TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SEFER YANİCİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/6539) |
|
Karar Tarihi: 12/4/2023 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Mücahit AYDIN |
Başvurucu |
: |
Sefer YANİCİ |
Vekili |
: |
Av. Zehra ARSLAN ALKAÇ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, pasaport iptali nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 2012 yılından beri Norveç'te ikamet etmekte ve petrol mühendisi olarak çalışmakta iken Suudi Arabistan'da bir firmadan iş teklifi almış ve 15/10/2018 tarihinde çalışmaya başlamak üzere bu teklifi kabul etmiştir. Başvurucu iş değişikliğinden önce ailesini ziyaret etmek üzere 12/8/2018 tarihinde Türkiye'ye giriş yaparken hava limanında pasaportuna el konmuştur.
3. Başvurucu İl Nüfus Müdürlüğünden pasaporta el koyma ve iptal işlemlerinin kaldırılmasını talep etmiş ancak bu başvurusu yanıt verilmemek suretiyle reddedilmiştir. Başvurucu 26/12/2018 tarihinde pasaport harcı yatırarak yeni pasaport verilmesi talebinde bulunmuşsa da bu talebi sisteme kaydedilmeyerek reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu pasaportuna el konulması ile pasaportun iptaline ilişkin işlemlerin ve yeni pasaport verilmesi talebiyle yapmış olduğu başvurunun sisteme kaydedilmeyerek reddine dair işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde pasaportuna el konulması gerekçesine ilişkin emniyet birimlerinden bilgi alamadığını, kendisine hakkında yurt dışı çıkış yasağına ilişkin adli bir karar bulunmadığının söylendiğini, bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İşleri Genel Müdürlüğüne dilekçe yazdığını ancak cevap alamadığını, olağanüstü hâlin sona erdiği de gözetildiğinde yeni pasaport verilmesi talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.
4. İdare mahkemesi 28/5/2019 tarihli ret kararında; Norveç'te Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasıyla (FETÖ/PDY) bağlantılı görünen çeşitli tüzel kişilerin başkan ve yönetim kurulu üyesi olan Türk vatandaşlarının yer aldığı listede başvurucunun da isminin yer alması nedeniyle hakkında Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İşleri Genel Müdürlüğünün yazısıyla FETÖ/PDY şüphelisi şerhi konulduğunu ve buna dayanılarak pasaportunun iptal edildiğini, ayrıca başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan açılan soruşturmanın devam ettiğini belirterek 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun 22. maddesi uyarınca dava konu işlemlerin hukuka aykırı olmadığı sonucuna varmıştır.
5. Başvurucu, Norveç'te bulunduğu sırada Norveççe öğrenmek için bir derneğe ait dil kursuna gittiğini ancak derneğe üye olmadığını, kursa gitmek için doldurduğu Norveççe formla kendisinin derneğe üye yapılmış olabileceğini, üyelik kaydının olduğunu öğrenince hemen üyeliğini iptal ettiğini ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirterek ret kararına karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge idare mahkemesi söz konusu kararın usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun 25/12/2019 tarihinde reddi ile kararın onanmasına kesin olarak karar vermiştir.
6. Başvurucu, nihai hükmü 22/1/2020 tarihinde öğrendikten sonra 20/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurucu hakkında yürütülen silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin soruşturmada 29/3/2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
10. Başvurucu; pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle Suudi Arabistan'a gidemediğini ve iyi bir iş imkânını kaçırdığını, profesyonel meslek yaşantısının zedelendiğini ve iş bulamadığını, tüm çabalarına rağmen pasaportunun iptal edilmesinin nedenini öğrenemediğini ancak dava aşamasında bunlardan haberdar olduğunu, yurt dışına çıkmasını yasaklayan herhangi bir yargı kararı bulunmadığını, olağanüstü hâlin sona ermesinden sonra yaptığı pasaport başvurusunun reddedildiğini belirterek söz konusu işlem ve yargı kararları nedeniyle adil yargılanma hakkının, yerleşme ve seyahat özgürlüğünün, eğitim hakkının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, 29/6/2021 tarihinde başvurucu hakkındaki FETÖ/PDY ile ilişkili idari şerhin kaldırıldığı ve kendisinin pasaport almasına engel bir durum bulunmadığı belirtilerek başvurucunun mağdur sıfatının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu vekili Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlamakla birlikte başvurucunun mağdur sıfatının bulunduğunu vurgulamıştır.
11. Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların, özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu durumlarda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir. Ancak bu şekilde inceleme yapılabilmesi için bireysel başvuru formunda başvurucuların şikâyet edilen tedbirin özel ve aile hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut verilere dayalı olarak uygun şekilde ortaya koymaları gerekmektedir (Onur Can Taştan [GK], B.No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 47-50; Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 47-50; Şengül Tükel, B. No: 2018/12456, 12/1/2022, §§ 40-41).
12. Başvurucunun uzun bir süredir yurt dışında çalıştığı ve yine çalışmak üzere yurt dışına gitmek istediği dikkate alındığında başvurucunun gitmek istediği ülke ile güçlü mesleki bağlarının olduğu ve yeni bir pasaport verilmesi talebinin reddedilmesinin başvurucunun özel hayatını etkilediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvuru özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. 5682 sayılı Kanun'un 22. maddesi kapsamında başvurucunun pasaport talebinin reddedilmesi şeklinde özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu ve millî güvenliğin sağlanması meşru amacına dayandığı anlaşılmıştır (bkz. Onur Can Taştan, §§ 55-58; Yağmur Erşan, §§ 55-58).
15. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
16. Bu ilkeler doğrultusunda kişilerin yurda giriş ve çıkışlarını sınırlandıran tedbirlerin geçici olması, temel hak ve hürriyetleri tamamen ortadan kaldıracak şekilde uygulanmaması, ilgili kararlarda tedbirin gerekçelerinin tedbire maruz kalan kişinin somut durumuyla ilişkilendirerek ortaya konulması ve tedbirden beklenen kamusal yarar ile bireyin çıkarları arasında makul bir dengeleme yapılması gerekir. Ayrıca tedbir belirli bir süre ile sınırlandırılarak tedbire neden olan koşulların devam edip etmediği hususunda değerlendirme yapılmasına imkân tanınmalıdır. Bu bağlamda özel hayata saygı hakkına ilişkin sınırlandırmanın belirsiz bir süre uzaması hâlinde öngörülen sınırlandırmanın özel hayata etkilerinin zamanla ağırlaşacağı ve her hâlde gözetilmesi gereken kamusal yarar ile bireyin kişisel yararı arasındaki dengenin bozulacağı da unutulmamalıdır (Onur Can Taştan, § 65; Yağmur Erşan, § 65).
17. Somut olayda başvurucunun yurt dışında terör örgütüyle bağlantılı görünen bir dernek üyesi olduğuna ilişkin yazı nedeniyle hakkında idari şerh konularak 5682 sayılı Kanun'un 22. maddesi uyarınca pasaportu iptal edilmiş ve yeni pasaport talebi de reddedilmiştir. Başvurucunun yurda girdikten sonra pasaport iptalinin sebebini öğrenme çabaları sonuçsuz kalmıştır. Başvurucu ancak yargı sürecinde hakkındaki işlemin nedenini öğrenebilmiş ve bu kapsamda öznel durumuyla ilgili açıklamalarda bulunmuştur. İdare mahkemesi kararının gerekçesine konu edilen ceza soruşturması ise başvurucu dava açtıktan sonra başlatılmıştır. Başvurucu hakkındaki ceza soruşturması kapsamında pasaport iptali ya da başka bir tedbir kararı alınmadığı gibi yurt dışı çıkış yasağı öngören bir mahkeme kararı da mevcut değildir.
18. Başvurucunun özel hayatına ilişkin sınırlamanın kaynağının sadece bir idari işlem olduğu anlaşılmaktadır. İdarenin pasaportun iptalinin nedenleri ile ilgili bir bilgilendirme yapmadığı, yargılama aşamasında da anılan idari işlemlerin gerekçelerinin ve uygulanması zorunlu bir tedbir olduğunun başvurucuyla ilişkilendirmek suretiyle ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır.
19. Derece mahkemelerinin kararları incelendiğinde başvurucunun pasaportunun iptal edilmesine ilişkin idarenin bildirdiği gerekçe ile yetinildiği, başvurucunun maruz kaldığı idari işlemin nedenlerinin başvurucuyla ilişkilendirilerek somutlaştırılmadığı, başvurucunun idari işlemin dayanağıyla ilgili sunduğu açıklamalara ilişkin bir değerlendirmeye yer verilmediği, idari işlemin başvurucunun gitmek istediği ülke ile olan kişisel bağları üzerindeki etkileri gözetilerek beklenen kamusal yarar ile başvurucunun çıkarları arasında bir dengeleme yapılmadığı görülmüştür.
20. Öte yandan Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen (İptal hükümlerinin kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.) 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 2. maddesiyle 5682 sayılı Kanun'a eklenen ek 7. maddesinde öngörülen yeniden değerlendirmenin, pasaport verilmesi konusunda İdarenin takdir yetkisinin korunduğu, pasaporta uzun süre el konulması ve yeni bir pasaport verilmemesinden kaynaklanabilecek mağduriyetin giderimine ilişkin bir düzenleme yapılmadığı dikkate alındığında mağduriyeti gidermede etkili bir yol olmadığı anlaşılmaktadır (Onur Can Taştan, § 69).
21. Başvurucunun pasaportuna 12/8/2018 tarihinde hakkındaki idari şerh nedeniyle el konmuş ve söz konusu idari şerh 29/6/2021 tarihinde kaldırılmıştır. Bu durumda başvurucu hakkında açılmış bir ceza kovuşturmasının ya da yurt dışına engel oluşturacak bir mahkeme kararının olmadığı gözetildiğinde tedbirin bir idari işleme dayanılarak uzun süre uygulandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu süreçte yurt dışına çıkışı engelleyen tedbirin dayanağı olan koşulların devam edip etmediği hususunda idare ve yargı makamları tarafından bir araştırma ve değerlendirme yapılmadığı, dolayısıyla bu şekilde geçici olması öngörülen bir tedbirin uzun süre devam ettirilmesine sebep olunduğu anlaşılmıştır. Bu hâlde hakkında yurt dışına çıkışa engel oluşturacak yargı kararı olmayan başvurucu hakkındaki sadece bir idari işleme dayanan tedbirin -başvurucunun gitmek istediği ülke ile olan sıkı mesleki bağları da gözetildiğinde- uzun süre uygulanmasının demokratik bir toplumda alınması zorunlu ve ölçülü bir tedbir olduğu söylenemez.
22. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 300.000 TL maddi ve 200.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
24. Başvurucu hakkında tesis edilen idari işlemin 29/6/2021 tarihinde kaldırıldığı ve başvurucunun yeni pasaport almasına bir engel kalmadığı dikkate alındığında ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
25. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 13. İdare Mahkemesi (E.2018/2115, K.2019/1362) ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (E.2019/1791, K.2019/2506) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/4/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.