TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AZZE DENİZ AKŞAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/21481)

 

Karar Tarihi: 14/2/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Azze Deniz AKŞAR

Vekili

:

Av. Gülhan AĞAOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, haksız olarak konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Beşiktaş ve Sarıyer İlçesi Umumi Hıfzısıhha Kurulları tarafından 5/1/2021 tarihinde alınan kararla COVID-19 salgınının yayılmasının engellenmesi ve toplum sağlığının korunması için toplantı, miting, yürüyüş, oturma eylemi, forum, açık hava toplantısı, gösteri, basın açıklaması gibi faaliyetlerin yapılması 5/2/2021 tarihine kadar yasaklanmıştır. Adından İstanbul Valiliğince (Valilik) de yasaklama kararı alınmıştır.

3. Bir üniversiteye rektör atanmasını protesto etmek amacıyla 1/2/2021 tarihinde bazı sivil toplum kuruluşları ve topluluklar tarafından sosyal medya ve basın yoluyla bir üniversitenin kampüsünün önü ve çevresinde toplantı, gösteri yürüyüşü, basın açıklaması yapılması yönünde çağrıda bulunulduğu güvenlik güçlerince tespit edilmiştir. Güvenlik güçlerince hazırlanan tutanağa göre 1/2/2021 tarihinde bu çağrı üzerine basın açıklaması ve protestoya katılmak amacıyla toplanan gruba Valilik tarafından alınan yasaklama kararı birçok defa tebliğ edilmiştir. Grubun dağılmamakta ısrar etmesi, sözlü ve fiilî karşı koyması üzerine güvenlik güçlerince gruba müdahalede bulunulmuş ve aralarında başvurucunun da bulunduğu toplamda 101 kişi yakalanarak gözaltına alınmıştır.

4. Başvurucu; Cumhuriyet savcısı huzurundaki ifadesinde özetle protesto amacıyla olay yerinde bulunduğunu, dağılmaları yönünde kendilerine uyarı yapılmadığını belirtmiştir. Güvenlik güçlerince hazırlanan fezlekede ise başvurucunun katıldığı protestolara, hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve mala zarar verme suç kaydı bulunduğuna ve MLKP örgütüne dair yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alındığına dair bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca başvurucunun 1/2/2021 tarihinde slogan atarak eylem yapan ve dağılmamakta ısrar eden grupta yer aldığına dair fotoğrafı sunulmuştur.

5. Aralarında başvurucunun da yer aldığı birçok şüpheli hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32. maddesinde düzenlenen kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçundan konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Talepte suçun vasfı, mevcut delil durumu, eylem yoğunluğu gerekçeleriyle adli kontrol tedbiri uygulanmasının talep edildiği bildirilmiştir. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği (8. Sulh Ceza Hâkimliği) 2/2/2021 tarihinde başvurucu ve diğer bazı şüpheliler hakkında "... toplanan deliller, kolluk görevlilerince düzenlenmiş olan tutanak içerikleri, görüntü izleme ve tespit tutanakları ile soruşturma dosyasındaki tüm bilgi ve belgeler nazara alındığında şüphelilerin kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin bulunduğu, şüphelilerin eylem yoğunlukları, şüphelilerin üzerine atılı suçun düzenlendiği kanun hükümlerinde atılı suç için öngörülen cezanın alt ve üst hadleri göz önüne alındığında şüpheliler hakkında herhangi bir adli kontrol tedbiri uygulanmaksızın serbest bırakılması halinde, hakkında yürütülecek soruşturma ve kovuşturmayı sonuçsuz bırakmaya matuf eylemde bulunabileceği ve kaçma ihtimali bulunması karşısında, şüpheliler hakkında istenilen... konutunu terk etmemek suretiyle adli kontrol altına alınması talebinin ölçülü ve orantılı olduğu sonuç ve kanısına varılarak......" gerekçesiyle konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar vermiştir. Başvurucunun itirazı İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği (9. Sulh Ceza Hâkimliği) tarafından 12/2/2021 tarihinde reddedilmiştir. Ret kararında "... kararda kuvvetli suç şüphesini gösteren delil ve vakıaların soruşturma dosyasının içeriğine uygun şekilde ortaya konulduğu; adli kontrolü gerektiren nedenlerin ve adli kontrol tedbirinin ölçülülük ilkesine uygun olduğunu gösteren delillerin somut olgularla gerekçelendirilerek açıklandığı, açıklamaların soruşturma dosyası içeriğine de uygun olduğu; şüpheli hakkında uygulanmasına karar verilen adli kontrol tedbirlerinin de kanuna, soruşturmanın amaç ve kapsamına, şüphelinin durumuna uygun olduğu..." ifadelerine yer verilmiştir.

