TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

E. T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/33856)

 

Karar Tarihi: 30/3/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

E. T.

Vekili

:

Av. Mahmut Nedim ELDEM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, farklı bölge idare mahkemeleri kararları arasındaki aykırılığın giderilmesi talebinin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından kabul edilmesine karşın açılan davanın ret hükmü doğrultusunda kesinleşmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/11/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Denizli'nin Merkezefendi ilçesi Erbakır Fen Lisesinde fizik öğretmeni olarak görev yapmakta iken aynı görevle Merkezefendi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü emrine atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle Denizli İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

8. Mahkeme 3/7/2017 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararda öncelikle, 1/9/2016 tarihli ve 29818 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları Yönetmeliği (Yönetmelik) kapsamında belirlenen proje okullarına ataması yapılan öğretmenlerden dört veya sekiz yıllık görev süresini tamamlayanların görevlerinin sona ereceği ve görev sürelerini dolduran öğretmenlerin istekleri de dikkate alınarak ilgili mevzuatı uyarınca durumlarına uygun okullara öğretmen olarak atanacağı ifade edilmiştir. Davacının proje okulu olan Erbakır Fen Lisesinde sekiz yıldan uzun süredir görev yapmakta olduğu, bu nedenle kendisinden başka bir okula atanmak üzere tercih yapmasının istendiği, tercihte bulunmaması üzerine de ilgilimevzuat hükmü uyarınca atamanın gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı belirtilerek dava konusu atamada hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

9. Başvurucu, İzmir Bölge İdare Mahkemesine (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf talebinde bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Daire) 24/10/2017 tarihli kararıyla başvurucunun istinaf talebinin reddine kesin olarak karar vermiş, nihai karar 22/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve yargısal süreç tamamlanmıştır.

10. Başvurucu, İzmir Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kuruluna (Başkanlar Kurulu) hitaben verdiği 2/11/2018 tarihli dilekçe ile İzmir Bölge İdare Mahkemesi kararı ile Samsun ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi kararları arasındaki içtihat farklılığının giderilmesini talep etmiş, başvurucunun bu talebi Başkanlar Kurulunun 26/11/2018 tarihli ve E.2018/49, K.2018/51 sayılı ilamı ile kabul edilmiştir. Kararda, kesin kararlar arasında aykırılık bulunduğuna, bu aykırılığın Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi doğrultusunda giderilmesi gerektiği görüşüyle dosyanın Danıştaya gönderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

11. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (Kurul) 17/2/2020 tarihli ve E.2020/34, K.2020/5 sayılı kararı ile aykırılığın giderilmesi talebinin kabulüne kesin olarak karar vermiştir. Karar gerekçesinde, dava konusu Yönetmelik'in yürürlüğe girdiği tarihte valiliklerce ataması yapılmış olup dört veya sekiz yıllık görev süresini tamamlayan öğretmenlerin proje okullarındaki görevlerinin sona ereceğine vurgu yapılmıştır. Yine istekleri de dikkate alınarak ilgili mevzuat uyarınca valiliklerce belirtilen usulde diğer eğitim kurumlarına atamalarının yapılacağı yolunda düzenlemelere yer verildiğine işaret edilmiştir. Bu itibarla davacıların görev yaptıkları proje okullarına Millî Eğitim Bakanlığı işlemi ile atanmış olmaları karşısında anılan Yönetmelik'in "Geçiş hükmü" başlıklı geçici 1. maddesinin uygulanması kapsamında bulunmadıklarının açık olduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak, kararlar arasındaki aykırılığın, dava konusu işlemlerin iptali yolunda verilen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi ile Samsun Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi kararları doğrultusunda birleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

12. Söz konusu Kurul kararı, başvurucuya 9/10/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucu 5/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

14. 6/1/1982 tarihli ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un "Bölge idare mahkemesi başkanlar kurulu" başlıklı 3/C maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bölge idare mahkemesi başkanlar kurulu:

Madde 3/C- (Ek: 18/06/2014-6545/6 md.) .

...

4. Bölge idare mahkemesi başkanlar kurulunun görevleri şunlardır:

...

c) Benzer olaylarda, bölge idare mahkemesi dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında veya farklı bölge idare mahkemeleri dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık bulunması halinde; resen veya ilgili bölge idare mahkemesi dairelerinin ya da istinaf yolunu başvurma hakkı bulunanların bu aykırılığın veya uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, istemin uygun görülmesi halinde kendi görüşlerini de ekleyerek Danıştay Başkanlığına iletmek.

...

5. Dördüncü fıkranın (c) bendine göre yapılacak talepler hakkında 06/01/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanununun 39 uncu ve 40 ıncı maddeleri uygulanır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Anayasa Mahkemesinin 30/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

16. Başvurucu, kendisiyle aynı durumda olan başka kişiler tarafından açılan davalarda farklı bölge idare mahkemelerince lehe kararlar verildiğini ifade etmiştir. Danıştayın kararlar arasındaki aykırılığı kabul ederek, aykırılığın dava konusu işlemlerin iptali yolunda verilen Ankara Bölge İdare Mahkemesi ile Samsun Bölge İdare Mahkemesi Dava Daireleri kararları doğrultusunda birleştirildiğini -aykırılığın giderildiğini- dile getirmiştir. İlgili yasa hükmü uyarınca Danıştayca aykırılığın giderilmesinin hangi sonuçları doğuracağının ve ihlal edilen hakkın giderilip giderilmeyeceğinin düzenlenmediğini, bu durumun hukuki güvenlik ile öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık oluşturduğunu belirtmiştir. Başvurucu, son olarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, aykırılığın giderilmesi başvurusunun kabul edilmesinin ardından yaptığı bireysel başvurunun süresinde kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler ... "

18. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."

19. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32). Otuz günlük süreye ilişkin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme tarihi esas alınmalıdır.

20. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Dolayısıyla anayasal bir hak arama yolu olan bireysel başvurunun yapılması için belli sürelerin öngörülmesi hukuki istikrar ilkesinin bir gereğidir ve bu süre -bireysel başvuru yapılmasını imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- bireysel başvuru hakkına aykırılık oluşturmaz.

21. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir (A. C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).

22. Bireysel başvuruya konu davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri veya temyiz mercileri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da açık bir keyfîlik içermedikçe derece mahkemelerinin veya temyiz mercilerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede derece mahkemelerinin ve temyiz mercilerinin delilleri takdirinde açık bir keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam Paz. Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 35).

23. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi derece mahkemeleri veya temyiz mercilerinin uyuşmazlıklara ilişkin olarak tarafların talepleri ve delilleri arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam Paz. Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş., § 36).

24. İdari davalarda istinaf, olağan kanun yoludur. Temyiz yolu kapalı olan hüküm, istinaf karar tarihi itibarıyla kesinleşir. Bu durumda istinaf merciinin nihai kararının başvurucu tarafından öğrenildiği tarihten itibaren otuz günlük sürede bireysel başvuruda bulunulması gerekir.

25. Başvuru konusu olayda başvurucu tarafından açılan iptal davası Mahkeme tarafından reddedilmiş, istinaf üzerine Dairece istinaf talebi kesin olarak reddedilerek hüküm kesinleşmiş ve bu tarihte başvuru yolları tüketilmiştir.

26. Başvurucu, Danıştayca aykırılığın giderilmesi yolunun etkili bir başvuru yolu olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek aykırılığın giderilmesi kabul kararı ardından yaptığı bireysel başvurunun süresinde kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

27. Bu noktada idari davalarda olağan kanun yollarından geçip kesinleşen kararlara karşı aykırılığın giderilmesi talebiyle yapılan başvuruların bireysel başvuru süresinin başlangıç tarihine bir etkisi olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

28. Aykırılığın giderilmesi kavramı, idari yargılama sistemi içerisinde istinaf yolunda, dairelerin benzer konularda birbiriyle çelişen kararlar vermesini önlemek ve bu farklı kararların sürdürülmesinin yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı sarsacağı, hatalı biçimde hak sahibi olmanın evrensel hukukun temel ilkelerine ters düşeceği düşüncesiyle kabul edilmiştir.

29. Aykırılığın giderilmesi talebi için 2576 sayılı Kanun'da herhangi bir süre sınırı düzenlenmediği gibi yargısal uygulamada da bu konuda bir sınır benimsenmemiştir. Bunun sonucu olarak benzer olaylardaki farklı bölge idare mahkemeleri dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık bulunması hâlinde resen veya ilgili bölge idare mahkemesi dairelerinin ya da istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların kararlardaki aykırılığın düzeltilmesi yoluna her zaman başvurulabileceği açıktır.

30. Buna karşılık 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinde bireysel başvurular için otuz günlük başvuru süresi öngörülmüştür. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla başvuruculara bireysel başvuruda bulunmak için imkân tanımanın yanında hukuki belirlilik de sağlanmaktadır (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).

31. Bu tespitler ışığında yapılan değerlendirmede, aykırılığın giderilmesi yolunun kararın tüm yönleriyle yeni bir incelemeden geçirildiği bir kanun yolu olmadığı gibi somut uyuşmazlığa uygulanma kabiliyetinin de bulunmadığı, ileriye dönük benzer uyuşmazlıklara yönelik içtihadın belirlenmesi için kullanılabilecek istisnai bir yol olarak düzenlendiği gözönünde bulundurulduğunda, olağan bir başvuru yolu olmadığı anlaşılan aykırılığın giderilmesi yoluna başvurulmuş olmasının bireysel başvuru süresinin başlangıç tarihine bir etkisi olmayacağı sonucuna varılmıştır.

32. Öte yandan aykırılığın giderilmesi yoluna her zaman başvurulabileceği dikkate alındığında, bu yolun tüketilmesinden sonra bireysel başvuru süresinin başlayacağının kabul edilmesi hâlinde, otuz günlük bireysel başvuru süresinin başlangıcıyla ilgili objektif bir tarih ortaya konması mümkün olamayacağı gibi bireysel başvurular için öngörülen süre koşulu da uygulanamaz hâle gelecektir. Süresiz bireysel başvuru yapabilme yolunu açabilecek böylesi bir uygulamanın hukuki belirlilik ilkesi ve bireysel başvurunun mahiyetiyle bağdaştığı söylenemez.

33. Sonuç olarak nihai kararı 22/11/2017 tarihinde tebliğ eden başvurucunun otuz günlük bireysel başvurusu süresinden sonra 5/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunduğu anlaşıldığından başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.