TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HALİL CİHAN ÖZBİLEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/5038)

 

Karar Tarihi: 16/3/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucular

:

1. Halil Cihan ÖZBİLEN

 

 

2. Özkan ÖZKANLI

 

 

3. Ramazan YILDIZ

Başvurucular Vekili

:

Av. Ekin Güneş SAYGILI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, işçi alacağının ödenmesi için düzenlenen gösteriye katılan başvurucular hakkında idari para cezası verilmesinin suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ile başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 31/1/2020, 18/6/2020 ve 22/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 2020/19159 ve 2020/25045 numaralı başvurular incelenen başvuruyla birleştirilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık 2020/5038 sayılı bireysel başvuruya ilişkin görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucular olayın meydana geldiği tarihte İnşaat İşçileri Sendikası (Sendika)üyesidir.

6. Başvurucular işçilik alacaklarının ödenmemesi nedeniyle 9/1/2019 tarihinden itibaren farklı tarihlerde hak edişlerden sorumlu olan şirketin işletmecisi olduğu otelin önünde protesto gösterisi yapmıştır. Bu gösteriler kapsamında 15/1/2019 tarihinde, aralarında başvurucuların da olduğu dört kişi kolluk görevlilerine otelin önünde basın açıklaması yapmak istediklerini bildirmiştir. Kolluk görevlileri bu yerin mülki amirin belirlediği, basın açıklaması yapılacak alanlar arasında olmaması nedeniyle dağılmaları yönünde uyarılarda bulunmuştur. Topluluğun slogan atmaya başlaması üzerine toplantıya müdahale edilmiştir.

7. Başvurucu Ramazan Yıldız ve Özkan Özkanlı 16/1/2019 tarihinde, başvurucu Halil Cihan Özbilen ise 17/1/2019 tarihinde aynı amaçla slogan atarak gösteri düzenlemiştir.

A. Başvurucu Ramazan Yıldız ve Özkan Özkanlı Hakkındaki Hukuki Süreç

8. Kolluk görevlileri 16/1/2019 tarihinde devriye görevini ifa ettiği esnada başvurucuların bağırarak gürültü yaptıklarını tespit etmiştir. Bu nedenle başvurucular hakkında30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanun'un 36. maddesi uyarınca 153 TL idari para cezası uygulanmıştır.

9. Başvurucular; eylemlerinin 5326 sayılı Kanun'un 36. maddesi kapsamında düzenlenen gürültü kabahatini oluşturmadığını, yaptırımların zorlayıcı bir ihtiyaca karşılık gelmediğini, ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı kapsamında olduğunu belirterek idari para cezasına itiraz etmiştir.

10. Başvurucu Ramazan Yıldız'ın itirazını değerlendiren İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hâkimliği (4. Sulh Ceza Hâkimliği) -idari makamlarca gönderilen belgelere göre-başvurucunun 15/1/2019 tarihinde gerçekleştirdiği protesto eylemini değerlendirmeye esas alarak itirazı incelemiştir. İdari makamlar, protesto eyleminin gerçekleştiği 16/1/2019 tarihine ilişkin herhangi bir belge göndermemiştir. Hâkimlik kararında mülki amir tarafından belirlenen yerler dışında basın açıklaması yapılamayacağı başvurucuya ihtar edilmesine rağmen başvurucu Ramazan Yıldız'ın otelin önünde slogan atmasının toplantı ve gösteri hakkının kapsamında olmadığı gerekçesiyle 2/11/2019 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"15/01/2019 günü, saat 15:00 sıralarında Kadıköy Albay Faik Sözdener Caddesi üzerinde bulunan Hilton Oteli önünde muterizin de aralarında bulunduğu kişilerce basın açıklaması yapılmak istendiği, kolluk görevlilerince şahıslara bahse konu otel önünün 2911 sayılı Yasa kapsamında Valilikçe belirlenen basın açıklaması yapılacak yerlerin dışında kaldığı, yapılacak eylemin yasa dışı olduğu ihtar edilmesine rağmen muteriz ve içinde bulunduğu grubun ihtarları dikkate almayarak slogan atmaya başladığı, bunun üzerine muterizin de diğer şahıslarla birlikte muhafaza altına alındığı ve muteriz hakkında 5326 sayılı Kanunun 36 (başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olmak) hükmü uyarınca idari para cezası uygulandığı, ... , Anayasa ve Kanundan kaynaklı sınırlama nedenlerinin bulunduğu, ..., muterizin kabahate konu eyleminin ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında kalmadığı, Anayasa ve Kanunlarla kişilere tanınan hakkın kullanım sınırının aşıldığı, olaya ilişkin kolluk görevlilerince tanzim edilen 15/01/2019 tarih, saat 16:10 ibareli tutanak, CD izleme tutanağı, muteriz ve diğer şahısların şüpheli sıfatıyla kollukta verdiği ifadeler ve tüm dosya kapsamı itibariyle idari para cezasına konu eylemin sabit olduğu..."

