TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

H. Ç. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/5404)

 

Karar Tarihi: 20/9/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 29/12/2023-32414

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Şeyda Nur ÜN

Başvurucu

:

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tutuklu bulunan başvurucunun akademik çalışmaları için yararlanmak istediği yabancı kaynakların ceza infaz kurumunca temin edilmemesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. 1988 doğumlu olan başvurucu, başvuru tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan tutuklu olarak Silivri 7 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır. Olayların meydana geldiği tarihte başvurucu, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Haberleşme Bölümünde doktora öğrencisi olup tez aşamasındadır.

3. İddiasına göre başvurucu, Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne 29/8/2019, 9/9/2019 ve 16/9/2019 tarihlerinde üç ayrı dilekçe vererek doktora eğitimine devam etmesinin mümkün olup olmadığı hakkında bilgi verilmesini talep etmiştir. Başvurucu dilekçelerinde ayrıca doktora tez konusu (Automatic Modulation Recognition) hakkında Türkçe yazılmış herhangi bir kitap olmadığını, tez konusu ile ilgili olarak yalnızca yabancı dilde yazılmış kitaplar bulunduğunu, akademik çalışmalarında kullanmak üzere bu kitapların (Automatic Modulation Recognition, Estimation Theory, Detection Theory, Statistical Signal Processing vb.) Ceza İnfaz Kurumuna girişinin yapılarak kendisine verilmesini talep etmiştir.

4. Yine başvurucunun iddiasına göre 17/9/2019 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Biriminde görevli bir memur, başvurucunun tutuklu bulunduğunu ve eğitimine devam edemeyeceğini sözlü olarak kendisine bildirmiştir. Kitap talebi konusunda ise Ceza İnfaz Kurumu söz konusu kitapların İngilizce olup Kuruma alınmasının yasak olduğunu bildirmiştir.

5. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunun kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Silivri 2. İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 31/10/2019 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Tutuklu/hükümlü dilekçesi ile Silivri 7 Nolu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne yapmış olduğu doktora eğitimine devam edebilme taleplerinin hiçbirinin dikkate alınmadığını, eğitimi için gerekli olan İngilizce kaynaklarının tarafına verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.

.....

Tüm bu yasal düzenlemeler ve tutuklu/hükümlünün talebi birlikte değerlendirildiğinde, dosyada mevcut Silivri 7 Nolu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 18/10/2019 tarih ve 2019/45123 sayılı yazısından adı geçenin talebi hususunda, yüksek lisans veya doktora programlarının bilimsel hazırlık, tez yazılım süreçleri aşamaları, danışmanla değerlendirme -danışman onayı işlemleri gibi bir iletişim süreci içermesi, kaynak-arşiv tarama-anket-saha çalışması vs çok kapsamlı inceleme -araştırma süreçlerini kapsaması, tez yazım işlemlerinin PC gerektirmesi, tez hazırlaması, bitiminde tezin jüri önünde sözlü savunma biçiminde yapılacağı, bunun dışında tez veya makalelerin haberleşme gibi güvenlik problemi oluşturma ihtimali; bunun dışında tez yazımlarının çok sayıda makale veya kaynak incelemeyi gerektirmesi bunun da olağan dışı bir yayın artışına sebebiyet vereceği, koğuşlarda hareket alanı kısıtlaması vs gibi olumsuz sonuçlara yol açabileceği, ayrıca kurumda yüksek lisans veya doktora öğrencisi diğer hükümlü-tutuklular da düşünüldüğünde ceza evlerinde doktora veya yüksek lisans eğitiminin devam etmesi ile ilgili yapılacak değerlendirmede her bir hükümlü-tutuklu için eğitimlerinin hangi aşamasında ve tez yazılımı süreci hakkında ayrıntılı inceleme gerektirmesi zorunluluğu, takip ve kontrol süreci, kurum personel yetersizliği gibi birçok koşulun göz önüne alınması neticelerinde adı geçenin talebinin karşılanamadığı anlaşıldığından, kurum işleminde usul ve Yasaya aykırı bir durum tespit edilemediğinden şikayet başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur:"

6. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Silivri Ağır Ceza Mahkemesi 25/12/2019 tarihinde kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun itirazını kesin olarak reddetmiştir.

7. Başvurucu, nihai hükmü 16/1/2020 tarihinde öğrendikten sonra 24/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur

II. DEĞERLENDİRME

8. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

9. Başvurucu; doktora tez aşamasında olduğunu ve tez konusunda Türkçe olarak yazılmış herhangi bir kaynak bulunmadığını, tez konusu ile ilgili az sayıda İngilizce kaynak olduğunu ve bu kaynakların içeriği itibarıyla Türkçeye çevirisinin yapılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle kaynakların Ceza İnfaz Kurumu tarafından temin edilip kendisine verilmemesi ve İnfaz Hâkimliğinin bu hususta yeterli ve makul bir gerekçe içermeyen kararı nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlülerin eğitimlerine devam etmeleri konusunda her ceza infaz kurumunun farklı bir uygulama yaptığını, diğer ceza infaz kurumlarının örgün eğitime bile izin vermesine rağmen bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunun eğitim konusundaki uygulamaları nedeniyle mağdur olduğunu belirterek eğitim hakkından yararlanma bağlamında bir ayrımcılığa tabi tutulduğunu ifade etmiştir.

