TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
B.G. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/36865) |
|
Karar Tarihi: 21/6/2023 |
R.G. Tarih ve Sayı: 18/8/2023-32283 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Murat İlter DEVECİ |
Başvurucu |
: |
B.G. |
Vekili |
: |
Av. Fikret KOÇAK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; konutu terk etmemeye ilişkin adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması, söz konusu tedbire dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/12/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve bu kararda incelenen iddia dışında kalan iddiaların kabul edilemez olduğuna, incelemeye konu iddia yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve ekleri ile başvurucu hakkındaki soruşturmayı yürüten soruşturma makamından temin edilen ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı (Batı Başsavcılığı) tespit edilemeyen bir tarihte, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasının (PDY) avukat yapılanması içinde yer aldıkları ve böylece sözü edilen silahlı terör örgütüne üye oldukları iddiasıyla aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı avukatlar hakkında soruşturma başlatmıştır.
6. 11/12/2018 tarihli sulh ceza hâkimliği kararıyla şüphelilerin ve müdafilerinin dosyayı inceleme ve dosyadaki belgelerden örnek alma yetkileri kısıtlanmıştır.
7. Sulh ceza hâkimliğinden alınan kararlarla, başvurucunun cep telefonuyla kurduğu iletişimler belli bir süre tespit edilip dinlenmiş, kayda alınmış ve telefonunun sinyal bilgileri değerlendirilmiştir. Buna göre;
i. Başvurucu 29/5/2019 tarihinde saat 11.17 sıralarında Av. A.S.G. ile 39 saniye görüşmüştür. Görüşmede, bir şüphelinin ifadesinin alınması sırasında ne yapılacağı konusunda A.S.G.ye “... [İ]ddiaları kabul etmiyoruz, yapacak bir şey yok zaten ifade alınırken değil mi?” diye sormuştur. A.S.G. de kendisini doğrulamıştır.
ii. Başvurucu 16/9/2019 tarihinde saat 14.33 sıralarında A.S.G. ile bazı duruşmalar ve bir kişinin vergi dairesiyle ilgili bir işi hakkında 92 saniye konuşmuştur. Bir sanığın etkin pişmanlığıyla ilgili olarak A.S.G.ye “Fazla söylenecek bir şey yok. Yanımızda hani konuştuğumuz şeyleri tekrarlayacağız, değil mi? O da biliyor zaten.” ve “Hani konum itibarıyla bilebileceklerini söylediğini ... tamam.” demiştir. A.S.G. de kendisini teyit etmiştir.
iii. Başvurucu 23/9/2019 tarihinde saat 12.05 sıralarında K. isimli biriyle 154 saniye görüşmüştür. K.ya bir tutukluya yaptığı ziyaret ve bu kişiyle ilgili yapılacak tutukluluk incelemesi hakkında bilgi verip S. isimli bir avukatın telefon numarasını söylemiştir.
iv. Başvurucu 30/9/2019 tarihinde saat 13.57 sıralarında Av. F.T. ile 410 saniye görüşmüştür. F.T. Karaman’ın Ermenek ilçesindeki bir davayla veya davalarla ilgili olarak vekâletname verenlerin isimleri ile bir idari davaya dair başvurucudan brifing almış ve bir gerekçeli kararı göndermesini istemiştir. Görüşme sırasında konuşma üslubu konusunda taraflar arasında tartışma çıkmış ve F.T. başvurucuya “Sınırınızı bilmeniz lazım bu noktada.” demiştir.
v. 10/10/2019 tarihinde saat 15.38 sıralarında başvurucu, S.D. adına kayıtlı bir cep telefonuna bir adresin bilgisini içerir mesajlar göndermiştir.
vi. Başvurucu 17/10/2019 tarihinde saat 21.42 sıralarında M.Ç. ile 220 saniye konuşmuştur. Konuşma A.S.G.ye M.Ç.nin ulaşamaması ve A. isimli kişinin devam edip etmemesiyle ilgilidir (Devam edilen şeyin ne olduğu anlaşılamamıştır.).
vii. Başvurucu 29/10/2019 tarihinde saat 20.01 sıralarında A.S.G. ile 99 saniye konuşmuştur. Görüşme sırasında A.S.G. sonraki gün şehir dışında olacağını, bir başka avukatın da bir başka şehre gideceğini söyleyip yetki belgesini elektronik posta ile göndereceğini belirterek başvurucudan idari yargıda yapılacak iki duruşmaya katılmasını rica etmiştir.
viii. 8/11/2019 tarihinde saat 12.40 sıralarında başvurucu, A.S.G. ile 185 saniye görüşmüştür. Görüşme bir kişinin verdiği vekâletnamede A.S.G.nin isminin olup olmaması, A.S.G. için yetki belgesi düzenlenip düzenlenmediği ve alınacak ödemeyle ilgili kesilecek makbuzun (Anlaşıldığına göre serbest meslek makbuzu kastediliyor.) nasıl düzenleneceği hakkındadır. Bu konuşmadan sonra başvurucu konuşulan meselenin açıklığa kavuşturulması için aynı gün saat 12.43 sıralarında Y.Ü. ile 101 saniye konuşmuştur.
