TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RİFAT KORKUT CANAYAKIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/35621)

 

Karar Tarihi: 21/11/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Kemal ÖZEREN

Başvurucu

:

Rifat Korkut CANAYAKIN

Vekili

:

Av. Bahattin Bahadır ERDEM

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, mutat meskeni yurt dışında bulunan müşterek çocukların yurt dışında mukim olan başvurucuya iade edilmemesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu ile eşi 2011 yılında Türkiye'de evlenmiş ve İsviçre'ye yerleşmiştir. Bu evlilikten 2012 yılında C., 2017 yılında ise P. isimli çocukları dünyaya gelmiştir. Başvurucunun eşi çocuklarla birlikte 2/7/2017 tarihinde Türkiye'ye gelmiş ve 8/8/2017 tarihinde Türkiye'de boşanma davası açmıştır.

3. 10/1/2018 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından İstanbul Anadolu 10. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) çocukların mutat meskene iadesi konulu dava açılmış ve başvurucu bu davaya müdahil olmuştur. Başsavcılıkça hazırlanan davanamede; müşterek çocukların başvurucunun eşi tarafından tatil amaçlı Türkiye'ye getirildiği, kararlaştırıldığı hâlde çocukların mutat meskeni olan İsviçre'ye dönmelerinin sağlanmadığı belirtilerek çocukların mutat meskenlerinin bulunduğu İsviçre devletine iade için başvurucuya teslim edilip edilmeyeceğine karar verilmesi kamu adına dava ve talep edilmiştir.

4. Mahkemece görevlendirilen uzman psikolog tarafından 13/6/2019 tarihli sosyal inceleme raporu düzenlenmiştir. Raporda, başvurucunun eşi ve müşterek çocuklarla randevu talep etmemeleri sebebiyle görüşülemediği, bu görüşmenin gerçekleşmiş olması durumunda dahi çocukların yaşları, gelişim dönemleri nedeniyle kaçırılıp kaçırılmadıklarına ilişkin bir soru yöneltilemeyeceği ve uzmanlık alanı dışında olması sebebiyle konuya ilişkin değerlendirme yapılamayacağı ifade edilmiştir.

5. Başvurucunun eşi tarafından bu rapora itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinin ekinde boşanma davasının görüldüğü İstanbul Anadolu 11. Aile Mahkemesinin 2018/891 E. sayılı dosyasında bulunan 27/2/2019 tarihli Psikososyal İnceleme ve Değerlendirme Raporu sunulmuştur. Anılan raporda müşterek çocukların rapor tarihi itibarıyla yaklaşık bir buçuk yıldır anne ile birlikte yaşadıkları belirtilmiştir. Ayrıca müşterek çocukların her iki ebeveynle kurdukları bağın iyi olduğu ve çocukların yaşları gereği anne sevgisine ve ilgisine ihtiyaç duydukları vurgulanmıştır. Bununla birlikte yurt dışında yaşayan başvurucunun da şahsi ilişki günlerinde çocuklarını görmek için geldiği ifade edilmiştir. Öte yandan müşterek çocuk P.nin anne sütü almadığı, çocuğun gece anneden ayrılmasında bir sakınca olmadığı, bu nedenle başvurucu ile P. arasında kurulan ilişkinin de yatılı olarak düzenlenebileceği kanaati bildirilmiştir.

6. Mahkeme 4/12/2019 tarihli kararıyla davanın kabulüne ve müşterek çocukların başvurucuya verilmek suretiyle mutat meskene iadesine karar vermiştir. Kararda, başvurucunun eşinin hamilelik döneminde sigara ve alkol tüketiminin fazla olduğu, çocukların beslenmesine gerekli özeni göstermediği, müşterek çocuklardan C.nin yemeklerden sadece makarnayı bildiği, küçükleri çoğunlukla hazır gıdalarla beslediği, 5,5 yaşındaki C.ye tuvalet alışkanlığının kazandırılmadığı, çocukta konuşma bozukluğunun olduğu hususları vurgulanmıştır.