10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; öncelikle kabul edilebilirlik yönünden inceleme yapılması gerektiği, nitekim başvurucunun ceza infaz kurumunda olmasının doğal sonucu olarak eğitim hakkından mahrum kalacağı ve Anayasa Mahkemesinin bu hususta inceleme yetkisinin bulunmadığı bildirilmiştir. Esas yönünden yapılacak incelemede ise ilgili mevzuat, içtihatlar ve Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda mevcut başvuru yönünden gerçekleştirilen müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunduğu, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu belirtilmiştir.

11. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı önceki beyanlarını tekrar ederek Bakanlık görüşünde belirtilen hususları kabul etmediğini belirtmiştir.

12. Başvuru, eğitim hakkı kapsamında incelenmiştir.

13. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının yükseköğrenim seviyesini de kapsadığına (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 36), belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 68), kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde negatif ödev yüklediğine (Adem Öğüt ve diğerleri, B. No: 2014/20527, 22/11/2017, § 44; Yüksel Baran, B. No: 2012/782, 26/6/2014, § 36) karar vermiştir.

14. Taşıdığı öneme rağmen eğitim hakkı, niteliği gereği bazı düzenlemelere tabidir. Şüphesiz eğitim kurumlarını düzenleyen kurallar, toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin farklı düzeylerine has özelliklere göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle devletin bu konuda yapacağı düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına sahip olduğunun kabulü gerekir (Ünal Yıldırım, B. No: 2013/6776, 5/11/2014, § 42; Savaş Yıldırım, B. No: 2013/6258, 10/6/2015, § 42). Devletin bu takdir alanı eğitim kurumunun seviyesi yükseldikçe artar, buna karşılık eğitimin birey ve toplum bakımından önemine bağlı olarak azalır (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 67).

15. Öte yandan hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların eğitim hakkı da Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 72).

16. Anayasa Mahkemesi Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri kararında; Sözleşme gibi Anayasa'nın da devlete, ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutuklulara eğitim öğretim imkânı sağlanması yönünde pozitif yükümlülük yüklemediğini belirtmiştir. Bununla birlikte 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve ilgili diğer düzenleyici işlemlerde mahpuslar için eğitsel, kültürel ve sosyal faaliyetlerin yeri vurgulanarak bu tür faaliyetlerin mahpusların topluma kazandırılmasındaki öneminin ortaya konulduğunu, yasal olarak devletin mahpuslara ceza infaz kurumunun imkânları çerçevesinde eğitim ve öğretim sağlama yükümlülüğü altına girdiğini eklemiştir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 72).

17. Kanunlar uyarınca mahpuslara tanınan eğitim hakkının sınırlandırılması hususunda idarenin sınırsız bir takdir alanı olduğunu ifade eden Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal ve kaçınılmaz sonuçlarının gözönünde tutulması gerektiğini zira tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlere genel olarak sahip olmalarının bu hakların ceza infaz kurumu dışındaki bireyler kadar kendileri için de güvence altına alındığı şeklinde yorumlanamayacağını belirtmiştir. Dolayısıyla anılan kararda, eğitim ve öğretim faaliyetlerine katılımın ceza infaz kurumunun imkânları çerçevesinde tanınması hâlinde bu katılımın ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonuçları çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 73).

18. Somut olayda başvurucu, doktora öğrencisi olup Ceza İnfaz Kurumunda doktora eğitimine devam etme konusunda süregelen engellemelerden ve doktora tezi çalışmalarında yararlanmak için talep ettiği İngilizce kitapların temin edilmemesinden şikâyet etmiştir. Başvurucu, ilk şikâyetine ilişkin olarak bireysel başvuru formunda herhangi bir açıklama yapmamış; müdahalelerin şeklinden ve niteliğinden bahsetmemiştir. Bu sebeple mevcut başvuru, yabancı dilde yazılmış kaynakların başvurucuya temin edilmemesi yönünden incelenmiştir. Başvurucu söz konusu kitapların içerikleri itibarıyla Türkçeye çevirilerinin de mümkün olamayacağını belirtmiştir. İnfaz Hâkimliği yaptığı değerlendirmede yüksek lisans veya doktora programlarının çeşitli ve kapsamlı süreçler içerdiğini, tez yazımlarının çok sayıda makale veya kaynak incelemeyi gerektirdiğini, bunun da olağan dışı bir yayın artışına sebebiyet vereceğini, koğuşlarda hareket alanı kısıtlaması vs. gibi olumsuz sonuçlara yol açabileceğini, takip ve kontrol sürecinin zorluğunu, kurum personel yetersizliği gibi şartları gözönünde tutarak şikâyetin reddine karar vermiştir.

19. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer nitelikteki bir başvuruyu incelediği Mahmut Sinan Abit (B. No: 2017/19431, 20/3/2019) kararında başvurucunun yakını tarafından getirilecek ders kitaplarının ceza infaz kurumuna kabul edilmemesine ilişkin yaptığı değerlendirmede kanun koyucunun ders kitaplarının ceza infaz kurumlarına kabulüne ilişkin genel uygulamaya istisna getirdiğini, söz konusu kitaplar posta yoluyla gönderilse ya da ziyaretçi aracılığıyla getirilse dahi kitapların hükümlü ve tutuklulara teslim edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu bağlamda söz konusu istisnanın Anayasa'nın eğitim hakkını düzenleyen 42. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca ceza infaz kurumu idareleri yönünden posta yoluyla gönderilen ya da ziyaretçi aracılığıyla getirilen yayınların ders kitabı niteliğinde olup olmadığı hususunda değerlendirme yapmayı gerektiren bir pozitif yükümlülük şeklinde öngörüldüğünü ancak başvuru konusu olayda istenen kitapların ders kitabı olup olmadığına dair idare ve mahkemeler tarafından bir değerlendirme yapılmadığını belirtmiştir. Devamında ise Anayasa Mahkemesi başvurucunun nanotıp ve nanoteknoloji alanında doktora öğrencisi olduğunu, 5275 sayılı Kanun'un ders kitapları ile ilgili öngördüğü pozitif yükümlülüğün başvuru konusu olayda olduğu gibi ileri düzey akademik alanlarla ilgili değerlendirme yapılmasını gerektirecek durumları kapsamadığını kabul etmiştir. Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumu idarelerinin kendilerinden beklenemeyecek bir değerlendirme yükümlülüğü altına sokulamayacağını belirterek mevcut başvuruda eğitim hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir (Mahmut Sinan Abit, §§ 36-41).

20. Somut olayda da başvurucunun temin edilmesini istediği kitaplar hem ileri düzey akademik içeriğe sahiptir hem de yabancı dilde yazılmıştır. Bu hâliyle anılan kitapların Ceza İnfaz Kurumunca temini için ders kitabı olup olmadığına ilişkin değerlendirme yapılması gerekliliği bulunmaktadır. Ancak mevcut durumda Ceza İnfaz Kurumunu böyle ileri düzey akademik alanlarla ilgili kendilerinden beklenemeyecek bir değerlendirme yükümlülüğü altına sokmak 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesinin amacıyla bağdaşmayacak ve makul olmayan uygulamalara yol açılmasına sebep olacaktır.

21. Ayrıca Anayasa Mahkemesi yabancı dilde yayımlanmış yayınların kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan yayınlar olup olmadığının belirlenmesinin bu yayınların incelenmesini gerektirdiğinin ve bunun da teknik ve uzmanlık gerektiren bir iş olduğunun farkındadır (benzer bir değerlendirme için bkz. AYM, E.2020/53, K.2021/55, 14/7/2021, § 110; A.K. ve Semi Can, B. No: 2018/30532, 14/9/2022, § 29). Başvurucunun temin edilmesini istediği kitapların Ceza İnfaz Kurumunca denetlenebilmesi için tercüme edilmesi gerektiği, bu hususun da ceza infaz kurumlarına tercüme için bilirkişiden yararlanma ve tercüme ücreti gibi ek külfetler yüklediği gözden kaçırılmamalıdır.

22. Anayasa Mahkemesi, bir bilirkişi yardımından yararlanılması nedeniyle herhangi bir maddi külfet doğması durumunda bunun idarece karşılanması yerine yayınların ücretinin talep eden kişiden alınması gerektiğinin de bilincindedir (A.K. ve Semi Can, § 30). Ancak başvurucu ne Ceza İnfaz Kurumundan kaynak talebi aşamasında ve talebin reddi üzerine gerçekleştirilen yargılama aşamasında ne de bireysel başvuru formunda tercüme ücretinin kendisi tarafından ödenmek suretiyle kitapların temin edilmesini istediği gibi alternatif bir yoldan bahsetmiştir. Aksine başvurucu soyut bir şekilde söz konusu kitapların Türkçeye çevrilmesinin imkânsız olduğuna dair subjektif bir değerlendirmede bulunmuştur.

23. Yukarıdaki açıklamalar ışığında ders kitabı olduğu iddia edilen yayınların Ceza İnfaz Kurumu idaresince ders kitabı olup olmadığı değerlendirilmeksizin tutuklu olarak bulunan başvurucuya teslim edilmemesi nedeniyle başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiaları yönünden Anayasa Mahkemesinin Mahmut Sinan Abit kararından ayrılmayı gerektirir bir yön bulunmadığı ve başvurucunun eğitim hakkına yönelik bir müdahalenin mevcut olmadığı değerlendirilmiştir.

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, § 24).

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 20/9/2023tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.