TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Y. E BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/5373)

 

Karar Tarihi: 2/3/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Y.E.

Vekili

:

Av. Tülay ÇELİKYÜREK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, 1833 olan emeklilik ek gösterge rakamının 2500 olarak düzeltilmesi ile intibakının 2. derecenin 1 kademesine yükseltilmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işleme karşı açılan davada temyiz yolu kapalı olarak ve kazanılmış haklara aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma ve çalışma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 19/10/1994 tarihinde lise mezunu olarak uzman çavuş rütbesiyle göreve başlamıştır. Başvurucunun sözleşmesi 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu uyarınca yaş haddini doldurması nedenine dayalı olarak 31/12/2013 tarihinde feshedilmiştir. Başvurucu 15/1/2014 tarihinde sivil memur olarak atanmış, bir müddet sivil memur olarak çalıştıktan sonra 15/4/2015 tarihinde emekli olmuştur.

3. 29/1/2016 tarihli ve 6663 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 3269 sayılı Kanun'un 16. maddesinde değişiklik yapılmıştır. Buna göre uzman erbaşlara dereceleri itibarıyla astsubaylar için belirlenmiş olan ek göstergenin 2/3’si yerine 5/6’i şeklinde uygulanacağı yönünde değişikliğe gidilmiştir. Yine uygulanacak ek gösterge rakamının da 3000’i geçemeyeceği belirlenmiştir.

4. Başvurucu bunun üzerine sivil memurluk kadrosundaki derece, kademe ve ek gösterge intibakının 6663 sayılı Kanun hükümleri uyarınca uzman erbaşlıkta geçirdiği süreler dikkate alınmak suretiyle yapılması ve söz konusu intibaktan doğacak parasal haklarının tarafına ödenmesi istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumuna (İdare) başvuruda bulunmuştur. İdare, başvurucunun talebini uzman çavuşluktan ayrıldığı tarihteki intibakının 3. dereceye tanınan 1833 ek göstergeye yükseltildiği gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucu, bunun üzerine işlemin iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.

5. Uyuşmazlığı inceleyen Ankara 3. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 15/2/2018 tarihli kararla dava konusu işlemin iptaline hükmetmiştir. Mahkeme gerekçesinde, 6663 sayılı Kanun'la 3269 sayılı Kanun'da getirilen ek gösterge rakamlarının emekli olanlara uygulanmayacağına ilişkin 6663 sayılı Kanun'da bir düzenleme bulunmadığına vurgu yaparak başvurucunun 6663 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanması gerektiğini belirtmiştir. İdare tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi (Daire) 23/12/2019 tarihli kararla Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Daire karar gerekçesinde, söz konusu düzenlemenin sözleşmeli uzman erbaş olarak görev yapanlar ile bu görevden emekliye ayrılanlara ilişkin olduğuna, uzman erbaş olarak görev yapmakta iken yaş haddi nedeniyle sözleşmesi feshedilip sivil memurluğa atananlarla ilgili herhangi bir yasal düzenlemenin bulunmadığına vurgu yapmıştır. Daire ayrıca 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olarak çalışmaya başlayan ve sivil memurluğa atanmakla statüsü değişen başvurucunun 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu'nun 6663 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca derece-kademe ilerlemesine tabi tutularak ek gösterge rakamının ulaşılan dereceye göre yeniden belirlenmesine olanak bulunmadığı belirtilmiştir.

6. 9/1/2020 tarihinde nihai kararı öğrenen başvurucu, 10/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

8. Başvurucu, uzman erbaş olarak emekli kabul edilmesi gerektiğini, emeklilik hakkı kazanmak için sivil memurluğa atandığını, sivil memur olarak çalışmakta iken de kendi isteği dışında zorunlu olarak emekliye sevk edildiğini belirtmiştir. Başvurucu, bu durumun uzman erbaş olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini, idarece istisnai bir durum oluşturulduğunu, bir kısım mahkemelerin bu durumu dikkate alarak lehe kararlar verdiğini ancak Dairenin mevzuatı yanlış yorumladığını ileri sürmüştür. Başvurucu karar nedeniyle hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin, hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca başvurucu, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.

9. Bakanlık görüşünde; başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların mahkemelerce delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğunu, buna göre mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan hususun da bulunmadığı ve ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

10. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16; M. Aydın Gürül, B. No: 2012/682, 2/10/2013, § 18). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında ele alınmıştır. Diğer taraftan başvurucunun mülkiyet hakkı şikâyeti bulunmamaktadır.

11. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

12. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

13. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde aslında yargılamanın sonucuna dair olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149).

