TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

S. Ç. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/5685)

 

Karar Tarihi: 20/6/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Mustafa ŞENOCAK

Başvurucu

:

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların başvurucu (sanık) tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır.

3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 13/4/2018 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede özetle başvurucunun ByLock Tespiti, tanıklar F.Z. ve E.Ç.nin ifadeleri neticesinde atılı suçu işlediğini iddia etmiştir.

4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2018/294 sırasına kaydedilerek görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 24/4/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda diğerlerinin yanı sıra Başsavcılık ve İl Emniyet Müdürlüğüne ayrı ayrı müzekkere yazılarak sanığın ByLock programını kullanıp kullanmadığı konusunda ellerinde bulunan bütün bilgi, belge, yazışma içerikleri ve analiz raporlarının istenmesine, tanıklar F.Z. ve E.Ç.nin istinabe yoluyla dinlenmesine karar verilmiştir.

5. Yargılama üç celsede bitirilmiştir. Birinci celsede başvurucu hakkında Çorum Emniyet Müdürlüğüne ByLock çözümlerinin yapılıp yapılmadığı hususunda yazılan müzekkereye verilen cevapta sanığın adının ByLock kullanıcı listesinde bulunduğu ancak user ID tespitinin yapılamadığına ilişkin evrak Mahkemeye sunulmuştur.

6. Yine aynı celsede tanıklar F.Z. ve E.Ç.nin bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan talimatlara ikmalen cevap verilmiştir. Tanık F.Z.nin beyanının başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:

"Ben Sadık Çelik'i 'samet' kod ismi ile Çorum'dan tanırım. Kendisi ile 2015 yılında cemaat evlerinde bulunduğumuz esnada tanışmıştık. Kendisinin Elazığlı olduğunu biliyorum. Kendisi Sağlık Meslek Yüksek Okulunda hemşirelik bölümünde okumaktaydı. Ben örgüt kapsımında BTM olarak görev yapıyordum. Kendisi de benim bir altımda örgütte görev almıştı. Kendisi ile farklı evlerde kalıyorduk. Sadık Çelik askeri liselere hazırlanan 7. sınıf öğrencilerinden mesuldü. Kendisi ile birlikte katıldığımız haftada bir olarak düzenlenen sohbet toplantıları olurdu. Bu toplantılar genel itibari ile maneviyat eksenli geçerdi. Toplantılarda Kuran-ı Kerim okunur, ardından Fetullah Gülen'e ait o haftanın 'Bam teli' videosu izlenirdi. Toplantıların ardından bizden sorumlu olan kişi nezdinde gündem konuları aktarılırdı. Gündem konularından kastım, tatil dönemlerinde öğrenciler ile ilgili faaliyet yapılıp yapılmayacağı, öğrencilerin ders çalışma programı gibi konulardır. Gündem konularında gazete, dergi aboneliği gibi konular konuşulmazdı. Zira bu talepler genellikle esnaf kesimine yapılırdı. Toplantılarda himmet de toplanmazdı. Sadık Çelik askeri liselere hazırlanan öğrencilerden mesul olup bu öğrencilerin sorumluluğu ayrıca başka üniversite öğrencilerine de verilirdi. Sadık Çelik de hafta bir bu öğrencilerden mesul olan öğrencilere sohbet verirdi. 2016 yılı Şubat veya Mart ayında ben Çorum'dan ayrıldım. Bu tarihten sonrada Sadık Çelik ile yüz yüze ya da telefon ile herhangi bir görüşme yapmadım. Bu nedenle kendisini bu tarihten sonraki örgütsel faaliyetlerine ilişkin herhangi bir bilgim bulunmamaktadır. Benden önceki döneminde kendisi BTM olarak görev yapmış olabilir. Ancak benim dönemimde iken benim bir altımda görev yapmaktaydı."

7. Tanık E.Ç.nin beyanının başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:

"Ben 2012-2017 yılları arasında Hitit üniversitesi makina mühendisliği bölümünde öğrenci idim, sanığı 2014 yılında benim BTM olduğum dönemde tanıdım kendisi örgüt yapılanması içinde BTM idi. [K]endisi Niğdeli olup Sağlık Meslek Yüksekokulunda hemşirelik bölümü öğrencisiydi, sanık 2014-2015 yılı eğitim öğretim döneminde 1 yıl BTM görevi yürüttü, sanık benimde katıldığım BTM lerin sohbet toplantılarına katılıyordu bu toplantılar haftada bir yapılıyordu, toplantılarda Fethullah Gülen kitapları ve risale okunuyordu, Fethullah Gülen'in CD leri izleniyordu, bu toplantılarda burs himmet bağış adı altında para toplanması söz konusu olmuyordu, sanık 2015-2016 döneminde ise (BİM) Bölge ilköğretim Mesulu olarak görev yaptı, bu dönemde sohbet toplantılarına birlikte katılmıyorduk ama benim [G.Y.] isimli samimi bir arkadaşım aynı dönem BİM olmuştu. Sanığı da bu münasebetle BİM görevi yaptığı dönemde görmeye devam ettim."

