TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HALİL ÇELEBİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/36079)

 

Karar Tarihi: 14/12/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Kübra KAYA

Başvurucu

:

Halil ÇELEBİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, çocuk hakkında koruma tedbiri uygulanmaması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 24/11/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 3/4/2020 tarihli dilekçesi ile Kırıkkale 1. Aile Mahkemesine (Aile Mahkemesi) başvurmuş, eşiyle boşanma aşamasında olmaları nedeniyle ayrı yaşadıkları, müşterek çocuğun bu süreçte annesinin akrabası olan A.G.nin psikolojik şiddetine maruz kaldığı iddiasıyla 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca önleyici tedbir, 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu uyarınca koruyucu ve destekleyici tedbir kararı verilmesi talebinde bulunmuştur.

9. Aile Mahkemesi 3/4/2020 tarihinde A.G. aleyhine 6284 sayılı Kanun kapsamında önleyici tedbir kararı uygulanmasına, 5395 sayılı Kanun kapsamında tedbir alınması talebinin ise ayrı bir dava konusunu oluşturması nedeniyle yeni esas numarası alınmak üzere tevzi bürosuna gönderilmesine karar vermiştir.

10. Aile Mahkemesi, yeni esas numarasına kaydedilen 5395 sayılı Kanun kapsamındaki talep yönünden Kırıkkale Çocuk Mahkemesinin faaliyete geçmiş olması nedeniyle esası incelenmeksizin talebin reddi ile mahkemenin görevsizliğine karar vermiştir.

11. Kırıkkale Çocuk Mahkemesi (Mahkeme) 8/10/2020 tarihinde başvurucunun 5395 sayılı Kanun kapsamında tedbir uygulanması talebinin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; sosyal inceleme raporu içeriğinden çocuğun eğitim ve sağlık sorununun olmadığı, A.G. tarafından herhangi bir şiddet görmediğini beyan ettiği, annenin çocuğun korunması konusunda yeterli bilince sahip olduğu hususlarının anlaşıldığı, bu nedenle 5395 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir tedbir uygulanmasına ihtiyaç olmadığı belirtilmiştir.

12. Başvurucu, anılan karara karşı 16/10/2020 tarihli dilekçesi ile Ankara 2. Çocuk Mahkemesine (İtiraz Mercii) itirazda bulunmuştur. Başvurucu, sosyal inceleme raporu kapsamında sadece çocuğun ve annesinin dinlendiğini, kendisinin ve A.G.nin dinlenmediğini, bu nedenle hükme esas alınan raporun yetersiz olduğunu ileri sürmüştür. Bununla birlikte tanık dinletme talebi olmasına rağmen bu hususta Mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmadığını belirtmiştir. İtiraz Mercii, herhangi bir tedbir alınmasına ihtiyaç olmadığı tespitini içeren sosyal inceleme raporuna istinaden verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle 3/11/2020 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

13. Başvurucu 24/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan kontrolde başvurucu ve eşi arasında görülmekte olan boşanma davasının istinaf incelemesinin devam ettiği anlaşılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. 5395 sayılı Kanun’un "Koruyucu ve destekleyici tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir. Bunlardan;

a) Danışmanlık tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının çözümünde yol göstermeye yönelik tedbirdir.

..."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

..."

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 8. maddesinden kaynaklanan pozitif yükümlülüklerin özel kişilerin müdahalelerine karşı korumayı güçlendirecek uygun bir yasal çerçeveyi sağlama ve pratikte uygulama ödevini de içerdiğini, bu kapsamda alınabilecek çok sayıda tedbir arasından seçim yapma görevinin ulusal makamlara ait olduğunu kabul etmektedir (Bevacqua ve S./Bulgaristan, B. No: 71127/01, 12/6/2008 § 65; Sandra Janković/Hırvatistan, No. 38478/05, 5/3/2009, §45; Đorđević/Hırvatistan, B. No: 41526/10, 24/7/2012, § 165 ).

18. AİHM, çocuğun ve ebeveynin menfaatlerini ilgilendiren uyuşmazlığa ilişkin yargılama prosedürünün adil olması ve ilgililere bütün haklarını kullanabilme olanağı sağlaması gerektiğini ifade etmekte; bu bağlamda ulusal mahkemelerin özellikle olgusal, duygusal, psikolojik, maddi ve tıbbi nitelikteki bütün faktörler ile ailenin durumunu derinlemesine inceleyip incelemediğini, çocuğun üstün yararını tespit etmek suretiyle ilgili kişilerin de yararlarına ilişkin makul bir değerlendirme ve dengelemede bulunulup bulunulmadığını belirlemek durumunda olduğunu belirtmektedir(İlker Ensar Uyanık/Türkiye, B. No: 60328/09, 3/5/2012, § 52; Neulinger ve Shuruk/İsviçre [BD], B. No: 41615/07, 6/7/2010, § 139).

