TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SERAP USTAALİOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/3011)

 

Karar Tarihi: 30/3/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mehmet ALTUNDİŞ

Başvurucu

:

Serap USTAALİOĞLU

Vekili

:

Av. Oktay YAVUZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kısmi kamulaştırma sırasında taşınmazın kalan kısmının kamulaştırılmaması ve kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi ile söz konusu bedelin enflasyon karşısında değer kaybına uğratılması nedenleriyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Mülkiyeti başvurucuya ait olan taşınmazın 259,51m²lik kısmı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun (EPDK) 23/9/2010 tarihli kararı ile kamulaştırılmış; tarafların kamulaştırma bedeli üzerinde uzlaşmaya varamamaları üzerine Maliye Hazinesi, başvurucu aleyhine 6/3/2018 tarihinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemiyle Şavşat Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

3. Mahkemece 30/6/2017 tarihinde taşınmaz mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi heyetince hazırlanan 4/8/2017 tarihli raporda ekli krokide B harfi ile gösterilen alanın kamulaştırılmasının istenildiği, kısmi kamulaştırma nedeniyle kamulaştırma dışında kalan ve A1 ile gösterilen (89,95 m²) alanda %55 değer kaybı oluşacağı, A2 ile gösterilen (1.081,22 m²) alanda ise değer kaybı oluşmayacağı açıklanmıştır. Bu tespitlere göre kamulaştırılan arazi bedeli olarak 17.200,32 TL, A1 ile gösterilen alandaki değer düşüklüğü için 3.279,04 TL olmak üzere toplam kamulaştırma bedeli 20.479,36 TL olarak tespit edilmiştir.

4. Başvurucunun bilirkişi raporuna itirazı üzerine 20/11/2017 tarihinde Mahkemece taşınmaz mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Yeni bilirkişi heyetince hazırlanan 3/1/2018 tarihli raporda kamulaştırılmak istenen ve 7/12/2017 tarihli fen bilirkişisi raporuna ekli krokide B harfi ile gösterilen alan dışında A1 harfi ile gösterilen alanın boru hattı kamulaştırmasının üst tarafında kaldığı, kısmi kamulaştırma sonucu taşınmazın bölündüğü, alanın çok küçülmüş, geometrik şeklinin bozulmuş ve tarımsal bütünlüğün kaybolmuş olduğu, ekonomik tarım yapma imkânının oldukça azaldığı, arta kalan kısmın hemen bitişiğinde yüksek basınçla çalışan cebri boru hattı ve aynı hat üzerinden bulunan hidroelektrik santraline ait enerji nakil hattına komşu parsel konumuna gelmiş olmasının taşınmazın alım satım şansını azalttığı belirtilmiştir. Raporda A2 harfi ile gösterilen alanın boru hattı kamulaştırması ile şerit olarak üst taraftan kapanmış olduğu, alt taraftan Şavşat Deresi nedeniyle ulaşım imkânı kalmadığı, bölgenin fiziki koşulları nedeniyle alternatif ulaşım imkânı bulunmadığı tespitlerine yer verilmiştir. Bu tespitlere göre kısmi kamulaştırma nedeniyle kamulaştırma dışında kalan ve A1 ile gösterilen kısımda değer kaybının %90, A2 ile gösterilen kısımda ise %100 olacağı açıklanmıştır. Raporda %10 oranındaki objektif değer artışı miktarı ile birlikte kamulaştırılan alan (B harfi ile gösterilen) bedeli olarak 23.944,47 TL, A1 ile gösterilen alandaki değer düşüklüğü için 7.469,56 TL ve A2 ile gösterilen alanın değeri için 99.762 TL olmak üzere toplam kamulaştırma bedeli 131.176,03 TL olarak tespit edilmiştir.

5. Mahkeme 6/3/2018 tarihli kararıyla bilirkişi raporundaki tespitlere atıfla Şavşat ilçesi, Tepeköy Köyü, 310 ada 11 parsel numaralı taşınmazın B harfi ile adlandırılan 259.51m²'lik ve A2 ile adlandırılan 1081,22m²'lik kısımlarının kamulaştırılmasına karar vermiştir. Kamulaştırma bedelinin 131.176,03 TL olarak tespitine ve taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına tesciline karar veren Mahkeme ayrıca, taşınmazın A1 ile adlandırılan 89.95 m²'lik kısmının ise aynı adanın son parsel numarasını takiben verilecek parsel numarası altında tapu malikleri adına tapudaki cinsi ile tapuya kayıt ve tesciline karar vermiştir.