11. Başvurucu Özkan Özkanlı'nın itirazını inceleyen İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliği (8. Sulh Ceza Hâkimliği) ise başvurucunun itirazını "idarece kabahat konusu eylemin belirlenmesi ve ortaya konulmasının doğru olarak yapıldığı, cezaya konu eylemin sabit olduğu, buna ilişkin uygulanan ceza maddesi ile ceza miktarının usul ve yasaya uygun olduğu, kabahat konusu eyleme ceza veren kişi ve kurumun kanunen buna yetkili olduğu, değerlendirme ve takdirin yerince ve usulüne uygun olarak kullanıldığı" gerekçesiyle 30/12/2019 tarihinde kesin olarak reddetmiştir.

B. Başvurucu Halil Cihan Özbilen Hakkındaki Hukuki Süreç

12. Başvurucu Halil Cihan Özbilen ve Sendika üyesi işçi Y.Ö. 17/1/2019 tarihinde "Ücret haktır gasp edilemez." şeklinde slogan atmıştır. Kolluk görevlileri, başvurucunun bağırarak çevreye rahatsızlık vermesi nedeniyle başvurucu hakkında 5326 sayılı Kanun'un 37. maddesi uyarınca 153 TL idari para cezası uygulamıştır.

13. Başvurucu; eyleminde 5326 sayılı Kanun'un 37. maddede düzenlenen rahatsız etme kabahatinin unsurlarının bulunmadığını, ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı kapsamında olduğunu ileri sürerek idari para cezasına itiraz etmiştir.

14. Başvurucunun itirazını inceleyen İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliği (3. Sulh Ceza Hâkimliği) idari yaptırıma konu eyleminin sabit olduğu ve idari para cezasına yönelik kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun itirazını 6/5/2020 tarihinde kesin olarak reddetmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. 5326 sayılı Kanun'un "Gürültü" kenar başlıklı 36. maddesi şöyledir:

"(1) Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli Türk Lirası idarî para cezası verilir.

(2) Bu fiilin bir ticarî işletmenin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde işletme sahibi gerçek veya tüzel kişiye bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

(3) Bu kabahat dolayısıyla idarî para cezasına kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir.

16. 5326 sayılı Kanun’un "Rahatsız etme" kenar başlıklı 37. maddesi şöyledir:

"(1) Mal veya hizmet satmak için başkalarını rahatsız eden kişi, elli Türk Lirası idarî para cezası ile cezalandırılır.

 (2) Bu kabahat dolayısıyla idarî para cezasına, kolluk veya belediye zabıta görevlileri yetkilidir."

17. Suç ve cezaların kanuniliği ilkesine ilişkin ulusal ve uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu verildiği kararlar için bkz. Gülay Yurt, B. No: 2017/35546, 30/6/2020, §§ 14-19; Kadriye Çağlar Yılmaz, B. No: 2017/22304, 1/7/2020, §§ 14-19.

