TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MAHMUT KONUK BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2021/21730)

 

Karar Tarihi: 15/11/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Mahmut KONUK

Vekili

:

Av. Evin KONUK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tek başına yapılması planlanan bir basın açıklamasının mülki amir tarafından tercih edilen mekânda yapılmadığı, idareye önceden bildirimde bulunulmadığı ve erteleme kararına rağmen yapıldığı gerekçesiyle kolluk görevlilerince engellenmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/4/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. 2021/41448 sayılı bireysel başvurunun mevcut başvuru ile birleştirilmesine Komisyonca karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, sağlık memuru olarak görev yaparken, 2016 yılında Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamesiyle (OHAL KHK) kamu görevinden çıkarılmıştır.(15 Temmuz darbe teşebbüsü nedeniyle OHAL ilan edilmesi sürecine ilişkin bilgi için bkz.Adnan Vural ve diğerleri [GK], B. No: 2017/36237, 10/3/2022, §§ 9-11).

6. Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu 28/11/2020 tarihli kararıyla, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da pandemi olarak ilan edilen koronavirüsü (COVID-19) hastalığının yayılmasının engellenmesi amacıyla sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, barolar, meslek odaları, birlikler, kooperatifler ile kat malikleri tarafından düzenlenecek etkinlikleri 1/3/2021 tarihine kadar ertelemiştir. 29/11/2020 tarihinde Ankara Valiliğinin internet sitesinden kamuoyuna duyurulan söz konusu kararın ilgili bölümü şöyledir:

"Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu 28.11.2020 tarihinde 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 23. 27. ve 72. maddelerine göre, Ankara Valisi ... başkanlığında olağanüstü toplanarak gündemindeki konuları görüşüp aşağıdaki kararları almıştır."

"...

İçişleri Bakanlığının 02.10.2020 tarih 16230 sayılı Genelgesi ile Sağlık Bakanlığının 01.10.2020 tarih ve 13588366/149/1604 sayılı yazısı, Koronavirüs Bilim Kurulunun tavsiye kararı ve İl Hıfzıssıhha Kurulunun 02.10.2020 tarih 2020-76 sayılı Kararı doğrultusunda, mevsimsel etkiler de göz önünde bulundurularak, 02.10.2020 tarihinden itibaren 01.12.2020 tarihine kadar sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler tarafından düzenlenecek olan etkinlikler ertelenmişti.

Gelinen aşamada son dönemde Koronavirüs salgınının yayılımında tüm Dünya’da ve özellikle Avrupa’da hızlı bir artış yaşandığı ve Ülkemizde de vaka ve hasta sayılarında yükseliş görüldüğü kamuoyunun malumudur.

Bu çerçevede Sağlık Bakanlığınca İçişleri Bakanlığına iletilen 27.11.2020 tarih ve 149 sayılı yazıda da; “Dünyada halen COVID­19 vaka artışları devam etmektedir. Ülkemizde de Covid­19 vakalarının devam etmekte olması, her ne kadar vaka sayıları belirli bir düzeyde kontrol altına alınmış olsa da önümüzdeki kış aylarında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle damlacık yolu ile bulaşan solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığının artış gösterebilmesi beklenmektedir. Bu kapsamda Bakanlığımız bünyesinde oluşturulan COVID­19 Bilimsel Danışma Kurulu, fiziksel mesafenin korunmasının zor olacağı sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, birlikler veya kooperatiflerin geniş katılımlı toplantılarının yapılmayarak 3 (üç) ay sonraya ertelenmesini önermiştir.” denilmektedir. Bu doğrultuda ilimiz genelinde;

1. Sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, barolar, meslek odaları, birlikler, kooperatifler ile kat malikleri tarafından düzenlenecek etkinliklerin (genel kurul toplantıları dahil) 01.03.2021 tarihine kadar ertelenmesine ..."