8. Başvurucu; müdafiinin hazır bulunduğu 26/6/2018 tarihli birinci celsede alınan savunmasında ByLock kullanmadığını, tanıkların hiçbirisini tanımadığını, ifadelerini kabul etmediğini, üzerine atılı suçu işlemediğini savunmuştur.

9. İkinci celsede diğerlerinin yanı sıra ByLock ID tespitine ve Dijitürk aboneliğine ilişkin birinci celsede verilen ara kararından dosyadaki mevcut delil durumu, alınan beyanlar, yargılamanın geçirdiği safahat dikkate alınarak vazgeçilmesine karar verilmiştir. Anılan celsede iddia makamı tarafından esas hakkında mütalaa sunulmuştur. Mahkeme, başvurucu müdafiinin süre talebinin kabulüne ve duruşmanın 18/9/2018 tarihine ertelenmesine karar vermiştir.

10. Üçüncü celsede başvurucu esas hakkında mütalaaya karşı beyanında önceki savunmalarını tekrarlayarak isnat edilen suçu inkâr etmiştir. Başvurucu müdafii ise örgüt üyeliği suçunun gerçekleşmediğini, önceki savunmaları doğrultusunda müvekkilinin beraatine, olmadığı takdirde lehine olan hükümlerin uygulanması talep etmiştir. Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... dosya kapsamındaki aşamalarda beyanları alınan tanıklar [E.Ç.nin] ve [F.Z.nin] beyanları bir bütün halinde değerlendirildiğinde sanığın bölgeci olarak görev yaptığı, örgüt evlerinden mesul olarak hareket ettiği, sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü içerisinde bulunduğu sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğü, örgüte hizmet edecek şekilde askeriyeye öğrenci yetiştirdiği ve bu öğrencileri askeri sınavlara hazırladığı, sanığın SAMET kod adını kullandığıve örgüt içerisinde Bölge Talebe Mesulü olduğu, sanığın17 Aralık 2013 tarihinden sonra FETÖ/PDY Terör Örgütü üyeleri tarafından telefon dinlemeleriyle ilgili tedbir alınmaya başlandığı, bu kapsamda örgüt görüşmelerinin bir takım haberleşme programları üzerinden yapıldığı, bu programların güvenlik zafiyeti olduğundan örgütün bu programları kullanmaktan vazgeçtiği, FETÖ/PDY Terör Örgütü Lideri Fethullah Gülen’den gelen talimatla örgüt üyelerinin yoğun olarak ByLock denilen programı kullandığı ve ByLock üzerinden mesajlaşmak suretiyle bilgi alışverişini sağladıkları, bu hususta ByLock programı üzerinden görüşme yapmayanların örgüte ihanet ettiği hususunun bildirildiği, bu kapsamda soruşturma aşamasında yapılan araştırmalar neticesinde ve ByLock sorgu kayıtlarına göre her ne kadar User-ID tespit edilememiş ise de, tanık beyanları da dikkate alındığında sanığın örgüt içerisinde sorumlu düzeyde ve kod adı kullanarak faaliyette bulunduğu, tüm bu bilgiler birlikte değerlendirildiğinde ByLock isimli programı yüklediğinin kabulü gerektiği, bu şekli ile sanığın terör örgütüne aidiyet duygusu içerisinde örgütün emir ve talimatlarını sorgulamadan yerine getirdiğinin anlaşıldığı, sanığın eylem çeşitliliği, suçun işleniş biçimi, sanığın güttüğü amaç ve saiki, meydana gelen tehlikenin ağırlığı göz önünde bulundurularak, sanığın cezası belirlenirken alt sınırdan uzaklaşmak gerektiği, sanığın yargılama sürecindeki olumlu davranışları ve cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri sanık yararına cezayı hafifletici takdiri indirim nedeni kabul edilerek hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenlerinin uygulanması gerektiği kanaatine varılmıştır."

