TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

S. E. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/6698)

 

Karar Tarihi: 21/6/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mustafa ŞENOCAK

Başvurucu

:

S. E.

Vekilleri

:

Av. Cevher ÇAYAN

 

 

Av. Burcu BİRLİK EKİCİ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın başvurucu (sanık) tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle soruşturma başlatmıştır.

3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 7/6/2017 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede özetle ByLock tespiti, tanık R.Ü.nün ifadeleri, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YAR-SAV) üye kaydı, müşteki H.A.nın beyanı neticesinde başvurucunun atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.

4. İddianamenin kabulü ile açılan dava Antalya 9. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2017/189 sırasına kaydedilerek görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 22/6/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda -diğerlerinin yanı sıra- Antalya Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Dairesine müzekkere yazılarak sanığın 531... 95 No.lu telefonuna yüklediği bildirilen ByLock programıyla yazışma ve konuşma yapıp yapmadığı, yapmış ise hangi tarihler arasında programı kaç kez kullandığı, irtibatlı olduğu kişi ile telefon numaraları program kullanımının hangi IP adresleri üzerinden sağlandığı, kullanılan telefonlara ilişkin IMEI bilgilerinin ve yazışma içeriklerinin istenmesine, tanık R.Ü.nün istinabe yoluyla dinlenilmesine karar verilmiştir.

5. Yargılama üç celsede bitirilmiştir. Birinci celsede tanık R.Ü.nün bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan talimata ikmalen cevap verilmiştir. Tanık beyanının başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:

"Ben eski Anayasa Mahkemesi raportörüyüm. Anayasa Mahkemesinde görev yapmadan önce de C. Savcısıydım. 2006 yılında kura çektim. İlk yıl Kahramanmaraş Nurhak ilçesinde C. Savcısı olarak görev yaptım. 2008 yılında Çorum Sungurlu C. Savcısı olarak tayinim yapıldı. Çorum Sungurlu'ya geldikten tahminen 1 ay kadar sonraki yaz aylarında gelmiştim. Sanık Sertaç Ekici beni telefon ile aradı. Beni ziyaret etmek istediğini söyledi. O tarihlerde kendisi Kırıkkale Sulakyurt C. Savcısı olarak görev yapıyordu. Hatırlayabildiğim kadarıyla telefon görüşmesi yaptığımız gün Sungurlu'ya geldi. Yanılıyorsam da bir veya birkaç gün sonra gelmiş olabilir. Kendisini daha önceden tanımıyordum. Adliyeye geldiğinde kendisini bana tanıttı. Geliş amacını ben tahmin edebiliyordum. Örgütsel anlamda beni de dahil ettikleri bir sohbet grubu varmış. Bu sebeple geldiğini tahmin ettim. Geldiğinde sohbet grubundan bahsetti. Detaylı olarak hatırlamıyorum ancak bundan sonra benim kendisiyle görüşeceğimi söyledi. Ağırlıklı olarak ayda 1 olmak üzere eşi doktordu, sonradan boşandıklarını duydum. Kırıkkale merkezdeki evlerine davet ediyordu. Zaman zaman da Kırıkkale merkezde görev yapan iki idari yargıda görevli hakim bunlardan biri [E.Ö.] ve [Ö.A.], kendisi de olduğunda üç kişi oluyordu sonradan Sungurlu'ya tayin olan hakim [M.G.] de bu gruba katıldı. Bu şekilde her ay düzenli olarak görüşüldü. Ben Sungurlu da üç yıl görev yaptım. 2011 yılında Batman'a tayinim çıktı. Bundan sonra Sertaç Ekici ile yüzyüze bir daha görüşmedik. Nadiren bir şey sormak için telefonla aradığı iki üç sefer olmuştur. Toplanıp görüştüğümüzde ise, örgüt lideri FETULLAH GÜLEN'in kitapları okunuyordu görüntülü videoları seyrediliyordu, bunun dışında gündeme dair güncel konulardan bahsediliyordu. Daha çok dini ağırlıklı görüşmeler yapılıyordu. Bunun dışında hakim ve savcıların normalde de dikkate etmesi gereken mesai gibi konulardan bahsedildiği oluyordu. Biz sanığı abi olarak biliyorduk, bunun dışında örgüt içinde farklı bir rütbesi var mıydı bilemiyorum. Biz onu cemaat abisi olarak biliyorduk. Ancak konuşurken sokakta kullanılan abi kelimesi ile bizim kullandığımız abi kelimesi karışıyordu. Ben daha evvel mesleki ve akademik kariyerimle ilgili olarak ayrıntılı ifade vermiştim. Zaten o ifadelerimde her şey anlaşılıyordur. Benim bildiğim kadarıyla bana söylenen bir şey yoktu ancak benim arka planında bir şeyler yapılıp yapılmadığı hakkında bilgim yok. Benim hakim adayı olmam ve mesleğe girişim bu yapıyla irtibatımdan öncedir."