ix. 12/11/2019 tarihinde saat 15.21 sıralarında S.B. ile 33 saniye görüşen başvurucu, S.B.ye almayı isteyip istemediğini sormuş; S.B. de onu taşıyamayacağı için cumartesi günü alacağını söylemiştir (Neden bahsedildiği anlaşılamamıştır.).
x. Başvurucu 18/12/2019 tarihinde saat 11.32 sıralarında A.S.G. ile yaklaşık 97 saniye görüşmüştür. Bu görüşme sırasında A.S.G. başvurucudan bir soruşturmayla ilgili bir yazıyı alıp alamadığını sormuş ve silahlı terör örgütüne üye olma suçu ile ilgili olduğu anlaşılan bir dava dosyasını incelemesini istemiştir.
xi. Başvurucu 27/12/2019 tarihinde saat 15.37 sıralarında Mu.Ç. ile 50 saniye konuşmuştur. Görüşme içeriğinden başvurucunun daha önce Mu.Ç.ye yanında çalıştırmak için birini sorduğu, Mu.Ç.nin de başvurucunun telefon numarasını o kişiye vermek için başvurucunun rızasını aldığı anlaşılmıştır. Görüşmeye göre çalışacak kişi başvurucuyu arayacaktır.
xii. Başvurucu 8/1/2020 tarihinde saat 11.38 sıralarında S.K.G. ile 383 saniye görüşmüştür. Başvurucuyu M.Ç.nin ismini vererek arayan S.K.G. özetle eşinin meslekten çıkarılmış bir hâkim olduğunu, eşinin durumunun da kendisiyle aynı olduğunu, haklarındaki yargılamaların beraatle sonuçlandığını, bu kararların kesinleştiğini ve avukatlık ruhsatını almayı beklediğini anlatmıştır. Başvurucu, birlikte çalıştığı arkadaşlarıyla durumu değerlendireceklerini söylemiştir.
xiii. Başvurucu 15/1/2020 tarihinde saat 11.33 sıralarında M.D.O. adına kayıtlı telefona adres bilgisi göndermiştir.
xiv. 4/2/2020 tarihinde saat 20.15 sıralarında başvurucu, S.Y. adına kayıtlı bir cep telefonuna bir adres bilgisini içeren mesaj göndermiştir.
8. Bahsi geçen soruşturma kapsamında sulh ceza hâkimliğinden alınan bir karara istinaden A.S.G.nin cep telefonuyla kurduğu iletişimler de dinlenip kayda alınmıştır. Buna göre A.S.G. 24/7/2019 tarihinde saat 15.11 sıralarında başvurucu ile konuşmuştur. Bu konuşmada A.S.G. başvurucudan Ankara ile alakalı olarak birinin görüşmek istediğini bildiren ve İngiltere’de avukatlık yapan M.F. isimli kişiyle telefonda acil olarak konuşmasını ve görüşmek isteyen kişiye randevu vererek onunla konuşmasını istemiştir. Kolluk görevlileri, söz konusu görüşmenin örgüt üyesi olup yurt dışına kaçan kişilerin Ankara ile ilgili bir konu olduğunda A.S.G. ve başvurucuyla irtibata geçtiklerinin delili olduğunu değerlendirmiştir.
9. Batı Savcılığı 14/1/2020 tarihinde, soruşturma görevinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Ankara Başsavcılığı) ait olduğu gerekçesiyle bir fezleke düzenlemiş ve soruşturma evrakını Ankara Başsavcılığına göndermiştir.
10. Hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca silahlı terör örgütü yöneticisi olma suçundan iddianame düzenlenen bir şüpheli, başvurucunun 2011-2012 yıllarında anılan silahlı terör örgütüyle iltisaklı bir yurtta belletmenlik yaptığına ilişkin beyanda bulunmuştur.
11. Başvurucunun cep telefonuyla kurduğu iletişimlerin tespitine ilişkin tutanaklar Ankara Başsavcılığının talimatı uyarınca kolluk görevlileri tarafından analiz edilmiş, başvurucunun kurduğu iletişimlerle diğer şüphelilerin kurduğu iletişimlerin ortak noktaları tespit edilmiştir. Yapılan analizlere göre başvurucu; A.S.G. ile 28/1/2019-27/9/2019 tarihleri arasında 109 kez ve toplamda 8.451 saniye, S.B. ile 21/3/2019-16/9/2019 tarihleri arasında 10 kez ve toplamda 751 saniye görüşmüştür.
12. Başvurucunun müdafi veya vekil olarak görev yaptığı davaların dosyaları ile Gelir İdaresi Başkanlığından alınan veriler kolluk görevlilerince karşılaştırılmış ve başvurucu ile müvekkilleri arasında para hareketi olmadığı saptanmıştır.