7. Başvurucu OHAL KHK'larıyla yapılan işten çıkarmaları protesto etmek amacıyla 4/1/2021, 11/1/2021, 18/1/2021 ve 25/1/2021 tarihlerinde, işten çıkarılmadan önce çalıştığı Çankaya Toplum Sağlığı Merkezi önünde "İşimizi geri istiyoruz" konusunda tek başına basın açıklaması yapmak istemiştir. Kolluk görevlileri, gerçekleştirilmek istenen basın açıklamasının mahallî mülki amir tarafından belirlenen yerler dışında olması, bildirim yapılmadan gerçekleştirilmesi ve Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun kararı ile6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun toplanmaya sınırlama getiren "yasak yerler" hükmüne aykırı olması nedenleriyle etkinliğe müdahale etmiştir.

8. Başvurucu, yapılmak istenilen basın açıklamalarının koronavirüsü tedbirlerine aykırı olduğu gerekçesiyle kolluk görevlilerince engellendiğini -18/1/2021 tarihli eylem hariç olmak üzere- ve 2911 sayılı Kanun'a muhalefet etme suçundan işlem yapılmak üzere gözaltına alındığını ve hakkında adli işlem yapıldığını ifade etmiştir. Başvurucu, anılan işlemlerin sonucuna ilişkin bir belge sunmamış ve açıklama yapmamıştır. Ayrıca başvurucu, yanında bulunan B.K.nın sırf 11/1/2021 tarihli etkinliğin engellenmesine ilişkin görüntü kaydetmesi nedeniyle aynı suçtan gözaltına alındığını iddia etmiştir.

9. Başvurucu, barışçıl nitelikte yapılmak istenilen basın açıklamasına hukuka aykırı şekilde müdahale edildiği ve keyfî şekilde gözaltına alındığı iddiasıyla kolluk görevlileri hakkında görevi kötüye kullanma ve sendikal hakların engellenmesi suçları ile 2911 sayılı Kanun'un 29. maddesi uyarınca toplantı veya yürüyüşü engelleme suçundan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurularında bulunmuştur.

10. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı şikâyetlerin 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun'un 4. Maddesinin son fıkrası uyarınca işleme konulmamasına karar vermiştir. Anılan kararlarda, gözaltına alınma işleminin 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince icra edilmiş bir yasal soruşturma işlemi olduğu vesuç soruşturmasına tabi tutulmasının mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca başvurucunun ihlal edildiğini iddia ettiği hakka yönelik olarak 5271 sayılı Kanun'un öngördüğü yasal yollara müracaat edilmesi gerektiği de vurgulanmıştır.

11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şikâyetin işleme konulmaması kararlarının 13/3/2021 ve 13/7/2021 tarihlerinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu sırasıyla 5/4/2021 ve 4/8/2021 tarihlerinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Adalet Bakanlığından görüş istenilmesi sonrası Ankara İl Emniyet Müdürlüğü, Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gönderdiği 5/8/2022 ve 30/9/2022 tarihli yazılarında müdahaleye ilişkin olarak;

-Başvurucunun 27/2/2017 tarihinden itibaren her pazartesi günü, işten çıkarıldığı kurumun önünde kanuna aykırı olarak eylem yaptığı ve bu eylemlerin DHKP-C'nin yayın organları ve diğer sosyal medya platformlarında yayınlandığı,

-Eylem yapılmak istenilen yerin COVID-19 testlerinin yapıldığı ve bu virüse yakalanan kişilerin yönlendirildiği bir yer olduğu ve dolayısıyla eylemin üçüncü kişilerin sağlığını tehlikeye düşürebilecek nitelikte olduğu,

-Eylemlerin koronavirüsüyle mücadele amacıyla verilen Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu kararları ile Ankara Valiliğinin yasaklama kararlarına aykırı olduğu hatırlatılmasına karşın olay yerinden ayrılmaması üzerine başvurucunun hakkında 2911 sayılı Kanun'a muhalefet etme suçundan yakalama ve adli işlem yapıldığı,