6. Başvurucu; müdafiinin de hazır bulunduğu 31/10/2017 tarihli birinci celsede alınan savunmasında ByLock kullanmadığını, tanığı tanımadığını ve ifadesini kabul etmediğini, üzerine atılı suçu işlemediğini savunmuştur.

7. Mahkeme birinci celsede -diğerlerinin yanı sıra- KOM Dairesine yazılan müzekkerenin cevabının beklenmesine, tanık R.Ü.nün ifadesinde geçen E.Ö., Ö.A. ve M.G.nin cep telefonu numaralarını bildirmeleri için sanık ve müdafiine süre verilmesine, bildirdikleri takdirde bu kişilerin ve sanığın 2008 ile 2011 yılları arasındaki HTS kayıtlarının baz istasyonu verileri ile istenmesi için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) müzekkere yazılmasına karar vermiştir.

8. İkinci celsede, içerikleri olmayan ancak sanığın ByLock kullanıcısı olduğuna ilişkin tespit tutanağı Mahkemeye sunulmuştur. Tanık R.Ü.nün ifadesinde geçen E.Ö., Ö.A. ve M.G.nin sohbetlere birlikte katıldığı kişiler olarak tanık olarak dinlenilmeleri yönünde talepte bulunulmuştur. Mahkemece bu kişilerin kendi aleyhlerine ifade vermelerinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı için davaya katkı sağlamayacağı gerekçesiyle kovuşturmanın genişletilmesi yönündeki talebin reddine karar verilmiştir. Anılan celsede iddia makamı, esas hakkında mütalaa sunmuştur. Mahkeme, başvurucu ve müdafiinin süre talebinin kabulüne ve duruşmanın 2/4/2018 tarihine ertelenmesine karar vermiştir.

9. Üçüncü celsede başvurucu, esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanında önceki savunmalarını tekrarlayarak isnat edilen suçu inkâr etmiştir. Başvurucu müdafii ise örgüt üyeliği suçunun gerçekleşmediğini, önceki savunmaları doğrultusunda müvekkilinin beraatini, olmadığı takdirde lehine olan hükümlerin uygulanmasını talep etmiştir. Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın son olarak Afyonkarahisar Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapmakta iken FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütü ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 16.07.2016/345 tarih/sayılı kararı ile meslekten ihraç edildiği ve bu kararın 29.11.2016/434 tarih/sayı kararıyla kesinleştiği, dosya içerisinde bulunan internet bağlantı iletişim sorgu sonuçları raporundan (karşı IP bilgileri) anlaşılacağı üzere;FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca münhasıran kullanılan ve internet üzerinden kapalı devre sistemi ile çalışan kriptografik haberleşme programı olan ByLock isimli programı kendi kullanımda olan 0531 797 [.. ..] nolu gsm hattı üzerinden 3753 kez bağlantı kurmak suretiyle kullandığı, yine dosya içerisinde bulunan GSM hattına ilişkin HTS analiz raporuna göre; sanığın, haklarında fetö/pdy silahlı terör örgütü üyeliği ile ilgili soruşturma yürütülen bir çok kişi ile irtibat halinde olduğu, tanık [R.Ü.] ifadesinden de anlaşılacağı üzere, örgütsel toplantılar organize ettiği ve örgütsel toplantılara katıldığı, bu suretle sanığın inkara yönelik savunmalarına itibar edilmeyerek, Fettullahcı Terör Örgütü Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ /PDY) Silahlı Terör Örgütünün hiyerarşik yapısına örgüt üyesi olarak dahil olduğu anlaşıldığından, eylemlerine uyan TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Terörlü Mücadele Kanununun 5/1 maddeleri gereğince TCK'nın 61. maddesi de dikkate alınarak suçun işleniş içimi, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, kasta dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik, eylemlerinin sürekliliği çeşitliliği ve yoğunluğu dikkate alındığında alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle cezalandırılmasına, TCK'nun 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına hükmolunmasına, hükmün kesinleşmesinden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilen sürelerin TCK'nun 63. maddesi gereğince cezasından mahsubuna, verilen cezanın TCK'nun 58/9. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