6. İdare tarafından istinaf edilen karar, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi (Daire) tarafından 22/11/2018 tarihli kararla kaldırılarak, taşınmazın ekli krokide B harfi ile gösterilen 259,51m²'lik kısmının kamulaştırılmasına, toplam kamulaştırma bedelinin 32.243,97 TL olarak tespitine ve bu kısmın tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına tesciline temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. Daire kararının gerekçesinde; kısmi kamulaştırma sonucunda kamulaştırma dışında kalan ve A1 ile gösterilen kısmın değer kaybının %100 olduğu ancak A2 ile gösterilen kısmın ulaşım veya kullanma imkânsızlığının söz konusu olmadığından değer kaybı oluşmadığı ve taşınmazın tamamının kamulaştırılmasına karar verilmesinde isabet bulunmadığını belirtmiştir.

7. Daire kararına karşı taraflar temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 19/11/2019 tarihli kararıyla miktarı veya her paydaş için değeri 47.530 TL'yi geçmeyen davalara ilişkin olarak Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının kesin olduğu, temyize konu Daire kararının bu miktarın altında olduğu belirtilerek temyiz yoluna başvurulamayacağından temyiz dilekçesinin reddine karar vermiştir. Bu karar 11/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 8/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden elde edilen bilgi ve belgelere göre bireysel başvuru sonrasında davacı taraf, Dairenin 22/11/2018 tarihli kararında taşınmazın A1 ve A2 ile gösterilen kısımları için hüküm kurulmaması nedeniyle kararın infaz edilemediğini belirterek tavzih talebinde bulunmuştur. Dairece, anılan kararda tescile ilişkin hüküm kısmının infazda tereddüte yol açtığı ve bilirkişi raporuna göre hükmedilen 32.243,97 TL kamulaştırma bedelinin B ve A1 ile adlandırılan taşınmaz kısımlarına ilişkin olduğu belirtilerek tavzih talebinin kabulüne karar verilmiştir. Dairenin 20/5/2021 tarihli tavzih kararı ile 7/12/2017 tarihli krokide taralı olarak gösterilen ve B harfi ile gösterilen 259,51m² lik taşınmaz kısmı ile A1 harfi ile gösterilen 89,95 m²'lik kısmının davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, ayrıca aynı fen bilirkişi raporunda A2 harfi ile gösterilen 1.081,22 m2 lik kısmının da aynı adanın son parsel numarasını takiben verilecek parsel numarası altında tapu malikleri adına tapudaki cinsi ile tapuya kayıt ve tesciline şeklinde hükmün tavzihine karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu, ekli krokide B harfi ile gösterilen kısmın kamulaştırılmasından arta kalan A1 ve A2 ile gösterilen taşınmazların geometrik şeklinin bozulduğu ve tarımsal bütünlüğün kaybolduğunu ileri sürerek bu kısımların da kamulaştırılması gerektiğini iddia etmiştir. Başvuru aynı zamanda hüküm altına alınan kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybettiğini ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde, kamulaştırma dışı kalan kısmın kamulaştırma bedeline hükmedilebilmesi için ayrı bir dava açılması gerektiği diğer ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti olduğunu vurgulamıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Kamulaştırılan taşınmaz, başvurucunun mülkiyetinde bulunduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucunun taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32).

13. Başvurucuya ait taşınmaz, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında kamulaştırılmıştır. Dolayısıyla kamulaştırma yoluyla yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunduğu kuşkusuzdur. Öte yandan kamulaştırma işleminin kamu yararı amacına dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.

14. Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasında kamulaştırmanın taşınmazın gerçek karşılığının ödenmesi şartıyla kullanılabilecek bir yetki olduğu hükme bağlanmıştır. Gerçek karşılığının ödenmesi Anayasa'nın 46. maddesiyle maliklerin lehine getirilen özel bir güvence mahiyetindedir. Dolayısıyla taşınmazın gerçek karşılığı ödenmeden yapılan kamulaştırma işlemleri Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasındaki gerçek karşılığın ödenmesi güvencesine aykırı olacaktır. Öte yandan gerçek karşılığın ödenmesi aynı zamanda ölçülülük ilkesinin de bir gereğidir.

15. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).

16. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 48). Vurgulanmalıdır ki taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de bulunmamaktadır (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52). Anayasa Mahkemesinin görevi kamulaştırma bedelinin tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten ibarettir.

17. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda sağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

18. Somut olayda kısmi kamulaştırma sonrası kamulaştırma dışında alanın uğradığı değer kaybı şikâyet edilmektedir. İlk raporda kısmi kamulaştırma nedeniyle kamulaştırma dışında kalan ve A1 ile gösterilen alanda %55 değer kaybı oluşacağı, A2 ile gösterilen alanda ise değer kaybı oluşmayacağı açıklanmıştır. Buna karşılık ikinci raporda A1 ile gösterilen kısımda değer kaybının %90, A2 ile gösterilen kısımda ise %100 olacağı açıklanmıştır.

19. Derece mahkemelerince kısmi kamulaştırma sonucunda arta kalan taşınmazlardan ekli krokide A1 ile gösterilen kısımda değer düşüklüğü oluştuğu kabul edilmiştir. Buna karşılık Daire ekli krokide A2 harfi ile gösterilen kısım yönünden boruların toprağa gömülmesi nedeniyle taşınmazın ulaşım veya kullanma imkansızlığının söz konusu olmadığını belirterek taşınmazda değer kaybı olmadığına karar vermiştir. Bununla birlikte 3/1/2018 tarihli raporda kamulaştırma dışı bırakılan ve ekli krokide A2 harfi ile gösterilen kısmın Şavşat Deresi nedeniyle ulaşım imkânının kalmadığı, bölgenin fiziki koşulları nedeniyle alternatif ulaşım imkânı bulunmadığı açıklanmış ve değer kaybının %100 olacağı açıklanmıştır.

20. Mahkeme, kamulaştırma bedeli olarak 131.176,03 TL'nin ödenmesine karar verirken; Daire, 32.243,97 TL'nin ödenmesine karar vermiştir. Bu durumda somut olaydaki temel mesele Daire tarafından hesaplanan kamulaştırma bedelinin Anayasa'nın 46. maddesi anlamında kısmi kamulaştırmanın gerçek karşılığı olup olmadığının tespitidir.

21. 3/1/2018 tarihli raporda taşınmazın A2 ile gösterilen kısmı için Şavşat Deresi nedeniyle ulaşım imkânının kalmadığı, bölgenin fiziki koşulları nedeniyle alternatif ulaşım imkânı bulunmadığı açıklanmış olmasına karşılık Daire boruların toprağa gömülmesi nedeniyle A2 ile gösterilen kısımda değer kaybı oluşmayacağına karar vermiştir. Bir başka ifadeyle kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında A2 ile gösterilen kısımda değer kaybı oluşup oluşmadığı konusunda tereddüt bulunmaktadır. Daire kararında kamulaştırılma dışında kalan alanda değer kaybının oluşup oluşmadığı noktasında ortaya çıkan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmediği ve hesaplanan kamulaştırma bedelinin Anayasa'nın 46. maddesi anlamında kısmi kamulaştırmanın gerçek karşılığı olup olmadığının yeterli gerekçeyle ortaya konulmadığı değerlendirilmiştir. Bu durumda kısmi kamulaştırma sonrası arta kalan ve A2 ile gösterilen kısımda meydana gelen değer kaybının yaşanıp yaşanmadığının derece mahkemelerince netleştirilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeple somut olayda mülkiyet hakkıyla ilgili uyuşmazlığın esasını etkileyen meselenin aydınlatılması yükümlülüğünün yerine getirilemediği tespit edilmiştir.

22. Bu itibarla Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasında yer alan gerçek karşılık güvencesi ilkesi ışığında değerlendirildiğinde somut olayda, kamulaştırma dışı bırakılan alanda meydana gelen değer kaybının netleştirilmemesi ve kalan kısmın kamulaştırılıp kamulaştırılmayacağına ilişkin olarak bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmemesi nedeniyle belirlenen bedelin kamulaştırılan taşınmazın gerçek karşılığı olup olmadığı hususunun yeterli bir gerekçeyle ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

24. Öte yandan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden hüküm altına alınan kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybettiğine yönelik iddia yönünden bu aşamada bir inceleme yapılmasına gerek görülmediğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

25. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

26. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmak amacıyla Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine (E.2018/1914, K.2018/1926) iletilmek üzere Şavşat Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2017/67, K.2018/39) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.