/2020 tarihli ve E.2019/5611 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...16-22 Mayıs 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilen PKK/KONGRE-GEL terör örgütünün 5. Genel Kurulunun sonuç bildirisinde ilan edilen KCK'nın, silahlı terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan’ın örgütün amacı doğrultusunda tabana yayılmasını sağlamak amacıyla ortaya koyduğu 'Kent Meclisleri, Demokratik Siyaset Akademisi, Demokratik Toplum Kongresi ve Kooperatifler Hareketi' şeklindeki dört ayaklı bir paradigmadan oluştuğu, bu paradigmanın üçüncü ayağı olan Demokratik Toplum Kongresinin, sözde kurucu meclis işlevi gören bir yapılanma olduğu ve Kuzey Kürdistan Parlamentosu/Meclisi olarak nitelendirildiği, terör örgütünün hedefi olan demokratik özerklik stratejisini hayata geçirmek için örgüt elebaşısının talimatları doğrultusunda kurulduğu, KCK/TM parlamento yapısını oluşturan sözde yasama organı olduğu, genel kurul, daimi meclis, başkanlık divanı, yürütme kurulu ve komisyonlar gibi organlarının bulunduğu, çalışma usulüne ilişkin sözde iç tüzüğünün olduğu, demokratik özerkliği gerçekleştirmek amacıyla siyasi parti, dernek, sendika ve sivil toplum kuruluşlarını örgütleyerek konferans ve çalıştaylar düzenlediği, örgütlenme yapısı itibarıyla KCK ile özdeşlik gösterdiği, bileşenlerinin KCK yapılanması içinde yer alan sözde kent meclisleri, ilçe meclisleri, mahalle meclisleri ve köy komünlerinin olduğu, delege ve üyelerinin anılan bu sözde meclis üyeleri ile bazı milletvekilleri, belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri olduğu, yaptığı kongre ve konferanslar sonucunda 14 Temmuz 2011 tarihinde demokratik özerlik ilan edildiği ve 27 Aralık 2015 tarihinde demokratik özerk bölgelerin oluşturulmasının istendiği ve ayrıca öz yönetim ilanlarına sahip çıkıldığı..."

16. Diğer ilgili ulusal hukuk için bkz. Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 64-89; Ayhan Bilgen [GK], 2017/5974, 21/12/2017, §§ 48-62.

III. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen daha önce suçlama konusu yapılan olgulara dayanılarak hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, tutuklama kararının ve bu karara itirazı üzerine verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararın gerekçe içermediğini belirterek ölçülü olmayan tedbir nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Öte yandan başvurucu; tutuklama tedbirinin siyasi saiklerle uygulandığını ve örgütlenme hürriyeti, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, ifade hürriyeti, serbest seçim hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir.

19. Bakanlık görüşünde; anılan şikâyetle ilgili olarak 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. ve 142. maddeleri uyarınca açılması gereken bir tazminat davası açılmadığından söz konusu iddia bakımından olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür. Anılan iddianın esasına ilişkin yapılan değerlendirmede ise başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacı içerdiği ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarını yinelemiştir.

20. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

22. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütünün üyesi olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

23. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

24. Soruşturma mercilerinin başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında ve iddianamede esas olarak DTK'ya ait bir bina ile Batman Belediyesinin kullandığı binada yapılan aramalarda ele geçirilen belgeler ile başvurucunun telefon görüşmelerine dayanıldığı görülmektedir (bkz. §§ 6, 10).

25. Yargı mercilerinin DTK'nın terör örgütü yapılanması olduğuna yönelik tespitleriyle (bkz. § 15) birlikte -DTK'ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında ele geçirilen- başvurucunun DTK delegesi olarak isminin geçtiği dokümanlar ve başvurucunun telefon görüşmelerine bağlı tespitler de gözetildiğinde belirtilen tüm bu hususların tutuklama tedbirinin uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir.

26. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

27. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen katalog suçlar arasında yer almasına dayanılmıştır.

28. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).

29. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında daha önce suçlama konusu yapılan olgulara dayanıldığı iddiasıyla bağlantılı olarak tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Tedbirin -Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında- ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

30. Terör suçlarının soruşturulması/kovuşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214).

31. Somut olayda başvurucuya dair önceki tarihli suçlamaların ve uygulanan tedbirlerin çoğunlukla terör örgütü propagandası yapma suçuna ilişkin olduğu UYAP üzerinden yapılan incelemeyle tespit edilmiştir. Şikâyet konusu tutuklama tedbirinin dayandığı soruşturma ise başvurucunun PKK/KCK'nın DTK yapılanmasında yer alarak silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği iddiasını esas almaktadır. Soruşturma makamları, DTK'ya ait bir bina ile Batman Belediyesinin kullandığı binada yapılan aramalarda ele geçirilen belgeler ile başvurucunun telefon görüşmelerine dayanarak başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğunu ileri sürmektedir.

32. Buna göre başvurucu hakkındaki şikâyet konusu tutuklama tedbirinin dayandığı soruşturma her ne kadar daha önceki soruşturmalar gibi PKK/KCK kapsamında yapılsa da bu soruşturmanın dayanağının ve şikâyet konusu tutuklama tedbirine esas tutulan olguların başvurucu hakkında yürütülen önceki tarihli suçlamaların ve uygulanan tedbirlerin dayanağından temel olarak farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Başka bir deyişle esasen başvurucunun PKK/KCK'nın DTK yapılanmasında yer alarak silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği iddiasının odak alındığı işbu soruşturmanın ve bu soruşturmada verilen tutuklama kararının önceki soruşturmalar ile o soruşturmalarda uygulanan muhakeme işlemlerine nazaran -güncel tarihli- yeni nitelikteki olgulara dayandığı değerlendirilmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ayşegül Çağatay ve diğerleri, B. No: 2019/28236, 10/3/2021, §§ 94-98).

33. Sonuç olarak başvurucunun terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklanması dikkate alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64).

34. Yukarıda ulaşılan sonuçlar karşısında başvurucunun tutuklama tedbirinin siyasi saiklerle uygulandığı ve örgütlenme hürriyeti, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, ifade hürriyeti, serbest seçim hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarının incelenmesi gerekli görülmemiştir.

35. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.