-Başvurucunun kendi isteğiyle 1/4/2017 tarihinde emekli olması nedeniyle hukuken kamu görevine iade edilmesi imkânı ve sendika adına faaliyet yürütme yetkisi olmamasına rağmen eylemlerine devam ettiği, Yüksel Caddesi ve Çankaya Halk Sağlığı Merkezi önünde yaptığı eylemlerinde üzerinde "İşimi geri istiyorum! 40 yıllık emeğimi gasp ettiğiniz. İki elim yakanızda Mahmut Konuk KESK" ifadeleri yazılı önlük giydiği,

-Başvurucunun, 2017 yılından olay tarihine kadar birçok kez toplantı ve gösterilere katıldığı ve bu nedenlerle başvurucu hakkında on kez 2911 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan, 329 kez de 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca emre aykırı davranışta bulunması nedeniyle idari para cezası uygulandığı vurgulanarak başvurucunun amacının hak aramaktan ziyade tanınan hakkı kötüye kullanarak kamu otoritesini zayıflatmak, kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmak ve Anayasa Mahkemesinde tazminat talebinde bulunmak amacıyla yapıldığı ifade edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. 2911 sayılı sayılı Kanun’un "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" Bu Kanunda geçen deyimlerden;

a) Toplantı; belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzelkişiler tarafından bu Kanun çerçevesinde düzenlenen açık ve kapalı yer toplantılarını,

b) Gösteri yürüyüşü; belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzelkişler tarafından bu Kanun çerçevesinde düzenlenen yürüyüşleri,

...

İfade eder. "

14. 2911 sayılı sayılı Kanun’un"Toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergahı " kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"İl ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı, kamu düzenini ve genel asayişi bozmayacak ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak şekilde ... mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir..."

15. 2911 sayılı sayılı Kanun’un "Düzenleme Kurulu" kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bu Kanuna göre yapılacak toplantılar, fiil ehliyetine sahip ve onsekiz yaşını doldurmuş, en az yedi kişiden oluşan bir düzenleme kurulu tarafından düzenlenir..."

16. 2911 sayılı sayılı Kanun’un"Bildirim verilmesi" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Toplantı yapılabilmesi için, düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacakları bir bildirim, toplantının yapılmasından en az kırksekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa verilir.... "

17. 2911 sayılı sayılı Kanun’un "Toplantının yapılması" kenar başlıklı 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Toplantı, 6 ncı madde hükümlerine uymak suretiyle bildirimde belirtilen yerde yapılır. Düzenleme kurulu, kendi üyelerinden başkan dahil en az yedi kişiyi toplantının yapıldığı yerde bulundurmakla yükümlüdür."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Anayasa Mahkemesinin 15/11/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

19. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

20. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve bireysel başvuru tarihinde ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

21. Başvurucu, OHAL KHK'sı ile yapılan işten çıkarmaları protesto etmek ve işe geri alınmak amacıyla tek başına yaptığı eylemlerin, kolluk görevlilerinin farklı nitelikte müdahaleleriyle engellendiğini, temel haklara ilişkin sınırlamanın kanunla öngörülmesi gerekmesine karşın il genelinde yasaklamanın İçişleri Bakanlığının genelgesiyle gerçekleştirildiğini, genelgenin erteleme kararının geniş katılımlı toplantıları kapsamasına karşın anılan kararın tek kişilik bir eyleme müdahaleye dayanak yapıldığını ve bu eylemler nedeniyle ilgili kamu görevlileri hakkında etkili bir soruşturma yapılmadığını iddia etmiştir. Başvurucu, anılan nedenlerin sendikal faaliyette bulunma hakkı, örgütlenme ve ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

22. Bakanlık görüşünde; başvurucunun basın açıklaması yapmaya giderken kolluk görevlilerince yapılan 2911 sayılı Kanun'un 22. maddesi ile Ankara Valiliği ve Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu yasaklama kararlarına aykırı davrandığı ihtarına uymaması, genel sağlığı ve kamu düzenini tehlikeye atması nedenleriyle yakalama, gözaltına alma işlemleri ile 2911 Sayılı Kanun'a muhalefet suçundan soruşturma yapıldığı ancak başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği belirtilmiştir.

