TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET GÖKÇE VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/24411)

 

Karar Tarihi: 13/12/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Leyla Nur ODUNCU

Başvurucular

:

Ahmet GÖKÇE ve diğerleri [bkz. ekli listenin (B) sütunu]

Vekilleri

:

bkz. ekli listenin (C) sütunu

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır. Ekli listenin (A) sütununda gösterilen dosyalar konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2021/24411 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş ve inceleme 2021/24411 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.

3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Olayın Arka Planına ve Asya Katılım Bankası Anonim Şirketine İlişkin Genel Açıklamalar

6. Olayın arka planına ve Asya Katılım Bankası Anonim Şirketine (Bank Asya/Banka) ilişkin genel açıklamalar için bkz. Raziye Akçay, B. No: 2019/1665, 28/6/2022, §§ 5-10; Gürcan Balık, B. No: 2020/16435, 17/11/2022, §§ 7-13.

B. Somut Başvuruya İlişkin Olaylar

7. Başvurucu Ahmet Karabıyık'ın Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği, diğer başvurucuların silahlı terör örgütüne (FETÖ/PDY) bilerek ve isteyerek yardım etme suçlarını işlediği sonucuna varılarak mahkûmiyetlerine karar verilmiştir. Gerekçeli kararlarda, bilirkişi incelemesi hiç ya da alanında uzman kişilere yaptırılmaksızın, mahkûmiyete temel olarak tek veya belirleyici delil şeklinde Bank Asya verilerine dayanılmıştır. Başvurucuların bankacılık işlemlerindeki amaçları yönünden ulaşılan sonuçta, dernek ve sendika üyelikleri de değerlendirmeye alınmıştır.

8. Kararların gerekçelerinde; başvurucuların örgüt talimatı sonrasında hesap açtırdıkları, yeni açtırdıkları ya da mevcut olan hesaplara para yatırdıkları, döviz alım satım işlemleri yaptıkları, kanun hükmünde kararnameler ile kapatılan işyerlerinden harcama yaptıklarının kredi kartı ekstrelerinden tespit edildiği hususlarına yer verilmiştir.

9. Başvurucular hakkındaki hükümler, istinaf ve temyiz aşamasından geçerek kesinleşmiştir.

10. Başvurucular nihai karardan sonra süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

11. İlgili mevzuat için bkz. Gürcan Balık, §§ 34-37.

B. Yargıtay Kararları

12. Yargıtay kararları için bkz. Serkan Gölge, B. No: 2019/22453, 13/9/2022, §§ 30-39; Raziye Akçay, §§ 24, 27; Gürcan Balık, § 46.

13. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/4/2022 tarihli ve E.2021/16-243, K.2022/259 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etme kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilip örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin başlı başına örgüte yardım etme olarak kabul edilebileceği nazara alınarak; sanığın hesap açtığı tarihten itibaren Bankasya hesap dökümlerinin tamamının uzman bilirkişi marifeti ile incelenip örgüt liderinin talimatı doğrultusunda bankaya para yatırılıp yatırılmadığı ve ayrı hesap açıp açılmadığı hususları saptanıp düzenlenecek rapor sanığa okunup savunması da alındıktan sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik incelemeyle, karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

Bu kapsamda sanık ... hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik Özel Dairece verilen onama kararı eksik inceleme nedeniyle isabetli görülmediğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir."

14. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15/11/2022 tarihli ve E.2021/1496, K.2022/8183 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"[S]anığın Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin dökümün ayrıntı içermemesi, mahkemece alınan bilirkişi raporunda inceleme konusu hesap hareketlerinin Ocak 2014 tarihi ve sonrası baz alınarak yapıldığı ve ilgili raporun yeteri kadar açıklayıcı olmadığı da dikkate alınarak, örgüt talimatı doğrultusunda, örgüte yarar sağlamak amacıyla hesap açma işlemlerinin yapıldığının ortaya konulması gerekliliği karşısında, sanığın Asya Katılım Bankası A.Ş de hesap açılış tarihinden itibaren gerçekleştirdiği ayrıntılı banka hesap kayıtlarının yeniden temin edilmesi, bu kapsamda talimat tarihleri ve sonrasında para yatırma ya da sair bankacılık hizmetlerinin yapılıp yapılmadığının tespiti amacıyla, sanık müdafinin temyiz dilekçesinde belirttiği hususlar da dikkate alınıp konusunda uzman bilirkişiye tevdii ile mutad hesap hareketleri dışında örgüt liderinin talimatları doğrultusunda, talimat tarihleri ve sonrasında para yatırma ya da sair bankacılık hizmetlerinin yapılıp yapılmadığının tespit edilerek tüm delillerin bir arada değerlendirilmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği... [anlaşılmıştır.]"

- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 26/9/2022 tarihli ve E.2022/1613, K.2022/5268; 16/11/2022 tarihli ve E.2022/36855, K.2022/8047; 29/11/2022 tarihli ve E.2022/17899, K.2022/8580; 20/12/2022 tarihli ve E.2022/8328, K.2022/9618; 21/12/2022 tarihli ve E.2021/12488, K.2022/9850; 21/12/2022 tarihli ve E.2021/13178, K.2022/9723; 28/12/2022 tarihli ve E.2021/17524, K.2022/10131 sayılı kararları da aynı yöndedir.

15. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 5/12/2022 tarihli ve E.2021/13799, K.2022/8830 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Bank Asya'daki hesap kayıtları ve bilirkişi raporu üzerinde yapılan incelemeye göre, her ne kadar talimat dönemine uygun düşen mevduat hesabı açma ve para yatırma işlemleri olduğu görülmüşse de; sanığın hesabındaki para yatırma, çekme işlemlerinin Banka'nın TMSF'ye devrinden sonra da devam ettiği, diğer talimat dönemleri ile uyumlu işlemlerinin bulunmadığı, Bank Asya nezdindeki işlemlerinin rutin bankacılık işlemleri dışında değerlendirilemeyeceği, sanığın örgüt liderinin talimatı doğrultusunda, örgüte yardım kastıyla hareket ettiği tespit edilemediğinden örgüte yardım suçundan mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak delil bulunmayan sanığın atılı suçtan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi... [bozmayı gerektirmiştir.]"

- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 27/6/2022 tarihli ve E.2021/13159, K.2022/4070; 30/6/2022 tarihli ve E.2021/13117, K.2022/4203 sayılı kararları da aynı yöndedir.

16. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 28/3/2022 tarihli ve E.2021/10402, K.2022/1563 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Oluş, iddia, mahkeme kabulü ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında; sanığın aksi kanıtlanamayan savunmasında 'örgütle iltisaklı Bank Asya nezdindeki eşi ve çocukları adına olan hesapların bizzat eşi tarafından açıldığını ve yine bu hesaplara eşi tarafından para yatırıldığını' söylemesi karşısında; öncelikle ilgili banka kayıtları getirtilerek hesapların kim tarafından açıldığı ve paraların kimin tarafından yatırıldığının tespitine çalışılması, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, yine sanığın eşi ve çocuklarının CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada tanık olarak dinlenilerek paraların kimin tarafından yatırıldığının sorulmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi... [bozmayı gerektirmiştir.]"

- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 16/2/2022 tarihli ve E.2021/8498, K.2022/606; 1/3/2022 tarihli ve E.2021/11348, K.2022/989; 1/3/2022 tarihli ve E.2021/11348, K.2022/989; 28/3/2022 tarihli ve E.2021/10402, K.2022/1563; 28/4/2022 tarihli ve E.2021/12945, K.2022/2507; 15/6/2022 tarihli ve E.2022/20169, K.2022/3548 ve 28/6/2022 tarihli ve E.2022/12689, K.2022/3959; 30/6/2022 tarihli ve E.2021/13118, K.2022/4198; 21/9/2022 tarihli ve E.2022/12902, K.2022/4766 sayılı kararları da aynı yöndedir.

17. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 24/11/2022 tarihli ve E.2022/20882, K.2022/8420 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"[B]ilirkişi raporunda sanığın Bank Asya ile 1999 yılından beri çalıştığının, 17/25 Aralık sürecinden sonra ticari faaliyetlerini azaltarak devam ettirdiğinin belirtilmesi, sanık müdafinin mahkemenin kabulüne esas para yatırmaları ile ilgili olarak farklı tarihlerde yatan paraların aynı gün hesaptan çekildiğine ve Bank Asyaya para yatırılan tarihlerde farklı banka hesaplarında da para bulunduğuna yönelik temyizi de dikkate alındığında, sanığın aynı tarihlerde başka bankalarda hesaplarının bulunup bulunmadığının var ise hesap hareketlerinin, Bank Asya'ya yatırılan paraların hesapta kalma süresinin araştırılması, 2014 yılı öncesi dahil olmak üzere tüm hesap hareketleri üzerinde belirtilen şekilde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra örgüte yardım kastıyla hareket edip etmediği, karar yerinde tartışılıp değerlendirildikten sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken yetersiz belgelere dayanılarak eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması... [bozmayı gerektirmiştir.]"

18. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 7/6/2022 tarihli ve E.2021/12369, K.2022/3343 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Sanık hakkında tanzim edilen 13.11.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre, Bank Asya'da örgüt liderinin talimatından önceki dönemde 4 farklı hesap açılışının olduğu talimattan sonra ise 26.09.2014 tarihinde 45,79 gram hurda altın alım satım işlemi için vadesiz mevduat hesabı açtığı bu hesabın halen açık olduğu ve 17.11.2014tarihinde 2.000,00 USD döviz cinsi vadeli katılım hesabı açtırdığı katılım hesabı ile ilgili hesap vade sonlarında vadesinin yenilendiği 08.04.2016 tarihinde hesabın kapatıldığı anlaşılmakla; sanığın banka yönetiminin TMSF'ye geçtiği 2015 Mayıs ayından sonra da Banka Asya ile ilişiğini kesmeden söz konusu banka ile çalışmaya devam ettiğinin anlaşılması karşısında Bank Asya'daki hesap hareketlerinin örgüt liderinin talimatı ile olmayıp, rutin bankacılık işlemleri şeklinde olduğu, sendika üyeliğine dair eyleminin ise konum ve kişisel özellikleri nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan ve örgüte yardım etme kastıyla hareket ettiğini ispat eden faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüte yardım suçundan mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak delil bulunmayan sanığın atılı suçtan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi... [bozmayı gerektirmiştir.]"

19. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 12/12/2022 tarihli ve E.2022/33507, K.2022/9486 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"[S]anık savunması, sanığın örgüt ile iltisaklı dernek üyeliğinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle düşürülmüş olması ile banka hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar ve bilirkişi raporuna göre; sanığın örgüt talimatı öncesi ve sonrasında hesap hareketleri ve bakiyesinin bulunması, talimat öncesinde katılım hesapları bulunması gözetildiğinde süregelen, mutad hareketlerin dışında örgütsel talimat doğrultusunda işlem yapıldığına dair kesin ve inandırıcı delil veya tespite rastlanmadığı halde, sanığın ispat edilemeyen müsnet suçtan beraati yerine delil ve olguların hatalı değerlendirilmesi neticesinde ve yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü tesisi... [bozmayı gerektirmiştir.]"

- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin dernek ve/veya sendika üyeliği ile birlikte banka verilerinin değerlendirilmesine ilişkin 8/6/2022 tarihli ve E.2021/14247, K.2022/3363; 30/6/2022 tarihli ve E.2021/13507, K.2022/4206; 29/9/2022 tarihli ve E.2021/21414, K.2022/5210 sayılı kararları da aynı yöndedir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 13/12/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

21. Ekli listenin (E) sütununda adli yardım talebinde bulunduğu belirtilen başvurucuların başvuru giderlerini karşılayabilecek ölçüde mal varlığı bulunmadığı ve taleplerinin dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılmış olup 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım taleplerinin kabulü ile yargılama giderini ödemekten geçici olarak muaf tutulmalarına karar verilmesi gerekir.

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

22. Başvurucular; dernek ve sendikaya üye olma eyleminin sempati ve iltisak boyutunu aşıp aşmadığı hususunun gerekçede tartışılmadan örgüte yardım etme suçunun delili olarak kabul edildiğini, Bank Asyadaki mutat hesap hareketleri üzerinde hiç ya da alanında uzman kişilere bilirkişi incelemesi yaptırılmadan cezalandırıldıklarını, mahkûmiyet kararında bu konularda yeterli açıklamalara yer verilmediğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bir kısım başvurucu, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.

2. Değerlendirme

23. Anayasa’nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

27. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

28. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) derece mahkemelerinin davanın esas sorunlarını incelemiş oldukları gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

29. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmelidir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

30. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

31. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme görevi olmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

32. Derece mahkemeleri başvurucuların terör örgütü üyeliği ya da terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçlarından mahkûm olmasına karar vermiştir. Bir kısım başvurucu yönünden yan deliller de bulunmakla birlikte Bank Asya hesap hareketleri başvurucuların cezalandırılmasında tek ya da belirleyici delil olarak kullanılmıştır. Bu kararlara göre başvurucuların Bank Asyadaki hesap hareketleri onların FETÖ/PDY liderinin ve yöneticilerinin talimatı doğrultusunda hareket ettiğini, FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen dernek ve sendikalara üye olmalarının örgütün ideolojisini benimsediklerini, böylece örgütsel saikle bankacılık işlemleri yaptıklarını göstermektedir.

33. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/12/2018 tarihli ve E.2018/16-419, K.2018/661 sayılı kararında darbe teşebbüsü öncesinde FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen Bank Asyanın 2013 yılı Aralık ayı sonrasında mali olarak zor duruma düşmesi üzerine anılan Bankanın finansal olarak iyi durumda olduğunu göstermek ve böylece örgüte para aktarımının sürekliliğini temin etmek amacıyla Banka Asyaya para yatırılması için 25/12/2013 tarihinde bizzat örgüt liderinin çağrı yaptığı ifade edilmiştir. Ayrıca örgüt liderinin çağrısına uyan kişilerin 2014 yılı başından itibaren gerek bir kısım mal varlığını elden çıkararak gerekse başka finans kuruluşlarından kredi çekerek, tasarruf ve kâr amacı gözetmeksizin örgüt yararına para yatırmak, katılım hesapları açmak, döviz ve altın alım satımı yapmak gibi işlemler yaptığının tespit edildiği belirtilmiştir.

34. Bununla beraber Yargıtay içtihadına göre anılan Bankada parasal işlem yapılması kategorik olarak örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilmemektedir. Yargıtay kararlarında 22/7/2016 tarihinde faaliyet izni kaldırılıncaya kadar faaliyetlerine devam eden ve FETÖ/PDY ile iltisaklı olan Bank Asyada gerçekleştirilen mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmiştir. Ancak Yargıtay mutat işlemlerin dışında kalan, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemleri suç delili olarak kabul etmektedir (bkz. §§ 12-15; Gürcan Balık, §§ 39-47).

