TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET POLAT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/602)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Mehmet POLAT

Vekili

:

Av. İmdat ATAŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, hukuka aykırı tutuklama tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu; Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen ve ülke geneline yayılan protesto gösterilerinin 31/5/2013 tarihinde İzmir'de gerçekleşen kısmına terör örgütünün çağrılarıyla katılmış olma suçlamasıyla gözaltına alınmış ve aynı gün kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama, görevi yaptırmamak için direnme ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarından diğer on bir şüpheliyle birlikte tutuklanmıştır.

3. Tutuklama kararında kolluk görevlileri tarafından olaylar esnasında çekilen fotoğraflara ilişkin düzenlenen fotoğraftan teşhis ve tespit tutanaklarına, TKEP/L (Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist), MLKP (Marksist-Leninist Komünist Parti) ve KPY isimli terör örgütlerinin güdümünde yayın yapan internet sitelerinden yapılan eylem çağrılarına ilişkin yazılara, bir kısım şüphelinin Facebook adreslerindeki örgütsel paylaşımlara ilişkin tespit tutanaklarına atıf yapılarak başvurucunun ve diğer şüphelilerin terör örgütlerinin çağrıları doğrultusunda Gezi Parkı'nda başlayan eylemlere destek vermek amacıyla düzenlenen yasa dışı gösterilere ellerinde taş, cam şişe, ve sopa olduğu hâlde katıldıkları, dağılmaları yönünde güvenlik güçlerinin uyarılarına rağmen dağılmayarak ellerindeki taşları güvenlik güçlerine ve araçlarına attıkları, bu nedenle kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunduğu belirtilmiştir. Tutuklama kararında ayrıca örgüt adına suç işleme suçunun katalog suçlardan olduğu, atılı suçlar için belirlenen ceza miktarları ile delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması dikkate alındığında kaçma şüphesinin bulunduğu, tutuklamanın ölçülü olduğu ve tutuklamadan beklenen gayenin adli kontrol hükümleri ile sağlanamayacağı ifade edilmiştir.

4. Başvurucu ifadesinde ve sorgusunda; Gezi Parkı protestolarına kendi inisiyatifiyle katıldığını, 31/5/2013 tarihli Fotoğraftan Teşhis ve Tespit Tutanağı'nda yer verilen resimdeki kişinin kendisi olmadığını, polislere taş atmadığını belirtmiştir.

5. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede başvurucunun Facebook hesabının kapak kısmında TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi Marksist/Leninist) terör örgütünün kurucusu ve lideri olan İbrahim Kaypakkaya'nın ve bu örgütün bayrağının bulunduğu belirtilmiştir. İddianamede; İzmir'in genelinde başlayan eylemlerde başvurucunun güvenlik önlemi alan görevlilere, kamu kurum ve kuruluşlarına, çevrede bulunan işyerlerine, bankalara karşı taşlı ve sopalı saldırı olaylarına aktif olarak katıldığı, tanınmamak için yüzünü kapattığı, şiddet içerikli saldırıda bulunmak üzere hazır beklediği, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) flaması taşıdığı, güvenlik bariyerlerini yıkmaya çalıştığı, elindeki taşı güvenlik güçlerine attığı ileri sürülmüştür.

6. 1/11/2013 tarihinde başvurucu tahliye edilmiştir.

7. Yapılan yargılama sonucunda Mahkeme başvurucunun beraatine karar vermiştir. Beraat kararında, kolluk birimlerince kamerayla yapıldığı belirtilen çekim ve kayıtlar sanıklara yasal hakları hatırlatılmaksızın yapıldığından bunların hukuka aykırı ve yasak delil niteliğinde olduğu, kanuna aykırı bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün bulunmadığı, direnme suçunun yasal tanımında öngörülen ihtar ve kademeli zor kullanımına ilişkin şartların oluştuğunu gösteren bir belge ve tutanağın mevcut olmadığı, kanuna aykırı olmayan biçimde toplanıp gösteri yürüyüşüne katıldıkları sırada sanıkların ellerinde ve üzerilerinde herhangi bir silah, araç ve eşyanın ve suç teşkil eden bir eyleminin bulunmadığı, kolluk görevlilerinin kanuna uygun bir toplantıyı engellemek gibi bir görevi olmadığı için kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemek suçunun oluşmadığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarının oluşmaması nedeniyle terör örgütü adına suç işleme suçunun da söz konusu olmadığı ifade edilmiştir. Beraat kararı istinaf kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmiştir.

