TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CARLOS HAKAN PILES PUIG VE LUCAS PILES PUIG BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/8845)

 

Karar Tarihi: 15/3/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Fatih ALKAN

Başvurucular

:

1. Carlos Hakan PILES PUIG

 

 

2. Lucas PILES PUIG

Başvurucular Vekili

:

Av. İhsan Osman YARSUVAT

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, soyadı değişikliği talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayat saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Birinci başvurucu 2016, ikinci başvurucu 2017 yılı doğumludur. Anneleri Türk, babaları İspanyol olan başvurucular hem İspanyol hem de Türk vatandaşlığına sahiptir. Türk nüfus kayıt sisteminde soyadları Piles Puig olan başvurucuların İspanya nüfus kaydındaki soyadları, İspanyol hukukuna göre çocuğun soyadının sırasıyla baba ve annenin birinci soyadlarından oluşması nedeniyle Piles Kosif''tir.

3. Başvurucular adına anne ve babaları tarafından velayeten Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartlarında yer alan soyadlarının İspanyol pasaportlarında yer aldığı şekilde Piles Kosif olarak değiştirilmesi talebiyle Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) isim tashihi davası açılmıştır. Başvurucular dava dilekçesinde; soyadlarının vatandaşı oldukları iki ülkenin nüfus kayıtlarında farklı olması nedeniyle hukuki engellerle karşılaştıklarını ve İspanyol hukukunda babayla aynı soyadına sahip olmanın babayla kardeş olmak anlamına gelmesi nedeniyle İspanya'da alay konusu edildiklerini belirtmiştir. Ayrıca soyadlarının farklı olmasının seyahatlerinde güçlüğe yol açtığını ve uluslararası kamu güvenliği bakımından kuşkuya neden olduğunu ileri sürmüşlerdir.

4. Mahkeme, başvurucuların talebi doğrultusunda davanın kabulüne ve soyadlarının Piles Kosif olarak düzeltilmesine 28/3/2019 tarihinde karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; uluslararası düzenlemelere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ve Anayasa Mahkemesinin isim hakkına ve ayrımcılık yasağına ilişkin içtihadına yer verilmiştir. Kararda; tanık beyanları, pasaport örnekleri ve nüfus kayıtları ile sabit olduğu üzere çifte vatandaşlık nedeniyle başvurucuların soyadlarındaki farklılığın günlük yaşamlarında sorunlara neden olduğu, soyadının talep doğrultusunda düzeltilmesini engelleyen yasal düzenleme bulunmadığı, günümüzde yüksek mahkeme kararları ve uluslararası düzenlemeler kapsamında boşanan ve velayeti kendisine bırakılan ebeveyne dahi küçüğün soyadını değiştirme hakkı tanındığı, mevcut dosyada velayeti iştiraken kullanan anne ve baba tarafından başvurucuların menfaatine olarak talepte bulunulduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir.

5. Beykoz İlçe Nüfus Müdürlüğü 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesinde yer alan düzenleme gereğince çocuğun, anne ve baba evli ise ailenin soyadını alabileceğini belirterek söz konusu kararın kaldırılması talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur.

6. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi; istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davanın reddine 16/1/2020 tarihinde kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; çocuğun soyadı belirlenirken doğum tarihinde annesi ile babasının evli olup olmadığına bakılmasının gerektiği, anne ve baba evli ise çocuğun babanın, diğer bir anlatımla ailenin soyadını alacağı belirtilmiştir. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra velayet hakkı gibi nedenlere dayanılarak değiştirilmesinin 4721 sayılı Kanun'un 321. maddesi gereğince mümkün olmadığı, çocuğun ergin olduktan sonra 4721 sayılı Kanun'un 27. maddesindeki koşulların varlığı hâlinde soyadını her zaman değiştirme hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir. Kararda, başvurucuların reşit oluncaya veya babanın 4721 sayılı Kanun'un 27. maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirene kadar ailenin soyadını taşımaları gerektiği vurgulanmıştır.

7. Nihai karar 5/2/2020 tarihinde başvurucuların vekiline tebliğ edilmiş ve 26/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

8. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucular; İspanya ve Türkiye arasında sık sık seyahat ettiklerini, soyadlarındaki farklılık nedeniyle seyahatlerinde ve günlük yaşantılarında zorluklarla karşılaştıklarını, çifte vatandaş olmaları nedeniyle uygulanan söz konusu işlemin ayrımcı olduğunu ve makul taleplerinin karşılanmaması nedeniyle mağduriyetlerinin devam ettiğini belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, seyahat hürriyetinin ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Adalet Bakanlığı tarafından sunulan görüş yazısında, konuyla ilgili ulusal ve uluslararası mevzuata, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına yer verilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucular tarafından verilen cevapta, talep doğrultusunda karar verilmesinin kamu düzenine aykırılık oluşturmayacağı belirtilerek başvuru formunda yer alan talep ve iddialar yinelenmiştir.