11. Başvurucu anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir. Esastan ret kararında "her ne kadar sanığın silahlı terör örgütü mensuplarınca kullanılan kriptolu iletişim ağı ByLock'u kullandığına dair bir tespit yapılamamış ise de; tanıklar F.Z. ve E.Ç.nin sanığın örgüt içerisinde aktif olarak faaliyetlerde bulunduğuna, Askeri Lise Sınavlarına hazırlanan 7. Sınıf öğrencilerinin mes'ulü olduğuna, askeri öğrencilerden sorumlu diğer üniversite öğrencilerine sohbet adı verilen gizli örgütsel toplantılarda sohbet hocalığı yaptığına, Bursa Askeri Lisesinde okuyan birkaç öğrencinin takip imamlığını yaptığına, örgüt hiyerarşisi içerisinde BTM (Bölge talebe mesulü) ve BİM (Bölge ilköğretim mesulü) olarak faaliyet gösterdiğine, gizliliği sağlamak maksadıyla 'Samed' kod adını kullandığına dair beyanları nazara alındığında" kabulüne yer verilmiştir.

12. Başvurucu, temyiz dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra hakkında beyanda bulunan tanıklar F.Z. ve E.Ç.nin mahkeme huzurunda dinlenmediğini, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'yle (SEGBİS) bağlantı kurulmadığını ve soru sorma hakkının kullandırılmadığını belirtmiştir. Yargıtay onama kararı vermiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 30/10/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

13. Başvurucu nihai hükmü 15/1/2020 tarihinde öğrendikten sonra 6/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, hakkaniyete uygun yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

15. Başvurucu; gerekçeli kararda beyanına yer verilen tanıkların huzurda dinlenilmesi için Mahkemenin herhangi bir girişimde bulunmadığını, kendisine tanıklara soru sorma imkânı tanınmadığını, bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde;

i. Mevcut başvuruda başvurucuya ağır ceza mahkemesi tarafından duruşmada, hakkında beyanda bulunan tanıkların ifadelerinin okunduğu, başvurucunun bu beyanlara karşı itiraz ve savunmalarını dile getirdiği, başvurucu ve müdafiinin tanık ifadeleri de dâhil olmak üzere esasa yönelik savunmalarını ayrıca sunduğu,

ii. Somut olayda başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası hakkında yapılacak incelemede ilgili mevzuat hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

17. Başvurucu, Bakanlık görüşüne cevap vermemiştir.

18. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

20. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021).Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

21. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmiştir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- SEGBİS gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).

22. Somut olayda Mahkeme, tanıklar F.Z. ve E.Ç.nin huzurda dinlenmesine ilişkin herhangi bir çaba göstermemiştir. İlgili duruşma tutanağı ve gerekçeli kararda da tanıkların mahkemede hazır edilememesinin veya aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer vermemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

23. Mahkeme, gerekçeli kararda -diğerlerinin yanı sıra- tanıkların anlatımlarına ve her ne kadar ID tespit edilememiş ise de ByLock haberleşme programı kullanımına ilişkin verilere istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır. İstinaf aşamasında da başvurucunun ByLock'u kullandığına dair bir tespit yapılamamış ise de tanıkların anlatımlarına göre üzerine atılı suçu işlediği kabul edilmiştir. Bu hüküm, Yargıtay tarafından onanmıştır.

24. Yargıtay içtihadı uyarınca sanığın ByLock kullanıcısı olup olmadığının silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sübutu açısından belirleyici olması durumunda ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı'nın dosyaya getirtilmesi, anılan tutanağın temin edilememesi hâlinde operatör kayıtları ile eşleştirme yapılmak üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan (BTK) getirtilen CGNAT kayıtları ile HTS sonuçlarının karşılaştırılıp belirtilen hat üzerinden ByLock kullanan kişinin sanık olup olmadığı doğrultusunda bilirkişiden teknik rapor alınarak hüküm kurulması gerekmektedir [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2020/2018, K.2021/4527; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 4/10/2022 tarihli ve E.2021/18943, K.2022/5428 sayılı kararları]. Somut olayda ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı dosyaya getirtilmediği gibi Yargıtay içtihadında açıklanan teknik bilirkişi raporu da temin edilmemiştir.

25. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan delillere ilişkin Yargıtay uygulaması gözönüne alındığında tanıklar F.Z. ve E.Ç.nin sanığın bölgeci olarak görev yaptığı, örgüt evlerinden mesul olarak hareket ettiği, sanığın FETÖ/PDY içinde bulunduğu, sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğü, örgüte hizmet edecek şekilde askeriyeye öğrenci yetiştirdiği ve bu öğrencileri askerî sınavlara hazırladığı, sanığın SAMET kod adını kullandığı ve örgüt içinde bölge talebe mesulü olduğuna ilişkin beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında ve temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesinde dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanık anlatımının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

26. Son olarak yargılama sürecinde başvurucuya olayı kendi açısından anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Dosya kapsamına göre başvurucuya duruşmada sorgulama imkânı tanınmayan tanıkların anlatımlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanıkların beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunma tarafına karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin tanınmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanıklar F.Z. ve E.Ç.nin duruşmada dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

28. Başvurucu ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

29. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

30. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

31. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/294, K.2018/427) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.