8. Beraat kararının kesinleşmesi üzerine başvurucu, hukuka aykırı tutuklama tedbiri dolayısıyla tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, somut hiçbir delil olmadan tutuklandığını belirterek 50.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.

9. Mahkeme başvurucuya 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

10. Başvurucu, manevi tazminatın oldukça düşük olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi 7/11/2019 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

11. Başvurucu nihai kararı 24/12/2019 tarihinde öğrendikten sonra 27/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Başvurucu, hukuka aykırı tutuklama tedbiri nedeniyle açtığı tazminat davasında hükmedilen tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık; başvurucunun imkânı olmasına rağmen maddi tazminat talebinde bulunmadığını, manevi tazminatın ise yerel mahkemelerin kendi içtihatlarından çıkan standartları dikkate alarak belirlediğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında manevi tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek ihlal iddialarını yinelemiştir.

14. Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

15. Başvurucu, tazminat davası açarken salt beraat etmesine dayanmamış; tutuklamanın neden hukuka aykırı olduğuna ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Başvurucu 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında bir dava açtığını belirtmese de (e) bendi uyarınca bir dava açtığını da belirtmemiştir. Bu nedenle başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılmıştır. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa Mahkemesi tazminat davası yolu tüketildikten sonra Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda nasıl bir inceleme yapılacağının ilkelerini Hicret Aksoy (B. No: 2021/2107, 13/4/2022, §§ 48-51) kararında ortaya koymuştur. Buna göre Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının derece mahkemelerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır. Derece mahkemesince bir tespit yapılmamışsa bu tespit Anayasa Mahkemesince yapılacak, varılan sonuca göre tazminat hakkının ihlal edilip edilmediği incelenecektir. Tutuklamanın hukukiliğinin değerlendirmesinde dikkate alınacak genel ilkeler Metin Evecen (B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52), Zafer Özer (B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45) kararlarında ortaya konulmuştur. Buna göre tutuklamanın kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir

17. Somut olayda derece mahkemesi başvurucuya beraat ettiği için 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi gereğince tazminat ödemiştir. Beraate hükmedilmesi dolayısıyla tutuklama tedbirinin haksız olduğu şeklinde bir tanımlama bu tedbirin hukuka aykırı olduğu anlamına gelmemektedir. Bu nedenle derece mahkemesince tutuklamanın hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir belirlemede bulunulmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesi gerekmektedir.

18. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır. Tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda başvurucunun GeziParkı protestoları kapsamında terör örgütlerinin çağrısı doğrultusunda şiddet içerikli eylemlere katıldığı ileri sürülmüştür. Başvurucu olduğu iddia edilen kişinin yüzü kapalı olduğu belirtilmiştir. Başvurucu, polislere taş atan kişinin kendisi olmadığını belirtmiştir. Başvurucunun teşhise elverişli bir fotoğrafı ortaya konulamamıştır. Kaldı ki beraat kararında, kolluk birimlerince kamerayla yapıldığının belirtildiği çekim ve kayıtların hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu tespit edilmiştir. Bunun haricinde beraat kararında başvurucunun üzerine atılı suçların unsurlarının bulunmadığı belirtilmiştir. Tutuklama tedbiri açısından da bu tespitten ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak tüm bu değerlendirmeler kapsamında somut olayda suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin ortaya konulamadığı ve bu nedenle tutuklama tedbirinin hukuki olmadığı sonucuna varılmıştır.

19. Somut olayda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncüfıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu sonucuna varıldığından Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası somut olayda uygulanabilir niteliktedir.

20. Ancak derece mahkemesi başvurucuya Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu gerekçesiyle ve hukuka aykırı bu işlemin karşılığı olarak bir tazminat ödememiştir. Derece mahkemesi tarafından hükmedilen tazminatın başvurucunun beraat etmesine istinaden verildiği ve başvurucunun tutuklanmasının hukuka aykırılığına yönelik herhangi bir tespit içermediği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda başvurucuya kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali için bir tazminat imkânı sağlanmamıştır.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncüfıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

22. Başvurucu 20.000 TL maddi, 30.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

24. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talepleri kabul edilmemiştir

25. Başvurucu ilk derece mahkemesi aşamasında maddi tazminat talebinde bulunmamıştır. Ayrıca başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunmamıştır. Bu açıdan yeniden yargılamanın sadece manevi tazminat yönünden yapılması gerekmektedir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuka aykırı olmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Tutuklamanın hukuka aykırı olmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/274, K.2018/397) GÖNDERİLMESİNE,

D. Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.