TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÖKHAN EROL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/4987)

 

Karar Tarihi: 12/1/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

Gökhan EROL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun kayıtlı olduğu üniversitenin bir sınavına götürülme talebinin reddedilmesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/1/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

3. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

4. Başvurucu, Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan tutuklu olarak bulunmaktadır. Başvurucu ayrıca Osmangazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi (Fakülte) öğrencisi olduğunu belirtmiştir.

5. Başvurucu Osmangazi Üniversitesi bünyesinde 24/9/2019 tarihinde gerçekleştirilecek olan zorunlu yabancı diller muafiyet sınavına girme talebinde bulunmuştur. Başvurucunun talebini değerlendirmeye yetkili olan Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 20/9/2019 tarihinde ceza infaz kurumunun düzeni ile toplum güvenliğinin tehlikeye düşebileceği, terör örgütü veya diğer suç örgütü üyelerinin örgütsel amaçlı faaliyet ve haberleşmelerine imkân sağlanabileceği, yol, kalınacak ceza infaz kurumu ya da sınav merkezi veya okulda güvenlik açısından sakınca bulunabileceği gerekçesiyle başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu dışına çıkartılmasının kısıtlanmasına karar vermiştir.

6. Başvurucu 4/10/2019 tarihinde söz konusu karara karşı Eskişehir 1. İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. Hâkimlik 18/10/2019 tarihinde başvurucunun şikâyetinin reddine karar vermiştir. Ret gerekçesinde Hâkimlik; başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunduğunu, anılan suçtan tutuklu olanların Kurum dışına çıkmasının kısıtlanmasının ilgili mevzuat gereği mümkün olduğunu belirtmiştir. Hâkimlik son olarak başvurucunun Kurum dışına çıkarılması durumunda diğer suç örgütü üyeleri ile örgütsel amaçlı faaliyet ve haberleşmeye imkân sağlanabileceğini ifade etmiştir.

7. Başvurucu, Hâkimlik kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) Hâkimlik kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek itirazı 14/1/2020 tarihinde reddetmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

8. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazıHakkında Kanun'un "Eğitim programları" kenar başlıklı 75. maddesi şöyledir:

"(1) Ceza infaz kurumlarında bulunduğu süre içinde hükümlüye, kişiliğini geliştirecek, eğitimini güçlendirecek, yeni beceriler elde etmesini, suç işleme eğilimini yok etmeyi sağlayacak ve salıverilme sonrasına hazırlayacak programlar uygulanır.

 (2) Hükümlünün yaş, ceza süresi ve yeteneklerine öncelik verilerek ekonomik ve kültür durumuna uygun biçimde düzenlenen eğitim programları; temel eğitim, orta ve yüksek öğretim, meslek eğitimi, din eğitimi, beden eğitimi, kütüphane ve psiko-sosyal hizmet konularını kapsar."

9. 5275 sayılı Kanun'un "Öğretimden yararlanma" kenar başlıklı 76. maddesi şöyledir:

"(1) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin örgün ve yaygın, kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden yararlanmaları sağlanır.

 (2) Bu maddenin uygulanmasına ve sınavlara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."

10. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından 5275 sayılı Kanun gereğince ceza infaz kurumlarında genç ve yetişkin hükümlü ve tutuklulara uygulanacak eğitim ve iyileştirme çalışmalarına ilişkin usul ve esasları göstermek, mevzuatın uygulanmasını kolaylaştırmak, uygulamada ortaya çıkan sorunları gidermek amacıyla hazırlanan 27/7/2007 tarihli ve 46/1 sayılı Genelge'nin (Genelge) "Eğitim ve Öğretim Çalışmaları" başlıklı "Dördüncü Bölüm"ünde, ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutukluların yararlanabileceği eğitim-öğretim olanaklarına yer verilmiştir. Anılan Genelge'nin bahsedilen "Dördüncü Bölüm"ünde yükseköğretimin de tutuklu ve hükümlülerin yararlanabileceği bir öğretim çeşidi olarak kabul edildiği ve "Yüksek Öğretim Çalışmaları" başlığı altında düzenlendiği görülmektedir. İlgili kısım şöyledir:

"(1) Herhangi bir yüksek öğretim kurumuna devam ederken tutuklanan veya hüküm giyen öğrencilerin ya da ceza infaz kurumundayken üniversite sınavını kazanan hükümlü ve tutukluların kapalı ceza infaz kurumlarından, okullarının kabul etmesi durumunda, dış güvenlik görevlisi muhafazasında, açık ceza infaz kurumlarından iç güvenlik görevlisi nezaretinde ara, yıl sonu, bütünleme ve mazeret sınavlarına katılmaları sağlanacaktır. Talebi olması hâlinde okullarının kabul etmesi koşuluyla kayıt dondurma işlemi yapılması için girişimlerde de bulunulacaktır.

 (2) Öğrencinin sınava gireceği yere sevk edilmesi için gerekli süre de dikkate alınarak, sınavdan en az on gün önce akademik takvim, öğrenci belgesi ve öğrencinin dilekçesi bir üst yazıyla Genel Müdürlüğün Eğitim Birimine fakslanacaktır.

...

 (3) Açık ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler, kurumla aynı Büyükşehir belediyesi veya belediye sınırları içinde olan herhangi bir yüksek öğretim kurumunda okuma hakkını kazandıklarında, okullarının kabul etmesi hâlinde, talepleri doğrultusunda, okullarına devam etmeleri ve örgün eğitimden yararlanmaları sağlanacaktır."

11. Söz konusu Genelge'de; kayıt ve sınav harçlarını, yol masraflarını ödeyemeyecek durumdaki hükümlü ve tutukluların bu tür masraflarının karşılanması için il veya ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından, gönüllü kurum ve kuruluşlardan yardım isteneceği, ayrıca gerekirse yol masraflarının eğitim kurulu kararıyla emanet para faizi hesabından veya kurum olanaklarıyla karşılanacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve örgün yükseköğretime devam eden hükümlü ve tutukluların sınava girebilmek için gereken yol masraflarını kendilerinin karşılamasının beklendiği ancak karşılayamayacak durumda olanlar için bazı alternatifler öngörüldüğü anlaşılmıştır.

12. 5275 sayılı Kanun'un "Kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkma halleri" kenar başlıklı 92. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hükümlü; izin, hastaneye, Cumhuriyet Başsavcılığına veya duruşmaya sevk, eğitim, öğretim, işyurdu, cezanın ertelenmesi, salıverilme, nakil, deprem, sel gibi doğal afet ve yangın hâlleri dışında ve yetkili makamca verilmiş yazılı bir emir olmadıkça kapalı kurumun dışına çıkarılamaz. 9 uncu maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlardan hükümlü ve tutuklu olanların, ceza infaz kurumu düzeni ile toplum güvenliğini tehlikeye düşürebileceği, terör örgütü veya diğer suç örgütü üyelerinin örgütsel amaçlı faaliyet ve haberleşmelerine imkân sağlayabileceği, yol, kalınacak ceza infaz kurumu ya da sınav merkezi veya okulda güvenlik açısından sakınca bulunabileceği değerlendirildiği takdirde kurum dışına çıkmaları Cumhuriyet başsavcılığı tarafından kısıtlanabilir."

13. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (u) bendi şöyledir:

" u) Yükseköğretim Eğitim Türleri: Yükseköğretimde eğitim - öğretim türleri örgün, açık, dışarıdan (ekstern) ve yaygın eğitimdir.

 (1) Örgün Eğitim: Öğrencilerin, eğitim - öğretim süresince ders ve uygulamalara devam etme zorunluluğunda oldukları bir eğitim - öğretim türüdür.

 (2) Açık Eğitim: Öğrencilere radyo, televizyon ve eğitim araçları vasıtasıyla yapılan bir eğitim - öğretim türüdür.