7. Bu karara karşı başvurucunun eşi tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. İstinaf dilekçesinde; çocukların mutat meskenin Türkiye olduğu, çocuk kaçırma veya alıkoyma gibi bir durumun söz konusu olmadığı, evliliğin ilk yedi ayının Türkiye'de geçtiği sonrasında ise devam eden evliliğin yarısından fazlasının yine Türkiye'de geçtiği belirtilmiştir. Ayrıca İsviçre Arbon Bölge Mahkemesi tarafından da çocukların mutat meskeninin İsviçre değil, Türkiye olduğuna karar verildiği ifade edilmiştir. Başvurucu ise cevaben ailenin resmî ikametgâhının İsviçre olduğunu, müşterek çocukların, izni olmaksızın haksız şekilde Türkiye'de alıkonulduğunu belirtmiştir.

8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi (Daire) 3/3/2020 tarihli kararıyla mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Herhangi bir bilirkişi ya da uzman raporuna atıf yapılmayan kararın gerekçesinde; çocukların anneleri tarafından mutat meskeni olan İsviçre'den Türkiye'ye getirildikleri, yaşlarının küçüklüğü nedeniyle anne bakım ve şefkatine muhtaç oldukları, çocuğun üstün yararı gözetildiğinde annelerinin yanından ayrılarak geri dönmelerinin çocukların fiziki ve psikolojik gelişimlerini olumsuz etkileyeceği hususlarına yer verilmiştir.

9. Bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 24/9/2020 tarihinde Daire kararının dayandığı delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmediğini belirterek usul ve Kanun'a uygun olan Daire kararının onanmasına karar vermiştir.

10. Başvurucu, nihai hükmü 17/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 10/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

12. Öte yandan başvurucu ve eşi ile ilgili yürütülen boşanma davasında İstanbul Anadolu 11. Aile Mahkemesi 1/4/2021 tarihli kararla tarafların boşanmalarına ve müşterek çocukların velayetinin başvurucunun eşine verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde boşanmaya sebebiyet veren olaylarda her iki tarafın da kusurlu olduğu, baskı ve zorlamalar ile evlilik birliğinin çekilmez hâle gelmesine sebebiyet verdikleri, taraflar arasında şiddetli tartışmalar olduğu, evlilik birliğinin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmedikleri, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, evliliğin devamında toplum ve aile yönünden bir yarar kalmadığı belirtilmiştir. Velayet konusunda ise müşterek çocukların yaşları, anne sevgisi ve şefkatine ihtiyaçları, eğitim ve sağlık yönünden yararları gözönüne alınarak velayetin anneye verildiği ifade edilmiş aynı zamanda başvurucuyla çocuklar arasında da kişisel ilişki düzenlenmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Başvurucu, çocuğun mutat meskene iade edilmemesinin istisnalarından birinin çocuğun iadesi hâlinde psikolojik ve fiziksel olarak tehlikeye maruz kalma ihtimalinin bulunması olduğunu, nitekim Mahkeme tarafından da böyle bir ihtimalin bulunmadığı tespit edilerek iade kararı verildiğini, Dairenin ise dosyadaki delilleri dikkate almadan çocukların yaş küçüklüğü annenin yanından ayrılmalarının fiziki ve psikolojik gelişimlerini olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle davayı reddettiğini vurgulamıştır. Tek başına böyle bir gerekçenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olduğunu ifade eden başvurucu, davanın reddedilmesinin yeterli açıklıktaki bilimsel veri ve raporlara dayanmadığını ve bu nedenle aile hayatına saygı hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir.

14. Başvuru, aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa Mahkemesi uluslararası çocuk kaçırma vakalarına bağlı olarak mutat meskene iade konularını incelediği daha önceki kararlarında ilgili mevzuata ve benzer durumlara ilişkin uluslararası hukuka yer vermiştir (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, §§ 18-25; N.Ö., B. No: 2014/19725, 19/11/2015, §§ 19, 22; Levent Aşıklar, B. No: 2014/13936, 8/3/2018, §§ 32, 54; Angela Jane Kilkenny, B. No: 2015/10826, 17/7/2018, §§ 25, 52; Cem Ramazan Ninek, B. No: 2015/13760, 18/7/2018, §§ 38, 67).