19. Zhou/İtalya (No: 33773/11, 21.1.2014) kararında savunmasız kişiler söz konusu olduğunda, ilgili makamların, özel itina göstermeleri ve daha fazla koruyucu olmaları gerekliliğine dikkat çekilmiştir. Sosyal yardım kurumlarının çocuğun bakım ve gözetiminin sağlanmasında zorluk yaşayan kişilere yardımcı olmak, bu kişilerin çocukla ilgili faaliyetlerinde kendilerine rehberlik etmek ve zorlukların üstesinden gelebilmelerini sağlayabilecek çeşitli imkânlarla ilgili olarak önerilerde bulunma yönünde görevleri olduğu belirtilmiştir. AİHM, anılan rehberlik faaliyetini içerir bir tedbirden yararlanılmadan aile bağlarının zayıflamasına neden olacak bir hüküm verildiği gerekçesiyle Sözleşme'nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Zhou / İtalya, § 61).

2. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme

20. Türkiye tarafından 14/9/1990 tarihinde imzalanan ve 27/1/1995 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 20/11/1989 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3. maddesi şöyledir:

"1. Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.

2. Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar.

..."

21. BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 19. maddesi şöyledir:

"1. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar.

2. Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başkaca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir."

3. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesinin 17/4/2013 tarihli ve 15 Numaralı Genel Yorum Kararı

22. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesinin (Komite) 17/4/2013 tarihli ve 15 Numaralı Genel Yorumu'nun (Genel Yorum) ilgili kısmı şöyledir:

"1. Bu genel yorum, çocuk sağlığına çocuk hakları bakış açısıyla yaklaşmanın, tüm çocukların, fiziksel, duygusal ve toplumsal iyi olma hali ve her çocuğun kendi potansiyelini eksiksiz gerçekleştirilebileceği biçimde yaşam, hayatta kalma ve gelişme fırsatlarına sahip olma hakkı kapsamında taşıdığı önemle ilgilidir.

...

4. Devletler, Dünya Sağlık Örgütü’nün anayasasında sağlığı yalnızca herhangi bir hastalığın ya da sakatlığın olmayışı şeklinde değil fiziksel, zihinsel ve toplumsal açılardan tam bir iyi olma hali olarak kabul etmek konusunda mutabakata varmışlardır.

..."

4. Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme

23. Türkiye tarafından 15/8/2000 tarihinde imzalanan ve 2/7/2003 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 16/12/1966 tarihli Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme'nin "Ailenin korunması" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “1. Aile toplumun doğal ve esaslı bir birimidir ve aile toplum ve Devlet tarafından korunma hakkına sahiptir.

..."

24. Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme'nin "Çocukların hakları" kenar başlıklı 24. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “1. Her çocuğun ırk, renk, cinsiyet, dil, din, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum gibi bir ayrımcılığa tabi tutulmaksızın ailesi, içinde yaşadığı toplum ve Devlet tarafından, bir küçük olarak statüsünün gerektirdiği koruma tedbirlerine hakkı vardır.

..."

5. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme

25. Türkiye tarafından 15/8/2000 tarihinde imzalanan ve 11/8/2003 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 16/12/1966 tarihli Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “ Bu sözleşmeye taraf devletler aşağıdaki hususları kabul ederler:

1. Toplumun doğal ve temel birimi olan aileye, özellikle ailenin kurulması için ve aileye bağımlı çocukların bakım ve eğitiminden sorumlu oldukları sürece en geniş koruma ve yardımın yapılması gerektiğini kabul ederler...

...

3. Bütün çocuklar ve gençler yararına, ebeveynlikten ya da başka koşullardan dolayı hiçbir ayrım gözetilmeksizin, özel koruma ve yardım tedbirleri alınmalıdır..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Anayasa Mahkemesinin 14/12/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu, tedbir talebinin yeterince incelenmeden ve somut bir gerekçe ortaya konulmaksızın reddedilmesi, danışmanlık tedbirinin dahi kararda değerlendirilmemiş olması nedeniyle adil yargılanma hakkının, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

1. Değerlendirme

28. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “ Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

...”

29. Anayasa’nın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:

“ Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”

30. Başvurucunun şikâyetinin özü, danışmanlık tedbiri uygulanması talebinin yeterince incelenmeksizin ve ilgili gerekçe ortaya konulmaksızın reddedilmesi nedeniyle müşterek çocuğun yararının tehlikeye girdiği iddiasına ilişkin olduğundan başvurunun, Anayasa'nın 20. maddesi kapsamında aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

32. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için söz konusu olan yükümlülük, sadece belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmayıp öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak aile yaşamına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de içermektedir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26). Devletin pozitif tedbirler alma yükümlülüğü konusunda Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri; ebeveynin çocuğuyla bütünleşmesinin sağlanması amacıyla tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir.

