TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A.Y.N.N. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/3856)

 

Karar Tarihi: 7/2/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportörler

:

Gökçe GÜLTEKİN YILMAZ

 

 

Sinan ARMAĞAN

Başvurucu

:

A.Y.N.N.

Vekili

:

Av. Şeyda VAROL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ve aile hayatına saygı hakkının, hukuka aykırı olarak idari gözetim altında tutma nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 28/1/2020 ve 14/10/2020 tarihlerinde yapılmıştır. Komisyon, başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Anayasa Mahkemesinin 29/1/2020 tarihli kararıyla ilgili bilgi ve belgeler toplandıktan sonra yeniden değerlendirilmek üzere başvurucunun ülkesine sınır dışı edilmesine dair işleminin geçici olarak durdurulmasına karar verilmiştir.

4. 2020/31940 numaralı bireysel başvuru dosyasının hukuki irtibat nedeniyle 2020/3856 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2020/3856 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden devam etmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu 1987 doğumlu olup Irak Cumhuriyeti vatandaşıdır.

7. Başvurucu 2017 yılında Türkiye'ye yasal olmayan yollardan giriş yapmıştır. Sakarya Valiliği tarafından başvurucuya 4/10/2019 ile 4/4/2020 tarihleri arasında geçerli olmak üzere uluslararası koruma belgesi verilmiştir.

8. Başvurucu, DAEŞ terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 15/10/2019 tarihinde tutuklanmış; 12/11/2019 tarihinde tahliye edilmiştir.

9. Başvurucu hakkında Çorum Valiliğinin 20/11/2019 tarihli kararıyla 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca sınır dışı etme ve idari gözetim altına alma kararları tesis edilmiştir.

10. Başvurucu sınır dışı etme kararının iptali istemiyle 28/11/2019 tarihinde Çorum İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır.

11. Başvurucu dava dilekçesinde özetle, sınır dışı etme kararına ilişkin tebliğ işlemlerinin vekile yapılmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunu, DAEŞ üyeliği şüphesiyle iade edilmesi hâlinde idam cezasına mahkûm edilebileceğini belirtmiştir.

12. Başvurucu, İdare Mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulması talebinin reddedilmesi üzerine 28/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş; başvurusuyla birlikte sınır dışı etme kararının tedbiren durdurulmasını talep etmiştir.

13. İdare Mahkemesinin 11/6/2020 tarihli kararıyla başvurucunun açtığı dava kesin olarak reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... Irak uyruklu olan davacının 07/11/2017 tarihinde yasal olmayan yollardan Türkiye'ye giriş yaptığı, uluslararası koruma başvurusu yaptığı 02/10/2018 tarihine kadar da Türkiye'de yasa dışı kalmaya devam ettiği, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2019/24456 sayılı dosyasında DEAŞ terör örgütüne üye olmak suçlaması ile hakkında soruşturma başlatıldığı, dosya mevcudunda yer alan iddianamede, davacı hakkında edinilen istihbari bilgilere ve Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Al Anbar Vilayeti 28.Harekat Teşkilatının DEAŞ terör örgütü mensubu şahısların yakalanması amacıyla çıkarılmış olabileceği değerlendirilen 73 adet yakalama kararı arasında yer alan davacı hakkındaki emniyet fezlekesine de yer verildiği, davacının 14/10/2019 tarihinde Sakarya İl Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesinde söz konusu yakalama kararının kendisi hakkında düzenlendiğini ve evrak içeriğinde kendisiyle ilgili olarak DEAŞ ile alakalı şikayette bulunulduğunu anladığını beyan ettiği hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, devletlerin kendi hükümranlık hakları kapsamında hakkında şüphe bulunan yabancıyı sınır dışı edebilmek hususunda geniş takdir yetkisinin bulunduğu göz önüne alınarak, davacının kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından tehlike oluşturduğu gerekçesiyle sınır dışı edilmesi yönünde tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Öte yandan, davacı tarafından sınırdışı edilmesi durumunda yaşam hakkının tehlikeye gireceği iddiasında bulunulmuş ise de, ortada bu iddianın ciddi görülmesini mümkün kılacak herhangi bir somut verinin bulunmadığı dikkate alındığında bu iddiaya itibar edilmemiştir..."