6. Başvurucu ret kararını 19/3/2021 tarihinde öğrenmiş ve 30/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Bireysel başvuru sonrasında Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede, başvurucu hakkında kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. İddianamede; 1/2/2021 tarihinde bazı sivil toplum kuruluşları ve topluluklar tarafından sosyal medya ve basın yayın yoluyla bir üniversitenin çevresinde toplantı, gösteri yürüyüşü, basın açıklaması yapılması yönünde çağrılarda bulunulduğu, Umumi Hıfzıssıhha Kurulları ve ardından Valilik tarafından toplantı, miting, yürüyüş, oturma eylemi, basın açıklaması gibi faaliyetlerin yapılmasının 5/2/2021 tarihine kadar yasaklandığı, sosyal medya çağrıları sonrasında bildirilen tarihte toplanmaya başlayan gruplara yasaklama kararının güvenlik güçleri tarafından bildirildiği ve dağılmaları yönünde birçok kez ikazda bulunulduğu ancak grupların uyarıları dikkate almayarak yürüyüşe geçip slogan atmaya başladıkları, kademeli olarak güç kullanılarak gruplara müdahale edildiği belirtilmiştir.

8. İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesi (Asliye Ceza Mahkemesi) 29/6/2021 tarihinde dosyanın geldiği aşamayı gözeterek başvurucu hakkındaki konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri dâhil tüm tedbirlerin kaldırılmasına karar vermiştir. Yargılama Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde derdesttir.

9. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına ve iddialarının kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu isnada konu protestonun anayasal olarak korunan özgürlükler kapsamında olan bir eylem olduğunu, kendisine isnat edilen suç bakımından kuvvetli suç şüphesi bulunmadığını, öğrenci olduğuve sabit ikametgâhı bulunduğu için kaçma şüphesi olmadığını, adli kontrol tedbirinin gerekli ve orantılı olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; bu hususlar adli kontrole hükmedilen kararda gerekçelendirilmediği için gerekçeli karar hakkının; anayasal hakkını kullanmasına güvenlik güçleri tarafından haksız müdahalede bulunulması, adli mercilerce başvurucunun güvenlik güçlerine direnip direnmediği yahut yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığı hususlarının araştırılmaması nedenleriyle de toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile ifade hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali iddiasına ilişkin kısma dair görüşünde, her ne kadar adli kontrol tedbiri uygulanması 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde sayılan nedenler arasında tazminat davası açma nedeni olarak açıkça belirtilmemişse de bu iç hukuk yolunun etkililiği hususunda Yargıtayın verdiği kararların bulunduğunu, ayrıca başvurucu hakkındaki konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin kaldırıldığını belirterek bu hususların başvurunun kabul edilebilirliği değerlendirilirken gözetilmesi gerektiğini bildirmiştir. Bu ihlal iddiasının esası bakımından ise Bakanlık, söz konusu adli kontrol tedbiri bakımından tedbirin süresinin, soruşturmanın karmaşıklığı ve şüpheli sayısının fazla olması karşısında tedbirin orantılı olup olmadığının, müdahalenin keyfî veya öngörülemez olup olmadığının, başvurucunun özgürlüğünü tutuklamadan çok daha az sınırlayıcı adli kontrol tedbirine karar verilmesinin ölçülü olup olmadığının somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bakanlık, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali iddiasına ilişkin kısma dair görüşünde ise yargılamanın derdest olduğunun kabul edilebilirlik incelemesi bakımından gözetilmesi gerektiğini, öte yandan bir müdahalenin olup olmadığı, olduğu düşünülüyorsa müdahalenin meşru amacının kamu düzeni ve güvenliğinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması olup olmadığının yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru sırasındaki iddialarını tekrar etmiştir.