35. Anayasa Mahkemesi Bank Asyaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine para yatırılması nedeniyle mahkûmiyet kararı verildiği şikâyeti ile yapılan bir başvuruda; detaylı bankacılık verileri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi raporunun savunmaya bildirilmesi, başvurucuya hükme esas alınan delillerin gerçekliğine itiraz etme ve kullanılmasına karşı çıkma fırsatı tanınması, başvurucunun bu delillere ilişin savunması hakkında inceleme ve araştırma yapılarak değerlendirmede bulunulması sonucunda başvurucuya ait Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin delillerin terör örgütüne yardım etme suçu açısından mahkûmiyete dayanak alınmasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki usul güvencelerini tamamen etkisiz hâle getiren açıkça keyfî bir uygulama olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi başvurucunun anılan Bankada hesap açtığı ve/veya para yatırdığı için değil örgüt talimatı üzerine örgüte maddi yardımda bulunduğu sonucuna ulaşıldığı için cezalandırıldığını saptamış; Bank Asya nezdindeki 2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtları ilgili kurumdan temin edilerek, bu kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılıp başvurucunun yargılamanın sonucuna etkili iddiaları yönünde de değerlendirme yapılarak verilen kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir husus bulunmadığını değerlendirmiştir (Serkan Gölge, §§ 48-65).

36. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin başvurucuların Bank Asyadaki mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirildiği iddialarının mahkûmiyet gerekçesinde karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna vardığı kararları da bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi anılan kararlarda başvurucuların Bank Asyadaki işlemlerin mutat bankacılık işlemleri olduğu yöndeki iddialarının gerekçede karşılanmadığını, hesap hareketlerine ilişkin bilirkişi raporu alınmadan değerlendirme yapıldığını, Banka Asyaya para yatırılmasına yönelik olarak bizzat örgüt lideri tarafından yapılan çağrı ile suçlama konusu işlemler arasında bağ kurulmadığını, savunmanın gerçekliğinin araştırılması suretiyle ulaşılan sonucun gerekçeli kararda tartışılmadığını belirtmiştir.Ayrıca anılan kararlarda, başvurucuların hesabın niteliğine, hacmine ve kullanım şekline ilişkin olarak sunduğu iddia ve delillerle ilgili bir tartışma yapılmadığını ifade etmiştir (Raziye Akçay, §§ 44-46; Gürcan Balık, §§ 69, 71).

37. Yargıtay uygulamasına göre Bank Asyada parasal işlem yapan kişinin cezalandırılabilmesi ancak kişinin örgüt liderinin talimatı ile işlem yaptığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulması ile mümkündür. Bu yöndeki değerlendirme ise sanığın Bank Asya nezdindeki 2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar dosyaya celbedilip incelenerek, hesap dökümlerinin tamamına ilişkin olarak alanında uzman bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılıp açıklayıcı, denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun rapor alınması akabinde örgüt liderinin talimatından sonra ve bu talimat doğrultusunda katılım hesabı açma, döviz veya altın alma, para yatırma vb. işlemleri olup olmadığı tespit edilerek yapılmaktadır (bkz. §§ 12-17; bkz. Gürcan Balık, § 67; Serkan Gölge, § 57). Yine Yargıtay uygulamasına göre kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. Başka bir ifadeyle yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğunun bilinerek gerçekleştirilmesi gerekir. Buna göre fail, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlama kastı ile hareket etmeli; örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmelidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23/1/2023tarihli veE.2021/2528, K.2023/182 sayılı kararı).

38. Aynı zamanda Yargıtay kararlarına göre Bank Asyada bankacılık işlemleri yapılması yanında FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu kabul edilen dernek ve/veya sendikaya üye olma eyleminin söz konusu olduğu hâllerde de kategorik olarak örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirme yapılmamalıdır. Bu durumda Bankadaki hesap hareketlerinin mutat bankacılık işlemleri olup olmadığının araştırılması, ayrıca anılan üyeliklerin sona erme sebebini, üye olarak gerçekleştirilen eylemlerin niteliğini, sanığın konum ve kişisel özellikleri nazara alındığında üye olma eyleminin sempati ve iltisak boyutunu aşan ve örgüte yardım etme kastıyla hareket edilip edilmediğini ortaya koyan değerlendirmelerin yapılması gerekir (bkz. §§ 18, 19).

