TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

E. G. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/218)

 

Karar Tarihi: 23/5/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

E. G.

Vekili

:

Av. Murat ÇAKAR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, darbe teşebbüsü sonrasında başvurucunun (sanığın) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğundan bahisle yürütülen soruşturma/kovuşturma işlemleri nedeniyle bazı anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda FETÖ/PDY olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

3. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

4. Başvurucu 1983 doğumlu olup bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte İzmir'in Çeşme ilçesinde ikamet etmektedir.

5. Çeşme Cumhuriyet Başsavcılığınca darbe teşebbüsü sonrasında anılan örgütün Çeşme ilçesindeki yapılanmasına yönelik aralarında başvurucunun da bulunduğu kişiler hakkında soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu bu soruşturma kapsamında 2/8/2016 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmış, soruşturma evresinde müdafii de hazır bulunmak suretiyle alınan ifadesinin ardından 12/8/2016 tarihinde de silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.

6. Başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında tamamlanan soruşturma sonucunda aralarında başvurucunun da bulunduğu 24 şüpheli hakkında 29/9/2016 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) fezleke düzenlenmiştir. Başsavcılık 11/11/2016 tarihli iddianame ile başvurucu ve diğer 21 şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açmıştır. İddianamede başvurucunun örgütle iltisaklı olduğu değerlendirilen derneğe para yardımında bulunduğu, örgüt mensupları tarafından düzenlenen sohbet adı altındaki toplantılara katıldığı ve örgüte gıda yardımı yaptığı iddia edilmiştir.

7. Yargılama sırasında başka sanıklar hakkında birleştirme talepli açılan davalar da başvurucu ve diğer sanıklar hakkında açılan kamu davası ile birleştirilmiştir. Mahkemece 15/12/2016 ile 22/10/2018 tarihleri arasında yapılan 7 celse sırasında tüm sanıklara isnat edilen örgütsel eylemlere dair ilgili kurumlara müzekkereler yazılmış ve tanıkların ifadeleri alınmıştır.

8. Başvurucu, Mahkemenin 22/10/2018 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Mahkûmiyet gerekçesinde, başvurucuya ait dijital materyallerde örgütle irtibatına dair veriler elde edildiğine, başvurucunun örgüt mensuplarınca sohbet adı altında düzenlenen toplantılara katılarak bu toplantılarda himmet adı altında para ödediğine dair tanık beyanlarına, başvurucunun örgütle irtibatına dair soruşturma evresinde verdiği ifadelerine dayanılarak atılı suçu işlediği değerlendirilmiştir.

9. Başvurucu, anılan karara karşı elde edilen delillerin mahkûmiyete yeterli olmadığını ve atılı suçu işlemediğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi (Daire) 24/5/2019 tarihinde başvurucunun istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.

10. Başvurucu; istinaf başvurusunda dile getirdiği savunmalarını tekrar ederek anılan kararı temyiz etmiş, Yargıtay 14/7/2020 tarihinde Daire kararını onamıştır.

11. Başvurucu nihai hükmü 3/12/2020 tarihinde öğrendikten sonra 21/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

12. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, darbe teşebbüsü sonrasında ülke genelinde birçok hâkim ve Cumhuriyet savcısı hakkında soruşturma başlatıldığı, diğer yandan COVID-19 salgını nedeniyle ülke genelinde belirli tarihler arasında yargılamaların durduğu, iddianamenin düzenlenmesi ile hükmün kesinleşmesi arasında 3 yıl 8 ay 3 gün geçtiği ve yapılan yargılamanın organize suçluluğa yönelik karmaşık mahiyette olduğu dikkate alınarak bu sürenin makul olduğu belirtilmiştir.

14. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında darbe teşebbüsü sonrası yaşanan gelişmelerin kendi kusurundan kaynaklanmadığını, COVID-19 nedeniyle yargılama süreci içerisinde 4 aylık kısa bir süreye denk geldiğini ve kendi hakkındaki yargılamanın karmaşık nitelikte olmadığını ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

16. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak, suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).

17. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).

18. Anılan ilkeler, davanın karmaşıklığı, yargılanan sanık sayısının çokluğu ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında, başvurucunun yakalanarak gözaltına alındığı 2/8/2016 ile hükmün kesinleştiği 14/7/2020 tarihleri arasında 3 yıl 11 ay 12 günde tamamlanan yargılamanın süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.

19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

20. Başvurucunun, özel yetkili mahkemede yargılama yapılması nedeniyle kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Mustafa Başer ve Metin Özçelik (B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 119-133) ve Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, (B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 183-197) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle; birden fazla kişi ile birlikte yargılama yapılması ve savunma yapma olanağı sağlanmaması nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklardan yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının İsmail Buğra İşlek (B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17) kararı doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle; aynı davada yargılandığı ve haklarında benzer deliller olan diğer sanıklar yönünden farklı kararlar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasının da Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 12/1/2021) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 23/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.