TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ONUR ARTAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/8074)

 

Karar Tarihi: 18/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

: Mehmet Onur ARTAR

Vekili

:

Av. Fahrettin GÜRSOY

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; tutuklama tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. ByLock kullandığı iddiasıyla başvurucu hakkında soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında başvurucu 17/3/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başvurucu aynı tarihte terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edilmiştir. Hâkimlik, kolluk görevlilerince başvurucunun telefonlarına el konulduğu dikkate alındığında delil karartma şüphesinin varlığından söz edilemeyeceğini ve sabit bir ikamet adresi olduğunu, açığa alınma ve ihraç edilme tarihlerinden bu yana ikamet adresinde herhangi bir değişiklik yapmadığını, bu nedenle kaçma şüphesinin varlığının söz konusu olmadığını belirterek tutuklama talebini reddetmiştir.

3. Savcılık 21/3/2017 tarihinde başvurucuyu, ByLock uygulamasını kullandığını belirterek tutuklanması talebiyle yeniden sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir. Sulh Ceza Hâkimliği, aynı tarihte tutuklama talebinin reddine karar vermiştir. Hâkimlik başvurucu hakkında tutuklama nedenlerinin bulunmadığını belirterek bu sonuca ulaşmıştır.

4. Savcılık bu karar üzerine aynı gün başka bir sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz ederek başvurucu hakkında yakalama kararı talep etmiştir. Talebin kabul edilmesi üzerine başvurucu yakalanarak tutuklanması talebiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edilmiştir. Başvurucu aynı gün, terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Hâkimlik tutuklama kararı verirken suçun katalog suçlardan olmasına ve adli kontrol tedbirinin de yetersiz kalacak olmasına dayanmıştır.

5. Savcılık 5/4/2017 tarihinde başvurucunun terör örgütü üyeliğinden cezalandırılması istemiyle hakkında iddianame düzenlemiştir. İddianamede, başvurucunun ByLock kullanıcısı olduğunun anlaşıldığı, 0553... numaralı GSM hattı ile ... IMEI numaralı cep telefonu üzerinden 28/8/2014 tarihinde bu programı kullandığı, 28/8/2014 ile 10/10/2014 tarihleri arasında on bir kez programa giriş yaptığının tespit edildiği belirtilmiştir.

6. 8/9/2017 tarihinde başvurucu tahliye edilmiştir.

7. İl Emniyet Müdürlüğü 28/12/2017 tarihinde Mahkemeye gönderdiği yazıda başvurucunun ByLock listesinden çıkarıldığını belirtmiştir.

8. 4/1/2018 tarihinde Mahkeme "mor beyin" olarak adlandırılan bazı uygulamalar vasıtasıyla ByLock uygulamasına girmiş gibi gözüken 11.480 kişinin esasen ByLock kullanmadığının tespit edildiğini, başvurucunun da bu kişiler arasında yer aldığını ve hakkında başkaca somut bir delil bulunmadığını belirterek başvurucunun beraatine karar vermiştir.

9. Beraat kararının kesinleşmesi üzerine başvurucu hukuka aykırı tutuklama tedbiri dolayısıyla tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması ile hiçbir irtibatının olmadığını belirtmesine rağmen hatalı ByLock tespiti nedeniyle tutuklandığını, 6 ay tutuklu kaldığını, haksız ve delilsiz bir şekilde tutuklandığını ve uzun süre tutuklu kaldığını, tutuklama talebi iki kez reddedilmesine rağmen Savcılık makamının haksız talebinde ısrarcı olması nedeniyle tutuklanmasına karar verildiğini belirterek 27.760 TL maddi, 250.000 TL manevi tazminat ödenmesini istemiştir. Başvurucu, maddi tazminat kapsamında ceza infaz kurumundaki harcamalarını, yargılandığı davada avukatlara ödediği vekâlet ücretini, operasyon tazminatını, eşinin ve çocuklarının ceza infaz kurumuna ulaşım masraflarını talep etmiştir.

10. Mahkeme başvurucuya 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine, maddi tazminat talebinin reddine karar vermiştir.

11. Başvurucu; manevi tazminatın oldukça düşük olduğunu, maddi tazminata ilişkin taleplerinin yasal bir gerekçe gösterilmeksizin tümden reddedildiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi 30/1/2020 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

12. Başvurucu nihai kararı 20/2/2020 tarihinde öğrendikten sonra 24/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

14. Başvurucu; hukuka aykırı tutuklama tedbiri nedeniyle açtığı tazminat davasında hükmedilen tazminat miktarının düşük olduğunu, maddi tazminat talebinin usul ve yasaya aykırı bir şekilde reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini belirtmiştir.

15. Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

16. Başvurucu, tazminat davası açarken salt beraat etmesine dayanmamış; tutuklamanın neden hukuka aykırı olduğuna ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Başvurucu 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında bir dava açtığını belirtmese de (e) bendi uyarınca bir dava açtığını da belirtmemiştir. Bu nedenle başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılmıştır. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Anayasa Mahkemesi tazminat davası yolu tüketildikten sonra Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda nasıl bir inceleme yapılacağının ilkelerini Hicret Aksoy (B. No: 2021/2107, 13/4/2022, §§ 48-51) kararında ortaya koymuştur. Buna göre Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının derece mahkemelerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır. Derece mahkemesince bir tespit yapılmamışsa bu tespit Anayasa Mahkemesince yapılacak, varılan sonuca göre tazminat hakkının ihlal edilip edilmediği incelenecektir. Tutuklamanın hukukiliğinin değerlendirmesinde dikkate alınacak genel ilkeler Metin Evecen (B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52), Zafer Özer (B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45) kararlarında ortaya konulmuştur. Buna göre tutuklamanın kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

18. Somut olayda derece mahkemesi başvurucuya beraat ettiği için 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi gereğince tazminat ödemiştir. Beraate hükmedilmesi dolayısıyla tutuklama tedbirinin haksız olduğu şeklinde bir tanımlama bu tedbirin hukuka aykırı olduğu anlamına gelmemektedir. Bu nedenle derece mahkemesince tutuklamanın hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir belirlemede bulunulmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesi gerekmektedir.

19. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır. Tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda başvurucu üzerine kayıtlı hat üzerinden ByLock programını kullandığı gerekçesiyle tutuklanmıştır. Tahliye edildikten sonra başvurucunun mor beyin uygulamaları neticesinde ByLock programına özgülenmiş IP adreslerine iradesi dışında yönlendirildiği ve dolayısıyla ByLock kullanmadığı anlaşılmış ise de başvurucunun tutuklandığı tarih itibarıyla ByLock kullanıcısı olabileceğine dair soruşturma makamlarınca yapılan tespitlerin kuvvetli bir belirti şeklinde kabul edilmesi keyfî bir tutum olarak değerlendirilmemiştir (benzer yönde bkz. Yusuf Emre İper, B. No: 2017/24461, 30/6/2020, §54).

20. Öte yandan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda başvurucunun tutuklama talebi iki kez reddedilmiştir. Bu ret kararlarında tutuklama nedenlerinin söz konusu olmadığı gerekçeleriyle birlikte açıkça ortaya konulmuştur. Tutuklama kararında ise bu tespitleri geçersiz kılacak bir değerlendirme yapılmamıştır. Tutuklama kararında sadece isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamındaki katalog suçlardan olması hususuna değinilmiştir. Bir suçun katalog suç olması öncelikle tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığını tespit etmeye engel oluşturmamaktadır. 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrası tutuklama nedeninin varsayılabilmesine imkân tanısa da tutuklama nedeninin olmaması yönündeki tespiti geçersiz kılmaya imkân tanımamaktadır. Bu itibarla başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine ilişkin kararlarda yer alan açıklamaların başvurucunun kaçma şüphesinin ve delilleri karartma şüphesinin bulunduğunu ve buna dair somut olgular olduğunu ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koyduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle tutuklama tedbirinin hukuki olmadığı sonucuna varılmıştır.

21. Somut olayda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu sonucuna varıldığından Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası somut olayda uygulanabilir niteliktedir.

22. Ancak derece mahkemesi başvurucuya Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu gerekçesiyle ve hukuka aykırı bu işlemin karşılığı olarak bir tazminat ödememiştir. Derece mahkemesi tarafından hükmedilen tazminatın başvurucunun beraat etmesine istinaden verildiği ve başvurucunun tutuklanmasının hukuka aykırılığına yönelik herhangi bir tespit içermediği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda başvurucuya kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali için bir tazminat imkânı sağlanmamıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

24. Başvurucu; 232.000 TL manevi, 27.760 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

25. İncelenen başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bu nedenle başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talepleri kabul edilmemiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuka aykırı olmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Tutuklamanın hukuka aykırı olmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/198, K.2018/443) GÖNDERİLMESİNE,

D. Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.