 (3) Dışarıdan Eğitim (Ekstern Eğitim): Yükseköğretimin belirli dallarında, devam zorunluluğu olmaksızın sadece yarı yıl içi ve sonu sınavlarına katılma zorunluluğu bulunan bir eğitim - öğretim türüdür. Bu eğitimi izleyen öğrenciler ortak zorunlu dersler ile gerekli görülen bazı dersleri, ilgili yükseköğretim kurumlarınca mesai saatleri dışındaki uygun saatlerde düzenlenecek derslerde alırlar.

 (4) Yaygın Eğitim: Toplumun her kesimine ve değişik alanlarda bilgi ve beceri kazandırma amacı güden bir eğitim - öğretim türüdür. "

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 12/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

15. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Eğitim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

16. Başvurucu; başvuruya konu kısıtlama kararı sonucunda eğitim süresinin bir yıl uzadığını, eğitim hakkının anayasal koruma altında olduğunu buna rağmen engelleme ile karşılaştığını belirterek eğitim hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin eğitim hakkının ihlal edildiği iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

18. Anayasa'nın 42. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz."

19. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının yükseköğrenim seviyesini de kapsadığına (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 36), belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına etkili bir biçimde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 68) ve kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde bir negatif ödev yüklediğine (Adem Öğüt ve diğerleri, B. No: 2014/20527, 22/11/2017, § 44; Yüksel Baran, B. No: 2012/782, 26/6/2014, § 36) karar vermiştir.

20. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların eğitim hakkı da Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Mehmet Al, B. No: 2021/6664, 6/10/2021, § 37).

21. Anayasa Mahkemesi Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri kararında Sözleşme gibi Anayasa'nın da devlete, ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutuklulara eğitim-öğretim imkânı sağlanması yönünde pozitif bir yükümlülük yüklemediğini belirtmiştir. Bununla birlikte 5275 sayılı Kanun ve ilgili diğer düzenleyici işlemlerde mahpuslar için eğitsel, kültürel ve sosyal faaliyetlerin önemi vurgulanarak bu tür faaliyetlerin mahpusların topluma kazandırılmasındaki öneminin ortaya konulduğunu, yasal olarak devletin mahpuslara ceza infaz kurumunun imkânları çerçevesinde eğitim ve öğretim sağlama yükümlülüğü altına girdiğini eklemiştir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 72).

22. Yasalar uyarınca mahpuslara tanınan eğitim hakkının sınırlandırılması hususunda Anayasa ve Sözleşme’de bir yükümlülük yüklenmediği gerekçesi ile idarenin sınırsız bir takdir alanı olduğundan bahsedilemeyeceğini ifade eden Anayasa Mahkemesi, bununla birlikte ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal ve kaçınılmaz sonuçlarının gözönünde tutulması gerektiğini zira tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlere genel olarak sahip olmalarının bu hakların onlar için ceza infaz kurumu dışındaki bireyler kadar güvence altına alındığı şeklinde de yorumlanamayacağını belirtmiştir. Dolayısıyla anılan kararda, eğitim ve öğretim faaliyetlerine katılımın ceza infaz kurumunun imkânları çerçevesinde tanınması hâlinde bu katılımın ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonuçları çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 73).

23. Somut olayda uygulanan 46/1 sayılı Genelge'de, kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve örgün yükseköğretim de dâhil bir yükseköğretim programına devam eden tutuklu ve hükümlülere, sınavlarına girmek üzere bir dış güvenlik görevlisi nezaretinde üniversitelerine götürülme imkânı tanınmıştır (bkz. § 10).

24. Ders ve uygulamaların yüz yüze gerçekleştirildiği ve kural olarak devam zorunluluğu bulunan örgün eğitimden yararlanma konusunda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonuçları ve kurumların olanakları çerçevesinde devlet, sınırlı yükümlülükler üstlenmiştir. Öncelikle 5275 sayılı Kanun'da kapalı ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlülerin örgün eğitime devamları konusunda bir düzenleme bulunmadığı, yalnızca yaygın eğitime devamlarının sağlanacağının öngörüldüğü anlaşılmıştır (bkz. § 9). Yani 5275 sayılı Kanun'da kapalı ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlülerin örgün öğretime devam etmeleri konusunda idarenin bir yükümlülüğü bulunmadığı açıkça ortaya konulmuştur (Mehmet Al, § 43).