14. Bu kapsamda, Dairenin uzman erbaş olarak görev yapmakta iken yaş haddi nedeniyle sözleşmesi feshedilip sivil memurluğa geçenlere ilişkin olarak herhangi bir düzenleme bulunmadığı yönündeki yorumunda herhangi bir keyfîliğin veya bariz takdir hatasının söz konusu olmadığı değerlendirilmiştir.

15. Bu doğrultuda başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, yargılama merciince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu değerlendirilerek Daire kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır.

16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Hükmün Denetlenmesini Talep Etme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu; Mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verilmesine rağmen istinaf incelemesi sonucunda Bölge İdare Mahkemesi tarafından davanın reddine kesin olmak üzere karar verildiğini, temyiz veya karar düzeltme hakkının verilmemesi sebebiyle hak arama hürriyetinin ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Bakanlık görüşünde; yargılamaların kaç dereceli yapılacağı ile ilgili olarak devletlerin takdir hakkına sahip olduğu, 1/6/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun somut olaya ilişkin iki dereceli yargılama yapılmasını düzenlediği ve yargılamanın da bu düzenlemeye göre yapıldığı belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca iki dereceli yargılanma hakkının medeni hak ve yükümlülüğe ilişkin şikâyetler bakımından zorunlu olmadığını ifade etmiştir.

2. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özünün aleyhine karar veren Bölge İdare Mahkemesi kararının temyiz/karar düzeltme yolunun kapalı olması sebebiyle söz konusu hükmün denetlenememesine ilişkin olması sebebiyle iddianın hükmün denetlenmesini talep etme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

20. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

21. Anayasa Mahkemesi Ömer Şanlı (B. No: 2015/7304, 22/1/2019) başvurusuna ilişkin kararında hükmün denetlenmesini talep etme hakkının Anayasa'da güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme ve ülkemizin taraf olduğu ek protokoller, medeni hak yükümlülüklere ilişkin yargılama süreçleri (hukuk yargısı ile idari yargı alanı) yönünden söz konusu hakka dair bir güvence içermediğini belirtmiştir. Dolayısıyla medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklar yönünden hükmün denetlenmesini talep etme hakkının Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanının dışında kaldığı, bu nedenle anılan hakka dair bir ihlal iddiasının incelenebilmesi için yargılamanın ceza hukuku alanına ilişkin olması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca kararda, bir yaptırımın veya hukuki bir tasarrufun/işlemin hangi koşullarla suç isnadı niteliğinde sayılıp suç ve cezalara ilişkin güvenceler kapsamında değerlendirilebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi kararlarında açıkça ifade edildiği belirtilmiştir (Engel ve diğerleri/Hollanda [GK], B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72, 5370/72, 8/6/1976; Benham/Birleşik Krallık [BD], B. No: 19380/92, 10/6/1996; Anayasa Mahkemesi kararları için bkz. B.Y.Ç., B. No: 2013/4554, 15/12/2015; D.M.Ç, B. No: 2014/16941, 24/1/2018; Selçuk Özbölük, B. No: 2015/7206, 14/11/2018).

22. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmış olup başvuru konusu edilen sürecin ceza yargılamasına ilişkin olmadığı açıktır.

23. Somut bireysel başvuruya konu yargılama sürecinin suç ve cezalara ilişkin güvenceler kapsamında değerlendirilebilecek şekilde ceza yargılamasına veya bir suç isnadına ilişkin bulunmadığı açıktır.

24. Bu hâle göre başvuru dilekçesinde ifade edilen Bölge İdare Mahkemesi kararına yönelik hükmün denetlenmesini talep etme hakkı Anayasa ve Sözleşme’nin, Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanı kapsamı dışında kaldığından bu hakka ilişkin ihlal iddiasının incelenmesi Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dışında bulunmaktadır.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Çalışma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu, başvuruya konu karar nedeniyle çalışma hakkının ihlal ettiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

27. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

28. Bireyin dilediği alanda çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de düzenlenen haklardan değildir. AİHM'de kamu hizmetine girme ya da dilediği kamu görevinde çalışma hakkının Sözleşme’de ya da protokollerinde korunan bir hak olmadığını açıkça ifade etmektedir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24).

29. Somut olayda başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü çalışma hürriyeti ve hakkının Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmediği anlaşılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucu, benzer durumda olanların farklı uygulamaya tabi tutulduğu iddiasıyla ücrette adaletin sağlanması hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

2. Değerlendirme

32. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Sözleşme'nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).

33. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50). Somut olayda başvurucu, 3269 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinden yararlandırılmaması nedeniyle ayırımcılığa maruz kaldığını belirtmiş olmakla beraber, kendisine hangi temele dayalı olarak ayırımcılık yapıldığına ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadığı gibi belirtilen iddiasını temellendirecek herhangi bir somut bulgu ve kanıt da sunmamıştır. Bu nedenle eşitlik ilkesine ilişkin ihlal iddiasının temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B.1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Çalışma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.