18. Gürültüye ilişkin ulusal hukuktaki düzenlemelerin ve uygulanacak yaptırımların ayrıntılı olarak açıklandığı Yargıtay kararı (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 19/1/2015 tarihli ve E.2013/30354, K.2015/1453) için bkz. Kamil Tatlıcı, B. No: 2013/9537, 25/3/2015, § 14.

B. Uluslararası Hukuk

19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yılmaz Yıldız ve diğerleri/Türkiye (B. No: 4524/06, 14/10/2014, §§ 43, 47, 48) kararında, yetkililer tarafından yasaklanan bir alanda gösteri yapmak için toplanmış olmalarına rağmen başvurucuların niyetlerinin kamu menfaatini ilgilendiren konular yani Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesi üzerine tartışmaya katılma olduğunu belirtmiştir. Katılımcıların barışçıl bir gösteri yaptıklarını, hastanelerin girişlerinde herhangi bir rahatsızlığa sebep olmadıklarını, ayrıca hastaların hastanelere girmelerine imkân verdiklerini gözlemlediğini ifade etmiştir. Ayrıca gösteri yapan kişilerin gerek kamu düzenine yönelik bir tehlike arz ettiklerini gerekse şiddet içeren eylemlere kalkıştıklarını gösteren bir delil olmadığını vurgulamıştır. AİHM, başvurucuların ilgili makamlar tarafından verilen emirlere uymamalarından suçlu bulunmalarının doğru olduğunu ancak yerel mahkeme kararlarının gerekçe kısmında söz konusu mahkemelerin müdahalenin orantılılığı ve başvuranların toplantı özgürlüğü nedeniyle sahip oldukları hakların dengelenmesi hususları üzerinde durduklarının tespit edilmediğini kaydetmiştir. Dolayısıyla AİHM, yerel mahkemeler tarafından belirtilen gerekçelerin ilgili ve yeterli olmadığını ve izlenen meşru amaçlarla orantılı olmadığını belirtmiştir. Bu belirtilenler ışığında AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 11. maddesinin (2) numaralı paragrafı kapsamında başvurucuların yalnızca barışçıl bir gösteriye katılmaları nedeniyle yargılanmalarının ve sonunda kendilerine idari para cezaları verilmesinin kamu düzenini sürdürme amacıyla orantılı ve gerekli olmadığını belirtmiştir.

20. AİHM Akarsubaşı/Türkiye (B. No: 70396/11, 21/7/2015, §§ 44-46) kararında, yalnızca basın açıklamasının okunması gereken bir gösteriye katıldığı gerekçesiyle başvurucuya para cezası verilmesinin bir sendikaya üye olan herkesi cezalandırılma korkusuyla Sözleşme’nin 11. maddesi ile güvence altına alınan gösteri yapma hakkını kullanmaktan caydırabilecek nitelikte olması sebebiyle yetkililer tarafından gösterilen orantısız bir tepki olduğunu belirleyerek 5326 sayılı Kanun’un 32. maddesinin imkân verdiği müdahalenin Sözleşme’nin 11. maddesi anlamında demokratik bir toplumda gerekli olarak görülemeyeceği sonucuna varmıştır. AİHM, bir yandan kamu düzeninin korunmasını gerektiren genel menfaat ile diğer yandan başvurucunun gösteri yapma özgürlüğü arasında adil bir dengenin kurulmadığını tespit etmiş; başvuranın para cezasına mahkûm edilmesinin makul olarak zorlayıcı bir sosyal gereksinime karşılık geldiği şeklinde bir değerlendirme yapılamayacağını belirtmiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 16/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucular Ramazan Yıldız ve Özkan Özkanlı'nın İhlal İddiaları Yönünden

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucular;

- İşçilik alacaklarını kamuoyuna duyurmak için sendikal hak kapsamında gerçekleştirdikleri barışçıl nitelikteki gösteri nedeniyle uygulanan idari yaptırımın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenme hakkı ile sendika hakkını ihlal ettiğini,