13. Kollukça yapılan değerlendirmeye göre başvurucunun 23/9/2019 tarihinde K. isimli kişiyle yaptığı görüşmede ceza infaz kurumunda ziyaret ettiğini söylediği kişi Av. H.K.dır ve bu kişi örgütün hukuk yapılanması içinde söz sahibidir. Zira bir soruşturma kapsamında ifadesi alınan Y.U., aldığı talimat üzerine bilgisayardan GBT kontrolü için açacağı ofisi kiralamak amacıyla 2013 yılında H.K.dan yardım aldığını hatta ofisin sabit IP’li internet aboneliğinin H.K.nın bir çalışanının üzerine yapıldığını beyan etmiştir.
14. 11/9/2020 tarihinde 06.50-07.55 saatleri arasında başvurucu ikamet ettiği konutta yakalanarak gözaltına alınmış, başvurucunun konutu ile aracında arama yapılmış ve konutunda bulunan bir SIM karta, iki dizüstü bilgisayara, bir cep telefonuna ve iki tablet bilgisayar ile üç adaptöre el konulmuştur.
15. Ankara Başsavcılığı 13/9/2020 tarihinde; aralarında başvurucunun da bulunduğu, haklarında silahlı terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle soruşturma yürütülen bazı avukatların adli kontrol tedbirleri kapsamında yurt dışına çıkmama yükümlülüğüne tabi tutulmalarına karar verilmesini istemiştir.
16. Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği aynı gün Ankara Başsavcılığının talebi doğrultusunda karar vermiştir.
17. Gözaltı sürecinde yapılan COVID-19 testinin pozitif çıkması üzerine başvurucu 14/9/2020 tarihinde gözaltından salıverilmiştir. Hastalığı nedeniyle başvurucuya 28/9/2020 tarihinde yedi günlük, 5/10/2020 tarihinde ise on dört günlük istirahat raporu verilmiştir.
18. Başvurucu 21/10/2020 tarihinde saat 09.10’da ifade vermek üzere müdafii ile Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Şube Müdürlüğüne gitmiştir. Kolluk görevlilerince başvurucunun rahatsızlığı nedeniyle kendisine verilen istirahat raporunda yazılı sürenin sona ermesi sonrasında yakalandığına ilişkin tutanak düzenlenmiştir. Başvurucu, kolluk görevlileri tarafından müdafiinin nezaretinde alınan ifadesinde özetle 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan silahlı bir darbe teşebbüsünün ardından 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname gereği kapatılan Özel Fatih Üniversitesinde tam burslu olarak öğrenim görse de 2017 yılında Hacettepe Üniversitesinden mezun olduğunu, ailesiyle ikamet ettiği konutu aynı zamanda avukatlık bürosu olarak kullandığını ifade edip örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmemiştir. Başvurucunun sorulara verdiği cevaplara göre;
- Başvurucu, A.S.G.nin yanında işe başlamadan önce birçok iş başvurusu yapmış ama bu başvurulara ya cevap verilmemiş ya da olumsuz cevap verilmiştir.
-A.S.G.nin yanında özel hukuk davalarını takip etmek üzere 2019 yılı Şubat ayı ile 2020 yılı Mayıs ayı arasında çalışan başvurucu, çalışması karşılığında A.S.G.den aylık almıştır. A.S.G.ye verilen vekâletnamelerin bazılarında başvurucunun ismi de yer almıştır. Bazen de başvurucuya A.S.G. tarafından yetki belgesi verilmiştir. Böylece başvurucu, A.S.G.nin yetişemediği bazı duruşmalara girmiştir. Dosyalara A.S.G. hâkim olduğu için ne yapması gerektiğini başvurucuya A.S.G. söylemiştir. Başvurucu, A.S.G.den aylığı genelde elden almıştır fakat COVID-19 küresel salgını sırasında başvurucunun aylığı banka hesabına yatırılmıştır.
- Başvurucu, adının da yer aldığı vekâletnamelerin sunulduğu dava dosyalarının çoğundan haberdar değildir. Dosyalar başvurucuya ait olmadığı için başvurucu, bahse konu dosyalar nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişilerden para almamıştır. Durumu fark etmesinden sonra, UYAP’ta müdafi olarak kayıtlı olduğu birçok dosya için istifa dilekçesi göndermiştir.
- M.F.yi genel ağ üzerinden bulmuşlardır. Başvurucu bu kişiyi şahsen tanımamaktadır ve Ankara Anlaşması çerçevesinde vize veya çalışma izni alınabilmesi için A.S.G.nin bir müvekkilinin isteği üzerine bilgi almak maksadıyla bu kişiyle görüşmüş olabilir. Bu kişi kendilerine kimseyi yönlendirmemiştir.
- Başvurucunun bizzat takip ettiği fazla dosya yoktur. Bu dosyalardan ancak üç dört tanesi FETÖ/PDY ile ilgilidir. Başvurucu, vekilliğini üstlendiği kişilerden ücretini bazen elden almış, bazen de başvurucunun ücreti banka hesabına yatırılmıştır.
