TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HİKMET TANIL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/34940)

 

Karar Tarihi: 14/2/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Mehmet AKTEPE

Başvurucular

:

1. Hikmet TANIL

 

 

2. Uğur UZUNPINAR

 

 

3. Osman Nuri ORHAN

Vekilleri

:

Av. Doğukan Tonguç CANKURT

 

 

Av. Mert EKİNC

 

 

Av. Linda Sevinç HOCAOĞULLARI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Farklı siyasi görüşe sahip iki öğrenci grubu arasında üniversite yerleşkesi önünde çıkan tartışma nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından soruşturma başlatılmıştır.

3. Soruşturma sonucunda başvurucular hakkında V.D., A.D. ve İ.Ö.yü sopayla basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde, H.C.K.yi sopa, sallama ve tekmelerle kemik kırığı oluşacak ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaraladıkları gerekçesiyle kamu davası açılmıştır.

4. Yargılamayı yürüten Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme)10/5/2017 tarihli celsede taraflar arasında yaşanan olaylara ilişkin görüntülerin bulunduğu CD üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, dosyada fotoğrafları bulunan sanıkların görüntüler içerisinde bulunup bulunmadığının raporda belirtilmesinin istenmesine karar vermiştir. Bilirkişi tarafından hazırlanan rapor sonraki celse Mahkemeye sunulmuştur.

5. Başvurucular müdafii 10/1/2019 tarihli dilekçesinde bilirkişi raporuna ilişkin itirazlarını sunmuş, dosya içinde bulunan kamera görüntülerinden atılı suçu başvurucuların işlediğinin anlaşılamadığını belirtmiştir.

6. Mahkeme 15/1/2019 tarihli kararla başvurucuların katılanlar V.D., A.D. ve İ.Ö.ye yönelik kasten yaralama eylemleri yönünden ayrı ayrı beraatlerine karar vermiştir. Ayrıca başvurucuların H.C.K.yi silahla hayati tehlike geçirecek şekilde kasten yaraladıkları gerekçesiyle ayrı ayrı 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmaları yönünde hüküm kurulmuştur. Mahkeme katılanların beyanlarını, sanıkların savunmalarını, fotoğraf teşhis tutanağını, görüntü izleme tutanaklarını, görüntüler üzerinde yaptırılan bilirkişi raporunu, katılana ait adli raporu ve tüm dosya kapsamını gözönüne alarak başvurucuların atılı suçu işlediği sonucuna ulaşmıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir;

" ... katılanlar [V.D.], [A.D.], [H.C.K.], [A.İ.] ile sanıklar Osman Nuri Orhan, Uğur Uzunpınar ve Hikmet Tanıl'ın, Ankara [Ü]niversitesi [Z]iraat [F]akültesinde okuyup aralarında siyasi görüş ayrılığı olması nedeniyle olay öncesi gerginlikler yaşadıkları, sanık Uğur Uzunpınar'ın okuldaki bu gerginliği sanık [S.S.ye] bildirip sanık [S.S.nin] de aynı düşüncedeki diğer kişilere haber vermesi üzerine olay günü Ankara Yüksel [C]addesi üzerinde kalabalık grup halinde toplanıp Ankara [Ü]niversitesi [Z]iraat [F]akültesine geldikleri, dosyaya sunulan görüntülerden de anlaşılacağı üzere sanıkların bir kısmının elinde sopaların bulunduğu, katılanların kalabalık grubu görmesi üzerine olay yerinden kaçmaya çalıştıkları, katılan [H.C.K.nin] yere düşmesi üzerine katılan [V.D.nin] olaydan sonra görüntü teşhis tutanağında da belirttiği şekilde sanıklar Uğur Uzunpınar, Osman Nuri Orhan ve Hikmet Tanıl'ın sopalarla [H.C.K.ye] vurup adli tıp raporundan da anlaşılacağı şekilde hayati tehlike geçirecek ve vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde kasten yaraladıkları, olay yerinden elde edilen görüntülerde de bu sanıkların kalabalık grup içerisinde bulunduğu anlaşıldığından sanıklar Uğur Uzunpınar, Osman Nuri Orhan ve Hikmet Tanıl'ın katılan [H.C.K.ye] yönelik kasten yaralama suçundan cezalandırılmalarına karar verilmiş ..."

7. Başvurucular; gerekçeli istinaf dilekçesinde -diğerlerinin yanı sıra- yargılamaya ilişkin olaya ait kamera görüntülerini incelediklerini, başvuruculardan ikisinin olay yerinde bulunmadığını, birinin ise olayı sona erdirmek için eylemlerde bulunduğunu, katılanın başına sopayla vuran kişinin kendileri dışında biri olduğunu, olaya ait fotoğraf dökümlerini de dilekçeye eklediklerini belirtmiştir.