- Gürültü kabahatinin oluşması için başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde gürültü yapılması gerektiğini, idari tutanaklarda kimin huzur ve sükûnunun nasıl bozulduğunun, bunun hangi bilimsel ve teknik ölçütlerle belirlendiğinin tespit edilmediğini,

- İdari para cezasına yaptıkları itirazı değerlendiren derece mahkemesinin hakkın sınırlanmasına yönelik ölçütler yönünden herhangi bir değerlendirme yapmadığını, müdahalenin zorlayıcı bir sosyal gereksinime karşılık gelip gelmediğini ortaya koymadığı, gerekçenin soyut ve yetersiz olmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

23. Başvurucu Özkan Özkanlı'nın başvurusuna ilişkin Bakanlık görüşünde; söz konusu basın açıklaması yapılan yerin İstanbul Valiliğince ilgili kanun gereği 2019 yılı için belirlenen toplanma alanları arasında bulunmadığının ve başvurucunun basın açıklaması yapacağına dair resmî makamlara bir başvuru yapmadığı gözetilerek başvurunun değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü, işçilik alacaklarını almak için katıldığı gösteri sonrasında idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkindir. Belirtilen nedenlerle başvurucuların şikâyetinin bir bütün olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, § 37; İhsan Uğraş, B. No: 2015/5365, 3/4/2019, § 24).

Engin YILDIRIM bu sonuca başvurunun sendika hakkı yönünden de incelenmesi gerektiği ek gerekçesiyle katılmıştır.

25. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26 Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

27. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale hakkın kullanılması sırasında olabileceği gibi kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak üzerinde sınırlayıcı etkisi bulunmaktadır (Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 53; sendika hakkına ilişkin olarak bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 48). Bu sebeple başvurucuların katıldığı gösteriye kolluk kuvvetleri herhangi bir müdahalede bulunmamış olsa bile daha sonra idari para cezası ile cezalandırılmalarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarına yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir (Dursun Soydan ve diğerleri, B. No: 2015/2948, 14/11/2018, § 39).

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

28. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

29. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

30. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

 (1) Kanunilik

31. 5326 sayılı Kanun'un 36. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

 (2) Meşru Amaç

32. Başvurucuların idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır (Dursun Soydan ve diğerleri, § 43).

 (3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (a) Genel İlkeler

33. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 40; Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, § 45).

34. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade özgürlüğünün ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir (Dilan Ögüz Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 52). Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, § 35; Ömer Faruk Akyüz, § 55).

35. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu düzenine yönelik alınan tedbirlere aykırı toplantılar düzenlenmesi veya bu tür toplantılara katılınılarak suçlar işlenmesi hâlinde cezalar verilebilir. Bununla birlikte alınan tedbirlerin veya öngörülen cezaların barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine müsaade edilemez (Dilan Ögüz Canan, §§ 40, 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 81, 82; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §76)

36. Barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan ve bir gösteride yasaklanmamış davranışlarda bulunan kişilerin toplantı hakkı, kınanabilir bir olaya karışmadıkları sürece en hafif kabul edilecek cezanın dahi uygulanmamasını temin eder. Zira bu tip soruşturmalar ve cezalandırmalar caydırıcı etki doğurma potansiyeli taşımaktadır. Gösteri sonrası yapılan müdahaleler de -barışçıl gösteriye katılanlar hakkında idari para cezaları verilmesi gibi- ileride kişilerin haklarını kullanmalarında caydırıcı etkiye neden olabilir (Rıza Gökçen Erus, § 55; Dursun Soydan ve diğerleri, § 63).

37. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2018/69, K.2018/47, 3/5/2018, § 15; AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017, § 18). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan, § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105).

38. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemek yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Dilan Ögüz Canan, § 33; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74; Adalet Mehtap Buluryer, § 71).