10. Başvurucu; istinaf ve temyiz dilekçelerinde, tanık R.Ü.nün mahkeme huzurunda dinlenmediğini ve soru sorma hakkının kullandırılmadığını belirtmiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 9/10/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu hakkında ByLock user-ID tespiti yapılamamıştır. İstinaf Mahkemesi de diğer deliller doğrultusunda ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı'nın getirtilmesine gerek bulunmadığını belirterek esastan ret kararı vermiş, Yargıtay bu hususta bir açıklamada bulunmaksızın hükmü onamıştır.

11. Başvurucu, nihai hükmü 31/1/2020 tarihinde öğrendikten sonra 21/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, hakkaniyete uygun yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Başvurucu; gerekçeli kararda beyanına yer verilen tanığın huzurda dinlenilmesi için Mahkemenin herhangi bir girişimde bulunmadığını, kendisine tanığa soru sorma imkânı tanınmadığını, bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Bakanlık görüşünde;

i. Mevcut başvuruda ilk derece mahkemesi tarafından tanık R.Ü.nün ağır ceza mahkemesince istinabe yoluyla alınan ifadeleri başvurucuya okunmuş ve bu beyanlara karşı varsa itiraz ve savunmalarını sunması istenmiştir.

ii. Somut olayda başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası hakkında yapılacak incelemede ilgili mevzuat hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

15. Başvurucu, Bakanlık görüşüne ilişkin beyanında genel olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

16. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

19. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).

20. Somut olayda Mahkeme, tanık R.Ü.nün huzurda dinlenmesine ilişkin olarak bir çaba göstermemiştir. İlgili duruşma tutanağı ve gerekçeli kararda da tanığın mahkemede hazır edilememesinin veya aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenilmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

21. Mahkeme, gerekçeli kararda diğerlerinin yanı sıra tanık anlatımlarına, -her ne kadar ID tespit edilememiş ise de- ByLock haberleşme programı kullanımına ilişkin verilere istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır. İstinaf aşamasında da diğer delillerin mahkûmiyet için yeterli olduğu, ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı'nın getirtilmesine gerek olmadığına karar verilmiştir. Bu hüküm, Yargıtay tarafından onanmıştır.

22. Yargıtay içtihadı uyarınca sanığın ByLock kullanıcısı olup olmadığının silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sübutu açısından belirleyici olması durumunda ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı'nın dosyaya getirtilmesi, anılan tutanağın temin edilememesi hâlinde operatör kayıtları ile eşleştirme yapılmak üzere BTK'dan getirtilen CGNAT kayıtları ile HTS sonuçlarının karşılaştırılıp belirtilen hat üzerinden ByLock kullanan kişinin sanık olup olmadığı doğrultusunda bilirkişiden teknik rapor alınarak hüküm kurulması gerekmektedir [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2020/2018, K.2021/4527; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 4/10/2022 tarihli ve E.2021/18943, K.2022/5428 sayılı kararları]. Somut olayda ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı dosyaya getirtilmediği gibi Yargıtay içtihadında açıklanan teknik bilirkişi raporu da temin edilmemiştir.

23. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan delillere ilişkin Yargıtay uygulaması gözönüne alındığında tanık beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında ve temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesinde dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanık anlatımının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

24. Son olarak yargılama sürecinde başvurucuya olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Ancak gerekçeli kararda ByLock deliline ve tanık anlatımlarına dayanılmasına rağmen dosya içeriğine göre ByLock delilinin mahkûmiyet hükmüne esas alınsa da tek ve belirleyici delil mahiyetinde olmadığı, sorgulama imkânı tanınmayan tanık anlatımının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanı belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunma tarafına karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin tanınmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanık R.Ü.nün duruşmada dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

26. Başvurucu ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ile tazminat talebinde bulunmuştur.

27. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

28. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

29. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 9. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/189, K.2018/96) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 9.900 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.