39. Başvurucular derece mahkemelerindeki savunmalarında hesap hareketlerinin kredi kartı kullanımı, düğünde hediye edilen altınları hesaba para/altın olarak yatırma, para ödünç alma ya da vermeden kaynaklanan rutin bankacılık işlemleri olduğunu, hırsızlık yapılması endişesiyle altın ve paralarını konutlarında değil Bankada tuttuklarını, araç/konut satın almak amacıyla hesap hareketliliği olduğunu, bu durumun sicil kayıtlarından ya da sundukları delillerden anlaşılabileceğini, kredi başvurusunda bulunmaları nedeniyle hesap açtırdıklarını, kredi sözleşmesini kritik tarihten çok önce yaptıklarını, ödemelerin kredi taksitlerine ilişkin olduğunu ifade etmiştir. Başvurucular ayrıca konut kredisi finansman oranı, Bankanın faizsiz bankacılık yapması, indirim ve taksit imkânları nedeniyle Bank Asyayı tercih ettiklerini, ihracat yaptıklarını, hesap hareketlerinin hesaplarına aktarılan ihracat bedelleri olduğunu, diğer bankalarla da işlemler yaptıklarını belirtmiştir. Bunlara ek olarak örgüt liderinin talimat tarihi öncesinde de bu Bankada hesap hareketlerinin olduğunu, Bankanın fona devri sonrasında bankacılık işlemlerine devam ettiklerini, bireysel emeklilik hesaplarının olduğunu, kritik tarihten çok önce Banka ile işlem yaptıklarını, uzun zamandır Bank Asyadaki hesaplarını kullanmadıklarını, bu nedenle para hareketlerinden haberdar olmadıklarını, hesap hareketini kendilerinin gerçekleştirmediğini, Banka hakkında çıkan haberler nedeniyle kamuoyunda oluşan algı sonrasında yatırımlarını geri çektiklerini, hesaplarını kapattıklarını iddia etmiştir. Dernek ve sendika üyeliklerinin olduğu belirtilen başvurucular üye olma eylemleri yönünden örgüte yardım amacıyla hareket etmediklerini savunmuştur.

40. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak -usul güvencelerini anlamsızlaştıracak biçimde açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece- yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Bu bağlamda suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67).

41. Başvurulara konu gerekçeli kararlarda; 2014 yılı ve sonrasında gerçekleşen bir kısım hesap hareketine değinilmiş ancak başvurucuların Bank Asyadaki hesaplarını hangi tarihte açtıklarına, bu hesaba ilişkin bankacılık işlemlerinin FETÖ/PDY lideri ve yöneticilerinin Bank Asyaya destek olunması şeklindeki talimatı öncesindeki niteliği ve hacmine, bu talimattan sonra hesabı ne şekilde kullandıklarına, aktif kullanım olarak kabul edilen işlemlerin hacminin ne olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle söz konusu bankacılık işlemlerinin neden mutat olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin yeterli bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucuların örgüt liderinin ve yöneticilerinin Bank Asyaya destek olunması şeklindeki talimatı sonrasındaki bankacılık işlemlerinin bu talimattan önceki dönemle uyumlu olmadığı veya olağan dışı bir hesap hareketliliği niteliğinde olduğu ortaya konulmamıştır. Dahası başvurucuların Bank Asya nezdindeki 2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin olarak alanında uzman bilirkişi marifeti ile bir inceleme de yaptırılmamıştır. Bir kısım başvurucu yönünden bilirkişi raporları alınmış ise de yerleşik Yargıtay uygulamasının aksine bilirkişi raporlarının hesabın açılmasından itibaren tüm hesap hareketlerini konu almadığı, sadece 2014 yılı ve sonrası işlemlerin dikkate alınarak raporlar hazırlandığı, bu raporların Yargıtay içtihatlarına uygun şekilde, yeteri kadar açıklayıcı olmadığı, bilirkişilerin alanında uzman kişiler olmadığı tespit edilmiştir. Bunların yanında Yargıtay kararlarına göre, başvurucuların konum ve kişisel özellikleri nazara alınarak FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu kabul edilen dernek ve sendikaya üye olmalarının sempati ve iltisak boyutunu aşan ve örgüte yardım etme kastıyla hareket edip etmediklerini ortaya koyan değerlendirmeler yapılmadığı görülmüştür. Mahkûmiyet gerekçelerinde örgüt liderinin talimatı üzerine mevduat hesabında artışına gidildiği veya mutat hesap hareketleri dışında bir işlemle bankaya likidite sağlandığı soyut ve genel ifadelerle dile getirilmiştir. Dolayısıyla başvurucuların suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak amacıyla hareket etmediğine, söz konusu işlemlerin rutin bankacılık işlemleri olduğuna ilişkin kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddiaların gerekçede karşılanmadığı anlaşılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