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

39. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, bir gösteriye katılan başvuruculara idari para cezası verilmek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesidir.

40. Somut olayda başvurucuların katıldığı protesto gösterisi esnasında gürültü kabahatini işledikleri gerekçesiyle haklarında 5326 sayılı Kanun'un 36. maddesi uyarınca idari para cezası uygulanmıştır.

41. Öncelikle devletin kamunun huzuru ve güvenliğinin sağlanması amacıyla yapacağı düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına sahip olduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi pek çok kararında 5326 sayılı Kanun'un, barışçıl gösterilere dolaylı müdahale edilmesinde kullanılma riski bulunduğuna dikkat çekmiştir (5326 sayılı Kanun'un 32. maddesi yönünden bkz. Rıza Gökçen Erus, § 61; Dursun Soydan ve diğerleri, § 55).

42. 5326 sayılı Kanun’un 36. maddesinde, başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişinin gürültü kabahati dolayısıyla cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır (gürültüye ilişkin ulusal mevzuatta yer alan farklı düzenleme ve değerlendirme için bkz.Kamil Tatlıcı, §§ 14, 23).Hâkimlik, kolluk görevlilerince tutulan tutanağa ve diğer delillere dayanarak söz konusu kararı vermiştir.

43. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bu kapsamda bireysel başvuruya konu olayda kabahatin oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi, bu konudaki delil ve olgular ile hukuk kurallarının yorumlanması derece mahkemelerinin takdirindedir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin bu husustaki takdirine müdahale etmesi bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak taraflarca öne sürülen ve kabahatin oluşumuyla ilgili önem taşıdığı değerlendirilen iddiaların karşılanıp karşılanmadığı, bu hususta tatmin edici açıklamaların yapılıp yapılmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin yetkisindedir (Abdulvahap Can, B. No: 2014/3793, 8/11/2017, § 58).

44. Ayrıca barışçıl şekilde toplanan kişilere yapılan müdahalelerin demokratik toplumda kamu düzeninin korunması açısından gerekli olduğunun, müdahalenin kamu düzeninin bozulması veya bozulma tehlikesinin ortaya çıkması sebebiyle yapıldığının veya katılımcıların bu anayasal haklarını kullanırlarken sahip oldukları hak ve özgürlüklerin gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun davranmadıklarının yetkili mercilerce polis raporlarında, iddianamelerde veya derece mahkemelerinin gerekçelerinde gösterilmesi gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 53; Dursun Soydan ve diğerleri, § 58).

45. Kamu düzeninin bozulduğunun ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilemediği, temel haklara müdahalenin gerçekleştiği her kamu gücü eylem ve işlemi temel hak ve özgürlükleri ihlal edebilir. Somut olaya ilişkin kolluk tutanağında, yüksek sesle bağırmak ve el kol işareti yapmak suretiyle başvurucu Özkan Özkanlı'nın gürültü yaptığı belirtilmiştir. Başvurucuların eylemlerinin, başkalarının huzur ve sükunun bozduğuna veya kamu düzenini bozucu nitelikte olduğuna ilişkin herhangi bir tespit ve değerlendirme yapılmamıştır.

46. Bununla birlikte halka açık yerde yapılan her gösterinin doğası gereği günlük hayatın akışında belli bir rahatsızlığa sebep olabileceği veya gösterinin belli bir gerginliği ve kargaşayı bünyesinde taşıdığı da gözetilmemiştir. (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Eylem Onuk, B. No: 2015/8018, 15/11/2018, § 51, Dilan Ögüz Canan, § 41; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 119). Nitekim bu durumların varlığı toplanma hakkının ihlal edilmesini haklı gösteremez. Kamu düzeni ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması çerçevesinde katlanılmayacak nitelikte bir zarar ya da zarar tehlikesinin olmadığı veya ortaya konulamadığı durumlarda kamu makamlarının barışçıl gösterilere karşı belli bir oranda sabır ve hoşgörü göstermeleri önem arz etmektedir.