10. Başvuru, özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (aynı yönde değerlendirmeler için bkz. Hacı Ahmet Eskikanbur, B. No: 2015/2944, 9/1/2019, § 27; Kağan Osman Karamanoğlu, B. No: 2017/21063, 15/1/2020, § 20).

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. İsim hakkının kamu düzeninin işleyişine engel olmayan isim değişikliği taleplerinin kamusal makamlarca karşılanmasını da içerdiği hususu konuyla ilgili içtihadın oluştuğu Anayasa Mahkemesinin Aslan Faruk Toprak ve Hacı Ahmet Eskikanbur kararlarında vurgulanmıştır. Kararlarda, ad ve soyadı değişikliği taleplerinin ileri sürülebilmesine ve incelenmesine olanak sağlayan idari ya da yargısal başvuru yollarının kamusal makamlarca oluşturulması, kapsamı belirli ulusal ve uluslararası düzenlemeler çerçevesinde uygun görülen taleplerin karşılanması gerektiği belirtilmiştir (Aslan Faruk Toprak, B. No: 2013/2957, 24/3/2016, § 39; Hacı Ahmet Eskikanbur § 33). Söz konusu kararlarda özetle; nüfus kayıtlarının yalnızca ulusal ölçekte değil uluslararası tüm işlemlerde doğru ve çelişki oluşturmayacak şekilde tutulmasının kamusal makamların görev ve sorumluluğunda olduğuna, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin taraf olduğu Milletlerarası Ahvali Şahsiye Komisyonu bünyesindeki 14 No.lu Ad ve Soyadlarının Nüfus Kütüklerine Yazılış Şekline İlişkin Sözleşme'nin ad ve soyadların yazılışında birliğin sağlanması, farklı ülkelerdeki birbiriyle uyumlu olmayan nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ve çelişkilerin giderilmesi konusunda kanuni bir çerçeve sunduğuna dikkat çekilmiştir. Anayasa Mahkemesi, ilgili mevzuatın başvurucuların bu konudaki şikâyetlerini giderebilecek şekilde 14 No.lu Sözleşme hükümleri gözönüne alınarak yorumlanabilmesi imkânı bulunmasına rağmen bu yönde bir değerlendirme yapılmamasını ve böylece kamunun ve bireylerin çatışan çıkarları arasında ölçülü ve adil bir denge kurulmamasını özel hayata saygı hakkının ihlaline gerekçe olarak kabul etmiştir (Aslan Faruk Toprak, §§ 58-69; Hacı Ahmet Eskikanbur, §§ 33-44).

13. Somut olayda hem İspanyol hem Türk vatandaşı olan başvurucuların soyadlarının her iki ülkenin nüfus kaydında farklı olduğu görülmektedir. Başvurucular yaşadıkları zorlukları gerekçe göstererek bu farklılıkların giderilmesini ve Türk nüfus kaydındaki soyadlarının İspanyol kayıtlarıyla uyumlu olacak şekilde Piles Kosif olarak düzeltilmesini talep etmişlerdir. Başvurucuların talebi ilk derece mahkemesince kabul edilmiş ise de bu yöndeki karar Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 4721 sayılı Kanun'un 321. maddesi gerekçe gösterilerek kaldırılmış ve davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.

14. Başvuruya konu süreçte verilen nihai karar incelendiğinde farklı ülkelerdeki çelişkili nüfus kayıtlarının düzeltilmesi konusunda kanuni bir çerçeve sunan 14 No.lu Sözleşme hükümlerinin dikkate alınmadığı, anılan Sözleşme kapsamında ad ve soyadı konusundaki farklılıkların giderilmesine yönelik gerekli bir hâlin ve makul bir ihtiyacın var olup olmadığı hususunun irdelenmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler dikkate alınmaksızın başvurucuların soyadı tashihi talebinin reddedilmesi nedeniyle kamunun ve bireylerin çatışan çıkarları arasında ölçülü ve adil bir denge kurulamadığı açıktır. Neticede somut başvuruda anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

15. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

16. Başvurucular, ihlalin tespitine ve yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

17. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine (E.2020/41, K.2020/42) iletilmek üzere Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/400, K.2019/77) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için YASAL FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.