43. Ekli listenin (G) sütununda belirtilen başvurucular, yargılandıkları ceza davalarının uzun zamandır devam etmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

44. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvurular ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

46. Başvurucuların bir kısmı suç isnadına ve mahkûmiyete bağlı tutmanın hukuka uygun olmadığını iddia etmiştir.

47. Anayasa Mahkemesi, bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvuruların ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmadığı gerekçesiyle süre aşımı olduğu sonucuna varmıştır (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, §§ 19-32; Mehmet Şimşek, B. No: 2018/10953, 22/7/2020, §§ 47-70). Ç.Ö. ([GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018) kararında ise mahkûmiyete bağlı tutmanın hukuka aykırı olduğunu, kanun yolu aşamasında tahliye taleplerinin veya resen tutukluluk incelemelerinin yapılmaması gibi bir mahkûmiyete bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğunu değerlendirmiştir (Ç.Ö., §§ 27-53). Benzer şikâyetler içeren somut başvuruda anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedenleriyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

E. Diğer İhlal İddiaları

49. Başvurucuların bir kısmı kişisel verilerinin veri saklama süresine uyulmaksızın elde edildiğini, kişisel verilerinin incelendiğini, yakınları hakkında araştırma yapıldığını ve bilgiler toplandığını, kendilerine yakınlarına ilişkin sorular sorulduğunu beyan etmiş; özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca dernek ve/veya sendika üyeliklerinin kendilerine isnat edilen suç yönünden derece mahkemelerince delil olarak kullanıldığını, böylece örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucular hakkında adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin verilen ihlal kararı, karar içeriğinde yer alan tespitler ve hükmedilen giderim dikkate alındığında başvurucuların iddialarının bu aşamada ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

50. Başvurucuların bir kısmı, yukarıda belirtilen hakların yanı sıra Anayasa'da güvence altına alınan diğer hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucuların iddiaları Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru inceleme yetkisine girdiği ölçüde ve sunulan belgeler çerçevesinde değerlendirildiğinde temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'da düzenlenen diğer kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamadığı anlaşılmıştır. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

51. Başvurucular, ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

52. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

53. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olaylarda başvurucuların silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı ya da silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım edip etmediği yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanıkların beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanıklar hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin mevcut belgelerle birlikte delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

54. Başvurucular, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde kimliklerinin gizlenmesi talebinde bulunan başvurucuların kimliklerinin gizli tutulması taleplerinin KABULÜNE,

B. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların adli yardım taleplerinin KABULÜNE,

C. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA ve kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

D. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

E. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli listenin (D) sütununda belirtilen mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,

F. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

G. Vekille temsil edilen başvuruculara ekli listenin (F) sütununda belirtilen vekâlet ücretleri ile ekli listenin (E) sütununda belirtilen harçların bu tabloda gösterildiği şekilde ÖDENMESİNE,

H. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.