- Başvurucu; İ.D.yi (İ.D.G.) A.S.G.nin eşi olması, S.B.yi ise bu kişinin bir süre A.S.G.nin bürosunda staj yapması nedeniyle tanımıştır ancak başvurucunun S.B. ile samimiyeti yoktur. Tespit edilen telefon görüşmelerine ait kayıtlardaki bazı kişiler başvurucunun arkadaşı ve/veya meslektaşı ya da yakınıdır. Geriye kalanlar başvurucunun veya A.S.G.nin işi gereği tanıdığı kişiler ya da müvekkilleri ya da bu kişilerin yakınları olabilir.
- Başvurucu A.S.Ü.yü ve Y.Ü.yü tanımamaktadır. Başvurucunun A.S.Ü ile Ankara dışında aynı baz istasyonu çevresinde bulunmasının nedeni il dışında katıldığı bir duruşma olabilir. Başvurucunun Y.Ü. ile görüşmesi bir özel hukuk davasındaki vekâlet ücretine ilişkindir.
- Mu. Ç. A.S.G.nin bir müvekkilidir. Başvurucu ona büroda çalışacak bir kişiyi sormuş olabilir.
- Başvurucunun S.K.G. ile görüşmesini A.S.G. istemiştir. S.K.G. sonrasında büroda çalışmamıştır.
- S.Y.ye adres bilgilerini Ankara’daki bir icra dosyası için çıkarılacak vekâletname için göndermiştir. Başvurucu, M.D.O.yu hatırlamamaktadır. M.D.O. genel ağdan büroya ulaşan bir yabancı olabilir.
- K. , A.S.G.nin müvekkili olan H.K.nın babasıdır. Başvurucunun bu kişiyle yaptığı görüşmede bahsi geçen kişi S.B.dir. Başvurucunun S.B. ile ilişkisi yalnızca iş ilişkisidir. K., H.K. hakkında bilgi almak için S.B.nin telefonunu istemiş olabilir.
- Başvurucu F.T. ile birlikte çalışmamıştır. Başvurucunun F.T. ile görüşmesi Ermenek’te yaşanan maden kazasıyla ilgili davaya ilişkindir. Başvurucunun hatırladığına göre A.S.G. söz konusu davada vekildir.
- S.D., başvurucunun müvekkili H.Ö.D.nin eşidir. Başvurucu, bir iş davası için büroya geleceğinden S.D.ye adres bilgisi göndermiştir.
- M.Ç., A.S.G.nin bir müvekkilidir. M.Ç. hakaret ve yaralama suçuyla ilgili bir davanın tarafıdır.
- Başvurucunun S.B. ile yaptığı konuşmada bahsi geçen şey, hijyenik kadın pedidir.
19. Soruşturma dosyasına sunduğu belgelere göre başvurucu, 2018 yılında genel ağ üzerinden birçok yere öz geçmişini gönderip iş başvurusu yapmıştır. Bu başvurulardan ikisine olumsuz cevap verilmiştir. 2020 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında UYAP’ta müdafi olarak kayıtlı olduğu birçok dosya için istifa dilekçesi göndermiştir ve 19/8/2020 tarihinde ikamet ettiği dairede avukatlık faaliyetine başlamıştır. A.S.G. başvurucunun hesabına 30/4/2020 tarihinde 2.750 TL yatırmıştır.
20. Başvurucu ifadesi sonrasında mevcutlu olarak Ankara Başsavcılığına sevk edilmiştir. Aynı gün Ankara Başsavcılığı; Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinden (Hâkimlik) başvurucunun adli kontrol tedbiri kapsamında konutunu terk etmemeye ilişkin yükümlülüğe tabi tutulmasını talep etmiştir. Ankara Başsavcılığına göre yurt dışına kaçan örgüt üyeleri Ankara ile ilgili bir konu olduğunda başvurucuya ulaşmaktadır. Başvurucu, A.S.G.nin yönlendirmesi ile şüphelilerin ifade verdikleri sırada hazır bulunmaktadır ve yapılacak savunmaları A.S.G. belirlemektedir. Başvurucunun avukatlık faaliyetini H.K. yönlendirmektedir. Meslekten çıkarılmış hâkimler ile çalışan ve bu şahısları işe almak için görüşmeler yapan başvurucu, A.S.G. ve S.B. ile irtibatlıdır; ayrıca 62 şüphelinin görüştüğü 131 farklı kişiyle bağlantılıdır. Aynı soruşturma dosyasında şüpheli olan biriyle (A.S.Ü.) Ankara dışında bir kez, farklı günde aynı baz istasyonu çevresinde bulunmuştur (Bu husus söz konusu talep yazısında “1 farklı bazda 1 farklı günde dosya şüphelisi olan 1 farklı şahısla baz birlikteliği” şeklinde ifade edilmiştir.). Avukatlık yaptığı 76 davadan 70’i FETÖ/PDY ile ilgilidir ve yargılanan şahısların yaptığı herhangi bir ödeme başvurucunun banka kayıtlarına yansımamıştır. Dolayısıyla başvurucunun eylemleri, doğal avukatlık faaliyetleri dışındadır ve başvurucu, örgüt lehine diğer şüphelilerle birlikte aynı yapılanmanın içindedir. Bununla birlikte tutuklama tedbiri ölçülü değildir. Bu sebeple başvurucunun adli kontrol tedbirine tabi tutulması yeterlidir.
