TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GRETA MADELEİNE KOCAOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/814)

 

Karar Tarihi: 19/7/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 10/11/2023-32365

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucu

:

Greta Madeleine KOCAOĞLU

Vekili

:

Av. Seyit Ahmet AKYÜZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, pasaportun iptal edilmesinden kaynaklanan maddi zararların tazmin edilmemesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Türkiye'den ayrılacağı sırada umumi pasaportunun Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün (Göç İdaresi) tahdit kaydı sebebiyle Emniyet Genel Müdürlüğünce (Emniyet Müdürlüğü) 15/8/2016 tarihinde iptal edildiğini öğrenmiştir. Başvurucu, tahdit kaydının iptali ve bu işlemden kaynaklanan manevi zararlarının tazminine karar verilmesi talebiyle idare mahkemesinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde; tahdit kaydının hiçbir maddi ve hukuki dayanağı olmadığını belirterek anılan işlemin iptali ile 15.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

3. Yargılama safahatında Göç İdaresi ile yapılan yazışma sonucunda başvurucu hakkında "FETÖ/PDY terör örgütü şüphelisi eşi" şeklinde tahdit kaydı konularak başvurucunun yurt dışına çıkışının geçici olarak yasaklandığı ancak bu yasağın 11/1/2017 tarihinde kaldırıldığı bildirilmiştir. Mahkeme 13/3/2017 tarihinde işlemin iptaline ve başvurucuya 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Gerekçede; başvurucunun yurt dışına çıkamamasına yönelik adli bir karar bulunmadığı belirtilerek eşi hakkındaki işlemlerin başvurucu hakkında herhangi bir sonuç doğurmayacağı vurgulanmıştır. İdarenin istinaf talebi üzerine bölge idare mahkemesince yapılan değerlendirmede somut olayda kişilik haklarına yönelik bir saldırı olmadığı ve başvurucunun manevi zararının bulunmadığı ifade edilerek istinaf talebinin kabulü ile davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.

4. Başvurucu 7/7/2017 tarihinde bu kez maddi zararlarının tazmini için Ankara 4. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde, İngiltere'de çalıştığını beyan eden başvurucu, pasaportunun iptali nedeniyle işe gidemediği günler için gelir kaybına uğradığını ve iki kez uçak bileti almak zorunda kaldığını belirterek -ıslah hakkını kullanmak suretiyle- 48.337,98 TL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme 18/4/2019 tarihinde davanın 47.375,12 TL'lik kısmının kabulüne oyçokluğuyla karar vermiştir. Gerekçede; başvurucu hakkındaki tahdit kaydının idarece kendiliğinden kaldırıldığı dikkate alındığında başvurucunun yurt dışına çıkamadığı süre içinde uğradığı maddi zararın tazmini gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda İngiltere'de alınan asgari ücret üzerinden yapılan hesaplama sonucunda belirlenen miktar ile uçak bileti masrafının başvurucuya ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Karşıoy gerekçesinde ise başvurucunun yurt dışına çıkmasına izin verilmemesine ilişkin işlemde idarenin kusuru olması sebebiyle başvurucunun somut zararlarının ödenmesi ancak olayda başvurucunun muhtemel zarar talebinde bulunması nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiği açıklanmıştır.

5. Davalı idare istinaf talebinde bulunmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Daire) 16/10/2019 tarihinde istinaf talebinin kabulü ile davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Gerekçede; idarenin tazmin sorumluluğunun doğması için hizmet kusurunun bulunması, bu eylemden zarar oluşması ve hukuka aykırı eylem ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı olması gerektiği belirtilerek somut olayda idarenin hizmet kusuru bulunmadığı vurgulanmıştır.