8. Başvurucuların istinaf talebi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin (Ceza Dairesi) 8/9/2020 tarihli kararı ile esastan reddedilmiş ve Mahkemenin kararı kesinleşmiştir. Ceza Dairesi kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan takdire, gerekçe ve uygulamaya göre mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin her hangi bir hukuka aykırılık olmadığı anlaşılmakla..."

9. Başvurucular, nihai hükmü 28/9/2020 tarihinde öğrendikten sonra 20/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Başvuruda gerekçeli karar hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucular; inceledikleri kamera görüntülerinden katılana başka bir kişinin vurduğunun anlaşıldığını istinaf dilekçelerinde belirtmelerine rağmen görüntülere ilişkin yeni bir bilirkişi raporu alınmadan ve bunun gerekçesi istinaf kararında açıklanmadan haklarındaki cezanın kesinleştiğini, bu nedenle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Bakanlık görüşünde; atılı suçlamanın hukuki niteliği, iddianameye konu eylemler ve dosyada bulunan deliller hakkında yeterli bilgiye sahip olan başvurucuların yargılamaya konu olaya ilişkin kendi anlatımını mahkemeye sunabildiği belirtilmiştir. Ayrıca gerekçeli kararda başvurucular hakkındaki delillerin tartışıldığı, Mahkemece mahkûmiyet hükmünde hangi delillerin esas alındığının açıkça belirtildiği ve istinaf talebinin esastan reddi ile hükmün kesinleştiği ifade edilmiştir.

13. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

14. Başvuru, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

17. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri, ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

18. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

19. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

20. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus; istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılmış olması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

21. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarının incelenmesinden ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme gibi bir görevi bulunmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

22. Somut olayda başvurucular; katılan beyanı, tanık beyanı, fotoğraf teşhis tutanağı, görüntü izleme tutanakları ve katılana ait adli rapor birlikte değerlendirilerek mahkûm edilmiştir. Buna göre başvurucuların ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren atılı suçların işlendiği olay yerinde bulunmadıklarına ve olayları sakinleştirmeye çalıştıklarına dair iddiaları gerekçeli karardan anlaşıldığı üzere ayrı ve açık olarak tartışılmış ve karşılanmıştır.

23. Kanun yolu incelemesi yapan Ceza Dairesinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaştığı açıktır. İstinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin gerekçede nelerin dikkate aldığını ya da almadığını gösteren ifadeler özenle seçilmiş, dosyanın incelenmediği kuşkusuna sebep olacak şekilde bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemenin gerekçesinin ilgili ve yeterli olması kaydıyla Ceza Dairesinin ayrı bir gerekçe ortaya koymadan ilk derece mahkemesinin kararına atıf yapmakla yetinmesi yeterli görülebilir. Somut olayda Mahkemenin gerekçesi ilgili ve yeterli görüldüğünden Ceza Dairesinin bu gerekçeye atıfla kararı onaması gerekçeli karar hakkını ihlal eden bir unsur olarak görülmemiştir.

24. Ayrıca başvurucular; ilk derecedeki yargılama sırasında mevcut olmayan, ilk kez istinaf aşmasında ortaya çıkan ve bu sebeple Ceza Dairesinin ayrı ve açık yanıt vermesini gerektiren bir durumun varlığını da iddia etmemiştir. Başvurucuların cezalandırılmasına dayanak yapılan görüntülerin içinde bulunduğu CD soruşturma aşamasından itibaren dosya arasında bulunmakta olup başvurucuların denetimine açıktır. 10/1/2019 tarihli savunma dilekçesinden başvurucuların dosya içinde bulunan kamera görüntülerinden haberdar oldukları da anlaşılmaktadır. Her ne kadar istinaf aşamasında başvurucular tarafından dosya içinde bulunan kamera görüntülerinin izlendiği belirtilerek katılana vurmadıkları ve olay yerinde olmadıkları iddia edilmiş ise de bu iddianın derece mahkemesinde ileri sürülen iddialardan esas itibarıyla farklı olmadığı ve ilk kez istinaf aşmasında ileri sürülmediği anlaşılmaktadır.

25. Sonuç olarak ilk derecedeki yargılama sırasında mevcut olmayan, ilk defa istinaf kanun yolu aşamasında ortaya çıkan ve bu sebeple Ceza Dairesinin ayrı ve açık yanıt vermesini gerektiren bir husus bulunmadığından yargılama süreci de bir bütün olarak değerlendirilerek başvurucuların gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.