21. Hâkimlik, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda Ankara Başsavcılığının talebini kabul ederek başvurucunun elektronik kelepçe takılarak konutunu terk etmemeye ilişkin yükümlülüğe tabi tutulmasına karar vermiştir.
22. Başvurucu, müdafii aracılığıyla adli kontrol kararına itiraz etmiştir. İtirazında özetle soruşturma dosyasında suç unsuru bulunmadığını, dinleme kayıtlarında avukatlık mesleğinin ifasıyla ilgili hususların yer aldığını, çağrı olmadan ifadeye gittiğini, kendisinin ve müdafiinin savunması alınmadan adli kontrol kararı verildiğini, konutu terk etmeme şeklindeki yükümlülüğün ölçülü olmadığını ve bu yükümlülük nedeniyle mesleğini yapamaz duruma geldiğini ileri sürmüştür.
23. Başvurucunun itirazı, Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 2/11/2020 tarihinde reddedilmiştir.
24. Başvurucu 1/12/2020 tarihinde bu başvuruyu yapmıştır.
25. Hâkimlik 28/1/2021 tarihinde, başvurucu ile müdafiinin adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına veya tabi olunan yükümlülüğün değiştirilmesine yönelik talebine ve Cumhuriyet savcısının adli kontrol tedbirinin değiştirilmesine ilişkin olumlu görüşüne istinaden konutu terk etmeme şeklindeki yükümlülüğü kaldırmış ancak adli kontrol tedbiri kapsamında başvurucunun hâkim tarafından belirlenen yerlere belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurma yükümlülüğüne tabi tutulmasına karar vermiştir. Bir süre sonra başvurucunun mesleği de gözetilerek yapılacak başvuruların aralığı değiştirilmiştir.
26. Başvurucu hakkında yürütülen soruşturma henüz sonuçlandırılmamıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Konutu Terk Etmemeye İlişkin Adli Kontrol Tedbiri Yönünden
27. İlgili kanun maddeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ilgili maddesi ve konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları, Anayasa Mahkemesinin Esra Özkan Özakça ([GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 36-52) kararında yer almaktadır. Bununla birlikte Yargıtay 12. Ceza Dairesinin (Ceza Dairesi) konuya temas eden bazı kararlarına da değinilmelidir.
28. 16/2/2015 tarihli ve E.2014/13444, K.2015/2705 sayılı kararda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki maddenin (1) numaralı fıkrasında yazılı hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdiği kararlar veya yaptığı işlemler nedeniyle tazminat davalarının ancak devlet aleyhine açılabileceğine ilişkin düzenlemeye işaret edilerek uzun süre uygulanan adli kontrol tedbirinin (3 yıl 6 ay 18 gün süreyle her gün 18.00-22.00 saatleri arasında karakola başvurarak imza atma) seyahat özgürlüğünü kısıtlama tedbirini aşarak davacıyı özgürlükten yoksun bıraktığı, davacı hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin bir aşamadan sonra ölçüsüz hâle geldiği, davacı yararına makul oranda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir. 22/2/2021 tarihli ve E.2019/13827, K.2021/1802 sayılı kararda da kaldırılmasına rağmen konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol kararının bir süre daha uygulanması nedeniyle davacı lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. 7/10/2022 tarihli ve E.2021/4456, K.2022/6818 sayılı kararda ise hakkındaki beraat kararı kesinleşen kişi lehine, adli kontrol, arama ve elkoyma tedbirlerinin uygulanması nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi yerinde bulunmuştur. Ne var ki;
i. 1/3/2021 tarihli ve E.2019/2337, K.2021/2077 sayılı kararda adli kontrol nedeniyle hâkimlerin ve Cumhuriyet savcılarının özel amaçla davrandığına ilişkin olarak dosya kapsamı itibarıyla bir delil bulunmadığı ve hukuki sorumluluğu gerektirecek bir eylemin de söz konusu olmadığı dikkate alınarak adli kontrol tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle açılan tazminat davasının reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı onanmıştır.
ii. 29/11/2021 tarihli ve E.2020/1747, K.2021/8300 sayılı kararda adli kontrol tedbiri uygulanmasının 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinde tazminat sebebi olarak düzenlenmediği, 24/5/2022 tarihli ve E.2021/1184, K.2022/3996 sayılı kararda ise adli kontrol işlemlerinin 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesine göre tazminata konu edilemeyeceği açıkça belirtilmiştir.
iii. Haksız adli kontrol tedbiri nedenine dayalı tazminat davasıyla ilgili 13/6/2022 tarihli ve E.2021/745, K.2022/4616 sayılı kararda ise davanın 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının eylemlerinden ötürü tazminat talebine ilişkin olduğu belirtilerek talep hakkında karar vermeden önce tazminata konu edilen eylemlerle ilgili olarak hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında adli veya idari soruşturma yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise akıbetinin ne olduğunun açıklığa kavuşturulması gerektiği ifade edilmiştir.
