TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
EMRE DEMİR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/877) |
|
Karar Tarihi: 12/1/2023 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Hüseyin Özgür SEVİMLİ |
Başvurucu |
: |
Emre DEMİR |
Vekili |
: |
Av. İlter AKSOYLU |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza davasında usule ilişkin imkânlar bakımından zayıf duruma düşürülme nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Bireysel Başvuru Süreci
2. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
3. Başvurucu, bireysel başvuruya konu olayların geçtiği tarihte üsteğmen rütbesinde olup Ankara'nın Etimesgut ilçesinde bulunan askerî birlikte helikopter pilotu olarak görev yapmaktadır.
4. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 15/7/2016 tarihinde meydana gelen darbe girişimi sırasında başvurucunun görev yaptığı askerî birlikte gerçekleşen eylemlerle ilgili olarak aralarında başvurucunun da bulunduğu askerler hakkında 9/12/2016 tarihinde iddianame düzenlemiştir. İddianamede; başvurucunun Anayasa'yı ihlal, yasama organına karşı suç, Hükûmete karşı suç, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediği kanaatine varılmıştır.
5. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) yapılan yargılama sonucunda 2/2/2018 tarihinde Mahkeme, başvurucunun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma dışındaki suçlara konu eylemlerinin bir bütün olarak Anayasa'yı ihlal suçunu oluşturduğunu kabul ederek bu suçtan müebbet hapis cezasına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da 10 yıl hapis cezasına mahkûm etmiştir.
6. Anılan hükümlere yönelik istinaf başvurusu, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince (Daire) esastan reddedilmiştir.
7. (Kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz edilmesi üzerine Mahkemenin 2/2/2018 tarihli mahkûmiyet hükmüne yönelik olarak verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararını 14/11/2019 tarihinde onamıştır.
8. Başvurucu, nihai hükmü 23/12/2019 tarihinde öğrendikten sonra 9/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Komisyonca, adli yardım talebinin kabulüne ve silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan ilkelere ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
10. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 29/3/2021 tarihli ve 2020/105254 sayılı yazı ile başvurucu yönünden (Kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesince verilen onama kararına karşı Anayasa ihlal suçuna iştirakinin niteliğine, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak suçunun da sübutuna ilişkin lehe itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 308. maddesi uyarınca inceleme yapan (dosyanın devredildiği) Yargıtay 3. Ceza Dairesi, itirazı yerinde görerek 30/3/2022 tarihinde onama kararının kaldırılmasına ve her iki mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
11. Mahkeme 16/9/2022 tarihinde bozma kararına uymuş, yapılan yargılama sonucunda 2/11/2022 tarihinde, başvurucunun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraatine karar vermiş, Anayasayı ihlal suçuna yardım eden sıfatıyla iştirak ettiğini değerlendirerek bu suçtan da başvurucuyu 12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm etmiştir. Anılan hükümler başvurucu ve Başsavcılık tarafından temyiz edilmiş olup bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava derdesttir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu, mahkûmiyet hükümleri açısından belirleyici delil olduğunu belirttiği davanın diğer sanıklarından V.T.nin suçlayıcı beyanlarına yönelik itirazlarının ispatı için askerî birliğin nizamiye bölgesine ait kamera kayıtlarının getirtilmesini talep ettiği hâlde bu talebin Mahkemece reddedilmesi nedeniyle aleyhindeki delile karşı itirazını sunabilme noktasında dezavantajlı duruma düştüğü gerekçesiyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Bakanlık görüşünde; bireysel başvurudan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama ilamına karşı 5271 sayılı Kanun'un 308. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna başvurması üzerine itirazın kabul edilerek mahkûmiyet hükümlerinin bozulduğu ve davanın derdest olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
14. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, bireysel başvurudan sonra davanın yeniden derdest hâle geldiğini bildirmiş ancak muhakeme sürecinde ileri sürdüğü itirazlarının Yargıtayın bozma kararında değerlendirilmediğini belirterek bireysel başvuruya konu ihlal iddialarının kabul edilebilir bulunarak esas incelemesi yapılmasını talep etmiştir.
15. Başvuru, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı çerçevesindeki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi kapsamında incelenmiştir.
16. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
17. Temyiz incelemesinden geçen kararlara karşı Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının itiraz yetkisinin bir olağanüstü kanun yolu olarak düzenlendiği açıktır. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca bu yetki kullanılmış ise ilgili ceza dairesince veya Kurulca kararın kaldırılabilme ihtimali de görmezden gelinemez. Olağanüstü bir kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisini kullanmasının geldiği aşama dikkate alındığında bu yolun somut olayın özel koşullarında etkili olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu durumda aynı dava sürecinin farklı düzlemlerde hem Anayasa Mahkemesince hem de Yargıtay Dairesince veya Kurul tarafından yargısal incelemeye tabi tutulması, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurudaki ikincil nitelikteki rolüne uygun olmayacağından başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarının öncelikle derece mahkemelerince incelenmesi gerekmektedir (benzer yöndeki karar için bkz. Fuat Karaosmanoğlu, B. No: 2013/9044, 5/11/2014, § 46).
18. Somut olayda, başvurucu hakkında verilmiş olan karar temyiz incelemesi sonucunda (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14/11/2019 tarihli kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Bireysel başvuru sonrasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu yönünden anılan onama kararına karşı lehe itiraz kanun yoluna 29/3/2021 tarihinde müracaat etmiştir. (Dosyanın devredildiği) Yargıtay 3. Ceza Dairesi, itirazı yerinde görerek başvurucu hakkındaki her iki mahkûmiyet hükmünü bozmuştur. Bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda Mahkeme başvurucu hakkında yeniden hüküm kurmuş ve bu hükümlerin temyiz edilmesi üzerine dosya hâlen derdest durumdadır. Bu durumda, bireysel başvuru sonrası süreç itibarıyla etkili hâle gelen olağan kanun yolunu tüketilmeksizin bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 12/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.