12. Başvurucunun bu iddiaları kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.

13. Anayasa Mahkemesi, hakkında konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulanan başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesindeki tazminat davası iç hukuk yolunu tükettikten sonra yaptığı bireysel başvuruya ilişkin E.Y. ([GK], B. No: 2018/10482, 14/12/2022, § 48) kararında, 5271 sayılı Kanun'un 141. ve devamı maddelerinde adli kontrolün tazminat talep edilebilecek koruma tedbirleri arasında sayılmadığını, dolayısıyla konutu terk etmeme tedbiri bakımından etkili bir tazminat yolunun bulunmadığını tespit etmiştir. Bu bakımından başvurucu hakkındaki iddiaya konu adli kontrol tedbirinin sona erdiği tespit edilmiş olsa da somut başvuruda başvuru yollarının tüketilmesine dair kabul edilebilirlik kriteri bakımından bir eksiklik bulunmadığı değerlendirilmiştir. Bunun yanı sıra açıkça dayanaktan yoksun olmayıp kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Anayasa Mahkemesi; konutu terk etmeme tedbirinin niteliği, uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla hareket serbestîsi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat özgürlüğüne göre oldukça ileri bir boyutta olduğu ve dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır (Esra Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 68-76).

15. Konutun terk edilmemesine yönelik bir yükümlülüğü içeren adli kontrol tedbirinin hukukiliğinin değerlendirilmesinde -tıpkı tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde olduğu gibi- tedbirin kanun tarafından öngörülüp öngörülmediği, isnat edilen suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunup bulunmadığı, Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanılıp dayanılmadığı ve tedbirin ulaşılmak istenen amaç bakımından ölçülü olup olmadığı dikkate alınır. Çünkü böyle bir adli kontrol tedbiri tutuklamaya seçenek bir koruma tedbiridir. Dolayısıyla söz konusu tedbire ancak, suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi şartıyla, suçluluğu hususunda kuvvetli belirti bulunan kişiler hakkında, tedbir uygulanacak kişinin kaçmasını ya da delilleri yok etmesini veya değiştirmesini önlemek amacıyla ve ulaşılmak istenen amaç yönünden bir ölçüsüzlük yoksa başvurulabilir. Adli kontrol kapsamındaki başka yükümlülüklerin ulaşılmak istenen meşru amaç bakımından yeterli olması hâlinde kişi konutu terk etmeme yükümlülüğüne tabi tutulmamalıdır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Esra Özkan Özakça, §§ 78-83).

16. Başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği husus, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesi uyarınca verilen konutu terk etmeme adli kontrol tedbiridir. Dolayısıyla başvurucu hakkında verilen ve adli kontrol yükümlülüğü olarak uygulanan konutu terk etmeme tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

17. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan söz konusu adli kontrol tedbiri açısından başvurucunun isnat edilen suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.