B. Hâkim Önüne Derhâl Çıkarılma Güvencesi Yönünden
29. AİHM’e göre Sözleşme’nin 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki bir hâkim veya kanunla adli görev yapmaya yetkili kılınmış sair bir kamu görevlisinin önüne hemen çıkarılmaya ilişkin gereklilik, hâkimin karar vermeden önce huzuruna getirilen kişiyi dinlemesini gerektirir (Schiesser/İsviçre, B. No: 7710/76, 4/12/1979, § 31; De Jong, Baljet ve Van den Brink/Hollanda, B. No: 8805/79; 8806/79; 9242/81, 22/5/1984, § 51; Nikolova/Bulgaristan [BD], B. No: 31195/96, 25/3/1999, § 49; Aquilina/Malta [BD], B. No: 25642/94, 29/4/1999, § 50; avukatın tutuklamayla ilgili duruşmaya dâhil edilmemesinin Sözleşme’nin 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ihlaline olan katkısı için ayrıca bkz. Lebedev/Rusya, B. No: 4493/04, 25/10/2007, §§ 83-91).
30. Hâkim önüne derhâl çıkarılma, tutuklamanın derhâl ve kendiliğinden yargı denetimine tabi tutulmasını temin edip gözaltının ilk aşamasında en yüksek düzeyde olan kötü muamele riskine ve kolluk kuvvetleri ile diğer yetkililere verilen yetkilerin kötüye kullanılmasına karşı etkili koruma sağlamayı amaçlar (Aquilina/Malta, §§ 47-49; Ladent/Polanya, B. No: 11036/03, 18/3/2008, § 72).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Anayasa Mahkemesinin 21/6/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu; soruşturma kapsamında ifade vermek üzere kendi isteğiyle karakola gittiğini, konutunu terk etmemesi yönünde verilen adli kontrol kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Bu şikâyetiyle ilgili olarak başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan somut olgu ya da delillerin olmadığını, kendisinin ve müdafiinin savunması alınmadan karar verildiğini, avukat-müvekkil ilişkisi kapsamında kalan eylemlerinin adli kontrol kararına gerekçe yapıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu sözü edilen tedbir nedeniyle mesleğini icra edemez hâle geldiğini ve diş teliyle ilgili tedavisinin sekteye uğradığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.
33. Bakanlık görüşünde öncelikle Ceza Dairesinin E.2014/13444, K.2015/2705 sayılı kararından yola çıkılarak başvurucunun 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi kapsamında tazminat davası açmadığı ve bireysel başvurunun yapılmasından sonra konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin ortadan kalktığı belirtilmiştir. İkinci olarak başvurucunun sınırlı bir alanda yaşamaya mahkûm olmadığı, evde beraber yaşadığı veya eve ziyarete gelen kişilerle ilişki kurabildiği ve sözü edilen tedbirin yaklaşık üç ay sürdüğü gözetildiğinde özgürlükten mahrum bırakılma hâlinin oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Son olarak somut delillere dayanan kuvvetli suç şüphesinin olduğu, başvurucuya isnat edilen suçun tutuklama nedeninin var sayılabildiği suçlar arasında yer aldığı, başvuruya konu adli kontrol tedbirinin kanuni dayanağının ve meşru amacının olduğu, uygulanan tedbirin ölçülü olduğu ve tedbirin elektronik kelepçe ile uygulanmasıyla ilgili hukuki düzenlemenin öngörülebilirlik ve ulaşılabilirlik ölçütlerini sağladığı yönünde değerlendirmede bulunulmuştur.
34. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında ihlal iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
35. Anayasa Mahkemesinin Esra Özkan Özakça kararında kişilerin adli kontrol tedbiri kapsamında konutu terk etmeme şeklindeki yükümlülüğe tabi tutulmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme; anılan yükümlülüğün kişilerin fiziksel özgürlüğü üzerindeki etkisi, tedbirin uygulanma şekli ve yükümlülüğün hareket serbestîsi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat hürriyetine nazaran oldukça ileri bir boyutta olması ile gerekçelendirilmiştir (anılan kararda bkz. §§ 68-76). Dolayısıyla başvurucunun iddiaları, Anayasa’nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında ve konutu terk etmemeye ilişkin adli kontrol tedbirinin hukukiliğiyle -başvurucunun 21/10/2020 tarihinde mevcutlu olarak Ankara Başsavcılığına sevk edilmesine rağmen Hâkimlikçe sorgusunun yapılmaması iddiası doğrultusunda- hâkim önüne derhâl çıkarılma güvencesi bağlamında incelenmelidir.