33. Ayrıca Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'de geçtiği şekliyle çocuğun yararı, Anayasa'nın 41. maddesi ifadesiyle çocuğun yüksek yararı mahkemeler, idari makamlar ile yasama organı tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilkedir. Bu bağlamda çocuklar üzerinde etki doğuracak bir işlem yapılacağı zaman bu işlemin çocuğun yararına uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılması aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından oldukça önemlidir (Şükran İrge, B. No: 2016/8660, 7/11/2019, § 34).

34. Bu kapsamda çocuğun üstün yararına olanın ne olacağı belirlenirken çocuğun içinde bulunduğu şartların incelenmesi, mevcut durumun ve gereksinimlerin bilimsel bir bakış açısıyla objektif şekilde uzman raporlarıyla ortaya konulması ve çatışan menfaatler arasında adil bir denge gözetilmesi gerekir (A.A., 2019/13246, 2/3/2023, § 34; B.Y. ve Y.O.Y., B. No: 2017/32942, 8/6/2021, § 39).

35. Komite'nin Genel Yorum kararında; çocuğun iyi olma hâli, yalnızca herhangi bir hastalığının ya da sakatlığının olmaması değil, fiziksel, duygusal ve toplumsal açılardan tam bir iyi olma şeklinde ifade edilmiştir. Komite, her çocuğun kendi potansiyelini eksiksiz gerçekleştirebileceği biçimde yaşama ve gelişme haklarına sahip olduğunu kabul etmektedir.

36. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, devletlerin durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri belirleme ve uygulama yükümlülüğü olduğuna işaret etmektedir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

37. Somut olayda, başvurucu ve eşi arasında evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davası görülmektedir. Başvurucu, annesiyle birlikte yaşayan ve annesinin akrabası A.G. tarafından psikolojik şiddet uygulandığını iddia ettiği müşterek çocuk için tedbir uygulanmasını talep etmiştir. Derece mahkemeleri, sosyal inceleme raporunda yer alan tespite dayanarak 5395 sayılı Kanun'da yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirlerden herhangi birinin uygulanmasına ihtiyaç olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.

38. Yukarıda değinilen ilgili uluslararası sözleşme hükümleri çerçevesinde çocuğun iyi olma hâlinden yalnızca hastalığının bulunmaması ya da şiddete uğramamış olmasının değil, fiziksel, ruhsal ve toplumsal tam bir iyi oluş hâlinin anlaşılması gerektiğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, somut olayda çocuğun üstün yararının korunması bakımından bir koruma tedbiri uygulanmasının gerekli olup olmadığı hususunun mahkemelerce ilgili ve yeterli bir gerekçe ile tartışılmadığı görülmektedir.

39. Bu çerçevede 5395 sayılı Kanun kapsamında uygulanan danışmanlık tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kişiye çocuğun yetiştirilmesi konusunda, çocuğun kendisine ise eğitimi ve gelişimi konusunda yol göstermeyi içeren bir rehberlik faaliyetine karşılık gelmektedir. Çocuğun bakımı ve gözetimi konusunda uzman yardımıyla aileyi bilgilendirme faaliyeti, çocuğun üstün yararı ilkesinin bir unsurunu oluşturduğu kadar aynı zamanda aile hayatına saygı hakkının korunması bağlamında devlete getirilen pozitif yükümlülüklerden biridir.

40. Somut olayda başvurucu ve eşi hakkında boşanma davası devam etmekteyken başvurucu, mahkemeden çocuk için uygun görülen koruyucu ve destekleyici tedbirin uygulanmasını talep etmiştir. 5395 sayılı Kanun'da danışmanlık, eğitim, bakım ve sağlık tedbiri gibi çocuğun ihtiyaçlarına göre değişen içeriğe ve ağırlığa sahip tedbirlere yer verilmiştir. Bu tedbirlerden olan danışmanlık tedbiri aileye ve çocuğa yönelik rehberlik faaliyetinden ibaret olup yaptırım niteliği taşımamakta, çocuğun aile yanından alınarak kurum bakımına verilmesi gibi ağır bir sonucu da içermemektedir. Buna rağmen somut olayda, çocuğun üstün yararı ölçütü gözetilerek anne ve babası boşanma sürecinde olan çocuk açısından danışmanlık tedbiri de dahil bir koruma tedbirinin uygulanmasının neden gerekli olmadığı hususunun ilgili ve yeterli gerekçeyle açıklanmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Dolayısıyla olayın koşulları altında aile hayatına saygı hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır.

41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

42. Başvurucu ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması, 20.000 TL maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

43. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

44. Öte yandan yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya talebi dikkate alınarak net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale Çocuk Mahkemesine (E.2020/66 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.