14. Başvurucu, anılan kararın 6/10/2020 tarihinde tebliğ edildiğini belirterek 14/10/2020 tarihinde ikinci kez bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. İlgili hukuk için bkz. A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 7/2/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

17. Anayasa Mahkemesi tarafından adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için gerekli şartlar Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23) kararında, yabancıların adli yardım talepleri konusunda benimsenen ilkeler ise Nadali Agheli Kohne Shari (B. No: 2014/12633, 9/9/2015, §§ 17, 18) kararında yer almaktadır. Anılan ilkelere göre adli yardım için gerekli şartlar mevcutsa karşılıklılık şartı gerçekleşmese bile yabancının adli yardım talebi kabul edilmelidir. Somut başvuruda yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Sınır Dışı Etme Kararı Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu; ülkesine geri gönderildiği taktirde hayatının tehlikede olacağını, aile bütünlüğünün bozulacağını, sınır dışı işlemine ve idare mahkemesi kararına karşı başvuruda bulunabilecek etkili bir hukuk yolunun bulunmadığını belirterek kötü muamele yasağının, yaşam ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde yaşam hakkının ihlal edileceğine ilişkin iddiaları ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.

20. Anayasa Mahkemesinin istikrarlı içtihadına göre Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası, gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalma riski bulunan yabancıların maddi ve manevi varlıklarının korunması yönünde devlete pozitif yükümlülük yüklemektedir (A.A. ve A.A., § 59).

21. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir(A.A. ve A.A., § 60).

22. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya "iddialarını araştırtma" ve bu kararı "adil bir şekilde inceletme" imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur(A.A. ve A.A., § 61).

23. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).

24. Bununla birlikte kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü her sınır dışı işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir /araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı, (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı ve bu iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya konulması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıcadeğerlendirme yapılmalıdır (A.A. ve A.A., § 63).

25. Somut dosyada başvurucunun gerek Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuruda gerek idare mahkemesinde açtığı iptal davasındasınır dışı edilmesi hâlinde maruz kalacağını ileri sürdüğü riske ilişkin somut ve kişisel açıklamalarda bulunmadığı, ülkesinin genel durumu dışında kendisinin hangi özel durumunun risk oluşturduğuna ilişkin somutlaştırma yapmadığı görülmüştür.

26. Öte yandan sınır dışı etme kararı nedeniyle aile birliğinin bozulacağını ileri süren başvurucunun ailesinden neden ayrılmak zorunda kalacağını, diğer bir deyişle istediği takdirde kendisiyle birlikte ülkelerine dönebilecekleri anlaşılan aile fertlerinin neden ülkelerine geri dönemeyeceklerini inandırıcı bir izahla ortaya koyamamıştır (Sınır dışı kararı nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiaların incelenmesinde dikkate alınması gereken hususlar konusunda bkz. Peri Kırık, B. No: 2015/19795, 9/1/2019, § 26). Dolayısıyla aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın temelden yoksun olduğu değerlendirilmiştir.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. İdari Gözetim Kararı Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu, idari gözetim altında tutulması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

29. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesine göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 70, 71). Başvurucunun idari gözetim altında tutulmasına ilişkin olarak sulh ceza hâkimliğine itiraz ettiğine dair bir bilgi ya da belgeye başvuru formu ve/veya eklerinde yer verilmediği görülmüştür.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

C. 1. Kötü muamele yasağının ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

D. Başvurucu hakkındaki sınır dışı etme işlemine ilişkin tedbirin SONLANDIRILMASINA,

E. Kararın bir örneğinin bilgi için İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,

F. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 7/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.