TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ALİ SEVEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/30227)

 

Karar Tarihi: 15/3/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

Mehmet Ali SEVEN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; hukuka aykırı tutuklama tedbiri için açılan tazminat davasında yetersiz tazminata hükmedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla ceza soruşturması başlatılmıştır. 17/7/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucu, üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edilmiştir.

3. Başvurucu, FETÖ/PDY üyelerinin haberleşmek amacıyla kullanmış oldukları ByLock isimli kripto yazılım programını kullandığı gerekçesiyle 16/2/2017 tarihinde tutuklanmıştır.

4. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan kamu davası açılmıştır.

5. İddianamede, başvurucunun ByLock programını kullandığı ve FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür.

6. İddianameyi kabul eden Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi yargılama sonucunda 7/12/2017 tarihinde başvurucunun ByLock kullandığı gerekçesiyle atılı suçtan mahkûmiyetine hükmetmiş ve başvurucuyu tahliye etmiştir.

7. Başvurucu mahkûmiyet hükmüne karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi başvurucunun mor beyin uygulamaları neticesinde ByLock programına özgülenmiş IP adreslerine iradesi dışında yönlendirildiğini ve ByLock uygulamasını kasten kullanmadığını tespit etmiş ve mahkûmiyet hükmünü kaldırarak beraat kararı vermiştir.

8. Beraat kararının temyiz edilmeden kesinleşmesi üzerine başvurucu, haksız tutuklama tedbiri nedeniyle 100.000 TL maddi, 3.000.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebiyle dava açmıştır.

9. Dava dilekçesi ile istinaf başvurusunda başvurucu, tutuklanmasını gerektirecek hiçbir delil bulunmadığını ve tutuklama tedbirinin koşullarının oluşmadığını belirtmiştir.

10. Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun beraat etmiş olması nedeniyle tazminat hakkına sahip olduğunu ifade etmiş ve tutuklama tedbirine bağlı olarak başvurucuya 40.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

11. Başvurucu ve davalı taraf, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi tazminat tutarını 22.500 TL'ye düşürerek temyiz yolu açık olmak üzere başvurucunun istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Başvurucu, anılan kararı temyiz etmiş; Yargıtay kararı verilmeden 15/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Yargıtay ise temyiz başvurusunu 26/4/2021 tarihinde reddetmiştir.

12. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Başvurucu; şartları oluşmadığı hâlde tutuklama tedbiri uygulandığını, tutuklama tedbiri için hükmedilen tazminatın yeterli olmadığını ve kararın yeterli gerekçe içermediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve kabul edilemezlik kararı verilebileceği belirtilmiştir. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

14. Başvuru kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. A.A. ([GK], B. No:2017/34502, 21/10/2021, §§ 70-90 ); Hicret Aksoy (B. No: 2021/2107, 13/4/2022, §§ 45, 46) ve Derya Yılmaz (B. No: 2018/36169, 10/5/2022, §§ 24, 25) kararlarındaki ilkeler gözetildiğinde başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılan ve açıkça dayanaktan yoksun olmayıp kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Somut olayda inceleme yöntemine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin Safkan Aydoğdu (B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § 44), M.E. (B. No: 2018/696, 9/5/2019, §§ 46, 47), Hicret Aksoy (aynı kararda bkz. §§ 48-51) ve Derya Yılmaz (aynı kararda bkz. §§ 27-30) kararlarındaki ilkeler uygulanacaktır.

17. Başvurucunun açtığı davada ilk derece mahkemesi tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiasını incelememiş ve başvurucunun beraat etmiş olmasına istinaden 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca tazminata hükmetmiştir.

18. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin Yusuf Emre İper (B. No: 2017/24461, 30/6/2020, §§ 44-46) ve Hicret Aksoy (aynı kararda bkz. §§ 56, 57)kararlarındaki tespitler dikkate alınarak başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

19. Başvurucu 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

20. Kanuni dayanağı olduğu anlaşılan tutuklama tedbirinde suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

21. Başvurucunun ByLock programını kullandığı iddiasıyla tutuklandığı görülmektedir.

22. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya elektronik/mobil cihazlarına yükleyerek kullanıma hazır hâle getirmelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 106, 267; M.T. [GK], 2018/10424, 4/6/2020, §§ 97-118).

23. Somut olayda soruşturma makamlarınca başvurucunun ByLock kullanılan cihazlara ait abonelik bilgilerini içeren listede adı geçenler arasında olduğu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu verilerinden hareketle belirli tarihler arasında ByLock sunucusuna bağlantı yaptığı tespit edilmiştir. Her ne kadar daha sonra başvurucunun mor beyin uygulamaları neticesinde ByLock programına özgülenmiş IP adreslerine iradesi dışında yönlendirildiği ve dolayısıyla ByLock kullanmadığı anlaşılmış ise de başvurucunun tutuklandığı tarih itibarıyla ByLock kullanıcısı olabileceğine dair soruşturma makamlarınca yapılan tespitlerin kuvvetli bir belirti şeklinde kabul edilmesi keyfî bir tutum olarak değerlendirilmemiştir. Nitekim başvurucu, mor beyin uygulamaları neticesinde ByLock programına özgülenmiş IP adreslerine iradesi dışında yönlendirilmesinin tespit edilmesi üzerine atılı suçtan istinaf aşamasında beraat etmiştir.

24. Sonuç olarak somut olayda belirtilen olgular birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden tutuklandığı tarih itibarıyla suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtinin bulunduğu görülmektedir.

25. Diğer taraftan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

26. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY'yle bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272).

27. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

28. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

29. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

30. Terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY'yle bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği, FETÖ/PDY'nin özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

31. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı söylenemez.

32. Bu durumda başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

33. Diğer yandan Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası bağlamındaki tazminat hakkı ancak maddenin ilk sekiz fıkrasındaki esaslara aykırı bir durumun varlığı hâlinde söz konusu olabileceğinden ve somut olayda başvurucu bakımından bu yönde bir tespit bulunmadığından Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası yönünden ayrıca farklı bir değerlendirme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

34. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması ve bu tedbir için ödenen tazminatın yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması ve bu tedbir için ödenen tazminatın yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.