25. Bununla birlikte 46/1 sayılı Genelge'de, kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve örgün yükseköğretim de dâhil bir yükseköğretim programına devam eden tutuklu ve hükümlülere, kural olarak yol da dâhil masrafların kendileri tarafından karşılanması ve üniversiteleri tarafından kabul edilmesi kaydıyla sınavlarına girmek üzere bir dış güvenlik görevlisi nezaretinde üniversitelerine götürülme imkânı tanındığı görülmektedir (bkz. §§ 10, 11). Öte yandan bahsi geçen 46/1 sayılı Genelge'de sağlanan bu imkânın da 5275 sayılı Kanun uyarınca yetkili makam tarafından verilecek izne bağlandığı, ayrıca başvurucunun da dâhil olduğu belli suç türlerinden kapalı ceza infaz kurumunda tutuklu ve hükümlü olarak bulunanların öğrenim amacıyla kurum dışına çıkmalarının özellikle güvenlik gerekçesiyle Cumhuriyet başsavcılığı tarafından kısıtlanabileceği anlaşılmıştır (bkz. § 12). Yani kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlülerin örgün yükseköğretime devamları konusunda devletin bir pozitif yükümlülük üstlendiğinden bahsedilemeyeceği gibi kural olarak masrafları kendileri tarafından karşılanmak kaydıyla yalnızca sınavlarına götürülme imkânının kullandırılması konusunda özellikle başvurucunun da tutuklu olduğu belli suç grupları yönünden idarenin oldukça geniş bir takdir yetkisi bulunduğu açıktır (Mehmet Al, § 44).

26. O hâlde Anayasa Mahkemesi, somut başvuruya benzer olaylarda Cumhuriyet başsavcılarının -infaz kurumlarının düzeni ile infaz kurumlarının ve toplumun güvenliğinin sağlanmasına yönelik görevleri bulunduğu da gözetildiğinde- bir mahpusun ceza infaz kurumları dışında yapılacak sınavlara götürülmesine ilişkin geniş takdir yetkilerini meşru bir temeli olmaksızın ayrımcı bir nedenle, öngörülemez ya da keyfî olarak kullanıp kullanmadıklarını inceleyecektir. Buna ilave olarak Cumhuriyet başsavcılıklarının terörle bağlantılı suçlardan ceza infaz kurumunda bulunan mahpusların kurum dışına çıkarılması yönünden takdir yetkilerinin daha da genişleyeceği belirtilmelidir.

27. Hiç şüphesiz mahpusların ceza infaz kurumlarının dışında bulunan yerlerde yapılan okul sınavlarına götürülmeleri kapsamlı ve ayrıntılı bir planlama ve organizasyon gerektirir. Somut başvuruda ise terör suçlarından bir ceza infaz kurumunda bulunan başvurucu, diğer suç örgütü üyeleri ile örgütsel amaçlı faaliyete ve haberleşmeye imkân sağlanabileceği gerekçesiyle okuduğu örgün eğitimin bir sınavına götürülmemiştir. Başvurucunun talebinin suç temelinde ve güvenlik gerekçesiyle yerine getirilmemesinin meşru bir temelinin bulunmadığı, ayrımcı bir nedene dayandığı, öngörülemez ya da keyfî olduğu değerlendirilmemiştir. Başsavcılığın geniş takdir yetkisi ile birlikte ele alındığında Anayasa'nın 42. maddesinin birinci fıkrası kapsamında başvurucunun eğitim hakkından yoksun bırakıldığı sonucuna varılmamıştır.

28. Bu gerekçelerle başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiğine dair iddiasının bir ihlal olmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 12/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.