17. Uluslararası çocuk kaçırma vakaları, uluslararası anlamda ciddi bir iş birliğini gerektirmekte olup bu iş birliği bakımından en önemli vasıtalardan biri Lahey Sözleşmesi’dir. Lahey Sözleşmesi, en basit ifadesiyle yasa dışı kaçırılan veya taraf devletlerden birinde alıkonulan çocuğun ivedi şekilde iadesini öngörerek ebeveyn tarafından gerçekleştirilen uluslararası çocuk kaçırma vakalarının çözümü hususunda hızlı bir prosedür öngörmekte olup Lahey Sözleşmesi’ne taraf bir devlette mutat olarak ikamet eden çocuğun diğer bir taraf devlete yasa dışı kaçırılması veya orada alıkonulması durumunda Sözleşme’de yer verilen sınırlı sayıdaki istisnai hâller dışında çocuğun bulunduğu ülkenin yetkili makamlarının, çocuğu mutat ikametgâhı olan ülkesine ivedi şekilde iade etmesi zorunludur (Marcus Frank Cerny, §§ 44, 46, 47; Dilek Tsakırıdıs, B. No: 2018/35068, 9/6/2020, § 35).

18. Lahey Sözleşmesi kapsamında kural ivedi iade olmakla birlikte zorunlu iade kararının bir dizi istisnası bulunmaktadır. Bu istisnalar Lahey Sözleşmesi’nin 13. ve 20. maddelerinde yer almakta olup ilgili hükümlerin yargısal makamlara çocuğun iadesini reddetme yetkisi tanıdığı görülmektedir. Lahey Sözleşmesi’nin temel amacı, çocuğun mutat meskeni olan ülkesine iade edilmesini sağlayarak koruma hakkının nasıl düzenlenmesi gerektiğinin çocuğun üstün menfaatleri nazara alınmak suretiyle mutat meskenin yargı makamlarınca belirlenmesidir. Bununla birlikte yer değiştirmenin veya alıkoymanın geçerli sebeplerinin bulunabileceği veya iadenin çocuğa ciddi zararlar verebileceği durumların olabileceği gerçeği karşısında belirtilen istisna hükümlerine yer verilmek suretiyle Lahey Sözleşmesi'nin uygulamasında bazı güvence hükümlerine yer verilmek istenildiği anlaşılmaktadır (Marcus Frank Cerny, § 58; Dilek Tsakırıdıs, § 37).

19. Öncelikle belirtmek gerekir ki Lahey Sözleşmesi'nin 13. maddesine göre alıkonulan çocuğun mutat meskeni tespit edildikten sonra ancak çocuğun iade edilmesinin çocuğu fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağının veya başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma düşüreceğinin tespiti hâlinde yargısal makamların usule ilişkin güvenceleri işleterek ve çocuğun üstün yararı gözönüne alarak iade talebini reddetme konusunda takdir yetkisine sahip oldukları şüphesizdir. Öte yandan anneye bağımlılık çağındaki çocuklarla ilgili olarak çocuğun yaşı, anneyle yaşadığı yer ve süre, annenin yaşam koşullarına alışma düzeyi ile annenin çocukla birlikte çocuğun iade edileceği ülkede yaşama olanağı olup olmadığı hususları gözetilerek iadesi hâlinde çocuğun maruz kalabileceği risklerin tespit edilmesi gerektiği söylenebilir. Bu kapsamda anneye bağımlılık çağında olan ve doğumundan itibaren anne tarafından bakılan çocukların, anne yanındayken alıştığı koşullardan ve anneden koparılarak başka bir ülkeye gönderilmesinin çocuk üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğinin de gözetilmesi gerekir (Dilek Tsakırıdıs, §§ 44, 46).