47. Buna ek olarak 4. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucu Ramazan Yıldız'ın idari para cezasına esas olan 16/1/2019 tarihli protesto eylemine ilişkin bir inceleme ve değerlendirme yapmayıp başvurucunun 15/1/2019 tarihli eylemine dayanarak başvurucunun itirazını reddetmiştir (bkz.§ 10).Ayrıca Hâkimlik, verilen idari para cezasının başvurucuların statü ve gelirine göre caydırıcı sonuç doğurup doğurmayacağı yönünden herhangi bir değerlendirme yapmamıştır.

48. Sonuç olarak mevcut başvuruda, barışçıl bir protesto gösterisi nedeniyle başvurucuların idari para cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulamadığı anlaşılmıştır.

49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Başvurucu Halil Cihan Özbilen'in İhlal İddiaları Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları

50. Başvurucu; sendikal hak kapsamında gerçekleştirdiği barışçıl nitelikte gösteri nedeniyle idari yaptırım uygulandığını, itirazı inceleyen hâkimliğin gerekçesiz olarak ret kararı verdiğini, bu nedenle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenme hakkı, sendika hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca başvurucu, 5326 sayılı Kanun'un 37. maddesinde düzenlemesinde rahatsızlık verme eyleminin bir mal ve hizmet satmak amacına matuf olduğunu, eyleminin anılan kabahat kapsamında olmadığını vurgulamıştır.

2. Değerlendirme

51. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü bir düşünce açıklaması nedeniyle idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkindir. Her ne kadar başvurucu, sendika hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ile Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, § 37; İhsan Uğraş, B. No: 2015/5365, 3/4/2019, § 24; Yunus Özgür, B. No: 2019/12659, 19/1/2022,§ 20).

Engin YILDIRIM bu sonuca başvurunun sendika hakkı yönünden de incelenmesi gerektiği ek gerekçesiyle katılmıştır.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

53. Anayasa'nın "Suç ve cezalara ilişkin esaslar" kenar başlıklı 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.”

 (1) Genel İlkeler

54. Anayasa Mahkemesi Gülay Yurt ve Kadriye Çağlar Yılmaz başvurularında suç ve cezaların kanuniliği kapsamında genel ilkelere ayrıntılı bir biçimde değinmiştir. Buna göre Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi eylemlerin yasaklandığının ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir (Yunus Özgür, § 23; daha detaylı açıklamalar için bkz. Gülay Yurt, §§ 25-32; Kadriye Çağlar Yılmaz, §§ 25-32 )

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

55. Somut olayda başvurucunun 17/1/2019 tarihinde, çevreye rahatsızlık verme eylemini gerçekleştirdiği tutanak altına alınmıştır. Bu nedenle başvurucu hakkında 5326 sayılı Kanun'un 37. maddesinde yer alan "mal veya hizmet satmak için başkalarını rahatsız etmek" hükmü esas alınarak idari para cezası uygulanmıştır.

56. Anayasa Mahkemesi, başvuruya konu olan gösteride yer alan bir kişi hakkında 5326 sayılı Kanun'un 37. maddesi uyarınca uygulanan idari yaptırımın Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen suç ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal edip etmediğini Yunus Özgür başvurusu kararında değerlendirilmiştir (aynı kararda bkz. §§ 24-28). Anılan kararda Anayasa Mahkemesi Gülay Yurt ve Kadriye Çağlar Yılmaz başvurularındaki ilke ve değerlendirmelere atıf yapmıştır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi 5326 sayılı Kanun'da kabahat olarak öngörülmemiş fiil nedeniyle kamu makamlarınca yoruma dayalı olarak idari para cezası ile verilmesinin Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen suç ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşmıştır. Kararda şu gerekçe ve değerlendirmelere dayanılmıştır:

- Kanun'un 37. maddesinde düzenlenen hükümde "mal ve hizmet satmak" ve "bu satış amacıyla başkalarını rahatsız etmek" unsurları yer aldığı aldığı hâlde somut olayda sadece "rahatsız etmek" kısmı başvurucuya isnat edilmiştir.