36. Anayasa’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliği” kenar başlıklı 19. maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir...
...
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır...”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
37. 5271 sayılı Kanun’un 141. ve devamı maddelerinde haksız adli kontrol tedbiri nedeniyle tazminat istenmesine imkân veren açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ceza Dairesinin konuyla ilgili içtihatları da hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının herhangi bir kusurunun olmadığı hâllerde, haklarında hukuka aykırı olarak adli kontrol tedbiri uygulanan kişilerin tazminat isteyebilmesine cevaz vermemektedir (bkz. § 28). Nitekim Anayasa Mahkemesi E.Y. ([GK], B. No: 2018/10482, 14/12/2022, §§ 48, 49) başvurusunda adli kontrol tedbiri kapsamında konutunu terk etmemesi şeklindeki yükümlülüğe tabi tutulan kişilerin söz konusu tedbirin haksız olduğu iddiasıyla tazminat isteyebilecekleri etkili bir hukuki yol bulunmadığını tespit ederek Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu sebeple inceleme tarihinden önce başvuruya konu adli kontrol tedbiri sonlanmış da olsa başvurucunun 5271 sayılı Kanun’un 141. vd. maddelerine dayanarak tazminat istemli dava açmaması, başvuru yollarının tüketilmemesi noktasında bir eksiklik değildir. Ayrıca başvuruda diğer kabul edilebilirlik ölçütleri yönünden bir noksanlık saptanmamıştır. O hâlde konutu terk etmemeye ilişkin adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması ve adli kontrol tedbirine karar verilirken başvurucu ile müdafiinin dinlenmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Konutu Terk Etmemeye İlişkin Adli Kontrol Tedbirinin Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
i. Genel İlkeler
38. Genel ilkeler için bkz. Esra Özkan Özakça, §§ 78-84.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
39. Konuyla ilgili genel ilkelere göre önce başvurucu hakkında uygulanan koruma tedbirinin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı, suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olup olmadığı, tedbire meşru bir amaç için başvurulup başvurulmadığı (tedbirin amacının meşru olup olmadığı) ve ulaşılmak istenen amaca nazaran tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilmelidir.
40. Başvurucu, hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında Hâkimlikçe verilen bir kararla 5271 sayılı Kanun’un 109. maddesi uyarınca adli kontrol tedbiri kapsamında konutunu terk etmemeye ilişkin yükümlülüğe tabi tutulmuştur. Bu bakımdan başvurucu hakkında uygulanan tedbirin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
41. Suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olup olmadığına gelince başvurucuya ifadesi alınırken yöneltilen sorular ve Ankara Başsavcılığının adli kontrol tedbiriyle ilgili talebini içeren yazının içeriği gözetildiğinde başvurucu hakkındaki suçlamalar cep telefonuyla kurduğu iletişimlere, silahlı terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle haklarında soruşturma yürütülen A.S.G. ve S.B. ile bağlantısına, aynı soruşturma kapsamında soruşturulan kişilerin iletişim kurduğu bazı kişilerle iletişim kurmasına, aynı soruşturma dosyasında şüpheli olan biriyle (A.S.Ü.) Ankara dışında bir kez, farklı günde, aynı baz istasyonu çevresinde bulunmasına, UYAP kayıtlarında müdafi olarak yer aldığı 76 davadan 70’inin FETÖ/PDY ile ilgili olmasına, meslekten çıkarılmış hâkimler ile çalışmasına ve müdafiliğini üstlendiği kişilerden ücret almamasına dayanmaktadır.
42. Başvurucu, kollukça alınan ifadesinde; A.S.G.nin yanında bir süre ücretli çalıştığını, A.S.G.nin yanında işe başlamadan önce birçok iş başvurusu yaptığını ancak bu başvurulara ya cevap verilmediğini ya da olumsuz cevap verildiğini, A.S.G.ye verilen vekâletnamelerin bazılarında kendi isminin de yer aldığını, bazen de kendisine A.S.G. tarafından yetki belgesi verildiğini, bu suretle A.S.G.nin yetişemediği bazı duruşmalara girdiğini beyan etmiştir. Başvurucu; ifadesinin devamında bahse konu dosyalara A.S.G. hakim olduğu için ne yapması gerektiğini kendisine A.S.G.nin söylediğini, bu dosyalar kendisinin olmadığı için haklarında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişilerden para almadığını, müdafi olarak yer aldığı bazı dosyaları sonradan fark edip bu dosyalar için istifa dilekçesi gönderdiğini söylemiştir. Beyanlarına göre başvurucu; İ.D.yi A.S.G.nin eşi olması, S.B.yi ise bu kişinin bir süre A.S.G.nin bürosunda staj yapması nedeniyle tanımaktadır ancak A.S.Ü.yü tanımamaktadır. Başvurucu ayrıca soruşturma makamlarının suç unsuru taşıdığını değerlendirdiği her bir telefon görüşmesine açıklama sunup bir kısım beyanını doğrulayan bazı belgeler sunmuştur (bkz. § 19).