23. Ayrıca Bakanlık, bireysel başvuru formunda, gözaltı işlemi nedeniyle açılan tazminat davasına ve bunun derdest olduğuna dair bilgi ile başvurucu hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğine ilişkin herhangi bir bilgi verilmediğine dikkat çekmiştir. Bakanlık, bireysel başvuru dosyasının vekilinin başvurucunun kızı olduğu gözönünde bulundurularak sunulmayan bu bilgiler nedeniyle başvuru hakkının kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususunun Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

24. Bakanlık, başvurucu hakkında yapılan soruşturmanın 17/6/2021 tarihinde sonuçlanmasına karşın başvurucunun buna ilişkin bireysel başvuruda bulunmaması ve kolluk görevlileri hakkında suç duyurusu akabinde bireysel başvuruda bulunması nedeniyle başvurunun süresinde yapılmadığını; haksız gözaltı iddiasıyla açılan tazminat davasının derdest olması nedeniyle de başvuru yollarının tüketilmediğini ileri sürmüştür. Ayrıca Bakanlık, başvurucunun mağdur sıfatı bulunmadığını ve ihlal iddialarının bireysel başvuru formunda temellendirilmediğini de ileri sürmüştür.

25. Basın açıklaması yapılmak istenilen alanın Valilikçe belirlenen alanlardan olmadığı ve başvurucu tarafından herhangi bir bildirim yapılmadığını belirten Bakanlık, anılan yerde koronavirüsü testlerinin de yapıldığını vurgulayarak salgın hastalığın dünyada ve ülkemizdeki gelişimine ve mücadelesine ilişkin bilgileri açıklamıştır. Bu bilgiler doğrultusunda müdahalenin meşru amacının, kamu makamlarının gerekçelerinin yeterliliğinin, kurulan adil dengenin ve orantılılığın değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; haksız işten çıkarılma nedeniyle her hafta yaptığı eyleme 41 haftaya kadar müdahale edilmediğini ancak sonrasında bütün eylemlerine farklı şekillerde müdahale edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca başvurucu, işten çıkarılması nedeniyle OHAL Komisyonuna yaptığı başvuru hakkında 24/2/2022 tarihinde karar verildiğini, dolayısıyla eylemlerin gerçekleştiği tarihte hakkında verilmiş bir karar bulunmadığını, kısa süreli açıklama yapmak istemesine karşın kolluk görevlilerince müdahale edildiğini, DHKP-C üyeliğine ilişkin hakkında başlatılan yargılama sonrası beraat kararı verildiğini iddia ederek bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü hususları yinelemiştir.

2. Değerlendirme

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, yapmak istediği basın açıklamasına gözaltına alınması suretiyle müdahale edilmesine ilişkindir. Başvurucu, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmişse de bireysel başvuru formunda ve ekli belgelerde eylemin kolektif olarak gerçekleştirildiğine dair bir bilgiye yer verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Elif Özkan, B. No: 2018/7757, 8/6/2021, §§ 20, 21; Nursel Tanrıverdi, B. No: 2020/26374, 4/7/2022, §§ 22-23;)

28. Anayasa’nın "Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti" başlıklı 26. maddesi şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Anayasa Mahkemesi daha önce toplantı veya gösterilere hukuka aykırı olarak gerçekleştirildiği iddia edilen müdahalelerden sorumlu tutulan kamu görevlileri hakkında savcılıklara şikâyet yoluyla ceza yargılaması başlatılması yoluna başvurulmasını, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden inceleme yapılması için yeterli görmüş ve olağan kanun yollarının tüketildiğini kabul etmiştir (Sevinç Hocaoğulları, B. No: 2015/271, 15/11/2018, § 31; Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, B. No: 2016/14547, 28/12/2021). İfade özgürlüğü yönünden de başvurucunun makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yollarından birini tüketmesi yeterlidir. Bu nedenle başvurucunun şikâyeti sonrası Cumhuriyet savcılığı kararı sonrası yaptığı başvurunun süresinde olduğu değerlendirilmiştir.