- Uygulanan kuralın bütünlüğü bozularak ve içeriğindeki bir cümlenin getiriliş amacından radikal biçimde farklı yorumlanarak ayrı bir suç ihdas edilmiştir. Ayrıca kamu makamlarının söz konusu yorumu, anılan hükmün amacını aşan zorlama ve öngörülemez bir yorumdur.

- Yaptırıma dayanak kanuni düzenleme, salt düşünce açıklamasını kapsamamaktadır.

57. Somut olayda da bu değerlendirmeler ve kabulden ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı değerlendirilmiştir.

58. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun 5326 sayılı Kanun'da kabahat olarak öngörülmemiş fiili nedeniyle kamu makamlarınca yoruma dayalı olarak idari para cezası ile cezalandırılmasının Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen suç ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.

ii. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

 (1) Genel İlkeler

59. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkındaki genel ilkeler için bkz. §§ 33-38.

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

60. Anayasa Mahkemesi, aynı müdahaleye ilişkin değerlendirmede bulunduğu Yunus Özgür (aynı kararda bkz. § 30) kararında anılan hakkın kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak üzerinde sınırlayıcı etkisi bulunduğunu belirterek gösteri sonrası uygulanan idari yaptırımın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale olduğunu kabul etmiştir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. § 27).

61. Anayasa Mahkemesi, somut olayda idari yaptırımın Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullardan kanunilik unsurunun bulunup bulunmadığını incelemiştir. Anılan kararda suç ve cezaların kanuniliği ilkesi başlığı altında yapılan değerlendirmelere de atıf yapan Anayasa Mahkemesi, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olmadığı sonucuna varmıştır. Bu sonuca ulaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediği ayrıca değerlendirilmemiştir. Kararda şu gerekçe ve değerlendirmelere dayanılmıştır:

- Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin kanunilik şartını sağladığının kabul edilebilmesi için müdahalenin kanuni bir dayanağının olması zorunludur.

- Kamu otoritesini temsil eden erkler, kanunlarda belirlenen suç ve cezaların kapsamını yorum yoluyla genişletmemelidir.

- Kanun'un 37. maddesinde düzenlenen hükümde "mal ve hizmet satmak" ve "bu satış amacıyla başkalarını rahatsız etmek" unsurları bölünerek kuralın bütünlüğü bozulmuştur.

62. Olayda yorum yoluyla ayrı bir suç ihdas edildiği, dolayısıyla müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı belirtilmiştir. Somut olayda da bu değerlendirmeler ve kabulden ayrılmayı gerektiren bir hal olmadığı anlaşılmıştır.

63. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu müdahalenin kanunilik unsuru bulunmaması nedeniyle Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

64. Başvurucular ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuş; başkaca bir talepte bulunmamışlardır.

65. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Başvurucular Ramazan Yıldız ve Özkan Özkanlı'nın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Başvurucu Halil Cihan Özbilen'in toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Başvurucu Halil Cihan Özbilen'in suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Başvurucular Ramazan Yıldız ve Özkan Özkanlı yönünden Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Başvurucu Halil Cihan Özbilen yönünden Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

3. Başvurucu Halil Cihan Özbilen yönünden Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlaliyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (2019/726 D. İş sayılı dosyası), İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliğine(2019/941 D. İş sayılı dosyası) ve İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliğine (2019/1136 D. İş sayılı dosyası) GÖNDERİLMESİNE,

D. 1.340,7 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 11.240,70 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

 

EK GEREKÇE

Yunus Özgür (B. No: 2019/12659) başvurusunda belirtiğim ek gerekçe bu somut başvuru için de geçerlidir. Başvurucunun Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkı da ihlal edilmiştir.

Üye

 Engin YILDIRIM