18. Her ne kadar 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin adli kontrole hükmettiği kararında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin var olduğu açıkça ifade edilmemişse de itiraz mercii olan9. Sulh Ceza Hâkimliği kararında kuvvetli belirtinin var olduğu ifade edilmiştir (bkz.§ 5). İsnada göre aralarında başvurucunun da bulunduğu grup, güvenlik güçlerinin yaptığı ihtarlara ve toplantının dağıtılması için güç kullanılmasına rağmen dağılmamakta ısrar etmiştir. Fezlekeye göre başvurucu, slogan atarak eylem yapan ve dağılmamakta ısrar eden grupta yer almaktadır (bkz. §§ 4, 5, 7).Başvurucunun eyleminin isnat edilen suçu oluşturup oluşturmayacağı bakımından ise hakkındaki yargılamanın derdest olduğu da gözetilerek (bkz. § 8) somut olayın koşullarında, 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin başvurucunun suçu işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu yönündeki kabulünden ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmadığı değerlendirilmiştir.

19. Bu aşamada başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin meşru bir amacı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

20. Bu noktada öncelikle başvurucuya isnat edilen suçun yalnızca kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçu olduğunu ifade etmek gerekmektedir (bkz. §§ 5, 7).

21. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, tutuklama kararının kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla verilebileceği belirtilmiştir. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin tutuklamaya alternatif olma niteliği gereği bu tedbir yalnızca Anayasa'da öngörülen bu amaçlarla verilebilir. Anılan tedbirin niteliği ve özellikleri dikkate alındığında bunun bilhassa şüpheli veya sanıkların kaçmalarını engellemeye yönelik adli bir önlem olarak değerlendirilmesi mümkündür (Esra Özkan Özakça, § 80). 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde kişinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla adli kontrol tedbiri tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde ve ancak tutuklamanın ölçülü olmayacağı hâllerde başvurulabilen bir tedbirdir.

22. Tutuklama sebepleri 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinde düzenlendiği üzere şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması ya da kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın delilleri yok etme, gizleme veya değiştirmesi, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunması hususlarında kuvvetli şüphe oluşmasıdır. Tutuklamanın anılan meşru amaçları adli kontrol bakımından da geçerlidir.

23. Somut olayda 8. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun adli kontrol altına alınmasına karar verirken şüphelilerin kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin bulunduğunu belirtmiştir. Başvuru dosyasının incelenmesi neticesinde başvurucu hakkında başvuruya konu adli kontrol tedbirine hükmedilmesinden, kovuşturma aşamasındaki29/6/2021 tarihli tensip kararıyla birlikte bu tedbirin dosyanın geldiği aşama gözetilmek suretiyle kaldırılmasına kadar geçen sürede soruşturma makamınca toplanan ve yargılamanın seyrine etki edecek nitelikte bir delile rastlanmadığı görülmüştür. Bunun yanında, Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun kaçma şüphesinin olduğuna dair ilgili ve yeterli herhangi bir somut gerekçe de ortaya koymamıştır.

24. Tüm bu veriler ışığında 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucunun delilleri karartma ihtimali veya kaçma şüphesinin bulunduğuna dair sunulan gerekçenin başvurucu hakkında konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin uygulanmasının gerekliliğini, dolayısıyla tedbirin meşru amacını ortaya koymak bakımından yetersiz kaldığı değerlendirilmiştir. Varılan sonuç karşısında tedbirin ölçülülüğü yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

26. Somut olayda bireysel başvurunun adli kontrol tedbirine ilişkin kanun yolu tüketildikten sonra yapılması ve inceleme sonucunda anılan müdahalenin başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden inceleme yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu; ihlalin tespitini, yeniden yargılama yapılmasını ve 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

28. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Başvurucu hakkındaki konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri sona ermiştir. Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Diğer taraftan yalnızca kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucunun talebi dikkate alınarak net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği zararla ilgili bilgi ve belge sunmaması nedeniyle maddi tazminat talebi reddedilmiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden İNCELEME YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,

D. Başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına ve bilgi için İstanbul 8. ve 9. Sulh Ceza Hâkimliklerine (sırasıyla 2021/96 sorgu ve 2021/809 Değişik İş. No) GÖNDERİLMESİNE 14/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.