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

31. Başvurucunun gerçekleştirmeyi planladığı basın açıklamasının yakalama veya gözaltı işlemi uygulanarak engellenmesinin, ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu açıktır (benzer yönde değerlendirme için bkz. Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 55; Nursel Tanrıverdi, § 26).

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

32. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

33. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

 (1) Kanunilik

34. Somut olayda başvuruya konu etkinliğe, 2911 sayılı Kanun'da yer alan bazı kurallara uygun olmaması ve idarenin erteleme kararına aykırı olması nedeniyle müdahale edildiği görülmektedir.

35. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, somut olayla benzer nitelikte olan mahallin en büyük mülki amirinin ve/veya umumi hıfzıssıhha meclisini il genelinde yapılacak tüm toplantı ve gösterileri yasaklama ve/veya erteleme şeklindeki müdahalelerini Selma Atabey ([GK], B. No:2021/38893, 27/9/2023) ve Çağla Yolaşan Kurul ([GK], B. No:2021/29184, 27/9/2023) kararlarında değerlendirerek, anılan müdahalelerin Anayasa'nın 13. maddesi kapsamında emredilen kanunilik ölçütünü karşılamadığı sonucuna varmıştır. Bununla birlikte mevcut olayda -idarenin erteleme kararı haricinde- müdahaleye dayanak sair gerekçeler incelendiğinde, 2911 sayılı Kanun'un 6., 10., 23. ve 24. maddelerinde yer alan düzenlemelerin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla eldeki başvuruda, 2911 sayılı Kanun uyarınca yapılan müdahalenin meşru bir amaç taşıyıp taşımadığı ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı denetlenecektir.

 (2) Meşru Amaç

36. Başvurucunun protesto gösterisi ve basın açıklamasına müdahale edilmesinin Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin ve kamu sağlığının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

 (3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (a) Genel İlkeler

37. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007). Buna göre ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan. B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51; Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 7/7/2015, § 37) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51; Bayram Akın, B. No: 2015/19278, 9/5/2019, § 33) demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.

38. Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiştir ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43). Başvuruya konu eylemin tek başına yapılan bir protesto eylemi olduğu gözetildiğinde Anayasa’nın 26. maddesinin yalnızca ifade edilen fikir ve bilgilerin içeriğini değil bunların ifade ediliş biçimlerini de koruma altına aldığı unutulmamalıdır.

39. İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, §§ 35-38).

40. Derece mahkemeleri, bireylerin fikirlerini ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir denge sağlamalıdır (Bekir Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 58, 61, 66). Derece mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 57). Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken derece mahkemelerinin yerini almak değil onların takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın 26. maddesi açısından uygunluğunu denetlemektir.

41. Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, B. No: 2018/17635, 26/7/2019 § 120; Sırrı Süreyya Önder, B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; Candar Şafak Dönmez, B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 53).

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

42. Somut olayda başvurucunun, OHAL KHK'larıyla yapılan işten çıkarma kararlarını protesto etmek ve işe iadesini sağlamak amacıyla gerçekleştirmek istediği basın açıklamasını henüz gerçekleştirmeden kolluk görevlilerince engellendiği anlaşılmıştır. Başvuruya konu eylemlere önceden idareye bildirimde bulunulmaması, etkinlik gerçekleştirmek istenilen alanın toplanma için daha önceden Valilikçe belirlenen yerlerden olmaması, yasak yerlerden olması ve hastane önünde yapılacak etkinliğin salgın hastalığın yayılımını artıracak olması nedeniyle müdahale edilmiştir.