20. Son olarak derece mahkemelerinin, söz konusu iade taleplerinin değerlendirilmesinde, aile hayatı kapsamındaki ilişkilerin sürdürülebilir ve etkili olmasını temin edecek şekilde hareket etmesi zaruridir. Bu kapsamda derece mahkemelerinin takdir yetkilerini makul ve sağduyulu bir şekilde kullanıp kullanmadıklarını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi, öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını incelemek durumundadır (Marcus Frank Cerny, § 83).

21. Somut olayda Daire, müşterek çocukların yaşlarının küçüklüğü nedeniyle anne bakım ve şefkatine muhtaç olduğu, çocukların üstün yararı gözetildiğinde annelerinin yanından ayrılarak geri dönmelerinin çocukların fiziki ve psikolojik gelişimlerini olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde herhangi bir uzman ya da bilirkişi raporuna değinilmemiş, aktarılan genel mahiyetteki bir gerekçeden hareketle Daire tarafından mezkûr hüküm kurulmuştur. Bununla birlikte Mahkemenin 4/2/2019 tarihli kararında belirtilen başvurucunun eşinin çocukların beslenmesine gerekli özeni göstermediği, çocukları çoğunlukla hazır gıdalarla beslediği yönündeki tespitlerin aksine herhangi bir hususa da Daire kararında yer verilmediği görülmektedir.

22. Öte yandan 27/2/2019 tarihli Psikososyal İnceleme ve Değerlendirme Raporunda belirtilen müşterek çocuk P.nin anne sütü almadığı bu nedenle çocuğun gece anneden ayrılmasında bir sakınca olmadığı yönündeki tespite ve 13/6/2019 tarihli Sosyal İnceleme Raporunda uzman psikoloğun uzmanlık alanının dışında olması sebebiyle konuya ilişkin değerlendirme yapamayacağına yönelik beyanına rağmen Daire tarafından yeniden bir bilirkişi ya da uzman raporu hazırlatılması yoluna gidilmemiştir.

23. Yargısal makamların müşterek çocukların üstün yararını gözönüne alarak iade talebini reddetme konusunda sahip oldukları takdir yetkisi, Daire kararının gerekçesinde çocukların yaşlarının küçüklüğü nedeniyle anne bakım ve şefkatine muhtaç olmaları ve annelerinin yanından ayrılarak geri dönmeleri hâlinde çocukların fiziki ve psikolojik gelişimlerinin olumsuz etkileneceği şeklinde somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Oysa yukarıda da ifade edildiği üzere müşterek çocukların yaşları ve anneyle yaşadığı yer ve süre, annenin yaşam koşullarına alışma düzeyi ile annenin çocukla birlikte çocuğun iade edileceği ülkede yaşama olanağı olup olmadığı gibi hususların irdelenmesi, davanın reddedilmesi için ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması açısından önemlidir. Şüphesiz bu durumun tesisi için uzman kişilerce hazırlanacak raporlardan yararlanılması da gerekebilmektedir.

24. Bu bağlamda Mahkemenin 4/2/2019 tarihli kararında başvurucunun eşine yönelik belirtilen hususlarda aksi yönde bir belirleme yapılmadan, 27/2/2019 tarihli raporda müşterek çocuk P. hakkındaki tespit değerlendirilmeden ve dava konusu ile ilgili bir uzman raporundan yararlanılmadan salt müşterek çocukların yaş küçüklüğü ve annelerinin yanından ayrılarak geri dönmeleri hâlinde fiziki ve psikolojik gelişimlerinin olumsuz etkileneceği gerekçesiyle mutat meskene iade talebinin reddine ilişkin kararın ilgili ve yeterli bir gerekçe içermediği görülmüştür. Sonuç olarak müşterek çocukların yüksek yararına olanın ve Lahey Sözleşmesi’nde yer alan istisna şartlarının oluşup oluşmadığının tespitine yönelik özenli bir yargılama yapılmadığı anlaşılmıştır.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

26. Başvurucu, ihlalin tespitine ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

27. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesine (E.2020/315, K.2020/293) iletilmek üzere İstanbul Anadolu 10. Aile Mahkemesine (E.2018/30, K.2019/941) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 2. Hukuk Dairesi (E.2020/3894, K.2020/4187) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.