6. Nihai hükmü 4/12/2019 tarihinde öğrenen başvurucu 30/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; hem Türk hem de İngiliz vatandaşı olduğunu, İngiltere'de çalıştığını ancak pasaportunun hukuka aykırı şekilde iptal edilmesi nedeniyle işine gidemediğini beyan etmiştir. Kazanç kaybına uğramasının yanında iki kez uçak bileti almak zorunda kaldığını belirten başvurucu, anılan zararlarının karşılanması için açtığı davanın haksız şekilde reddedildiğini belirterek yerleşme ve seyahat hürriyeti ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, süreçte verilen kararların gerekçelerine ve ilgili mevzuat ile içtihada yer verilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

9. Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu ve müdahalenin anılan ilişkileri olumsuz etkilediğinin ortaya konulması durumunda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir (Onur Can Taştan, §§ 47-50; Yağmur Erşan, §§ 47-50). Başvurucunun yurt dışında çalıştığı ve tedbir nedeniyle işine devam edemediği iddiası gözetilerek başvuru özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Anayasa'nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu genel nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine yönelen ve zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Bunun yanında Anayasa'nın 5. maddesinde, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli şartların hazırlanması devletin temel amaç ve görevlerinden biri olarak sayılmaktadır. Bu düzenlemeler ışığında devletin bireylerin özel hayata saygı haklarına keyfî olarak müdahale etmemenin yanında üçüncü kişilerin anılan hak ve özgürlüklere karşı saldırılarını önlemekle yükümlü kılındığı, bu bağlamda pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu söylenebilir (Ali Çığır, B. No: 2015/19298, 8/5/2019, § 32; Erol Kumcu, B. No: 2015/18988, 9/5/2019, § 32; U.B., B. No: 2015/3175, 10/10/2019, § 33; Murat Haliç, § 42; İlhan Gökhan, § 42).

12. Devletin söz konusu pozitif yükümlülüğü müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurmak, bu kapsamda gerekli usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal prosedürleri sağlamak, bu suretle yargısal ve idari makamların bireylerin idareyle ve özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili, ilgili ve yeterli gerekçeler içeren adil bir karar vermesini temin etmek sorumluluğunu içermektedir (Hüdayi Ercoşkun, B. No: 2013/6235, 10/3/2016, § 94).

13. Bu bağlamda hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarının makul derecede dikkatli ve özenli inceleme şartını yerine getirmesi gerekmektedir. Derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda yeterli derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Fatma Kılıç ve İbrahim Haldız, B. No: 2017/37387, 21/4/2021, §§ 31-37).

14. Somut olayda başvurucunun pasaportuna 15/8/2016 tarihinde hakkındaki idari şerh nedeniyle el konmuş ve söz konusu idari şerh 11/1/2017 tarihinde kaldırılmıştır. Bu durumda başvurucu hakkında açılmış bir ceza kovuşturması ya da yurt dışına çıkışına engel oluşturacak bir mahkeme kararı olmadığı gözetildiğinde tedbirin bir idari işleme dayanılarak uzun süre uygulandığı anlaşılmıştır. Üstelik başvurucunun İngiliz vatandaşlığı bulunduğu ve bu ülkede çalıştığı dikkate alındığında söz konusu idari işlemin başvurucu üzerindeki olumsuz etkisinin daha fazla olduğu ortadadır.

15. Öte yandan başvurucu bu süreçte maddi zarara uğradığını ileri sürerek somut dayanaklar sunmasına karşın Daire kararında hizmet kusurunun bulunmadığının belirtilmesi ile yetinildiği, yurt dışında yaşadığı ve orada çalıştığı anlaşılan başvurucunun yargı tarafından hukuka aykırılığı kabul edilerek iptal edilen bir idari işlemle alıkonulduğu görülmüştür. Ayrıca ilk derece mahkemesi de belgelerle ortaya konulan maddi zarar ile idari işlem arasında bir illiyet bağı olduğunu kabul etmiştir. Bu durum gözetilerek başvurucunun iddialarının karşılanması gerekirken Dairenin yeterli gerekçe sunmadan, sadece illiyet bağının yokluğundan bahisle ret kararı verdiği gözetildiğinde anayasal güvenceleri gözeten özenli bir yargılama yapıldığı söylenemez.

16. Sonuç olarak derece mahkemelerince özel hayata saygı hakkı yönünden yeterince özenli bir yargılama yapılmadığı, ilgili ve yeterli nitelikte gerekçeye yer verilmediği, bu bağlamda devletin pozitif yükümlülüğünün yerine getirildiğinin kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.

17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

18. Başvurucu; ihlalin tespitine ve 200.000 TL maddi, 300.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

19. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

20. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 4. İdare Mahkemesine (E.2017/1800, K.2019/853) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücreti olmak üzere toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesine (E.2019/1925) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.