43. Anayasa’nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115). Diğer yandan Anayasa Mahkemesi, özellikle halka açık yerlerde yapılan her türlü gösterinin günlük hayatın akışında belli bir karışıklığa sebep olabileceği ve düşmanca tepkilere yol açabileceğinin açık olduğunu da kabul etmiştir (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 119). Nitekim doktrinde, uluslararası belgelerde ve yargısal içtihatlarda da kabul edildiği üzere birden fazla kişinin bulunmasını gerektiren toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkında kalabalık insan gruplarının bir araya gelmesi söz konusu olduğundan bu durum kendiliğinden kamu düzeni, güvenliği ya da sağlığı yönünden birçok tehdit barındırır. Bu nedenle de yetkili otoritelerin hem katılımcıları hem de toplumun geri kalanını koruyarak kamu düzeni, güvenliği, sağlığı ya da başkalarının hak ve özgürlükleri gibi meşru amaçları yerine getirmeye yönelik pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Engin Karataş, B. No: 2018/3488, 13/9/2022, §§ 16-17;bildirimin amacının toplanma hakkının etkin şekilde kullanımı için yetkililere makul tedbir alma imkânı sağlama olduğuna ilişkin karar için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 81; Selma Elma, B. No: 2017/24902, 4/7/2019, § 44; mekân tercih etme serbestîsine ve sınırlanmasına ilişkin ayrıntılı açıklamalar için bkz. Şerafettin Can Atalay, B. No: 2021/9387, 19/1/2023, §§ 36-42;yasak yerde yapılan toplanmaya ilişkin değerlendirmeler için bkz Osman Erbil,§ 66; Kamuran Karaca, B. No: 2015/8762, 6/2/2019, § 64).

44. Bununla birlikte bahsedilen tehlike ve tehdidin tek başına yapılacak bir ifade açıklamasında doğacağından bahsedilemez. Dolayısıyla kolektif eylemlerin kamu düzeni, güvenliği ya da sağlığı yönünden arz edebileceği olası tehditleri bertaraf etmek için öngörülen kuralların başvurucu yönünden de geçerli olduğu kabul edilerek müdahale edilmesi anayasal bakımdan yeterli kabul edilemez.

45. Bireysel başvuru sonrası Ankara İl Emniyet Müdürlüğü, basın açıklaması yapılmak istenilen yerin koronavirüs testlerinin yapıldığı binaya yakınlığı nedeniyle eylemin üçüncü kişilerin sağlığını tehlikeye düşürebilecek nitelikte olmasının da müdahaleye dayanak bir gerekçe olduğunu açıklamıştır. Kamu sağlığının korunmasının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer alması nedeniyle sağlık faaliyetlerinin gerçekleştirilmesine yönelik yasal ve fiilî önlemlerin alınabileceğinde ve hizmetin aksamasına neden olabilecek eylemlere müdahale edilebileceğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.

46. Bununla birlikte kamu otoriteleri, hakkın sınırlanmasına ihtiyaç duyduğunda gerektiği oranda sınırlamalı; durumun gerektirdiğinden ağır olan veya somut olayın koşullarında gerekmeyen tedbirlere başvurmamalıdır (Ramazan Sümer, B. No: 2018/15924, 11/5/2022, § 59). Somut olayda başvurucu tek başına yapmak istediği basın açıklamasına henüz başlamadan engellenmiş ve yasaklama kararı bulunduğu gerekçesiyle hakkında yakalama işlemi yapılmıştır. Fiziksel mesafenin korunmasının zor olacağı durumlarda uygulanabilecek müdahale tek kişi tarafından yapılmak istenilen bir eylem için gerçekleştirilmiştir. Somut olayın koşullarında başvurucunun eyleminin herhangi bir tehlike oluşturduğunun yetkili otoritelerce makul bir biçimde gösterilmeden ve hakkın kullanımı için alınması mümkün önlemlerin bulunup bulunmadığı değerlendirilmeden otomatik olarak müdahale yoluna gidildiği, dolayısıyla yarışan haklar arasında adil bir denge kurma çabasında bulunulmadığı anlaşılmaktadır.

47. Bu doğrultuda kamu düzeni ve kamu sağlığı bakımından gerçek bir tehdit oluşturduğu kamu makamlarınca ortaya konulamayan başvurucuya fikirlerini ifade etmesine yetecek derecede müsamaha gösterilmeden uygulanan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığı ve dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine de uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

49. Başvurucu, anayasal haklarının ihlal edildiğinin tespiti ile 20.000 TL manevi ve 10.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

50. İfade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İhlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya 18.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerekir. Başvurucunun maddi yönden zarara uğradığına ilişkin herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin ise reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.