43. Avukat olan başvurucunun meslektaşlarıyla iletişim içinde olması ve yanında veya birlikte çalıştığı meslektaşına suç soruşturması ya da kovuşturması kapsamında hukuki çerçevede yapılacaklar hakkında danışması veya bu kişilerden nasihat alması hayatın olağan akışına uygun görünmektedir. Soruşturmayla ilgili belgelerde başvurucunun avukatlık faaliyetinin (şüphelilerin ifadesinde hazır bulunma, duruşmalara sanık müdafii olarak katılma, serbest meslek makbuzu düzenleme gibi) dışında örgütsel bir faaliyette bulunduğuna ilişkin bir tespit de yer almamaktadır. Bu nedenle soruşturma makamlarının başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirtiyi yeterince ortaya koyabildiği söylenemez. Bununla birlikte kişilerin suçlu veya suçsuz olduğuna karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığı için varılan bu sonuç, başvurucuya isnat edilen suçun sübutuyla ilgili bir yargıyı içermemektedir.
44. Suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunmadığının değerlendirilmesi sebebiyle tedbirin amacının meşruluğu ve ulaşılmak istenen amaca nazaran tedbirin ölçülülüğü konusunda inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
45. Açıklanan sebeplerle suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucunun adli kontrol tedbiri kapsamında konutu terk etmeme şeklindeki yükümlülüğe tabi tutulması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
b. Derhâl Hâkim Önüne Çıkarılma Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
46. 11/9/2020 tarihinde yakalanıp gözaltına alınması sonrasında COVID-19'a yakalanan ve bu nedenle 14/9/2020 tarihinde salıverilen başvurucu, istirahat raporlarının süresinin dolması sonrasında (21/10/2020 tarihinde) müdafii ile birlikte ilgili kolluk birimine başvurmuştur. Kollukça ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakılmayan başvurucu, mevcutlu olarak Ankara Başsavcılığına sevk edilmiştir. Ankara Başsavcılığının talebi üzerine Hâkimlik dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda adli kontrol tedbiri kapsamında başvurucunun konutunu terk etmeme yükümlülüğüne tabi tutulmasına karar vermiştir (bkz. § 21). Oysa Anayasa’nın 19. maddesinin beşinci fıkrası, yakalanıp gözaltına alınan kişinin soruşturma makamlarınca serbest bırakılmaması hâlinde en geç azami gözaltı süreleri içinde hâkim önüne çıkarılmasını emretmektedir. Maddede geçen “hâkim önüne çıkarılır” ifadesi; hâkimliğin tutuklanması veya adli kontrol tedbir kapsamında konutunu terk etmeme yükümlülüğüne tabi tutulması istenen kişinin sorgusunu yapmasını ve hazırsa söz konusu kişinin müdafiinin dinlenmesini gerektirir (tutuklama tedbirine başvurulmasında başvurucunun sorgusunun yapılması yönünden benzer değerlendirme için bkz. Emre Soncan, B. No: 2016/73490, 11/3/2020, § 56). Bu yolla yakalama ile gözaltı işlemlerinin yargısal denetimi gerçekleşir ve suç isnadıyla karşı karşıya kalan kişiye gözaltı sürecinde kötü muameleye uğrama riskine karşı yeterli güvence sağlanmış olur.
47. Açıklanan gerekçelerle mevcutlu olarak Ankara Başsavcılığına sevk edilmesine rağmen Hâkimliğin dosya üzerinden yaptığı incelemeyle başvurucunun adli kontrol tedbiri kapsamında konutunu terk etmeme yükümlülüğüne tabi tutulmasına karar vermesi ve bu suretle derhâl hâkim önüne çıkarılma güvencesine uyulmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin beşinci fıkrası yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. Giderim Yönünden
48. Başvurucu 60.000 TL maddi tazminat ile 60.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.
49. Başvuruda, konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması ve derhâl hâkim önüne çıkarılma güvencesine riayet edilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü ve beşinci fıkralarının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucu hakkında yürütülen soruşturmada konutu terk etmeme şeklindeki yükümlülük inceleme tarihinden önce kaldırılmıştır. Dolayısıyla bu yönüyle ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için tazminat ödenmesi dışında yapılması gereken bir husus bulunmamaktadır.
50. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya talebiyle bağlı kalınarak net 60.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasındaki illiyet bağına ve maddi zararın miktarının ne olduğuna ilişkin herhangi bir belge sunmadığı için maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulmasına ilişkin talebin KABULÜNE,
B. 1. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Derhâl hâkim önüne çıkarılma güvencesine uyulmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması ve hâkim önüne derhâl çıkarılma güvencesine uyulmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü ve beşinci fıkraları yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 60.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 9.900 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğine (2020/1172 Sorgu sayılı) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.